Libya İç Savaşı: Kaddafi Rejiminin Sonu

Bingazi’de başlayan ve kısa sürede başkent Trablus’a sıçrayan Kaddafi karşıtı muhalefet hareketinin temelinde Batılı tarzda demokratik bir sistem kurmak yerine iktidardan dışlanan ve sistematik olarak baskı, sindirme ve öldürülme politikalarına maruz kalan kabilelerin kendi iktidarlarını kurma hedefi ve politikası yatmaktadır. Nitekim Sirte bölgesindeki Qaddafi kabilesinden gelen Muammer Kaddafi, 22 Şubat’ta yaptığı açıklama ile iktidarı bırakmayacağını ve karşı kabilelere karşı savaş açtığını deklere etmiş oldu. Dolayısıyla Libya’da son günlerde yaşanan gösteriler ve çatışmaları bir anlamda Libya’daki kabileler arası bir çatışma olarak tanımlamak gerekir. Arap kabile geleneği dikkate alındığında sorunun kan davası olarak görülmeye başlandığı, kan davasının da Kaddafi döneminde söz konusu kabilelere karşı uygulanan baskı politikalarıyla başladığı ve 17 Şubat 2011 itibariyle de bir iç savaşa dönüştüğü görülmektedir. 24 Şubat itibariyle muhalif kabilelerin ve muhalefet gruplarının  Bayda’da yaptıkları toplantıda Trasblus’dan ayrı yeni bir idari ve siyasi yapı oluşturma ve savaşı Kaddafi rejimini devirene kadar sürdürme kararı almaları Libya’da Albay Kaddafi rejiminin sona geldiğini göstermektedir.

Libya’daki İç Savaşın Anlaşılmasında Kabile Bağlarının Önemi

Libya’daki iç savaşın kıvılcımını eski Sirenayka topraklarının merkezinde yer alan ve Albay Kaddafi darbesine kadar Trablus’la birlikte başkent olan Bingazi’de avukat ve rejim karşıtı Fethi Terbil’in 15 Şubat’ta tutuklanması üzerine Bingazi polis merkezi önünde başlayan gösterilere polisin sert müdahale etmesi oluşturmuştur. Terbil’in bırakılmasını isteyen gösterilere katılımın kısa sürede 600-700 kişiye ulaşması ve polisin müdahalesi sırasında başta Zintan olmak üzere değişik kabilelere bağlı yaklaşık 40 göstericinin olaylar sırasında yaralanması üzerine protesto eylemleri kısa sürede Bingazi başta olmak üzere Doğu Libya’da bulunan Al Bayda ve Az Zintan’a da sıçramıştır. Olaylar 16 Şubat’ta da Zavayya, Tibbu, Warfalla ve Majabra kabilelerinin yoğun yaşadığı Derne, Kufra, Tabruk, Jalu gibi Doğu ve Güney Libya toprakları içinde yer alan yerleşim birimlerine sıçradı. Barışçıl kitle gösterilerine karşı güvenlik güçlerinin sert müdahalelerde bulunması ve olaylar sırasında sivil kayıpların yaşanması krizin daha da tırmanmasına yol açmıştır. İktidarın şiddet kullanması üzerine daha da tırmanan gerginlikler 17 Şubat’ta muhaliflerin çağrısıyla Öfke Günü gösterilerinin düzenlenmesiyle sonuçlanmış; ancak Kaddafi yönetiminin özel birlikler ve Afrika kökenli paralı askerleri kullanması üzerine olaylar sırasında onlarca kişi yaşamını yitirmesiyle farklı bir aşamaya taşınmıştır. Kaddafi yönetimi ordu içindeki kabile bağlarının varlığını bildiğinden olaylar sırasında ordu yerine kendisine bağlı güvenilir birlikler ve askerleri kullanma yoluna gitmiştir. Ancak Kaddafi’nin olaylara yaklaşımı yıllardır iktidardan dışlanan veya istediği ölçüde iktidarda yer alamayan kabilelerin isyanını genişletmiş, artık gösterilerin hedefinde doğrudan Kaddafi kabilesinin bir üyesi olan Albay Kaddafi iktidarını sonlandırmak yer almıştır.

