Soğuk Savaş Sonrası Rusya Federasyonu’nun Federatif Yapısı

GİRİŞ

Dünyada 24 devletin federasyon şeklinde yönetildiği göz önüne alınırsa bunların içinde en karmaşığı ve her an parçalanma sorunu ile karşılaşabilecek olanı Rus Federalizmidir. Rusya’nın günümüze gelene kadar en önemli sorunu “milliyetler meselesini” çözememiş olmasıdır. Bu bağlamda, 1990’larda siyasi dönüşüm geçiren ve demokratikleşen Rusya’nın totaliter bir devlet yapısından bir federasyona dönüşmesinin en önemli zorunluluğu, çözümlenmemiş ‘milliyetler meselesi’ olmuştur. 160’dan fazla etnik grubu içerisin de barındıran Rusya’nın federatif yapısı büyük oranda yönetime gelen Başkanların yaptıkları düzenlemeler sonucu şekillenmiştir. Rus federalizmi 1993’te yapılan Anayasa çerçevesinde şekillenmiştir. Buna göre Rusya Federasyonu sınırları içinde 6 farklı, fakat eşit haklı 89 federe birim yer almaktadır. Bu 89 federe birim içinde 21 Özerk Cumhuriyet, 1 Otonom Bölge (Oblast), 10 Otonom Daire (Okrug), 6 Yönetim Bölgesi (Kray), 49 İl (Oblast) ve 2 özel statüye sahip Federal Şehir (Moskova ve St. Petersburg) yer almaktadır. Rusya anayasasında 89 federe birimin eşit haklara sahip olduğu ilkesi var olduğu halde Rusya’da de facto olarak asimetrik federal yapı hüküm sürmektedir.1993 Anayasasının getirdiği düzen 2000 yılında Putin’in iktidara gelmesi sonucu değişmiş ve bu bağlamda Rusya’nın 7 federal valiliğe bölünmesi önemli bir adım olmuştur. Bunun sonucunda her birinin başına kendi atadığı tam yetkili temsilcileri getirmiştir. Bu şekilde Federasyonu Anayasal çerçeve içinde parçalanma riskinden kurtarmış olduğunu belirtiyordu.

Rusya içerisinde 70’i aşkın farklı milliyet bir arada yaşamaktadır. Bunlar aralarında dil, din, kültür, köken, sosyal-ekonomik gelişmişlik ve nüfus sayıları yönünden büyük farklılıklar göstermektedir. Örneğin sayı unsurunu ele aldığımız zaman Rusya’nın içinde nüfusları birkaç milyonu bulan milliyetlerin yanı sıra toplam sayıları birkaç bin ile sınırlı kalan milliyetler de mevcuttur. Bununla beraber toplam nüfus içindeki sahip olduğu oran itibariyle %80’den fazla olan ve bütün Rusya ya adını veren titüler etnik grup Ruslardır. Rusya’da yapılan 1989 ve 2002 seçimleri sonrasında Rus nüfusunun düşmekte olduğunu görmekteyiz. Bu bağlamda 1989 da 147 milyon olan Rus nüfusu, 2002 nüfus sayımında azalma göstermiş ve 145,2 milyon olarak şekillenmiştir. Rusya’da yapılan karma evlilikler sonrasında günümüzde Rus nüfusunun ne kadar olduğunu tespit etmek çok zor olmaktadır. Bu durumda Rusya’da kaç millet yaşıyor sorusunun zihinlerde canlanmasına yol açmaktadır.

Bu bağlamda çalışma, üç ana başlık etrafında şekillenmiştir. İlk olarak Sovyet federalizmi ile Rus Federalizmi’nin geçirdiği aşamalar incelenmiştir. İkinci olarak devlet başkanlarının federal yapılar üzerinde yaptıkları değişiklikler incelenmiştir. Son olarak da Rusya’daki millet ve azınlıklar incelenerek, Rusya’da bulunan millet ve azınlıkların tespitinde karşılaşılan zorluklar ve bu bağlamda özerk cumhuriyetler ve diğer milletlerin nüfus sayımlarına göre nasıl şekillendikleri incelenmiştir.

I. SOVYET FEDERALİZMİNDEN RUS FEDERALİZMİNE

A. Sovyet Federalizmi

Rusya Federasyonunun günümüzde ki sahip olduğu federatif yapıya geçmeden önce Rus federalizminin bu yıllara gelmesinde önemli bir rol oynayan milletler meselesine kısaca değinmek konumuz açısından belirleyici olacaktır. Bu bağlamda Çarlık Rusya’sı zamanında bu devleti temelinden sarsan en tehlikeli problem milletler meselesi olmuştur. Milletler meselesi yüzünden Çarlık Rusya’sına “Milletler Zindanı” adı veriliyordu. Nüfusunun %55’ini her türlü hak ve hukuktan mahrum bırakılmış esir milletler mensuplarının bulunması bu durumu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.[1] Çarlık Rusya’sının gayri Rus milletlere karşı güttüğü siyasetin en açık şeklini, boyunduruğu altında bulundurduğu milletlerden bilhassa Hıristiyan olmayan Türk ve İslam cemaati ile Yahudi topluluğuna uyguladığı siyasi ve idari tutum ifade etmektedir. Bu gayri Rus milletlere yabancı unsur gözü ile bakılmış ve her hususta kısıtlamaya tabi tutulmuşlardır.[2] Bu bağlamda, 1990’larda siyasi dönüşüm geçiren ve demokratikleşen Rusya’nın totaliter bir devlet yapısından bir federasyona dönüşmesinin en önemli zorunluluğu, çözümlenmemiş ‘milliyetler meselesi’ olmuştur. Bu meselenin kökleri ise tarihte yatmaktadır. Sovyet zamanındaki federalizm, milliyetler meselesinin çözümünde kullanılan araçlardan birisi olmuştur. O yıllarda ilan edilen federasyon Rusya’nın Rus olmayan halkları için düşünülmüştür. Ancak, hızla güçlenen Bolşevik idaresi için federasyon kısa zamanda bir araçtan çok, milliyetler meselesini perdeleyen bir örtü haline gelmiştir.[3] Tüm bunların toplamı ise, Sovyetlerin milletler sistemindeki tutumunu ortaya koymaktadır. Bu amaçla Sovyetler, Yahudilerin ve diğer gayri Rus milletlerin asimile edilmesini isteyerek homojen bir yapı ortaya koymaya çalışmışlardır. Rusya çok geniş topraklara ve çok milliyetli bir nüfusa sahip bir konumdadır. Bu açıdan federasyon bir bakıma bir zorunluluk olmak zorundaydı.

