Oğul Esad Aynı Oyunu Yıllar Sonra Yeniden Oynuyor

Suriye Ulusal Kurtarış Konseyi Üyesi ve Suriye-Türkmen Hareketi Sözcüsü Avukat Ali Öztürkmen ile Röportaj

Suriye muhalefetinin İstanbul-Pendik’te yapmış olduğu toplantıda oluşturulan “Ulusal Kurtarış Konseyi” üyeleri arasına seçilen ve Suriye Türkmen Hareketinin sözcüsü Ali Öztürkmen şimdiki ve oluşabilecek siyasi yapılanmadaki “Türkmen Hakları”nın korunması için çalışmalarını sürdürmektedir. Ali Öztürkmen ile yaptığımız röportajda; Suriye’deki Halk Hareketleri, Suriye’deki Türkmenler’in Durumu, Suriye-Türkiye İlişkileri, Şu Anki Suriye’nin Dış Politikası ve Suriye’nin Geleceği gibi birçok başlığı barındıran geniş eksenli bir perspektifte konuştuk.

Fatih ÇAM: Sayın Öztürkmen öncelikle “Türkmen Hareketi” demişken henüz örgütlenme çalışmaları devam eden Suriye’deki Türkmenler hakkında genel bir bilgi verir misiniz?

ALİ ÖZTÜRKMEN: Bugün Suriye’nin içinde bulunduğu şartlara tepki olarak, Faşist Baas-Esat Diktatörüne karşı oluşan halk hareketinin içinde bulunan ve çok büyük katkı, destek ve fedakârlık gösteren Suriye Türkmen Halkının sesini duyurmak, örgütlemek ve haklarının savunmak amacı ile kurulan “Türkmen Hareketi”, bugüne kadar Suriye Türkmenlerinin tek siyasi oluşumu olmaktadır.

Suriye Türkmenlerinin tarihçesi: Bugün bilinen Suriye coğrafyasına geliş tarihleri 1060-1070’li yıllar arasındadır. Selçuklu Dönemi’nde Oğuz boylarının bu topraklara göç etmesiyle başlamıştır. Selçuklular, Selçuklu Devletini kurup, yönetimi atabeylere bırakmasından sonra Türkmenler bu coğrafyada etkin bir rol oynamaya başlamıştır. Özellikle Haçlı Seferleri’nde ve Kudüs’ün fethi sırasında önemli faktör olmuşlardır. Türkmenlerin bu topraklardaki varlıkları, Selçuklularla başlayıp, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı sonucu bu toprakları kaybetmesine kadar, 1000 yıllık bir tarihe dayanmaktadır. Daha sonra Fransız mandasına bırakılan bu topraklar, bugünkü Ortadoğu’yu oluşturmaktadır. Bunlar; Suriye, Filistin, Lübnan, Ürdün ve Irak. Türk unsuru bu toplumları oluşturan ama gruplardan biridir.