Bu kapsamda Libya’daki Arap toplumunun yapısı üzerinde kısaca durmakta yarar vardır. Libya’daki Arapların yaklaşık %85’i kabile yapısına göre örgütlenmiştir. Siyasal iktidarın dağılımında kabile bağları birincil derecede rol oynamaktadır. Şayet kabile bir bütün olarak savaş veya isyan kararı almışsa bu durum siyasal veya devlet bürokrasisinde yer alan kabile üyelerinin pozisyonunu da doğrudan etkilemektedir. Nitekim Libya’da kabileler arası çatışmalar başladıktan hemen sonra Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, içlerinde Çin Büyükelçisinin de yer aldığı diplomatlar, üst düzey askerlerin ve muhalif kabile üyesi devlet memurlarının görevlerinden istifa etmesinin de temel nedeni bağlı oldukları kabilelerin isyan hareketine katılmaları veya söz konusu kabilelere karşı silah kullanılmasıdır. Diğer bir deyişle aşağıda üzerinde durulacağı söz konusu kişilerin, Kaddafi sivil insanları öldürdü diye görevlerinden ayrıldığı yönündeki değerlendirmeler doğru değildir. Libya veya genelde Arap toplumunun irdelerken kabile ve aşiret gibi kavramların birbirlerinin yerine kullanıldığı görülmektedir. Bu iki kavram arasındaki bazı farklılıkları kısaca belirtmek yerinde olacaktır. Buna göre terime yüklenen anlam itibariyle en üst örgütlenme şekli aşiretlerin bir araya gelerek oluşturdukları kabilelerdir. Kabileler kendi içinde aşağıya doğru aşiret, sülale ve aile birliklerinden oluşmaktadır (1). Libya’da birçok büyük kabilenin yanı sıra bunların alt tabanları olan aşiret ve klanlar da bulunmaktadır. Bir nevi konfederasyon şeklinde örgütlenen bu yapılarda genellikle Şura veya Meclis dediğimiz ve alt aile birlikteliklerinden, sülale, kabile liderlerine kadar olan kesimlerin bir araya gelerek karar aldığı bir karar verme süreçleri vardır. Kabile liderlerinin seçiminde babadan oğula kuralı yerine yönetici sülaledeki bireyler arasında kabilenin güvenliğini, çıkarını ve devamını en iyi şekilde sürdürecek bireyin seçilmesi öngörülmektedir. Kabile liderini çıkaran sülalenin başarılı bir lider çıkartamaması durumunda bir başka sülaleden yeni bir liderin ortaya çıkması da mümkündür. Üzerinde durulması gerekilen bir diğer önemli özellik ise Arap kabile geleneğinde evliliklerin oldukça önemli olduğudur. Çünkü aşiretler veya kabileler, yalnızca erkek çocuklar ile evlenmemiş bayan bireylerden oluşmaktadır. Evlilikler genellikle sülale içi, aynı kabileler içerisindeki aşiretler içi veya bazı özel durumlarda, barış yapmak, yeni bir işbirliği kurmak veya kan davalarını sonlandırmak adına rakip kabileler veya aşiretler arası olabilmektedir. Bununla birlikte eğer kabilenin evlenmemiş kız çocuğu, bir başka kabileden biriyle evlenirse, bayan söz konusu kabileden çıkarak kocasının bağlı olduğu kabilenin bir üyesi olmaktadır. Dolayısıyla doğan çocukların herhangi bir çatışma durumunda öz dayılarıyla savaşması olağan karşılanmaktadır. Ayrıca Libya’daki kabile yapısında biatten ziyade özgürlük ve bağımsızlık daha da önemli bir gelenektir. Kendi içerisinde sınıfsal bir ayrıma gitmeyen kabile üyeleri kararların alımına da katılma hakkına sahiptirler. Alınan kararları kabul etmeyen üyeler başka kabilelerin koruması altına girebilirler. Çünkü kabile içerisinde kararlar Meclislerde alınırken tüm kesimler açık bir şekilde tartışmalara katılacaklarını ve en sonunda alınan kararlara uyacaklarını belirtmektedirler. Dolayısıyla kararlar üsten dayatmayla değil alttan üste doğru alınmaktadır. Bu gelenek ve anlayış, Libya’daki siyasal iktidar mücadelesinin nasıl şekillendiği ve nasıl şekilleneceğinin anlaşılmasında bize ciddi katkı sağlamaktadır. 

