İran’ın Geleceği ve Türkiye

Pers İmparatorluğuyla başlayan süreç, İran İslam Cumhuriyetiyle devam etmektedir. İran, ABD ve İsrail karşıtlığının yanı sıra Rusya ve Çin ile geliştirdiği ilişkilerdeki çok yönlü dış politikasıyla Ortadoğu gündeminde önemli yer telkin etmiştir. İran’ı önemli kılan unsur ise uluslararası alanda petrol ve doğalgaz gibi önemli enerji kaynaklarına sahip olmasıdır. Bulunduğu bölge itibariyle önemli bir stratejik konuma sahip olan İran’ın en önemli komşularından birisi Türkiye’dir.

İran’ın geliştirdiği nükleer silahlar neticesinde uluslararası arenada baskı görmesi neticesinde Türkiye-İran ilişkilerinde yeni bir döneme girmiştir. Türkiye ve İran ilişkileri büyük önem taşısa da farklı dönemlerde inişli-çıkışlı bir seyir izlemiştir. 1926’da şah döneminde imzalanan dostluk anlaşması istikrarlı bir döneme girildiği şeklinde düşünülse de 1979’da Humeyni’nin anti-laik söylemleri Türkiye’yi rahatsız etmiş ve ikili ilişkilerde sıkıntı yaratmış olan İran-Irak savaşında Türkiye’nin izlediği aktif objektif politika her iki ülke açısından sıkıntılı sürecin atlatılmasına olanak sağlamıştır.

Bu gelişmelerin ışığında Türkiye-İran ilişkileri 2002 yılından itibaren değişim göstermiştir. Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığına atanmasıyla birlikte komşularla sıfır sorun politikası izlenmiştir. Yeni Türk dış politikasında, komşularla kültür, diyalog ve siyasi ilişkiler geliştirilmeye çalışılmış, Türk-İran ilişkileri bu dönemden itibaren gelişim göstermiş ve hatta uluslararası alanda her iki ülke birbirlerini destekleyici roller üstlenmiştir. Bunun en güzel örneği uluslararası alanda İran’ın nükleer programına karşı önlemler alınmasının yanı sıra sert tepkiler gösterilmiş ve çeşitli yaptırımlar uygulanmaya başlamışken Türkiye’nin, İran’a karşı uygulanacak yaptırımlarla ilgili (4.paket) Birleşmiş Milletler’de 9 Haziran 2010 tarihinde yapılan oylamada ret oyu kullanmasıdır. Türkiye çözümü sert yaptırımlarda değil, diplomatik yollarla diyalog şeklinde olması gerektiği kanaatindedir. Ancak İran’ın 1970’ler de başlattığı nükleer program son dönemlerde ivme kazanmış, bu da uluslararası camiayı tedirgin etmiştir.

İran’ın nükleer silah elde etmesi, uranyum zenginleştirme çabalarına girişmesi uluslararası arenada sert tepkilerle karşılanmıştır. ABD ve AB üye ülkeleri bir dizi yaptırım uygulamaya başlamıştır. Neticede bu durum Türkiye’yi de etkilemektedir. İran, Türkiye ile komşudur ve çeşitli açılardan coğrafi, siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkileri mevcuttur. Aynı zamanda Türkiye’nin ABD ile müttefik ve farklı alanlarda çeşitli düzeylerde anlaşmaları mevcuttur. Buradan hareketle asıl sorun politik çıkarların uyuşmamasıdır. ABD, bölgesel çıkarları için İran’ı tehlikeli bulmakta ve İran’ın mevcut yönetiminin değişmesiyle ulusal konjonktüre uygunluğunu istemektedir. İran ise tam tersi karşıt görüşlerine devam etmektedir. Türkiye, ABD ve İran’ın polemik üzerinden kimi zaman somut uygulamaya geçen tartışmaları arasında çözüm önerileri aramaktadır. Türkiye açısından bakıldığı zaman bu olay sürekli krizdir. İran sorununun Türkiye açısından çeşitli özellikleri bulunmaktadır. Türkiye İran ile komşudur ve ekonomik, tarihsel, kültürel ve siyasi ilişkileri mevcuttur. Türkiye-İran ilişkileri 2002 yılından itibaren önemli bir gelişim göstermiş son ve on yıllık dönemde ekonomik ilişkiler önemli ölçüde artmıştır. İki ülke ilişkilerinde ticaret hacminin 5 yıl içerisinde 30 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Bununla birlikte Türkiye’nin İran ile 41 milyar metreküplük doğalgaz anlaşması mevcuttur. Bu gelişmelerin ışığında Türkiye açısından İran büyük bir bölgesel pazardır. Türk mallarının ehemmiyetli kısmı İran üzerinden orta Asya pazarına ulaşmaktadır. Bu açıdan İran Türkiye için Türk mallarının Orta Asya pazarına ulaştıran transit konumundadır. İran’ın transit konumu Türk ticaretinde önemli yer teşkil etmektedir. Ancak tüm bu gelişmelere ekonomik boyutun önemi eklense de bölgede ki siyasi gelişmeler ekonomik boyutunun önüne geçmektedir.

