Libya Yeni Irak Olur Mu?

Şubat 2011’den beri NATO desteğiyle Muammer Kaddafi güçleriyle şiddetli çatışmalara giren muhalifler, 22 Ağustos 2011 günü rejiminin merkezi ve başkenti olan Trablus’u ele geçirdi ve devlet binalarını kontrol etmeye başladı. Bu Kaddafi rejiminin sonu olarak algılandı. Muhaliflerin Trablus’u ele geçirmesinin ardından Libya muhalefetini temsil eden Ulusal Geçiş Konseyi Türkiye de dâhil olmak üzere pek çok devlet tarafından “Libya’nın tek meşru temsilcisi” olarak tanındı.

Ulusal Geçiş Konseyini tanıyan ülkeler arasında, Kaddafi sonrası ülkenin aynı paralelde evrilmesinden korkulan Irak da vardı. Saddam Hüseyin dönemindeki Irak’ın bölgedeki en büyük destekçilerinden biri olan Kaddafi’nin, Saddam sonrası dönemde de Baasçılara destek vermesi nedeniyle, Irak ile Libya’nın arası oldukça gergindi. Hatta 2010’un Mart ayında Kaddafi’nin de doğum yeri olan Sirte’de yapılan Arap Birliği toplantısında Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, toplantıdan bir hafta önce Kaddafi’nin üst düzey 30’a yakın Baas Partisi mensubu ile görüşmesinden hükümetinin duyduğu memnuniyetsizliği dile getirmesinin ardından toplantıyı terk etmişti. Bugün Irak’taki yönetimle ters düşen Kaddafi, artık yönetimde yok ve Irak hükümeti Kaddafi’ye nazire yaparcasına Ulusal Geçiş Konseyi’ni Libya’nin tek temsilcisi olarak tanıdı. Burada ilginç bir ironi var. Libya’daki yeni sürecin, Irak’a benzeyip benzemeyeceği sıkça tartışılır hale geldi.  Aslında Irak’ta yaşanan süreci Kaddafi’nin de yakından takip ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Zira Irak Savaşının yaşandığı 2003’te ABD’nin en büyük destekçisi olan İngiltere’nin o dönemdeki Dışişleri Bakanı olan Jack Straw, Radikal Gazetesinden Ezgi Başaran’a verdiği röportajda, Irak Savaşından sonra Kaddafi’nin nükleer ve kimyasal silah programlarından vazgeçtiğini söylemiştir.[i] Bu noktada Libya ile Irak arasındaki benzerlik ve farklılıklardan söz etmenin, Libya’nın yeni Irak olup olmayacağına ilişkin tartışmalara katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.

Öncelikle Kaddafi’nin devrilmesiyle, Saddam Hüseyin rejiminin yıkılması arasında benzerlik bulunmakla birlikte, devletlerin yapısal farklılıklarının Libya’nın geleceğinde etkili olacağı düşünülmektedir. Bu açıdan siyasal olarak bakıldığında hem Kaddafi hem de Saddam Hüseyin’in bir korku krallığı yarattığını söylemek yanlış olmayacaktır. Rejimlerin aşiretçi yapısıyla birlikte, tek ulus yaratma hevesi ve rejim karşıtlarına yönelik ezici politikalar, Kaddafi ve Saddam rejimlerinin ortak yönleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca yıllarca despotik rejimin yönlendirdiği siyasi kültürün politik uzlaşma ya da sivil katılımdan uzak kalmasıyla birlikte, sıfır toplamlı bir yönetim yapısı hem Iraklılar hem de Libyalıların siyasal algılamalarını şekillendirmiş gözükmektedir.[ii] 2003 sonrasındaki Irak siyaseti incelendiğinde de en büyük sorunun uzlaşma kültürünün olmamasından kaynaklandığı görülecektir. Libya’nın, bölgesel anlamda Irak kadar tarihsel tehdit algılaması yaratmadığı söylenebilir. Her iki ülke arasındaki bu benzerliğin Ortadoğu’nun siyasal kültürü ile özdeşleştiği ifade edilebilir.
Öte yandan Libya ve Irak’ın farklılarının benzerliklerden daha fazla olduğu düşünülmektedir. Öncelikle her iki ülkedeki rejimler savaşlarla birlikte son bulsa da Irak’ın aksine, Libya’da dışarıdan dayatılan ve bir işgal ordusu tarafından uygulanan bir rejim değişikliğine gidildiğini ifade etmek zor görünmektedir.