1977 tarihli SSCB Anayasasında, SSCB birçok ulusu içinde barındıran federal bir devlet görüntüsü sergilemekteydi. Buna göre Anayasada devlet biçimi şu şekilde tarif edilmekteydi: “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, ulusların kendi kaderini belirleme ve eşit Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin gönüllü birleşmesinden doğan sosyalist federalizm ilkesine dayanan, federal ve çok uluslu bir devlettir.”[4] (madde.70/1)

SSCB, 15 cumhuriyetten oluşmaktaydı. 130 farklı ulusun ve etnik grubun bulunduğu ülkede, Rusya, nüfusu ve kapladığı alan ile birliğin en büyük cumhuriyeti durumundaydı. Her bir federe cumhuriyet, üzerinde yaşayan ulusun adıyla anılmakta ve herhangi bir türdeşlikleri bulunmamaktaydı. Bu nedenle, federe cumhuriyetlerin bazıları özerk cumhuriyetlere, özerk bölgelere ve ulusal bölgelere bölünmüştü. Rusya, Özbekistan, Gürcistan, Azerbaycan ve Tacikistan’da 20 özerk cumhuriyet, 8 özerk bölge ve 10 ulusal bölge bulunmak üzere 38 ayrı ulusal grup yer almaktaydı.[5]

1977 Anayasasında SSCB için federal bir yapıdan bahsedilse de, gerçekte üniter bir devletti. Bu anlamda, SSCB içindeki federal yapı, sosyalist ideoloji ile sınırlı, merkezi gücün belirlediği sınırların dışına çıkamayan, aynı zamanda kültürel kimliklerini temsil eden ve yaşayış biçimlerini düzenleme hakkına sahip birimlerden oluşuyordu. Bu şekilde, farklı etnik ve ulusal grupların özerkliklerini koruyarak özerk cumhuriyet, özerk bölgeler ve ulusal bölgeler şeklinde birleşmeleri sağlanmış oluyordu.

B. Rusya Federalizmi

Rusya Federasyonu yeraltı ve yerüstü kaynaklarındaki zengin çeşitliliğinin yanı sıra, karmaşık federal-idari yapısı, iniş ve çıkışlarla dolu tarihi ve siyasi geçmişi, geniş arazileri ile dev boyutlarında ama seyrek nüfuslu bir Avrasya devletidir. Yüzölçümü bakımından dünyanın en büyük ülkesi olan Rusya, 89 eşit federal yönetim birimine bölünmüştür. 12 Haziran 1990’da ilân ettiği Bağımsızlık Deklarasyonu ile SSCB’den ayrılan, 31 Mart 1992 tarihli Federal Antlaşma ve 1993 tarihli Rusya Anayasası ile Rusya Federasyonu sınırları içinde 6 farklı, fakat eşit haklı 89 federe birim yer almaktadır. Bu 89 federe birim içinde 21 Özerk Cumhuriyet, 1 Otonom Bölge (Oblast), 10 Otonom Daire (Okrug), 6 Yönetim Bölgesi (Kray), 49 İl (Oblast) ve 2 özel statüye sahip Federal Şehir (Moskova ve St. Petersburg) yer almaktadır.[6]  160’dan fazla etnik grubu içerisinde barındıran Rusya Federalizmi[7], diğer federal yapılanmaya sahip devletlerden büyük oranda farklılık göstermektedir. İçerisinde barındırdığı etnik gruplar, günümüzde bir takım ekonomik ve siyasal hak talebinde bulunmaktadırlar.

Rusya federasyonun da federasyon sistemine geçişin birçok sebebi bulunmaktaydı. Yani, SSCB’nin yıkılmasından sonra oluşan demokratik ortamda idari sistem hukuki açıdan olduğu gibi pratik açıdan da federal bir sisteme dönüşmek zorundaydı. Çünkü Rusya’nın çok geniş topraklara ve çok milliyetli bir nüfusa sahip olması bu zorunluluğu gerektiriyordu. Bu milletler arasındaki bir kısım ulusların kendi milli devletlerinin kurulma planlarını yapmakta olması ve demokratik faaliyetlerin de azda olsa hareketlenmeye başlaması federasyon sistemine geçişte etkili olmuştur.[8]

