Çözülürken…

Başbakan “en az üç” çocuk derken haklı.
Büyük Türkiye için nüfusumuzun da artması lazım.
AB VE ABD nüfus artırmak için çabalarken, Türkiye’de tersi yıllarca telkin edilmedi mi?
ABD göç alarak nüfusunu dengeliyor. 
Kanada da öyle.
Avrupa’da nüfus hem azalıyor hem yaşlanıyor.
İngiltere’de eş cinsel evliliğine yasal izin çıktı…
Peki, Başbakan nüfus artışını kime salık veriyor?
“Köylü, şehirlinin efendisidir!” derken muhatap olan kesime verilen mesaj bu.
Zaten nüfus artış oranı yüksek olan kesimler belli.
Kimlerin nüfusunun artması gerekiyor diye düşünmekte yarar var.
Ha, umulur ki bu arada nüfus artışı sonrasındaki hesapları da yapıyordur.
 
Farkında mısınız? 
Osmanlı’yı bitiren unsurlar aslında Türkiye Cumhuriyetini de tökezletme çabasındalar.
Türkiye’nin büyüklüğünü anlamak için dostlarına değil, düşmanlarına bakmakta yarar var.
Bizler kendimizi ve ülke insanını sevdikçe, devlet kendiyle, tarihiyle barışık oldukça Türkiye’nin Büyük olmaktan başka çaresi yok
Türkiye’nin büyüklüğü dışardan daha iyi görülüyor, içeride sıkıcı olan bir hava var. 
İdealardan gerçeklere ya da tersi bir bakış lazım.
Türkiye nasıl büyük olabilir? 
Milletin büyük düşünmesiyle. 
O nasıl olabilir? 
Coğrafyasının ötesine bakmakla, tarihinin ötesine geçmekle.
 
Tarihi Osmanlı-Cumhuriyet çatışması olmaktan çıkarıp Türkiye ve diğerleri arasında geleceği anlama çabasına dönüştürmek gerekiyor.
İmralı’ya odaklanmak değil mesele, asıl adaya bakmak lazım. 
Hemen Fransa’nın ötesindeki ada!
Bizim terörle mücadelemiz bile bakın ne kadar edebi!
“İmralı’yla görüşür,” “Kandil’de” kandil oluruz. 
Ne isim var ne cisim!
Osmanlı’dan sonraki en büyük dönemeçteyiz. 
Viraj büyük, vaha da büyük.
Osmanlı’yla Cumhuriyeti çatıştırmakla, Osmanlı’yla Karamanlıyı, Selçukluyu, İran’ı çatıştırmak arasında fark da yok. Kayıp bizimdir, kazanacak olan biziz.
 
Türk toplumunu dönüştürmek neyle mümkün? 
Kadın, devlet ve din ile. 
Sermaye bile onların gerisinde.
Burada dönüşüm olduğu açık, gidişatın yönüne bakmak lazım.
Mesela Mustafa Kemal, “Köylü şehirlinin efendisidir!” derken, şehirli ağırlıklı olarak kimdi?


Allah bizim “demokrasinin” şerrinden, AB’nin “birliğinden” korusun! 
Gerisini biz hallederiz…
Türkiye’nin asıl tarihi, vicdanı, gücü, diğerkâmlığı Türkülerdedir. 
Onları keşfettikçe Türkiye kendini keşfedecektir.
Hem hükümeti hem Devleti hem belediyeleri hatta her kurumu kıyasıya eleştirelim. 
Ancak hiç bir hizmet götürmeyen belediyeyi “bizim olduğu” için baş tacı edip, başımıza düşen taştan Devleti sorumlu görmek nasıl bir şeydir?
Türklerin Batı’ya doğru yönelmesi Batılılaşmak için olmadı. 
Türkler ve onunla beraber İslam âlemi bitince Batıcılık baş tacı oldu.
Alem sıkı durdukça âlem’e nizam vermek mümkün. 
Bunu yapabileceklerin yükü büyüktür. 
Ama kutlu bir yüktür. 
Bu yük Türkiye’nin yüküdür, başkası da kaldıramaz.
 