Bununla birlikte Libyalılar kendileri tarafından başlatılan ve büyük ölçüde Libyalılar tarafından başlatılan değişim hareketinin NATO yardım olmadan başarısız olacağına ilişkin şüphe olmadığı söylenebilir. Ayrıca Libya’nın jeopolitik ve siyasal konumu Irak’tan farklıdır. Libya, yeni bir değişim içerisine girmiş Tunus ve Mısır ile sınır komşusudur. Öte yandan Libya’nın güney komşuları Niger ve Çad da Libya’nın etkisi altındadır. Irak’ın komşularına bakıldığında, 2003 sonrası dönemde İran ve Suriye başta olmak üzere, Irak’ın tüm komşularının Irak iç politikasını etkilemeye ve yönlendirmeye çalışan hamleler yaptığı görülmektedir. Özellikle Irak’taki ABD varlığından tehdit algılayan İran ve Suriye’nin Irak’taki ABD düzenini bozmaya yönelik politikalar geliştirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Zira ABD Irak’a girdiğinde, “sıra İran ya da Suriye de mi?” soruları uluslararası gündemi oldukça meşgul etmiştir. Bununla birlikte tarihsel olarak Irak’ta bölgesel Arap-Acem mücadelesinin yanı sıra, etnik ve mezhepsel çeşitlilik ve ayrışma oldukça belirgindir. Ancak Libya’da bu demografik ayrışma ve çeşitliliğin olmadığı görülmektedir.

Bu noktada Libya’daki değişim hareketinin Irak’tan farklılaştığı düşünülmektedir. Öncelikle sürecin yönlendiren uluslararası güç odaklarının, Irak’taki hataya düşmediği ve Trablus düşmeden önce yaklaşık 5 aylık süreç zarfında Kaddafi sonrası yapılanmanın planlarını oluşturmaya başladığı bilinmektedir. Bu anlamda geçiş hükümetinin zayıflamasına yol açabilecek sorunların engellenmesi yönünde planlar oluşturulduğu ve devlet kurumlarının korunduğu görülmektedir. Hatta muhalifler başkent Trablus’a girdiğinde direnişçilerin cep telefonlarına “devlet binalarına zarar vermeyin, bunlar Libya’nın geleceği içindir” gibi kısa mesajlar gönderildiği söylenmektedir.[iii] Bu açıdan geçiş yönetiminin kapsayıcılığı, güvenliği sağlayacak güçlerin korunması ve sivil düzenin inşası ön planda tutulmaya çalışıldığı, temel hizmetlerin aksamamasına gayret edildiği görülmektedir. bu açıdan Kaddafi yönetimindeki isimlerin elimine edilmemiş, Ulusal Geçiş Konseyi içerisinde yer almıştır. Ancak Irak’ta tüm devlet kurumları ABD müdahalesiyle birlikte yıkılmış, eski rejime ait devlet yapısı tamamen değişmiş, bu da yeniden yapılanmayı zorlaştırmıştır. Bu anlamda Irak’ta yeni bir devlet kurulmaya çalışıldığı söylenebilir. Mevcut durumda, Irak’taki etnik ve mezhebi ayrışma, yönetimdeki yozlaşmayı beraberinde getirmiş ve uzlaşma algısını ortadan kaldırmıştır. Libya’da ise yıkılan devlet değil, diktatör olmuştur.