ABD ve Almanya gibi ülkelerde tek tip idari birimlerden oluşan simetrik federal yapı uygulanırken, Rusya’da çok daha karmaşık olan çok tipli asimetrik federal yapı egemendir.[9] Bu asimetrik yapı, Sovyetler Birliğinin son yıllarında, merkezi otoritenin zayıflaması sonucu, gayri Rus halkların harekete geçmesi ve milli kültürlerine dönüş, milli bilinçlenme hareketleriyle birlikte siyasi hak talebinde bulunmaları sonucu ortaya çıkmıştır. Belirttiğimiz gibi, merkezi otoritenin zayıflaması ve Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSC) başkanı Yeltsin ve ekibinin, merkezi zayıflatmak için, RSFSC içindeki özerk cumhuriyetlerin yönetimlerinin egemenlik arayışlarını desteklemesi sonucu, özerk cumhuriyetler egemenliklerini ilan etmişlerdir.[10] Otonom cumhuriyetlerin bu şekilde ayrıcalıklı hale gelmesi Kray ve Oblastları harekete geçirmiş ve bunların otonom cumhuriyetler ile aynı statüde federasyon birimleri olma hakkı gündeme gelmiş, bu eğilim hızlı bir şekilde gelişmiştir. Bu yeni hukuki statü önce merkez ve federe birimler arasında yapılan Federal Sözleşmelerde daha sonra da 1993 Anayasasında yerini almıştır.[11] Bu bağlamda, 12 Haziran 1990 Bağımsızlık Deklarasyonu, 1992’deki Federal Anlaşma ve 1993 yılında kabul edilen Anayasa Rusya Federasyonu’nun hukukî alt yapısını oluşturmuştur.

Rusya’nın bugünkü idari yapısı, SSCB’nin yönetimsel paylaşımından hem sayıca, hem de şekil ve sınırlar itibariyle çok farklı değildir. Sovyet dönemindeki Cumhuriyet, Kray ve Oblast sınırları birkaç küçük istisna dışında Postsovyet döneminde de pek değişime uğramamıştır[12]. Rusya’da geçerli olan federalizm, dünyanın başka hiçbir yerinde bir araya getirilmesi başarılamayan, etnik ve idari bölgesel taksimat temeline dayalı devlet yapılarını üzerinde birleştirmektedir. Bu ikili yapı gerçek federalizm ile çelişmektedir. Sonuçta böyle bir devlet içyapısı bir yandan federal merkezle cumhuriyetler arasında, diğer yandan cumhuriyetlerle oblastlar ve kraylar arasında her zaman ihtilaflara neden olmakta veya mevcut ihtilafların yeniden canlanmasına imkân vermektedir.[13]Rusya anayasasında 89 federe birimin eşit haklara sahip olduğu ilkesi var olduğu halde Rusya’da de facto olarak asimetrik federal yapı hüküm sürmektedir. Bunun en açık örneği Tataristan ve Çeçenistan’ın “özel statü”leridir. Rus federalizmi Anayasa ve federal kanunlardan başka Federal Anlaşma’ya ve federal organlarla federe birimler arasındaki yetki ve sorumlulukları belirleyen anlaşmalara dayanmaktadır. Yetki ve sorumlulukların belirlenmesi ile ilgili sorunları anayasa ve yasama yolu dışında anlaşmalar yoluyla çözen Rusya dışında başka ülke yoktur.[14]  Rusya’nın federalizm konusundaki deneyimi henüz yeterli değildir ve bu nedenle de sağlam hukuksal zemine oturmamıştır. Federasyon içindeki 21 cumhuriyetin kendi anayasalarına sahip olması ve etnik milliyetçilik dalgasının hala inişe geçmemiş olması bir yandan federal yapının geleceğini diğer yandan ise ülke bütünlüğünü tehdit etmektedir.

II. BAŞKANLARIN FEDERAL UNSURLARLA OLAN İLİŞKİLERİ

A. Yeltsin Dönemi

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Rusya Federasyonunun ilk başkanı olan Boris Yeltsin 1991–1999 yılları arasında iki dönem süre ile görev yapmıştır. 1991’den, Putin’in 2000 yılında başkan olmasına kadar Rusya’nın federal yapısı Yeltsin başkanlığında şekillenmiştir. Bu dönemde, Yeltsin ile yerel liderler arasında birçok görüşme gerçekleşmiş ve federal yapı şekillendirilmeye çalışılmıştır.

Yeltsin’in, Rus olmayan milletler ve Bağımsız Devletler Topluluğu üyelerine karşı politikaları ve tavırları çok tutarsız bir şekil almıştır. Yeltsin, bir taraftan toprak bütünlüğü ilkesini savunurken, değer taraftan Ukrayna’nın parçası olan Kırım üzerinde hak iddia etmiştir. İlk başlarda yerlerinden edilmiş Almanlara kendi özerk yönetimlerini kurabileceklerini vaat ederken daha sonra Almanların bu cumhuriyette nüfusun en az  %90’ını oluşturması kaydıyla kurabileceklerini duyurdu. Bir seferinde her cumhuriyetin istediği, taşıyabileceği ve hazmedebileceği kadar bağımsız olmaları hususunda teminat verirken, başka bir seferde Rusya’nın bir bütün ve bölünmez olduğunu ilan etmekteydi.[15]

Bu dönem, Yeltsin ile yerel liderler arasında yetki pazarlığına sahne olmuştur. Merkez ile yerel iktidar ilişkilerini idare edecek yasal ve kurumsal alt yapının oluşmasında ve federal hükümet ile unsurlar arasında ki ihtilafları çözümlemede, “pazarlık” temel yöntem olarak kabul edilmiştir.[16]