 Libya toprakları İslamiyet’le birlikte Arap kabilelerinin yoğun bir şekilde göçüne tanıklık etmiştir. Şuan Libya’da 140’a yakın kabilenin olduğu ve aynı kabilenin bazı kollarının Mısır, Çad ve Cezayir’de yaşadığı bilinmektedir. Örneğin, Libya-Mısır sınırında yaşayan Ali’nin Evlatları ve Haraba adlı kabilelerin önemli bir kısmı da Mısır topraklarında yaşamaktadır. İsyana ilk baştan itibaren destek veren kabile üyeleri doğrudan Mısır-Libya sınırının iki tarafını da kontrol altına aldıktan sonra başta gıda ve sağlık gibi temel ihtiyaç maddeleri olmak üzere Libya’daki kabile üyelerine silah desteği vermeye başlamışlardır (2). Diğer yandan gene Mısır’daki bir diğer kabile üyeleri ise Kaddafi’ye destek vermek için doğrudan 400 üyesini savaşmaları için Libya’ya göndermiştir (3). Ayrıca Yemen’deki en önemli konfederasyonunu içinde barındıra Haşhid kabilesinin lideri Şeyh Hüseyin Ahmar da Kaddafi’yi desteklediğini ve on bin savaşçıyı Libya’ya göndermeye hazır olduklarını açıklamıştır.(4) Diğer yandan Katar’da Thani kabilesinin bir üyesi olan Dışişleri Bakanı’nın, uluslararası kamuoyuna olaylara müdahale etme çağrısında bulunması da dikkat çekicidir. Dolayısıyla Libya’daki çatışmaların kısa sürede tüm Arap coğrafyasındaki kabilelerin soruna bakışını etkilediği görülmektedir.

Nitekim bazı kaynaklar Ali’nin Evlatlarına bağlı kabile bireylerinin Mısır’daki sayısının 2 milyon civarında olduğunu ileri sürmektedir.(5) Ancak 1928’de Libya kökenli olup Mısır topraklarında yaşayan kabilelerin 70 bin kişi olduğu ileri sürülmüştür. Bunlardan 40 bininin doğrudan Ali’nin Evlatları kabilesine bağlı olduğu(6) ileri sürülmüştür. Günümüzde bu rakamın en azından yüz binlerle ifade edilmesi bile Trablus’taki iktidar mücadelesinin ne kadar karışık olduğunu göstermektedir.