İran’ın nükleer silah geliştirmesi ABD ve AB ülkelerinden sert tepkiler görmektedir. Bu durum Türkiye’yi zor durumda bıraktığı gibi Suriye konusunda da Türkiye ile İran’ı ile karşı karşıya getirmektedir. Şam yönetiminin kendi halkına karşı uyguladığı zulmü görmezden gelen İran yönetimi, bölgede Türkiye’nin karşısında yer almıştır. Türkiye açısından bakıldığında Suriye konusuna bölgedeki güvenlik endişeleri taşıdığı kadar insan haklarıyla ilgili değerlere de önem vermektedir. Filistin’de akan kana seyirci kalan, Filistinli gruplar üzerinden siyaset yapıp İslam dünyasının davasını taşıdığını öne süren İran, Suriye’deki sessizliği İran’a olan güvenirliliğin azalmasına sebebiyet vermektedir. Türkiye, NATO füze kalkanına izin vererek tarafını belli etmesinin yanı sıra herhangi bir sıcak çatışma anında İran ve Suriye’ye yönelik bir karşılık verebileceğinin sinyalini de vermiştir. İran’ın nükleer silah geliştirmesi sadece ABD ve AB açısından değil Türkiye açısından da büyük bir tehdittir. İlk çıkacak çatışmada ilk hedef Türkiye olabilir. Elbette İran Türkiye ilişkileri ekonomik anlaşmaları korumakta herhangi bir somut yaptırımları söz konusu olmasa da, Suriye ve nükleer silahlanma konusunda her iki ülke açısından söylem düzeyinde bir tepki söz konusudur.

Sonuca gelecek olursak İran sorunun sonu belirsizliklerle doludur. İran’ın batı ile sorunu Türkiye’yi zorlu bir süreç içerisinde bırakmasına neden olmuştur. Türkiye – İran arasında bir güven sorunu yaşanmaktadır. Ortadoğu’nun geleceğinin belirsiz olması Suriye rejiminin düşüp düşmeyeceği, bunun yanı sıra batının Ortadoğu’yla ilgili planları Türk İran ilişkilerini bir anda tamamen bozulmasına da sonuç verebilir. Bu açıdan İran’ın Suriye konusunda Şam yönetimine olan desteğini çekmesi ve orada yaşanan katliama seyirci kalmaması bir nebze Türkiye açısından ikili ilişkilerdeki güven probleminin aşılması sağlanabilir. Çünkü İran’ın geleceği ne olursa aynı şekilde Türkiye de büyük derece de etkilenecektir.

Volkan TÜRKMEN

Trakya Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü

Kaynakça:

Cumali Önal, ABD ve İsrail İranı vurmayacak, Aksiyon dergisi, Sayısı:897 syf:50-51

http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3236

http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1124:suriyedeki-gelimeler-ve-tuerkiye-ran-likileri&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Teknolojinin Göçmen Havaleleri Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülke Perspektifi

Gökçen Ayzıt Kırkali  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Yurt dışında çalışan göçmenlerin...

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...