Erdoğan’ın Ortadoğu Turunun Dünya Medyasındaki Söylem Analizi

Erdoğan’ın Ortadoğu gezisi hiç şüphesiz ki dünya basınında geniş yer buldu. Basın bu geziyi birkaç farklı kurgu eşliğinde okuyucularına servis etti.  Bunların bir kısmı Türkiye’nin İsrail ile olan hasmane ilişkileri ve bu ilişkilerin iki taraf arasındaki etkilerini irdelerken diğer bir grup ise Türkiye’nin gücü ve Ortadoğu halkları arasındaki kurguladığı ilişkiyi ve bölgede, özellikle Erdoğan’ın ne kadar sevildiğinden  söz etti.  Bir başka grup ise Osmanlı padişahı gibi karşılandığını ifade eden söylemlerde bulundu. Bunları ele alacak olursak:

Guardian: “Türkiye’nin çağı geliyor, Ortadoğu bundan böyle aynı olmayacak” ifadeleriyle okuyucularına Ortadoğu ziyaretini duyurdu. Burada ki söylemlerin analizine bakacak olursak,  Guardian’ın, bölgede ki değişimleri iyi okuduğunu ifade edebiliriz. Burada ki ‘’Çağ ve Aynı  Olmayacak’’ gibi kavramlar hem değişimi hem yeni bir bölgesel sistemi hem de yeni bir düzeni ifade etmektedir. Gerek bölgede ki gelişimleri gerekse küresel dengelerdeki değişimi düşünürsek bu ifadelerin doğruluğunu en azından görülen vadede haklı çıkardığını ifade edebiliriz.

Financial Times; ‘’Erdoğan, İsrail’e karşı bölgede hiçbir ülkenin takınmadığı sert tavırla Arap dünyasında kazandığı hayranlığı nakte çevirmeyi amaçlıyor.’’ İfadeleriyle okuyucularına duyurduğu haberde, ilgili gazetenin ekonomi ağırlıklı olduğunu düşünürsek buradaki algıyı daha rahat anlayabilir ve söylemlerin de içeriğini daha rahat çözümleyebiliriz. Nitekim ‘’Nakte Çevirme’’ deyimini de buna örnek gösterebiliriz.

İsrael Hayom; ‘’Mısır, Erdoğan’ı, Yeni Selahaddin Eyyubi gibi karışıldı. Türkler ‘in, İsrail uçakları ve gemilerini düşman olarak tanımladı.’’ ifadeleriyle okuyucularına Ortadoğu ziyaretini duyurdu. İsrail’de çıkan bu gazetenin söylemlerine bakacak olursak iki farklı ifadeyi  bir arada vererek düşünce de karşıtlık yaratılmaya ve karşıt duygular verilmeye çalışılmıştır. Yahudiler için, Selahaddin Eyyubi’nin ne tür trajik bir olay olarak ele alındığını da hesaba katarsak aslında ilgili gazetenin psikolojik yaklaşımını daha iyi algılayabilir ve bu iki farklı düşünce göstergesi ile aslında bilinç altına şu mesajın verildiğini görebiliriz: Mısır’ın yani Arapların bu süreçte kazandığını kendilerinin kazanmadığını. Burada ki ‘’Düşman ve Selahattin Eyyubi ’’ kavramı bu iki zıt düşünceyi açıklamaktadır.

Rusya’nın Sesi: “Erdoğan’ın Amacı Demokrasiyi Desteklemek.’’ Erdoğan’ın bölgedeki söylem ve eylemlerini göz önünde bulundurarak böyle bir başlık attığını düşünebiliriz. Nitekim Erdoğan Ortadoğu’da vurgusu genellikle Laiklik, Demokrasi, Eşitlik gibi kavramlar üzerinden bir yaklaşım sergilemiştir.

El Pais: “Türkiye İslami Demokrasiyi İhraç Ediyor.” Bu söylemi Arap Baharı süresince büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’nin izlediği yol ve geçmişten getirdiği demokratik birikim ve de bölge üzerindeki etkisini göz önünde bulundurularak ifade edildiğini söyleyebiliriz. Burada ifade edilen  ‘’İslami Demokrasi’’ az öncede ifade ettiğim gibi Müslüman bir ülkenin demokratik birikimine vurgu yaparken ‘’İhraç’’ ile de o bölge üzerindeki gücüne vurgu yapmaktadır.