Fatımilerden-Osmanlıya kadar Libya’daki kabilelerin dağılımı temelinde genellikle üç ayrı eyalet şeklinde bir idari ve siyasi yapının oluşturulduğu görülmektedir. Bu idari ve siyasi bölgeler Mısır ve Trablus arasında kalan ve Osmanlı kaynaklarında bölgenin eski adına atıf olarak Sirenayka olarak adlandırılan topraklar, Cad ile Nijer’e sınır oluşturan Fizan (veya Fizzan) bölgesi ve Akdeniz kıyı şeridinden başlayarak iç kesimlere kadar uzanan Trablus’tur(7). Kaddafi karşıtı gösterilerin Osmanlı dönemindeki adıyla Sirenayka Vilayetinde (Doğu Libya toprakları) başlamasının ardından, Fizan ve Trablusgarp bölgesine sıçramasında rol oynayan unsurların başında tarihsel, toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunların yattığı görülmektedir. Bu çerçevede tüm bu unsurları irdelemekte fayda vardır. Olayların tarihsel geri planı Arapların ilk göçüne kadar gitmekle birlikte daha yakın bir döneme bakacak olursak 1830’larla başlamak yerinde olacaktır. Bilindiği üzere Osmanlı ilk önce Sirenayka topraklarında yaşayan kabileler üzerinde bir otorite oluşturduktan 50-60 yıl sonra Fizan bölgesine yönelmişti. Buna rağmen Fizan’daki denetim 1800’lerin sonuna kadar istenilen düzeyde olmamış ve kabilelerin bağımsızlıklarını koruduğu görülmüştür. Sultan Abdulhamid, Sirenayka ve Fizan’da etkili olmaya başlayan Sinüsi Tarikatıyla işbirliğine gitmiş ve böylelikle tarikatı destekleyen başta Sirenayka ve Fizan bölgesindeki kabileler üzerinde etkin olmaya çalışmıştır. Sinüsi tarikatı 1890’da ilk özerk yönetimini Jaghbub’ta kurduktan sonra kısa sürede Fizan, Kufra, Trablus, Derne gibi bir çok bölgede Zaviyeler açarak dini ve sosyal alanlarda toplumu örgütlemeye çalışmıştır. Sinusi hareketi daha sonraları İngilizlerin desteğiyle Emir İdris liderliğinde 1949’de Bingazi merkezli Sirenayka topraklarında Emirlik ve 1951’de Trablus ve Fizan’ın birleştirilmesiyle Federal bir idari yapıya sahip olan Libya Krallığı’na dönüşmüştür. Ancak iktidar gerçek anlamda Kral İdris yerine bağımsızlık öncesi dönemde de bölgenin yöneticileri olan Sirenayka’daki kabilelerin elinde olmuştur. Ömer Muhtar’ın aksine yönetim zafiyeti gösteren, İngiliz, Amerikalı ve sonraları İtalyanlar ile de anlaşma yoluna giden Kral İdris döneminde Mısır’daki Hür Subaylar hareketi Libyalı askerleri de etkilemiş ve 1969’da birçok kabilenin desteğini yitiren Kral İdris’e karşı Albay Kaddafi başarılı bir darbe girişiminde bulunarak iktidarı ele geçirmiştir. Albay Kaddafi, kabileleri toplumsal istikrarın ve güvenliğin bir garantörü olarak görmüş ve devlet yapısını kabilelerin gücü, iktidara bağlılığı ve toplumsal alandaki güçleri çerçevesinde oluşturmuştur.(8) 1970 sonrası dönemde iktidarın siyasal, idari ve güvenlik boyutunda Sireneyka ve Fizanlı kabilelerin, ağırlıklı olarak Trabluslu kabilelerin eline geçmesi bu bölgelerde Kaddafi iktidarına verilen desteğin sınırlı olmasına yol açmıştır.

İç Savaşta Belirginleşen Saflar: Libya’daki Kabilelerin Pozisyonu

Albay Kaddafi döneminde her ne kadar doğrudan halk yönetimi, yeşil sosyalizm veya yerinde yönetim gibi söylemler kullanılmışsa da gerçekten iktidarın ve yönetim şeklinin belirlenmesinde kabileler arası ilişkiler belirleyici olmuştur. Bingazi’den Trablus’a taşınan yeni iktidarda iktidarın merkezine oturan Kaddafi kabilesi 1969’a kadar Libya’da etkili olan ve sayısal olarak büyük bir nüfusa sahip bir kabile  olarak adından söz ettirmemişti. Albay Kaddafi iktidarında Libya’nın en büyük kabilesi olan ve sayısal olarak 1 milyon civarında olduğu ileri sürülen Warfalla, Magariha, Osmanlı ve İtalyanlara karşı savaşan El-Avakir (Avagir), el-Mujabra, Obeidat (Abaidat)ve Farjan kabileleri önemli bir rol oynadı. Askeri birimler ve özellikle hava kuvvetlerinde 1993’e kadar Warfalla kabilesinin etkinliği vardı. Ancak daha Kaddafi’ye düzenlenen suikast girişimlerinden sonra Kaddafi kabilesi bu birimi kendi denetimi altına almıştır. Diğer yandan Kaddafi’den sonra ikinci adam konumunda olan General Abdulselam Callut da Magariha kabilesine bağlıdır. Magariha kabilesi sistem içerisinde kilit konumları elinde tutmaktadır. Bununla birlikte 1969 darbesinde yer alan ve daha sonraları da kurulan Devrim Komite Konseyi üyesi olan General Abdulselam Callut, 1998’den itibaren siyasal alanda fazla gözükmemeye başlamıştır(9). Lockerbie’yi bombalayan Abdel Baset el-Megrahi’de aynı kabilenin bir üyesidir. Magariha kabilesinin pozisyonu Kaddafi’nin iktidarının sürmesinde veya sona ermesinde oldukça önemli olacaktır. Bununla birlikte çatışmaların başkent Trablus’un 50 kilometre batısında yer alan Zawiya’da yoğunlaşması ve bir çok kentin muhalif grupların yönetimi altına girmiş olması Kaddafi rejimi açısından yolun sonunun gelindiğine işaret etmektedir.