Yeltsin’in politika ve tutumlarının belirsiz olması sonucu, 1991 Ağustos ayında Tataristan Yüksek Sovyet’i egemenlik kararını ilan etti. Bu karar Başkan Yeltsin’in Tataristan’ın başkenti Kazanda yaptığı ünlü konuşmasında “kaldırabileceğiniz, hazmedebileceğiniz kadar egemenliğinizi alın” dedikten sonra gerçekleşmiştir. Fakat Tataristan liderleri, bu konuda ciddi olduklarını gösterince, bölünmez bütünlüğü destekleyen kesim, egemenlik için yapılacak bir referandumda, cumhuriyetin 3.700.000 nüfusunun sadece 1.800.000’nin Tatar, geri kalanının, Ruslar ve diğer milletlerden oluştuğunun göz önüne alınmasını talep etmişlerdir.[17] Yeltsin döneminin diğer bir önemli olayı ise 25 Kasım 1994’de başlayan I. Çeçen savaşı olmuştur. 1992’de Çeçen-İnguş Cumhuriyeti’nin ikiye ayrılmasına karar verilmişti ve sonrasında Cavdar Dudayev kendisini bu devletin Cumhurbaşkanı ilan etmişti. Çeçenistan’daki  sonraki  gelişmeler  Cumhuriyet’in  Rusya Federasyonu’ndan  ayrılma  isteğini  de  beraberinde  getirdi.  1994 Aralığında Rusya birliklerinin Çeçenistan’a sokulmasıyla başlayan savaşta ilk perde 1996’da başkanlık seçimlerinin hemen sonrasında bölgeye barış getirileceği  vaadiyle  imzalanan  Hasavyurt  Anlaşması  ile  kapanmıştı. Anlaşma  Çeçenistan’a  neredeyse  bağımsızlık  sınırında  denilebilecek kadar geniş özerklik tanıyordu.[18]

Bu bağlamda 1993 Anayasası ile oluşturulan yeni Rus demokrasisinin hukuki ve siyasi açıdan belirsiz ortamı, Yeltsin’e keyfi olarak federal yapıyı belirleme imkânı vermiştir. Bu şekilde, Yeltsin’in kişiliği ve siyasi uygulamaları Rusya’nın asimetrik federal yapısının açık bir göstergesi olmuştur. Yeltsin federal unsurlar açısından gerçekleştirdiği diğer bir gelişmede başkanlık makamı ile federal yapılar arasındaki ilişkileri düzenlemek amacıyla 1991 yılında “Başkanlık Temsilcisi” kurumunu kurmasıdır. Bu amaçla, Yeltsin, oluşturduğu kurum ile yerel otoritelerin işine karışmadan onları gözetlemek, denetlemek ve başkanla yerel otoriteler arasında iletişim kurmayı planlıyordu. Ancak bu temsilcilerin yetkilerinin tam olarak belli olmaması nedeniyle, merkezi otoritenin federal unsurları denetim işlevide tam manasıyla gerçekleşmiş olmuyordu.

Çeçenistan savaşının kazanılamaması sonrası Yeltsin’in halk gözündeki imajı zedelenmeye başlamış ve yapılan halk oylamalarında oy oranında önemli oranda düşüşler olmaya başlamıştır. Tüm bunlar çerçevesinde, 31 Aralık 1999’da Yeltsin istifa etti. Böylece Sovyetler Birliği’nin yıkılışı ile başlayan ve bir dizi gerginliğin yaşandığı geçiş dönemi tamamlanıyor, yeni Rusya tarihinde önemli bir dönem kapanıyordu.

B. Putin Dönemi

Yeltsin uzun aramalardan sonra gerçek veliahdının Putin olduğuna karar vermiş ve Rusya’da Putin dönemi başlamıştır. Putin selefinden farklı bir siyasi yön tercih etmiştir. Rusya Federasyonu’nun dağılmasını önlemek için, federasyon içinde merkezin gücünü artırıcı reformlar gerçekleştirmiştir. Putin’in, federe bölgelerde merkezin gücünü artırmasının Rusya’nın bütünlüğünün korunabileceğine yardımcı olacağı tahmin edilmektedir. Putin’in temel misyonu, dağılma emareleri veren devleti yeniden toparlamak, Çeçenistan savaşına radikal bir çözüm bularak iç çemberdeki ayrılıkçı akımlara kesin bir set çekmek ve dışarıda Rusya’yı yeniden güçlü bir devlet konumuna yükseltmek idi. Günümüzdeki yapısına baktığımız zaman bu yönde bir ilerlemenin olduğu açık bir şekilde görülmektedir.

1993 Anayasasına göre Rusya Federasyonu 89 idari birimden oluşuyor. Bunlar merkezi devlete bağlı, ama kendi yasalarıyla yürütme, yasama ve yargı organlarına sahip özerk unsurlardır. Bunların 21’i cumhuriyet, 6’sı mega bölge (Kray), 49’u vilayet (oblast), 2’si federal statüde kent, 1’i özerk bölge ve  10’u özerk yöre (Okrug) şeklindedir.[19]