Times: ‘’Türkiye’nin Atatürk’ten sonraki en güçlü lideri.’’ Bu söylemi Erdoğan’ın hem Türkiye’deki gücüne hem de  Ortadoğu’daki popülaritesine bağlı olarak ifade edildiğini söyleyebiliriz. Bundan birkaç örnek verecek olursak:

· Askeri kışlasına geri göndermesi

· 2002’den beri girdiği her seçim ve referandumu kazanması

· Rakamlar bazında ülke ekonomisini ve refah seviyesini arttırması

· Güçlü bir lider olması

· Ülkesinin bölgesinde daha aktif rol almasının kapılarını açması

Frankfurter Allgemeine Zeitung: ‘’Mısır’da bir halk kahramanı gibi karşılanan Erdoğan, Mısırlılara laik bir devlet kurmaları çağrısında bulundu.’’ Burada ki Laik söyleminin çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle batının Ortadoğu yaklaşımını düşündüğümüzde bir ülkenin Müslüman liderinin, başka bir Müslüman ülke için din ile devlet işlerinin ayrı olmasını istemesini, birçok basın kuruluşu gibi Frankfurter Allgemeine Zeitung’da  manşetlerine taşımıştır. Aslında burada hem hayret duyguları, hem de olumlu bir yaklaşım var.

Berliner Morgenpost: Erdoğan Ortadoğu’nun prensi gibi karşılandı. Mısırlı gazeteci Halife Gaballa’nın “O, kendisiyle oynanamayacak kadar güçlü ve gururlu. Abdülnasır gibi gerçek bir lider” sözleri Mısırlıların duygularını yansıtıyor. Bölgenin geçmiş değerlerinin ön plana çıkararak bir karşılaştırma yaparak bir yaklaşım sergilemiş ve bu yaklaşım içinde Erdoğan’ı ön plana çıkarmıştır. Burada özellikle Abdulnasır ile bir kıyaslamaya gidilmesi çok önemli. Çünkü Nasır, Arapların gelmiş geçmiş en önemli liderlerinden biridir.

Corriere della Sera: ‘’Mısırlılar, Erdoğan’ı yeni Arap kahramanı olarak selamladı. Bir ankete göre, Erdoğan, Mısırlıların yüzde 78’i, Ürdünlülerin yüzde 72’si ve Lübnanlıların yüzde 62’si tarafından seviliyor, İsraillilerin yüzde 95’i ise nefret ediyor.’’ Erdoğan’ın birkaç günlük gezisini ve halkın teveccühünü düşündüğümüz zaman, bütün bu yaşanalar gazetenin ilgisini çektiğini ve bir çalışmayı manşetlerine taşıdığını söyleyebiliriz.

Erdoğan’ın Ortadoğu’da sevildiğini ifade eden birkaç başlığı ve söylemleri diğer basın kuruluşlarından de görebiliriz.  İşte bunların birkaçı:

Haaretz: ‘’Erdoğan, Obama değil. Mısır’da bir Türk Obaması, yeni bir Osmanlı Sultanı veya İsrail’e savaş açan bir lider görmeyi bekleyenler, paralarını geri isteyebilirler.’’

Die Welt: Osmanlılar zamanında Arap ülkelerini ateş ve kılıçla fethetmişti. Erdoğan ise bu ülkeleri günümüzde kameralar ve İsrail karşıtı söylemlerle fethediyor.

Wall Street journal: Birçok Arap, Erdoğan Ve Türkiye’yi Model Görüyor.

ALGI BULANIKLIĞI

Bir kısım batılı medya kuruluşları aslında Türkiye’nin bölgeye demokrasi ihraç ettiğini ifade ederken diğer kısmı da bölgeye yeni Osmanlıcılık getirilmeye çalışıldığı kanaatini taşıyor veya benzeri yorumlarda bulunuyor ya da beğeni duyguları dile getiriliyor. Aslında bu söylemlerle onlarında kafasının karışık olduğu görülebilir.

Türkiye’nin aldığı en küçük bir tavır bile çoğu zaman acımasızca eleştiriliyor. Özellikle Türkiye’nin İsrail’e karşı bir söylem geliştirdiği zaman veya bölgesinde işbirliklerine gitmeye başladığı zaman Batılı kaynaklar Türkiye’nin İslami bir rejime doğru eğilim gösterdiğini hatta eksen kayması yaşadığını defayeten ifade etmişlerdir.  Nitekim bu söylemler birazda Türkiye’nin ve Dünya’nın ve de Bölgenin değişen yüzünü algılamaya başladıkları zaman Türkiye’nin bu değişimi önceden analiz ettiğini ve ona göre pozisyon almaya başladığını ifade ettiler. Gerçekte bir şey vardı ki. Dünya değişiyordu özellikle de  Ortadoğu değişiyordu. Bu değişim eylemlerde söylemlerde, yaklaşımlarda ve siyasal paradigmalarda başta olmak üzere Ortadoğu’da kurulacak olan her denklemde bir değişimi ifade ediyordu. Bu süreci ve Türkiye’yi batılı medya kuruluşlarının parçadan bütüne giderek değerlendirmelerinin hem yaklaşım açısından hem de algılama açısından büyük bir avantaj sağlayacağı kanaatindeyim.

 

Remzi Durmuş

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...