Arap Baharı İsrail’e Kışı Getirir mi?

Ortadoğu’da daha önce yaşanmamış bir mevsim tecrübe ediliyor bu sıralar: Arap Baharı… Arap dünyasındaki diktalara ve emperyalist müdahalelere karşı ortaya çıkan ulusötesi (transnational) bir gelişme. İlk olarak Tunus’ta Yasemin Devrimi ile başlayan bahar, Mısır’daki Tahrir Meydanı’nda kendini iyice hissettirdi ve Yemen’e Bahreyn’e, Libya’ya ve Suriye’ye farklı şekillerde ulaştı. Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali’yi ve Mısır’da Hüsnü Mübarek’in diktalarına son veren bu bahar, Bahreyn’de şimdilik sessiz bekleyişe yerini bırakırken Yemen’de 33 yıldır iktidardaki Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’i “erken genel seçim” çağrısına yöneltti. Yine de Muammer Kaddafi ve Beşşar Esad iktidarları pahasına insan yaşamlarını hiçe saymaya ne yazık ki devam ediyorlar.

 

Suriye’de özgürlük ve demokrasi hareketlerinin başladığı ilk günlerde halk Esad’ın gitmesi yönünde bir irade göstermezken gösterilerin bastırılması için uygulanan orantısız şiddet, reform beklentisindeki kitlelerin öfkesini artırdığı oranda şimşekleri Esad’ın üzerine yoğunlaştırdı. Genelde Arap Baharı özelde Suriye’deki reform hareketi, İsrail’de “olumlu” karşılanmış gibi gösterilmeye çalışılsa da çıplak gerçeğin bununla örtüştüğünü söylemek mümkün değil. Öyle ki; İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres Arap dünyasındaki isyan ve değişim dalgasının kendileri için yeni fırsatlar çıkaracağını söylerken Başbakan Binyamin Netanyahu bölgedeki özgürleşme hareketlerinin İran tarafından yönetildiğini ve Batı’nın Libya’ya karşı uyguladığı baskının İran’a uygulanarak rejiminin değiştirilmesi gerektiğini açıklamıştır. Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki çelişkili gibi görünen bu açıklamalar kimseyi şaşırtmamalıdır çünkü İsrail her zaman olduğu gibi bir tekeden iki post çıkarmanın peşindedir.

1979’daki devrimle İran’ı kaybeden İsrail, son iki yılda “one minute” çıkışı, alçak sandalye krizi ve Mavi Marmara gemisindeki sivil Türk vatandaşlarının İsrail komandolarınca hunharca öldürülmesi ile Türkiye ile ilişkileri de kopma noktasına geldi. Camp David Antlaşması ile avucunun içinde tuttuğu Mısır’daki Mübarek rejiminin gidişinden sonra bölgesinde gittikçe zor durumda kaldığının farkına varan İsrail, yeni bir “exodus” peşinde. Filistin topraklarının işgaliyle kurulan İsrail’in altmış üçüncü yılındaki Nakba (Büyük Felaket, Filistinlilerin İsrail’in kurulmasına verdikleri isim) gününde (15 Mayıs) yaşananlar İsrail’in Arap Baharı ile nasıl baş edebileceği yönünde önemli ipuçları verdi. Yine kanlı geçen Nakba gününde Arap dünyasının devrimci gençleri III. İntifada’yı ilan ederken sosyal medya üzerinden de örgütlenerek Filistin halkının özgürlüğü için İsrail sınırlarına kitlesel yürüyüşler düzenlemişlerdir. Golan Tepeleri’nden İsrail’e doğru yürüyüşe geçenlerin üzerine ateş açılması sonucunda altı kişi hayatını kaybetmiştir. Gazze ve Lübnan sınırlarında ellerinde “geri dönüyoruz” yazılı dövizler taşıyan Filistinli mültecilerin üzerine ateş açılması ile de on dört kişi hayatını kaybetmiştir. İsrail, politikasında en ufak bir değişiklik göstermeyerek kendisinden olmayanların kanını heder etmeye devam etmektedir.

İsrail yıllardır bölgesinin “tek demokratik” ülkesi olmasıyla övünürken diktatörlerin gidişiyle ortaya çıkması muhtemel yeni demokratik rejimler uykusunu kaçırmaktadır. Çünkü İsrail için diktatörlerin yönetiminde bir Arap dünyası çok daha tercih edilir olmuş ve elini güçlendirmiştir. Kendi korkularını Batı’nın önyargıları ile destekleyen İsrail, bölgenin yeniden kendisi için “güvenli” hale getirilmesi gerektiği mesajını vermektedir. İsrail’i “açık çek”  ile destekleyen Batılı yönetimler Ortadoğu’daki bu değişimi destekleyen bir koalisyona dönüşmüşlerdir. Bu koalisyon Türkiye’nin de Arap sokaklarıyla aynı dili konuşmasıyla birlikte çok daha güçlü hale gelmektedir. Öte yandan İsrail, bir an evvel Ortadoğu’da suların durulmasını ve eski statükonun yeniden sağlanmasını beklerken hırçın çıkışlarını biraz da bu pencereden okumayı mümkün kılıyor. Fakat ilk kez ABD Başkanı’nın ağzından İsrail’in 1967 sınırlarına dönmesi gerektiği dillendirildiğine göre Arap Baharının ardından gelecek her mevsim şüphesiz İsrail için çetin olacaktır.

 

Amine YAZICI

SDE Asistanı

 

http://www.sde.org.tr/tr/haberler/1517/arap-bahari-israile-kisi-getirir-mi.aspx

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...

Sığınmacıların Ev Sahibi Ülkelere Katkıları: Türkiye’deki Suriyeliler

Sena Özdemir Göç Çalışmaları o-Staj Programı ÖZET İnsanlık tarihi kadar eskiye dayanan...