Putin, 13 Mayıs 2000 tarihinde çıkardığı bir kararname ile federasyon unsurları hakkında birçok yeni düzenleme getirmiştir. Lider Putin’in, Yeltsin döneminde  cömertçe  dağıtılan  özgürlüklerin Federasyon’u bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığı gerekçesiyle bu 89 idari birimin merkezi devletle ilişkilerini merkez lehine yeniden düzenlemiştir. Bu düzenlemede Rusya’nın 7 federal valiliğe bölünmesi önemli bir adım olmuştur. Bunun sonucunda her birinin başına kendi atadığı tam yetkili temsilcileri getirmiştir.[20] İdari yapılanma şu şekilde olmuştur; Merkez Federe Bölgesi, Volga Federe Bölgesi, Güney Federe Bölgesi, Ural Federe Bölgesi, Sibirya Federe Bölgesi, Kuzeybatı Federe Bölgesi Ve Uzakdoğu Federe Bölgesi’dir. Bununla birlikte 89 idarî birim varlığını küçük bir değişiklikle sürdürmektedir. 8 Aralık 2003’te daha kolay yönetimin sağlanması amacıyla Komi-Permyatskiy özerk bölgesi, Permskiy iliyle birleştirilerek Permskiy krayının oluşturulmasına karar verilmiş ve böylece idarî birim sayısı 88’e inmiştir. Söz konusu karar resmi olarak yürürlüğe girmemesine rağmen, bu tür uygulamanın revaçta olduğu görülmektedir. Zira buna benzer birleşmelerin yapılması artık sıkça tartışılan konular arasında yer almaya başlamıştır.[21]

Putin’in planları devletin bölünmesi değil, toparlanmasına yönelik uygulamalar olarak görülmüştür. Ve bu amaçla 89 idari birimin birkaç yıl içinde kimine göre 40-50’ye, kimine göre 15-20’ye indirilmesi amaçlanıyor. Bunu, 2004 sonbaharında Evenkiysk ve Taymırsk’ın Krasnoyarsk’la birleşmesi kararı izledi. Birleşme süreçleri birkaç yıllık bir sürece içinde gerçekleştirilecekti. 2004 Eylülü başında Beslan’da gerçekleşen kanlı terör eyleminden sonra Başkan Putin, ülkenin seçim ve idare sisteminde ciddi değişiklikler yapma kararını açıkladı. Buna göre özerk cumhuriyetlerden özerk yöre ve kentlere kadar  Rusya  Federasyonu’nu  oluşturan  bütün  birimlerin  yöneticileri federal merkezin  atamasıyla belirlenmeye başladı.[22] Karar antidemokratik bir niteliğe sahip olması nedeniyle eleştirilmiştir. Bu karar, Putin açısından ise federasyonun dağılmasına ve bölgesel ayrılıkçılığa karşı bir önlem niteliği taşıyordu.

Putin’in güçlü devletin tesisi amacıyla başlattığı bu reformlarla yerel yönetimlerin tamamen dışlanması ve yasama organının iktidarın denetimine geçmesi halinde, Federal Sistem’in arızaya uğraması ve demokrasinin doğrudan “merkezde kilitlenmesi” kaçınılmaz gözükmektedir. Böyle bir gelişmenin ise, Rusya’nın birliği için tehlikeli bir durum yaratacağı muhakkaktır.[23]

III. RUSYA’DAKİ MİLLET VE AZINLIKLAR

 Eski SSCB’ni oluşturan on beş cumhuriyet arasında içinde barındırdığı çeşitli milliyetler bakımından en yoğun etnik mozaiğe sahip olan devlet Rusya Federasyonu’dur. Nitekim Rusya’da bir arada 70’i aşkın farklı milliyet yaşamaktadır ki bunlar aralarında dil, din, kültür, köken, sosyal-ekonomik gelişmişlik ve nüfus sayıları yönünden büyük farklılıklar göstermektedir. Örneğin sayı unsurunu ele aldığımız zaman Rusya’nın içinde nüfusları birkaç milyonu bulan milliyetlerin yanı sıra toplam sayıları birkaç bin ile sınırlı kalan milliyetler de mevcuttur. Bununla beraber Rusya Federasyonu ülkesinde yaşayan bu denli milliyetin içinde sayı itibariyle en büyük (Toplam nüfusun içindeki sahip olduğu oran itibariyle % 80’den fazla) ve dolayısıyla rakipsiz çoğunluğu oluşturan ve aynı zamanda da bütün ülkeye, yani Rusya’ya adını veren (titüler) etnik grup Ruslardır. Tüm bunların yanında Rusya federasyonu içinde 70’i aşkın millet varken, bu milletlerin inandığı bir din çeşitliliği ve konuştuğu birçok dil bulunmaktadır. Tüm bunlar dikkate alınırsa Rusya’nın heterojen bir yapıya sahip olduğunu açıkça görmüş oluruz. Ama son zamanlarda Rusya içinde bulunan milletler kendi geleneklerini, dillerini ve etnik yapılarını vurgulamaktan kaçınır bir hale gelmişlerdir. Bunun nedenleri de daha fazla ekonomik ayrıcalıktan yararlanmak ve Rusya Federasyonu’nda daha üst konumlara gelebilmek amacıyla üst kimliği benimsemelerinde yatmaktadır.

A. Rusya’da Millet ve Azınlık Sayılarını Tespit Etmenin Zorlukları

Rusya Federasyonu’nda yapılan nüfus sayımlarında tespit edilen millet ve azınlıkların sayısı her zaman doğru sonuçları yansıtmadığı gibi bazı değerlere de kuşku ile yaklaşılmaktadır. Bunun en önemli örneği ise etnik azınlıkların üst kimlik olarak benimsedikleri Rus kimliğini tercih etmeleridir. Millet ve azınlık sayılarını tespit etmenin birçok zorluğu bulunmaktadır. Bunların en başında, hem Sovyet hem de Rusya döneminde farklı millet ve azınlıklar arasında yapılan karma evliliklerin çok yaygın olması sonucu gönüllü asimilasyonlar ve etnik aidiyet değişimlerinin yaygın bir şekilde görülmesidir. Özellikle doğan çocukların farklı kimlikler yansıtması tespitin ne kadar zor olduğunu bütün yönleriyle açıklamaktadır. Özellikle Sovyet döneminde bu tür karma evliliklerin yapılmasında önemli oranda bir artış söz konusu olmuştur.  Örneğin 1959 yılında 5,2 milyon olan etnokarışık evliliklerin sayısı 1970’te 7,9 milyona, 1979’da 9,9 milyona ve 1989’da 12,8 milyona ulaşş olması dikkat çekicidir. Bir diğer şekliyle, 1959’da ailelerin sadece %10’u etnokarışık aileler grubunda yer alırken 1989 yılında bu oran %17,5’e yükselmiştir.[24] Bir diğer olay ise, nüfus sayımlarında farklı millet ve azınlıkların etnik kimliğini gizlemesi ve onu başarıya götürecek daha üst kimliği benimsemesidir.

