Erdoğan – Barzani’nin Diyarbakır Buluşması

Diyarbakır’da gerçekleşen buluşma, birçok açıdan yeni bir sürecin başlangıcını oluşturmaktadır. Başbakan Erdoğan, Barzani ve BDP’li Parlamenterlerin Batıdan ve Doğu’dan yükselen tüm siyasi risk ve eleştirileri göze alarak, Diyarbakır’daki buluşmaya ev sahipliği yapması gerçekten Amed’de yeni bir sürecin atılmaya başlandığını yalnızca Türkiye’ye değil tüm Kürtlere ve dünyaya göstermiştir. Elbette süreç yönetiminde sıkıntıların olacağı beklenmekle birlikte Başbakan Erdoğan’ın kısa süre içerisinde Irak Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani ve BDP’li siyasetçilerle birlikte Şiwan ve Tatlıses’in şarkılarını dinleyeceği beklenmiyordu. Dolayısıyla 16 Kasım 2013’de Diyarbakır’da yaşananlar tarihi olduğu kadar stratejik bir ittifakın, kardeşliğin ve barışın öncül işaretlerini taşımaktadır.

Diyarbakır Sürecinin Anlamlandırılması

Diyarbakır buluşması birçok ilklerin yaşanmasına yol açmıştır. Barzani’nin Kürt milliyetçiliğinin ve mücadelesinin sembol şehri olan Diyarbakır’a doğrudan Başbakan Erdoğan tarafından davet edilmesi başlı başına özel bir anlama ve değere sahiptir. Barzani’nin Diyarbakır’a karayolu ile gelmesi de oldukça anlamlıdır. İngilizler tarafından güç kullanılarak çizilmiş sınırın iki yakasının da özlemlerini ve beklentilerini kendisiyle Diyarbakır’a getirmiştir.

Öte yandan Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır havaalanında BDP’li Parlamenterlerin ve Büyükşehir Belediye Başkanının içerisinde yer aldığı heyet tarafından resmi düzeyde karşılanması, Büyükşehir Belediyesinde gerçekleşen görüşmeler, Şiwan ve Tatlıses’in resmi heyet önünde Kürtçe şarkılar okuması, dağdakiler ve Rojava’ya yönelik Başbakan Erdoğan’ın ifadeleri tüm Türkiye’ye ve Orta Doğu’ya yeni bir demokrasi dalgasının gelmesine yol açacak düzeyde önemlidir. Günümüzde başta Suriye ve Irak olmak üzere bölgede yaşanan sıkıntıların temelinde etnik ve mezhepsel gerginlikler ve çatışmalar gelmektedir. Diyarbakır’da gerçekleşen görüşmeler ve verilen mesajlar ise sorunların ve krizlerin diyalog ve barış yolu ile çözülebileceğini göstermektedir. Elbette bir görüşme ile bir açıklama ile tüm sorunların çözüleceği beklenmemektedir. Ancak ortaya konan irade yalnızca Türkiye’nin değil Orta Doğu’nun barışına da hizmet edecek düzeyde olduğundan önemsenmeli ve desteklenmelidir.

Belki Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçmez; ancak Orta Doğu’nun istikrarı ve barışı Diyarbakır’daki barış ve istikrardan geçtiğinin anlaşıldığı bir vizyonla politikaların üretilmeye başlandığı ileri sürülebilir. Başbakan Erdoğan kendisinden beklendiği üzere tarihe adını Türkiye ve Orta Doğu’ya barış getiren lider olarak geçirme yönünde önemli bir adım atmıştır. Son 3 yıl içerisinde başta Suriye olmak üzere Kürt sorununun çözümünde de ciddi krizler ve sapmalar ortaya çıktı. Ancak, güvenlik yaklaşımlı perspektiflerin sorunları çözmediği gibi daha büyük yıkımlar ve gözyaşlarına yol açtığı herkes tarafından görüldü. Diyarbakır’da başlayan sürecin devam etmesi, yasal ve anayasal düzenlemelerden önce toplumsal düzeyde sürecin desteklenmesiyle mümkün olabilir. Amed’de liderler hem halk hem de tarihe düştükleri notlarla geri dönüşü oldukça zor olan bir adım atmışlardır. Birinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkmış bir sorunun kısa sürede yasal anlamda çözülmesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmayabilir. Ancak ifade edildiği gibi 1920 Nisanının ruhuyla hareket edildiğinde bir çok sorunun üstesinden gelinebilir. Toplumsal grupların barış ve kardeşlik hukukuna olan desteğinin artması için atılması gerekilen birçok adım vardır. Bürokrasi ve bürokrasiyi elinde tutanların sahip olduğu vizyon Başbakan Erdoğan tarafından yapılan konuşmanın gerisinde olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Hem Kürt sorunun çözümünde hem Suriye, Irak ve Mısır’da yaşananlara yönelik geliştirilen analizlerin Başbakan Erdoğan’ın vizyonuyla uyuşmadığı Diyarbakır’daki buluşma ile birkez daha ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Diyarbakır’da ortaya konan resim, siyasi analizlerde bulunan tüm kesimlerin ve aktörlerin yeniden düşünmesine yol açacak düzeydedir.