Suriye Türkmenlerinin nüfusu oranı ve yaşadıkları bölgeler ise: Bugünkü verilere göre Suriye’de yaklaşık 3,5 milyon Türkmen vardır. Suriye’nin 2010 sayımlara göre 23.6 Milyon bulunmakta ve bunun %14 oranını Türkmenler oluşturmakta. Dilini koruyan Türkmen sayısı yaklaşık 1,5 milyondur. Bu da yaklaşık olarak % 5’e tekabül eder. Diğer 2 milyon kişi ise Türkçeyi unutmuş ama Türk kültür kimliğini kaybetmemiştir. Suriye Türkmenlerinin % 99’u Sünni, Halep’te bulunan az bir bölümü ise Şii’dir. Bunlar Anadolu Alevilerindendir. Yoğunluk olarak Halep vilayetinde yaşamaktadırlar. Halep vilayetinin şehir merkezinde ve yaklaşık olarak 140 Türkmen köyünde yaşamaktadırlar. Bu köyler doğuda Cerabulus sınırından başlayıp, Azez ve Afrin’e doğru uzanır. Halep’ten sonra, Türklerin yoğun olarak yaşadıkları ikinci il Humus’tur. Humus’ta şehir merkezinde ve yaklaşık 60 köyde Türkler yaşamaktadırlar. Türklerin yoğun olarak yaşadığı diğer bir il Lazkiye’dir. Lazkiye’de “Bayır Bucak Türkmenleri” olarak bilinmektedirler ve 70’ten fazla köyümüz vardır. Şam’ın kırsal kesiminde ise 4-5 Türkmen köyü vardır. Golan Tepeleri’nin işgal edilmesinden sonra orada bulunan yaklaşık 20 Türkmen Köyü’ndeki Türkmenler Şam şehir merkezine ve varoşlarına gelmiştir. Türkiye ile sınır olan Rakka vilayetinde yaklaşık 10, Hama’da 24, İdlip’te 5 ve Dara’da 5 Türkmen köyü bulunmaktadır. (Yalnız bu köyler kendi imkânlarımızla ulaşabilip tespiti yapılan köylerdir ve bunun dışında da birçok köy olacağını tahmin ediyoruz.) Bu kırsal kesimin yanı sıra çok sayıda büyük şehirlerde de Türkmen aileler var. Bu da Suriye Türkmenlerinin yaklaşık %65’ini teşkil etmektedir. Türkmenler Suriye’de çok geniş bir coğrafyaya dağılmış durumdadır. Bu nüfusa rağmen Türkmenlerin bugün Suriye siyasetinde yer alamamalarının nedeni yıllardan beri büyük baskı altında yaşamış olmalarıdır. Fransız mandası döneminde başlayan ve milliyetçi Arap rejimlerinde, Baas rejiminde süren bu ağır baskılar sonucu Türkmenler Türk Dünyası’ndan kopmuş ve adeta asimile olmuştur. Bugün Ortadoğu’da Tunus’tan başlayıp Suriye’ye kadar esen bu Arap baharı ve diktatörlere karşı özgürlük rüzgârı, Türkmenleri de, Suriye’nin bu yeni oluşumu içerisinde etken bir rol oynama isteği uyandırmıştır.

Fatih ÇAM: Geçtiğimiz ay Antalya’da organize edilen toplantının ardından, İstanbul-Pendik’te 2.’si yapılan Suriyeli muhalifler toplantısında, Türkmenlerin sözcüsü olarak, Ulusal Kurtarış Konseyi’ne seçilmiştiniz. Bu sayede Türkmenlerin sözlerine daha baskın bir şekilde vurgulayacağınız mümkün gözüküyor. Bu açıdan düşünüldüğünde Suriyeli Türkmenlerin örgütleniş biçimi ve ayaklanmalardaki rolü nasıldır?

ALİ ÖZTÜRKMEN: Suriye Türkmenlerinin örgütsel yapısı sivil ve barışçıl sosyal siyasi hareketi kurulmuş olması ve bunun yanı sıra Suriye Türkmen Derneğinin kurulması, ileriki aşamada, gerektiğinde, Suriye Türkmen Hareketi bir Türkmen Siyasi Parti ya dönüşmesi olasılığı, bu günkü halk ayaklanmasında ve olaylarda Suriye Türkmenleri özelikle Humus, Lazkiye, Deraa ve Şam bölgelerinde Sünni Araplarla birlikte etkin rol oynamaktadırlar. Ayrıca Şam için 220 Şehit vermiş bulunmaktadırlar ve Lübnan sınırına üç Türkmen köyü tank bombardımanına tutulmuş ve malları yağmalanmış ve talan edilmiştir hatta 10’a yakın Türkmen kızına da tecavüz edilmiştir. Bine yakın Türkmen’in tutuklu bulunduğu; aralarında din adamları, doktorlar, mühendisler, öğretmenler, şairler ve yazarlarımızda bulunmakta ve akıbetinden haber alınamayanlar vardır.

Fatih ÇAM: Yapılan bu toplantıya “Müslüman Kardeşler”in de katıldığını biliyoruz. Tabanını henüz oluşturamamış ama hala örgütleşme çabasında olan Müslüman Kardeşler’in ileride Suriye’de siyasi bir oluşum olarak öne çıkacağı öngörülüyor. Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

ALİ ÖZTÜRKMEN: Bu günkü halk hareketini bir siyasi partiye bağlamak yanlış olur, özelikle Müslüman kardeşler gibi bir patiye uzun yılar Suriye Halkının gündeminden kopan ve bu olayların ilkinde rejimle diyaloga hazır olduğunu açıklamaları, halkın şüphesini toplamıştır. Suriye Halkının dini tabanlı bir partiye sıcak bakmayacağını kanaati içerisindeyim.