Farklı karma evliliklerde Ruslaşma eğilimleri Rus olmayan milletlerin ırk, din, dil ve diğer kültür özelliklerinin yanı sıra o milletin Ruslara göstermiş oldukları sosyo-kültürel yakınlık veya asimilasyon direnci gibi farklı etkenler doğrultusunda önemli farklılaşmalar gösterir. Örneğin 1994 yılında Rusya Federasyonu genelinde yapılan bir araştırmaya göre Rus-Mordov ailelerin %96’sı ve Rus-Mari ailelerinin %94’ü doğan çocuklarını Rus olarak tanımlamışlardır. Bu oran Rus-Yahudi ailelerinde %89, Rus-Başkurt ve Rus-Tatar ailelerinde %81, Rus-Alman ailelerinde %79, Rus-Osetin ve Rus-Buryat ailelerinde %65, Rus-Yakut ailelerinde ise sadece %51 olarak belirlenmiştir.[25] Ama yapılan araştırmaların tam olarak doğruyu göstermemesi verilen bu bilgilerin tekrar tekrar gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ama sonuçlar büyük oranda farklı millet ve azınlıkların asimilasyon tehdidi ile karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Ama bunlardan farklı olarak, Müslüman Kuzey Kafkas milletlerinin Ruslarla yapmış oldukları karma evlilikler sonucunda Rus kültürüne ve Rus asimilasyonuna en büyük direnç gösteren azınlıklar oldukları görülmektedir. Örneğin Rus-İnguş ailelerin %100’ü, Rus-Dargin ailelerin %88,6’sı, Rus-Lezgin ailelerin %82,4’ü, Rus-Balkar ailelerin %81,8’i ve Rus-Karaçay ailelerin %77,3’ü çocukları için Rus kimliğini reddederek kendi milletine ait etnik kimliği benimsediklerini beyan etmişlerdir.[26]

Rusya’da azınlıkların tam sayılarını belirlemek, çokta kolay bir olay gibi görülmemesi gerekir, çünkü nüfus sayımlarında bazı millet ve azınlıklar kendilerini farklı tanımlayabiliyorlar. Amaçları da ayrımın önlenmesi ve ekonomik olanaklardan daha fazla yararlanmak olarak görülebilir. Tüm bunlarda Rusya da kaç millet yaşıyor sorusuna verilecek cevabı uzatıyor.

B. Nüfus Sayımlarına Göre Federal Yapının Değerlendirilmesi

1985 yılının ilk yarısında istatistiksel verilere göre 276 milyon dolayında kişinin yaşadığı Sovyetler Birliği toplam nüfus bakımından dünyada yine ilk beşin içinde yer almaktaydı. Sovyetler Birliği’nin diğer 14 cumhuriyetinden biri olan RSFSC ‘nin 1985 nüfus sayımına göre toplam nüfusu 143,09 milyon iken, Sovyetler Birliği üyelerinin içinde bağımsızlığını en son kazanmış bulunan ve kendisinin SSCB’nin ardılı değil de devamı olduğunu ileri süren Rusya Federasyonu’nun toplam nüfusu ise 1996 itibari ile 148,1 milyon kişi olmuştur.[27]

Rusya Federasyonu 160’ın üzerinde etnik grup barındırmasına karşın, nüfusunun % 80`ini Ruslar oluşturduğu için genellikle mono-etnik bir ülke olarak değerlendirilmektedir. Ülkedeki en büyük azınlık grup olan Tatarların bile toplam nüfus içindeki oranı % 3,83 düzeyindedir. Tatarları, % 2,03 ile Ukraynalılar, % 1,15 ile Başkurtlar, % 1,13 ile Çuvaşlar, % 0,94 ile Çeçenler ve % 0,78 ile Ermeniler takip etmektedir. Öte yandan ülkenin demografik eğilimlerinde görülen farklılık ülkenin mono-etnik karakterinin önümüzdeki yıllarda devam edip etmeyeceği konusunu ciddi bir soru olarak karşımıza çıkarmaktadır.[28]

Rusya Federasyonu’nun nüfusu 1990’lardan günümüze düzenli olarak azalma eğilimi göstermektedir. 1989 nüfus sayımında Ruslar RSFSR’nin % 81,5`ini oluştururken, bu oran son nüfus sayımında (2002) % 79,8’e düşmüştür. Nüfustaki bu azalmanın; eski Sovyet Cumhuriyetlerinde yaşayan Rusların Sovyetler Birliği`nin dağılması sonrası bulundukları cumhuriyetten Rusya Federasyonu’na yönelik yoğun göçüne rağmen gerçekleşmiştir. Üstelik bu olgunun günümüzde etnik açıdan karakter değiştirerek Rusların anavatanlarına göç hareketinden Kafkasya ve Orta Asya’daki yerli halkın daha iyi iş imkânları bulmak umuduyla Rusya Federasyonu’na göç etmeye çalışmaları etnik yapıyı daha da farklılaştıran bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.[29]