Nitekim Diyarbakır’daki buluşmayı salt bir seçim yatırımı olarak görmek de gerçekçi olmadığı gibi, atılan adımları okumakta ve anlamlandırmada sıkıntıların olduğuna işaret etmektedir. Barzani tüm Dünyada kabul görmüş bir Kürt lideri, geleneksel Kürt kıyafetleriyle Diyarbakır’a gelmiş ve yaptığı konuşma ile de barış ve kardeşliğin önemine, savaşın ise sorunlara çözüm getirmediğine vurgu yapmıştır. Barzani ailesi ve ismi Kürt tarihinde bağımsızlık ve ulusal duruşla özdeşleşmiş bir isimdir. Irak Kürtlerinin yaşadığı tecrübeler bugün Türkiye’deki Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesinde önemli bir tarihsel birikimdir. Barzani hem devlette hem de Kürtlere verdiği mesajda savaşın ve güvenlik perspektifli yaklaşımların yaşanan sorunları çözmekten uzak olduğunu ifade etmiştir. Elbette Rojava başta olmak üzere birçok konuda Barzani’nin politikalarına karşı eleştiriler yapılabilir. Demokrasilerde eleştiriler doğal karşılanmaktadır. Ancak Diyarbakır’ın aynı zamanda Barzani’nin de evi olduğunu da görmek gerekir. Nasıl ki Erbil’in tüm Kürtlere kapılarını açmak zorunda olduğu gibi Diyarbakır surları da tüm kapılarını Kürt liderlerine açmak zorundadır.

Başbakan Erdoğan ise daha açık ifadelerle barış ve kardeşliğin önemine vurgu yaparken, barış sürecinin takipçisi olacağını ifade etmiştir. Erdoğan tarihi Diyarbakır konuşmasında dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını inşallah göreceğiz” diyerek barış sürecine olan desteğini kararlılıkla devam ettirdiğini tüm dünyaya göstermiştir.[1] Başbakan Erdoğan tarafından ifade edilen kelimelerin taşıdığı anlam ve değer bile başlı başına tarihe not düşecek düzeyde önemli ve desteklenmelidir. Başbakan Erdoğan, birçok entelektüel, gazeteci ve akademisyenin bile kullanmaktan çekindiği “Kürdistan” kelimesini siyasi risk alarak kullanması hayati bir öneme sahiptir. Günümüzde demokrasinin beşiği sayılan Yunanistan’ın Makedonya ismine yönelik tepkisi söz konusu ülkenin Avrupa Birliği ve NATO adaylık sürecini doğrudan etkilemektedir. Dolayısıyla Başbakan Erdoğan Diyarbakır’da Kürdistan kelimesini kullanması önümüzdeki dönemde yaşanabilecek birçok krizinde önüne geçmiştir.

Sonuç olarak Diyarbakır’da yaşanılanlar Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesine dönük tarihi kırılmanın ikinci adımıdır. Newroz’daki halk buluşmasının ikinci adımı 16 Kasım’da Başbakan Erdoğan ve Barzani tarafından Diyarbakır meydanında atılmıştır.

Doç. Dr. Veysel Ayhan | IMPR Başkanı

[1]http://www.cnnturk.com/2013/turkiye/11/16/basbakan.cezaevlerinin.bosaldigini.insallah.gorecegiz/731209.0/index.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Teknolojinin Göçmen Havaleleri Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülke Perspektifi

Gökçen Ayzıt Kırkali  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Yurt dışında çalışan göçmenlerin...

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...