Kaddafi iktidarı döneminde 25 ile 30 arası kabile, siyasal alanda etkili bir rol oynamışlardır. Bunlardan yaklaşık 10 kabile ise kilit konumlarda yer almışlardır. Kabilelerin bazıları sayısal olarak birkaç bölgede temsil edilmektedirler. Bu bağlamda kabilelerin bölgesel dağılımına bakıldığında şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır(10).  

Trablusgarp Bölgesi: Warfalla, Magariha, Maslata, Avlad Buseyif, El-Zintan, El-Rijban, Zaviya. 

Sirenayka Bölgesi : El-Zuvayya, Avlad Ali, Misurata, Masamir, El-Avagir, El-Abaidat, Drasa, El-Barasa, El-Favakhir, El-Majabra, Kargala, Tavajeer, Azziyat ve Ramla. 

Sirte bölgesi: Kaddafi, El-Magariha, El-Magharba, El-Riyyah, El-Haraba, El-Zuvaid, El-Guvaid. 

Fizan bölgesi: El-Hutman, El-Hassavna, Tibbu, Tuareg (Tuvarık)

Bu bağlamda Kaddafi rejimine karşı doğrudan isyan ettiğini açıklayan kabilelerin başında Libya’daki en büyük kabile olan Warfalla kabilesi olmuştur. Kabilenin liderlerinden Ekrem Varfalli yaptığı açıklamada, Kaddafi’yi kast ederek “artık kardeşim değilsin ve ülkeyi terk etmelisin” mesajı göndermiştir. Trablus’un güney bölgelerinde etkili olan kabile üyelerinin bir kısmı da başkentte bulunmaktadır. Bir diğer önemli kabile olan Zuvayya’da isyana destek veren kabileler arasında yer almıştır. Şeyh Faraj Zuvay yaptığı açıklamada, devlet tarafından halka uygulanan saldırılar son bulmazsa petrol akışını keseceklerini ifade etmişlerdi. Misurata bölgesinde etkili olan Misurata kabilesi şehrin denetimini ele geçirmiş bulunmaktadır. Kabile üyeleri Derne ve Bingazi’deki gösteriler de önemli bir rol oynamaktadırlar. Pekin’de istifa eden Libya’nın Pekin Büyükelçisi Hüseyin Sadık El Misurati bu kabiledendir. Avlad Ali kabilesi, Mısır-Libya sınırındaki kontrolü ele geçirerek hükümet güçlerini bölgeden çıkartmış bulunmaktadır. Zintan kabilesi üyeleri kendi adlarıyla anılan şehrin kontrolünü ele geçirmiş ve hükümete ait birlikleri bölgeden çıkartmışlardır. İsyana destek veren Tobruk bölgesinin askeri komutanı Süleyman Mahmut Abaidat ve istifa eden İçişleri Bakanı Abdul Fattah Yunus El Abidi de, El Abaidat kabilesine bağlıdırlar. Tobruk bölgesinde kontrol, muhalefetin eline geçmiştir. Fizan bölgesindeki Tuvarik kabilesi ilk günlerden itibaren muhalefet gruplarına destek verdiğini açıklamıştır. Eski Adalet Bakanı ve Halk Komitesi Genel Sekreteri Mustafa Muhammet Abdel-Jalil’in üyesi olduğu muhafazakar özellikleriyle bilinen Musamir kabilesi de isyan hareketine destek veren bir diğer güç olmuştur (11). 