1989 yılında yapılan nüfus sayımına göre kalabalık nüfuslu milletlerin sayısı 16 iken, 2002 nüfus sayımına göre bu sayı 23’e yükselmiştir. 1989 yılında sadece 7 milletin (Azeriler, Kabardinler, Darginler, Kalmuklar, İnguşlari Lezginler, Yakutlar) nüfusu 400.000’den az iken, 2002 yılında bu 7 milletin her birinin nüfusu 400.000’i aşmış bulunmaktadır. Bu bağlamda 1989 nüfus sayımında 147 milyon olan Rus nüfusu, 2002 yılında azalmış ve 145,2 milyon olmuştur.[30]

Rusya içinde nüfusu içinde yer alan Müslüman halklar arasında en ciddi nüfus artışı Çeçenlerde görülmektedir. 1989 nüfus sayımında Çeçenlerin toplam nüfus içindeki oranı % 0,61 iken (899.000) bu oran 2002 nüfus sayımında % 50 civarında artış göstererek % 0,94’e (1,3 milyon) ulaşmıştır. Başkurtların nüfusu ise aynı dönemde 1.345 milyondan % 24,3 artışla 1.673 milyona ulaşmış ve toplam nüfus içindeki oranı % 0,92`den % 1,15`e yükselmiştir. Bu iki etnik grup dışında, diğer Müslüman halklar arasında, Avarların nüfusu % 39 artışla 544.000`den 757.000`e, Azerilerin % 85,3 artışla 335.000`den 621.000`e, Kabardinlerin %34,7 artışla 386.000`den 520.000’e, Kumıkların %52,3 artışla 277.000`den 422.000`e, İnguşların %91 artışla 215.000`den 411.000’e ulaşmıştır.[31] Ülke genelinde % 3,83’lik bir orana sahip Tatarların nüfusunda resmi istatistiklerde ciddi bir nüfus artışı görülmemekle birlikte, nüfus bilimciler nüfus sayımında etnik sınıflandırmada yaşanan bir karışıklık nedeniyle bu durumun gerçekliği yansıtmadığını, gerçekte Tatar nüfusunun yaklaşık 500.000 civarında artış gösterdiğini ileri sürmektedir.[32]

1989 – 2002 döneminde en büyük nüfus azalışının Ukraynalılarda (%32,6), Beyaz Ruslarda (%32,6), Almanlarda (%28,8), ve Mordvinlerde (%21,5), olduğu gözlenmektedir. Bu da Rusya’da yasayan Slav ve Ortodoks nüfus miktarında hızlı azalmalara işaret etmektedir. Bu nüfus azalmalarının baslıca sebebi Ukrayna, Beyaz Rusya ve Almanya’ya yönelik olan dış göçlerin yanı sıra bu milletlerin düşük doğum oranlarıdır. Düşük doğurganlık sonucunda Udmurtların (%9,9), Çuvasların (%7,3) ve Marilerin (%6,1), nüfusunda da belirgin bir azalma gözlenmektedir. Daha da önemlisi devlete adını veren ve ülkenin başat milletini oluşturan Rusların nüfusunun da aynı dönemde %3,3 oranda azalmış olması düşündürücüdür.[33]

Görüldüğü üzere Rusya Federasyonu içerisinde Slav ve Hıristiyan unsurların nüfusları düşerken Müslüman milletlerin nüfusunda belirgin oranda artış gözlenmektedir. Dolayısıyla uzun yıllar içinde Türk ve Müslüman milletlerin lehine bir demografik değişim yaşanması beklenen bir durum haline gelmiştir. Ama bu durumu abartı ile karşılayan birçok yazarda bulunmakta ve demografi konusunda bilgisi olmayan kişilerin ortaya atmış olduğu çarpıtmalar şeklinde yorumlamaktadırlar. Nitekim Viktor Perevedentsev gibi demografi uzmanları Müslüman halklar arasında doğum oranının yüksek olmasına karşın, bunun ileri aşamalarda düşüş göstereceğini ve 50 yıl sonra da Müslüman nüfusun (oransal artış göstermekle birlikte) ülke nüfusu içinde azınlığı oluşturmaya devam edeceğini öngörmektedir.[34]

C. Özerk Cumhuriyetler Ekseninde Rusya’daki Millet ve Azınlıklar

Rusya’da yer alan 21 özerk cumhuriyetin her birinin birbirlerinden farklı özellikleri bulunmaktadır. Özerk cumhuriyetlere adını veren titüler millet, özerk cumhuriyetlerde farklı oranlarda temsil edilmektedir. Rusya Federasyonu içinde yer alan 21 özerk cumhuriyetten önemli olanları şu şekilde sıralanabilir; Dağıstan, Çeçenistan, İngusetya, Kuzey Osetya, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes’dir. Bu cumhuriyetlerin içinde titüler milletin azınlıkta olduğu durumların yanında, Rus milletinin de azınlıkta olduğu cumhuriyetler de vardır. Bu cumhuriyetlerde ki problemlerin çoğu etnik sorunlardan kaynaklanmaktadır.