Fatih ÇAM: “Arap Baharı” diye adlandırılan Ortadoğu’daki ayaklanmalarda, ülkelerdeki muhalefetlerin birlikte hareket ettiğinde istenilen sonuca biraz daha rahat ulaştıklarını gördük. Peki, Suriyeli muhaliflerde neden bu birliktelik sağlanamıyor yani keskin ve güçlü bir muhalefetin oluşamamasının nedenleri nelerdir?

ALİ ÖZTÜRKMEN: Suriye Muhalefeti bu güne kadar birlik aşamasını kuramamasının büyük nedeni; beli bir mali güce sahip olan bazı gruplar laik ve dini olarak ayrılmakta olup kendi ağırlığı ve çoğunluğu altında bir heyet kurmak istemesi ve diğer oluşumları dışlaması ve bu entrikaların biz Türkmenler ve Arap aşiretleri tarafından engellenmesidir. Onların kendileri içerisinde belli bir çıkar peşinde çekişmeleri, muhalefeti tek bir oluşum altında olmasına engel olmaktadır.

Fatih ÇAM: İnsan hakları açısından bakıldığında 1982’de Hafız Esad’ın yapmış olduğu ve sonunda 20 ila 25 bin arasında can kaybı yaşanan acı olayın ardından, geçtiğimiz günlerde yapılan Hama operasyonunda da yine can kayıpları yaşandı. Bazı kesimlerce “Eskiye bir gönderme yapılıyor ve bizlere gözdağı veriliyor” şeklinde yorumları bulurken, siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

ALİ ÖZTÜRKMEN: Evet tarih kendini yeniden tekrarlıyor ve görevliler aynı insanlar. İsimler değişmişse de öldürülen kesim aynı ve öldürenler aynı, yalnızca olayın tarihi değiştirilmiş gözükmektedir. Silahlı gücü elinde bulunduran %4 oluşturan Arap Nusayri kesimi ve %75 oluşturan diğer Sünni çoğunluk (Arap-Türkmen-Kürt) kesimine katliam yapılmakta olup, aynen Sayın Başbakan Erdoğan’ın ilk söylemlerine karşı gözdağı vermektedirler. Lübnan, Hizbullah ve İran Devrim Muhafızlarının her türlü desteğini alarak Mezhep kıyımı yapılmaktadır. Burada Türkiye’ye büyük rol düşüyor. Türkiye buna seyirci kalamaz, Türkiye’nin o topraklarla derin bağları var kan, tarih kültür, din ve coğrafya bunlardan Türkiye tarihi ve insanlık yükümlüğünü yerine getirmelidir.

Fatih ÇAM: Çoğunluğu Sünni Müslümanların oluşturduğu Suriye’de kilit noktalarda Arap Nusayri kökenli üst yöneticiler bulunuyor. Hafız Esad’ın en küçük oğlu olan ve gizli polis ve istihbaratın başındaki isim olan Mahir Esad, yapılan bu katliamların sorumlusu olarak tutuluyor. Reform yanlısı olduğunu her defasında dile getirmeye çalışan Beşşar Esad ise kardeşini korusa da katliamın başında yer alan isim olarak Mahir Esad’ın olduğu yerel ve küresel anlamda yaygın bir kanı. Suriye’nin geçmişini incelediğimizde, yapılan darbelerin ardından on yıl kadar bir süre ile (1970-80) iç hesaplaşmalarla uğraşan Suriye, acaba yeniden mi içeride huzursuzluk yaşıyor? Siz bu konu hakkında görüşlerinizi bildirir misiniz?

ALİ ÖZTÜRKMEN: Aslında oğul Esad ve kardeş Refat ve Kardeş Mahir aynı oyunu yılar sonra yeniden oynuyorlar aynı senaryo bahane aynı tek değişen olayların tarihi, ama işin gerçek yüzüne bakarsak oligarşik sistemin çökmesi aile hanedanlığına ve Cumhuriyet kiralığına dayalı, görünürde ise Arap Faşizme dayalı bir rejim göstermelik ise kendi kendini seçen bir sistem Halk desteği olmayan ve tek dayanağı korku ve baskı ile yılardır sürmekte olan bir sistemin dünya değişiminden etkilenmemesi mümkün değildir Herkesin rahatça erişebileceği bir teknoloji asrına duyarsız kalmak kendi kuyusunu kazmaktan başka bir şey değildir. Bu rejim, yılardır Türk düşmanlığı yaptı ve dünyanın terör yuvası oldu. Bugünden sonra Suriye’yi bekleyen nokta ise Suriye’nin kendi halkı tarafından destekli eksenine kavuşması olacaktır.