Ülkenin sorunları yok mu? 
“Şaka mı ediyorsunuz?” diye ikinci soru gelmeli. 
Ancak Türkiye’nin büyüklüğü zaten kendini aşan sancılarında.
Milletin baş düşmanıyla bile görüşüp iş yapabilirsiniz. 
Yeter ki baş düşman kimse ondan bile ülkeye bir nebze fayda aktarmayı becerebilelim.
Margaret Thatcher, bildiğim kadarıyla, Müslüman ya da “gizli” Müslüman değildi. 
Ancak…
Humeyni’nin isteğiyle kara çarşaf giyerek Humeyni ile görüştü. 
Onunla anlaşmalar imzaladı…
Asıl mesele bireysel olarak ve millet olarak sorunlara odaklı değil, çözüme odaklı olarak yaklaşımlar. Çözümün milletin çıkarına olması…
 
Unutulan bir şey daha var: Osmanlı kendisi tarihten göçerken Azerbaycan’lı kardeşlerimize askeri yardım göndermişti. “Çırpınırdı Karadeniz” o zamanı anlatır.
Türkiye Balkanlarda olması gerektiği gibi Ortadoğu’da, Orta Asya’da, Afrika’da olmalıdır. Gücünden azaltmadan, güç alanlarını çoğaltarak.
Türkiye, büyük çöküş sonrasında, kendi gücünü kullanamayan felçli hasta gibi oldu. 
Fizik tedavi sonrasında düzeliyor.
Hepimizin sıkıntıları var, farkları var, beklentisi, hayal kırıklıkları var. 
Ancak bu kendimiz kadar ülkemizin de büyümesi için gerekli de.
Asırlardır süren bir kolonileştirmenin etkilerini bir anda atamayız. 
Ayrıca toprakların ötesinde kolonileştirilen kafalar, zihinler var.
“Alper Tunga öldü mü?” şiiri Alper Tunga’dan ibaret değil.
 Osmanlı öldü mü? Türkiye öldü mü? Ödlek öcün aldı mı? Zaman öcünü aldı mı?
 
Sorunsuz ülke olmaz. 
Sorunlarla akıllıca cihat eden ülkeler vardır. 
Cihat bir işi “ceht” ile yapmak demektir. 
Kelimede anlam daralması var.
Osmanlıcılarımız Osmanlının hafıza arşivine girmez, Kemalist’imiz Mustafa Kemalin lahdinden çıkmaz olursa, geleceği kim inşa eder?
Türkiye neyi ne kadar yapar dersek, bireysel insanlar ve meslek sahipleri olarak ne yapabiliyoruzun cevabı da aynıdır.
Osmanlı’nın torunu olduğumuz kadar, Selçuklunun da torunuyuz. 
Selçuklu dağılarak bitti, Osmanlı onu toparlayarak büyüdü.
Millet gibi Millet olduğumuz gün, Devlet gibi Devlet de olacaktır. 
Doğru orantılı süreçtir bu.
Çok şey değil aslında… 
 
Ülkemizin inşası insanımızın inşasıyla oluyor. 
Şehirlerimizin inşası da ruhumuzun mimarisi…
Türkiye’nin tarihe yön verecek konumda olması, öncelikle vicdanının hala var olmasından dolayı gerekli.
Eğer bir gazeteci ülke insanına haberin en doğrusunu ve hızlısını veriyorsa…
Bir akademisyen bilginin en genişini doğrusunu güzelini aktarıyor, eleştirel düşünceyi, kendi başına balık tutmayı öğretiyorsa…
Siyasetçi koltuğunun kölesi değil, milletinin hizmetkârı ise.
Sanayici, rakip milletlerinkinden güzelini, kalitelisini vb. milletine yapıp satıyorsa…
Askeri, asker olduğu için ülkenin tek unsuru görmek yerine, yükünün ağırlığını yüreğinde hissediyorsa…
Esnafı malın güzelini, iyisini alırken ve satarken ve karı kadar insanı kazanmayı da kar görüyorsa…
Eleştirdiklerimizin tavırları bilinçaltında ilerde yapacaklarımızın rotasını çizmiyorsa…
Ve yaptığımız ne olursa hedef gördüğümüz ülkelerdeki muadillerimizle yarışıyorsa, sıkıntı olacak bir şey yoktur.

Metin BOŞNAK 

Uluslarararası Saray Bosna Üniversitesi Öğretim Üyesi

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Teknolojinin Göçmen Havaleleri Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülke Perspektifi

Gökçen Ayzıt Kırkali  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Yurt dışında çalışan göçmenlerin...

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...