Muhalif Kabilelerin Trablus’u Kuşatması ve Kaddafi Rejimini Devirmesi

Çatışmaların artması ve Kaddafi’nin aşırı güç kullanması sonucu olaylar kısa sürede muhalefeti destekleyen kabile güçlerinin doğudaki ve güneydeki şehirlerde kontrolü ele geçirmesiyle sonuçlanmıştır. Kaddafi dönemin eski Adalet Bakanı ve yeni Doğu Libya yönetimin de yeni Adalet Bakanı olarak seçilen Muhammet Abdel-Jalil isyana liderlik eden kişiler arasında yer almıştır. Sonuç olarak 25 Şubat’a gelindiğinde, muhalif güçlerinin Bingazi, Beyda, Tobruk, Şahat, Derne, Ajdabiya, Misurata,El Hums, Zenten, Az Zaviya, Zuvarah, Kufra, Şaryan, Zuara ve Nalut’ta kontrol kurduğu görülmektedir. Başkent Trablus dahil halen iktidarın denetiminde alan bazı bölgelerde ise gösterilerin tamamen sona erdirilmediği ileri sürülmektedir. İlk başlarda yerel konseylerini oluşturan muhalefet güçleri 24 Şubat’ta yaptıkları geniş katılımlı bir toplantıyla Trablus’tan denetiminden ayrı ve bağımsız yeni bir yapılanma kararı almışlardır. Muhalifler tarafından yeni Adalet Bakanı seçilen Muhammet Abdel-Jalil, Bayda’daki toplantıya liderlik ederken toplantıda Bingazi’de oluşturulan halk komiteleri gibi diğer şehirlerde de halk komitelerinin oluşturulması yönünde kararlar alındığını ifade etti. Bayda’daki toplantıya sivillerin yanında Libya ordusundan ayrılan üst düzey askerlerde katılmıştır (12). Ayrıca Trablus’tan ayrı olarak yerel ve ulusal basın yayın organlarının kurulmasına da karar verilerek yerel yönetimler yeniden yapılandırıldı. Böylelikle Kaddafi’nin otoritesinden ayrı olarak oluşturulan siyasi, askeri ve idari yapılarla Trablus’un kuşatılması planını başarı bir şekilde hayata geçirmeye başlamışlardır.

Bayda’daki toplantıda ayrıca Kaddafi yönetimine karşı uluslararası müdahale yapılması yönünde çağrıların dile getirilmesi dikkat çekicidir. Adalet Bakanı yaptığı açıklamalarda Lockerbie’yi bombalayan Abdel Baset El-Megrahi’nin doğrudan Albay Kaddafi’nin emriyle bunu gerçekleştirdiğini ve ellerinde kesin kanıtlar olduğunu ileri sürmüştür. Kaddafi’nin El Kaide’yi olayların içinde göstermeye dönük söylemleri üzerine ise Abdul Jelil “biz birleşik bir ülke istiyoruz. Burada ne bir İslam Emirliği ne de El Kadie bulunmaktadır. Bizim tek amacımız Libya’yı bu rejimden özgürleştirmektir. Ardından insanlar istediği hükümeti seçebilirler. Londra’da yaşayan Sinusi hanedanlığının Veliaht Prensi olan Abdullah el Sinusi’de uluslararası kamuoyuna müdahale çağrısında bulunmuştur. Aynı şekilde eski bürokratlar ve bir çok sivil toplum kuruluşu da uluslar arası kamuoyuna müdahale çağrılarında bulunması dikkat çekicidir (13).