Fatih ÇAM: Suriye’deki rejim değişikliğinin olması halinde birçok ülke de etkilenecektir. Bunların en başında İran geliyor. Ancak bu rejim değişikliğini istemiyorken, Beşar Esad’a, reform çağrısında bulunan Rusya gibi olgular da var. Bu gibi hususları da göz önüne alarak uluslararası müdahale konusunda ne düşünüyorsunuz? Böyle bir müdahale olabilir mi, eğer olursa sonuçları neler olabilir?

ALİ ÖZTÜRKMEN: Aslında bu olayların getireceği en büyük olumlu şey değişiklik oluşturulmasıdır. Afganistan’dan Lübnan’a kadar oluşturulması için çalışılan Şii çemberinde, Suriye halkasının çökertilmesidir. Bundan en çok etkilenecek olan ise Lübnan Hizbullah’ı ve İran’dır. Uluslararası bir müdahaleye Suriye halkı sıcak bakmasa da; bölgesel bir güç olan ve büyük halk desteği olan Türkiye’nin üstleneceği bir role veya içeride oluşabilecek bir oluşumun dolaylı veya dolaysız büyük bir destek bulacağına inanıyorum.

Fatih ÇAM: 7 Şubat 2011’de temelleri atılan “Dostluk Barajı”ndan sonra Türkiye-Suriye ikili ilişkileri zirve noktasına gelmişti. Suriyeli vatandaşlar, çıkan ayaklanmalar sonrasında oluşan müdahalelerden kaçarak Türkiye sınırına gelmesi ve ardından Suriye ordusunun sınırda operasyon girişiminde bulunmaları Türkiye-Suriye arasındaki iplerin gerilmesine yol açmıştı. Hatta Hatay’da kurulan çadır kentlere sığınan Suriyeli vatandaşlar iki ülke arasında sorun haline geldi. Her defasında reform yapılması gerektiğini savunan Türkiye ile ilerideki ilişkiler sizce nasıl olacaktır? Türkmenlerin Türkiye’den beklentileri ne şekildedir?

ALİ ÖZTÜRKMEN: İlk önce bugünkü Suriye rejimi ve Türkiye ilişkiler hiçbir zaman gerçekçi olamamıştır ve Türkiye’nin tavizleri ve büyük mali desteği ile sürdürülmüş ve yaşatılmıştır. İki ülke arasındaki Suriye rejiminden kaynaklı sorunlar (özel mülkiyetler – Harita ve Hatay – Fırat ve Asi Suyu) çözülmemiştir. Bin bir bahane üretilerek bu sonbahar bitmiştir ne yazık ki. Bunun aksini düşünenler ve tarih sevenler bunu iyice okumaları gerekmektedir. Reformlar gerçekçi olmamıştır, katliamlar devam etmiştir. Çıkartılan yasalar ise eskilerinin aynısıdır. Beş dakikada anayasası değiştiren bir ülkede dört ayda bir yasanın değişememesi ilginçtir.

İleriki aşamadaki ilişkiler ise Türkiye’nin Suriye halkından yana tavır alması ve meşruiyetini kaybetmiş bir rejimin daha da dışlanması gibi her türlü senaryoların uygulanabileceği görünüyor.

Bizler Suriye Türkmenleri olarak ana vatan Türkiye’nin her türlü desteğini bekliyoruz. Suriye’nin bugün içinde bulunduğu ortamdan kurtulması ve değişim süreci sonrası yeni oluşumunda anayasal garantisi altında milli haklarının korunması, bunun için Suriye halkını oluşturan (Arap-Türkmen-Kürt) üç ana unsurdan biri sayılması ve Suriye Türkmen Hareketinin siyasi varlığının tanınmasını ve desteklenmesini bekliyoruz.

Bu sözlerin sonunda kendim ve Suriye Türkmenleri adına Sayın Fatih Bey’e ve UİÇ-DER (Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği)’ne göstermiş oldukları ilgiden dolayı teşekkürlerimi sunarım.

Fatih ÇAM: Bizde, TUİÇ (Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği) olarak bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...