Yine de Libyalıların, Irak örneğin alması gereken dersler olduğu düşünülmektedir. Öncelikle Libyalıların, özgürlüğün kontrolsüzlük olmadığını anlaması gerektiği düşünülmektedir. Irak rejimin yıkılması sonrasındaki kontrolsüzlük, ülkenin istikrarsızlığının en büyük etkeni olarak karşımıza çıkmış, güçlü aşiretler bölgelerinde küçük krallıklarını ilan etmiştir. bu noktada Libyalıların dikkat etmesi gereken en önemli noktanın ülkenin geleceğindeki uzlaşma kültürünün yaratmak olmalıdır. Değişim algısının Ortadoğu’da yeni popüler kültür yaratması ve uzlaşmayı ön plana çıkaracak algılamalar oluşturması, gerekli olduğu kadar, beklenmelidir. Diğer taraftan, sürece müdahil olan büyük güçlere de Libya’nın yol haritasının oluşturulmasında önemli roller düştüğü söylenebilir. Bu rolleri [iv]ABD Merkezî İstihbarat Teşkilatı (CIA) eski yetkililerinden John Kiriakou, The Huffington Post’da yayımlanan makalesinde oldukça net bir biçimde ortaya koymuştur. Son söz olarak Kiriakou’nun makalesinden alıntılar vererek bitirmek yerinde olacaktır.” Eğer Libyalılar ABD’nin hatalarından ders çıkarmazsa, Irak’ı yerle bir eden şiddeti tekrarlayabilir. ABD’nin Irak halkını ‘kurtarmak’ için işgalinden 8 yıl sonra bile her gün yıkıma sahne olan bir ülke söz konusu. Libya’daysa isyancıların Ulusal Geçiş Konseyi’ni (UGK) doğru düzgün tanımıyoruz, keza Libya halkı da tanımıyor. Peki, Kaddafi gittikten sonra Libya’ya kim önderlik yapacak? Irak’ta yaptığımız gibi lideri seçmek, ABD’nin elinde değil. Libya, bizim ülkemiz değil. Peki ya Bush yönetiminin lider seçerken kullandığı kriterler neydi? İyad Allavi gibi iyi İngilizce konuşması veya Ahmet Çelebi gibi Pentagon içindeki bir gruba rapor vermesi mi? Irak’ta sonuç, hizipçilik, mezhepçilik ve ölüm oldu. Aynı hatanın Libya’da yapılmasına izin veremeyiz. Britanya’nın safına geçen eski Libya istihbarat subaylarına, 1970’lerde yolsuzluğa batmış bakanlıklar dışında hiçbir şey yönetmemiş teknokratlara veya son 30 yılını Avrupa’da konfor içinde geçirmiş profesörlere bel bağlayamayız. Şimdi uluslararası toplumun UGK ve Libyalı sürgünlerle, fakat en önemlisi de Kaddafi yanlısı aşiret liderleriyle temas kurup Libyalıların kendi tercihleri doğrultusunda bir koalisyon hükümeti kurmasına ve ülke tarihindeki ilk demokrasiye geçiş deneyimine yardım etmesinin vakti. Kararlarıysa bizzat Libyalılar almalı. Irak’taki hatalarımızdan biri, demokratik sürece kimin katılıp katılamayacağını dikte etmekti. Irak Baas Partisi’ni ve ordu unsurlarını yasaklamak, zaten işgale diş bileyen geniş halk kesimlerinin bizden daha da nefret etmesine yol açtı. Ülkenin en parlak insanlarının, darmadağın olmuş ülkelerinin yeniden inşasına yardımını engelledik. Bu bizi emperyalist ve ikiyüzlü gösterdi. Son altı aydır Trablus’un bombalanmasında ve sivil can kayıpları verilmesinde bizim de dahlimiz var. Kimin oyuna dâhil olacağına karar vermekse Libyalılara düşecek. Ve biz bu karara saygı duymalıyız.”[v]

Yazının İngilizcesi için tıklayınız…

 

Bilgay Duman

ORSAM Ortadoğu Uzmanı

[email protected]

 

Kaynak: ORSAM

 

Kaynaklar


[i] Röportajın tam metni için bkz. http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType
=RadikalYazar&ArticleID=1044345&Yazar=EZG%DD%20BA%DEARAN&Date=28.03.2011&CategoryID=96
, Erişim: 8 Eylül 2011.

[ii] Trudy Rubin, “Worldview: What Libya Can Learn From Iraq”,
http://articles.philly.com/2011-09-01/news/30029083_1_libyan-cities-and-towns-iraq-lessonsiraqi-government, Erişim: 8 Eylül 2011.

[iii] Joby Warrick and Karen DeYoung, “Libya Rebels, Backers Planned Early To Avoid A Baghdad Repeat”, http://seattletimes.nwsource.com/html/na
tionworld/2016005626_libyarebuild28.html
, Erişim: 9 Eylül 2011.

[iv]

[v] John Kiriakou, “Let’s Not Make the Same Iraq”, http://www.huffingtonpost.com/john-kiriakou/libya-gaddafi-iraq-_b_933463.html. Ayrıca makalenin Türkçe metni için bkz., http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=1061522&Date=27.08.2011&CategoryID=132, Erişim: 8 Eylül 2011.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Teknolojinin Göçmen Havaleleri Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülke Perspektifi

Gökçen Ayzıt Kırkali  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Yurt dışında çalışan göçmenlerin...

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...