Diğer yandan Kaddafi rejiminin her geçen gün zayıfladığı görülmektedir. Özellikle rejime açıkça muhalefet kararı almayan, doğudaki El Avagir kabilesi ile Sirte ve Trablus bölgesinde etkili olan Al-Magariha kabilelerinin tutumları oldukça önemli olacaktır. Bunların dışında rejimi destekleyen bazı küçük kabileler bulunsa da özellikle Magariha’nın tutumu, Kaddafi’nin ve Kaddafi kabilesinin konumunu ciddi şekilde etkileyecektir. Öte yandan Magariha kabilesine bağlı gençlerin Trablus’taki gösterilere aktif katılımı kabilenin iç çatışmada tarafsız kalarak Kaddafi’yi tek başına rejimini korumaya itecektir. Buna rağmen muhalefete destek veren kabilelerin sayısal olarak üstünlüğü ve komşu ülkelerdeki kabilelerden aldıkları destek Kaddafi için yolun sonunun göründüğünü göstermektedir. Bu aşamadan sonra Kaddafi’nin tüm Libya’ya hakim olması mümkün gözükmediği gibi Kaddafi kabilesi bile Libya’daki varlığını sürdürmek için Albay Kaddafi’ye verdiği desteği çekmek zorunda kalabilir. Sonuç olarak kabilelerin uzlaşmasına dayalı olan Kaddafi rejiminin, kabilelerin desteğini çekmesinden sonra yaşaması mümkün gözükmemektedir.

Doç.Dr.Veysel AYHAN

ORSAM Uzmanı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi

http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1547

Kaynakça

(1) Amal S.M. Obeidii, Political Culture in Libya, UK: Curzon Prs., 2001, s. 111-112

(2) Farrag Ismail, “Awlad Ali The Biggest Libyan-Egyptian Tribe”,

http://www.alarabiya.net/articles/2011/02/24/139018.html,

(3) All Voices, Mohamed Abd el Fattah, “400 Egyptians Arriving in Libya to Support the Gaddafi and Tribes, Matrouh and the Lake in Favor of the Revolution” http://www.allvoices.com/contributed-news/8292258-400-egyptians-arriving-in-libya-to-support-the-gaddafi-and-tribes-matrouh-and-the-lake-in-favor-of-the-revolution, 24Şubat 2011.

(4) Yemen Post Newspaper, “Yemeni Tribal Leader Announces his Support for Gaddafi’s regime”, http://yemenpost.net/Detail1234567
89.aspx?ID=3&SubID=3178
, 23 Şubat 2011.

(5) Ismail, a.g.e.

(6) Ali Abdullatif Ahmida, “The Making of Modern Libya: State Formation, Colonization and Resistance Resistance: 1930-1932”, USA: State University of New York, 1994, s. 95

(7) Luis Martínez, “The Libyan paradox”, s. 98

(8) Amal Obeidii, “Political Culture in Libya”,s. 116.

(9) Tim Niblock, “Pariah States” & Sanctions in the Middle East: Iraq, Libya, Sudan”, s. 88

(10) Al Awsat Newspaper, Abdulsattar Hatitah, “Libyan Tribal Map: Network of Loyalties That will Determine Gaddafi’s Fate”, http://aawsat.com/english/news.asp?section=3&id=24257, 22 Şubat 2011.; Emrys L. Peters,Jack Goody,Emanuel Marx, “The Bedouin of Cyrenaica: Studies in Personal and Corporate Power”, University of Cambridge Pub., 1990; Sandra Off The Strip, “Wading Through Maze of Libyan Tribes”,

http://www.sandraoffthestrip.com/2011/02/22/nearly-impossible-to-wade-through-maze-of-libyan-tribes/ 23 Şubat 2011.

(11) http://articles.cnn.com/2011-02-23/world/li
bya.interior.minister_1_libyan-security-forces-l
ibyan-state-quryna?_s=PM:WORLD
, 23 Şubat 2011.

(12) Al Jazeera News, “Gaddafi blames al-Qaeda for revolt”, 25.02.2011, “http://english.aljazeera.net/news/africa/
2011/02/20112254231296453.html
; http://www.
theaustralian.com.au/libyans-go-their-own-way-in-ea
st/story-fn7ycml4-1226011592891
, 23 Şubat 2011.

(13) Ibid.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...

Dijital Dönüşümün Düzensiz Göç Yönetimine Etkileri

Feyza Betül Demirci  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Özet 21. Yüzyıldan beri etkisini...