Papaz, Kovboy, Rambo ve Mehteranla JAZZ

Yirmi birinci yüzyılın tartışmasız lideri olmak ABD’nin yirminci yüzyılın başlarından beri tasarladığı bir hedefti. Bu hedefin dini temelleri daha da öncesine dayanıyordu. Ekonomik, askeri ve siyasal destekleri sonradan geldi. Amerikan akademisi ve istihbaratı stratejik planlarını yaparken Medya ve propaganda cihazları ile ABD içinde ve dünyada kabul görmesi sağlandı. Amerikan kültür tarihinin farklı figürleri, rumuzları bu sürecin temsilcileri oldular.

Önceleri Papaz, sonra Kovboy, Süpermen ve Rambo gibi figürler evirilmenin farklı aşamalarını ifade ettiler.

Papaz, koloni Amerika’sında dindar Amerikalı Protestanlığını temsil ediyordu. Amerikalının iç dünyasına nüfuz eden oydu. Varlığı ilk göçlerden hemen sonra belli oldu. On yedinci asırda New England teokrasisi açık göstergesi oldu.

Papazın konumu hahamınkine yakındı ve İngiliz koloni valileriyle arası fena değildi. Kipaları yoktu, ancak İncil’de nasihatten ibaret kalan İsa öğretilerini, Tevrat’tan aldıkları katı kurallarla desteklediler. Rönesans ve Reform sonrasında Protestanlık bir yandan bireysel Kitap okuma ve yorumlarını benimsemiş; bir yandan da İsa’nın İncil’deki tavırlarından çok, Aziz Paul’un tavırları ve mektuplarındaki yorumları benimsemiş, örnek almıştı.

Papazın künyesi

Önceleri on altıncı asırdan itibaren Papaz ve kolonici vardı Amerika sahnesinde.

Papaz kurumsal dinden uzak bir olması gereken türdendi aslında. Luther’den sonra Calvin’le gelen yorumlar, aslında bireysel din kavramına, Kilise sultasından uzak anlamda yaklaştı. Fakat özellikle Luther’in yaşlandıkça muhafazakârlaşan yorumları, Calvin’de yeni bir kapanışı getirdi. Katolik yorumlarında zaten kurtuluş İsa’daydı; İsa Tanrıyı, Kilise İsa’yı, Papalık Kiliseyi temsil ediyordu. İsa’nın ipine sarılan bu dünyada olmasa da diğer dünyada rahata mutlaka erecekti. İnsanların iyi insan olmaları, iyi amel işlemeleri yeterliydi bir bakıma.

Luther Kutsal Kitab’ın halk tarafından anlaşılması için Almancaya tercüme etmişti. Bu durum “endüljans satışlarını” azaltan bir etkiyle, Kilise gelirlerini azaltmıştı. Kendisi de Kilise’nin tehditlerine maruz kalan Luther, 1529 senesinde Batı medeniyetini İslam tehlikesinden korumak için Türklere karşı savaşmanın her Hıristiyan’ın üzerine vazife olduğunu bildiren küçük bir yazmış bir anlamda Evanjelizmin ipuçlarını vermişti. Luther’in erken yıllarında kullandığı İncil Luka’ya yakınken, Evanjelizme zemin hazırlayan görüşlerinde Matta’ya yakındı ve Haçlı Seferlerinde Kilise’nin yaptığı tevilleri içerebiliyordu.

Yani “sevgi ve tolerans”ı temsil eden İsa yerine, “babayı oğula, oğulu babaya” karşı getirmekten, “huzur değil savaş getirmek için geldiğini söyleyen İsa öne çıkıyordu. Luther iyi amellerin “kurtuluşa yol açmayacağını, tek kurtuluşun Tanrı’nı lütfüyle olabileceğini ifade ediyordu. Yaşlandıkça anti-Semitizmiyle beraber katı yorumları da arttı. Kilise anlayışını kurumsal din olarak reddederken aslında zamanla kendi anlayışı kurumsallaştı. En büyük katkısı Roma merkezli Papalıktan daha yerel ve milli bir Hıristiyanlığın temellerinin oluşmasına yol açması oldu.

Ancak Calvin’le belirginleşen ayrım, iyi amel işlemenin cenneti garantilemediği, insanın ancak Tanrı’nın lütfü ile cennete gidebileceği kavramı geldi. Hatta ona göre “Tanrı İsa” bütün insanlığın değil, sadece seçilmiş insanların kurtuluşu için kurban edilmişti. 1533’te Paris Üniversitesi’nden atıldıktan sonra Savoya Dükü’ne isyan eden Cenevre’nin Katolik Kardinalliği’ni feshetmesi boşluk yaratınca boşluğu doldurmak için Cenevre’ye davet edildi.

1536’da Hıristiyan Dininin Kuruluşu isimli eserini kaleme aldı. 1537’de ise Forel ile ‘İnanç Bildirgesi’ni yayınladı ve halkı bu bildirgeyi imzalamaya davet etti. Amacı, halk arasında Papa’dan yana olanlarla İncil’den yana olanları ayırabilmekti. Calvin’e göre tek inanç kaynağı Kitab-ı Mukaddes idi. Son yıllarında o da Luther gibi, giderek katılaştı ve 1541 yılında tekrar Cenevre’ye döndüğünde katı bir teokratik yönetim kurdu. 18 Mayıs 1564’te “Cenevre Diktatörü” olarak öldü.

Calvin’e göre, “Asli günah”tan dolayı insan zaten doğuştan günahkârdı. Katolik Kilisesi durumu vaftiz ve benzeri ayin ve teville insanlar lehine ama Kilisesiz kurtuluşun olmayacağı anlayışıyla halletmişti. İncil’deki nice meselde İsa’nın bütün insanlığın günahlarına kefaret olduğu ifade edilmişti. Ancak Aziz Paul’un sistemi Hıristiyanlığın İsa’dan miras aldıklarını yeniden bir kalıba ve katı bir sisteme indirgemişti. Amerikan Püritenleri en çok ona yakın oldular.

 

(Devam edeceğiz.)

 

Metin BOŞNAK

Saraybosna Üniversitesi Öğretim Üyesi

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...

Sığınmacıların Ev Sahibi Ülkelere Katkıları: Türkiye’deki Suriyeliler

Sena Özdemir Göç Çalışmaları o-Staj Programı ÖZET İnsanlık tarihi kadar eskiye dayanan...