Rusya’nın etnisite konusu ile ilgili bir başka özelliği de yukarıda belirttiğimiz gibi, içinde bulunan 21 cumhuriyetin çoğunda, cumhuriyete adını veren etnos veya titüler halk, memleketi olan bu ülkelerde yaşayan toplam nüfusun içinde oran olarak çoğunluğu Ruslar oluşturduğundan, Ruslar Rus olmayan bir başka etnik gruptan ya da gruplardan (ki bu gruplar Karaçay-Çerkesya, Kabardin-Balkarya ve 1992’ye kadar Çeçen-İnguşetya örneklerindeki gibi titüler etnik gruplar da olabilir) daha kalabalık bir kitleyi teşkil ederek bu grupları azınlık durumuna düşürmektedir. Örneğin, Rusya Federasyonu’nun içindeki cumhuriyetlerde sahip olduğu toplam nüfus bakımından en büyük olan Başkurdistan Cumhuriyetine ismini veren Başkurt halkı cumhuriyetin içinde sadece % 21,9’luk bir orana sahiptir. Buna karşın Tatarların oranı % 28,4 ve Rusların oranı da % 39,3’tür.[35]

Rusya federasyonu içinde 2002 nüfus sayımlarına göre titüler nüfusun çoğunlukta olduğu cumhuriyetler ile bunların nüfus oranları şu şekildedir; Dağıstan (%85), Çeçenistan (%94), İngusetya (%77), Çuvaş (%68), Tuva (%79),  Kuzey Osetya (%63), Kabardey-Balkar(%55). Farklı olarak Titüler millet ve Rus Nüfusunun yaklaşık olarak eşit olduğu cumhuriyetler de bulunmaktadır. Bunlar ise; Tataristan(%40), Kalmuk(%34), Mari(%43), Karaçay-Çerkez(%34), aynı şekilde Rus nüfus oranları da bu cumhuriyetlere çok yakındır ya da aynı oranda bulunmaktadır. Özerk cumhuriyetlerin 10 tanesinde de Rus nüfus oranı titüler milletin nüfus oranından çoktur. Bu cumhuriyetlerin isimleri ve içerisinde barındırdığı Rus nüfusu oranları şu şekildedir; Karelya(%77), Hakas(%80), Baskırdistan(%36), Adige(%65), Buryat(%68), Umdurt(%60), Altay(%57), Komi(%60), Mordovya(%61) ve Yakutistan(%41) dır.[36] Bu rakamlar 2002 nüfus sayımına göre şekillenmiştir. 1989–2002 nüfus sayım sonuçları karşılaştırıldığında bu oranlarda azalma ve çoğalmalar olmuştur.

Genel olarak 1989–2002 döneminde neredeyse tüm Cumhuriyetlerde yasayan Rus nüfus oranlarında belirgin bir azalma olduğu gözlenmektedir. Bu dönemde en hızlı Rus nüfus kaybı Kafkas Cumhuriyetlerinde görülmüştür. Çeçenistan’daki Rus nüfus oranları %25’ten %4’e ve İnguş Cumhuriyetinde de %12’den %1’e azalmıştır. Dağıstan, Tuva ve Kuzey Osetya Cumhuriyetlerinde de Rus etnosu erime sürecinden kendini kurtaramamıştır. 1989–2002 döneminde Federasyon içindeki 21 Cumhuriyet içinde sadece Karelya, Komi ve Umdurt Cumhuriyetlerinde Rus nüfusu artış gösterebilmiştir. Farklı olarak 1989-2002 yılları arasında en yüksek titüler nüfus artışı Çeçenistan, Tuva ve Yakutistan’da olmuştur.[37]

SONUÇ

Rusya’daki federal yapı SSCB döneminden miras kalmış ve büyük oranda da değiştirilememiştir. 1993 Anayasası çerçevesinde 89 federal bölgeye ayrılan Rusya, yinede karmaşık yapısından kurtulamamıştır. 2000 yılında yönetime gelen Putin Rusya’yı 7 federal bölgeye ayırsa da içerisinde barındırdığı milletlerin çokluğu nedeniyle düzeni tam oturtamamıştır. Postsovyet döneminde federal yapının güçlendirilmesi ve ayrılıkçı hareketlerin önüne geçmek amacıyla Moskova hükümetleri birçok siyasi ve idari karar almıştır. Bunların en önemlileri ise bazı otonom bölgelerin birleştirilmesi ve Çeçen-İnguş Cumhuriyetinin Çeçenistan ve İnguşetya olarak ikiye bölünmesidir. Bu bağlamda, Putin dönemindeki Rusya hükümetleri özgürlük, demokrasi ve etnos haklarından çok jeopolitik ve ulusal güvenlik konularına öncelik vermeyi tercih ederek ulusal bütünlüğü güçlendirmeyi amaçlamışlardır.

160’dan fazla etnik grubu içerisinde barındıran Rusya’nın homojen bir yapıya sahip olduğunu söylemek çok zordur. Rusya’da 21 özerk cumhuriyetin bulunduğunu belirtmiştik. Bu cumhuriyetlerin bazılarında titüler milletlerin bazılarında ise Rusların azınlık durumunda olması, Rusya genelinde olmasa bile bu cumhuriyetlerin kendi içinde bile homojen bir yapının oluşamamasına neden olmuştur. 1989 ve 2002 yıllarında yapılan nüfus sayımları bu durumu açıkça göstermiştir. Rusya’da değişik millet ve azınlıkların var olması federasyon içinde kaç tür milletin var olduğunu güçleştirmektedir. Aynı şekilde Rusya içinde var olan millet ve azınlıkların tespiti de yapılan karma evlilikler ve ekonomik ve diğer alanlarda daha fazla ayrıcalık elde amacıyla üst kimliğin benimsenmesi sonucu iyice zorlaşmıştır. Buradan da, farklı millet ve azınlıkların gönüllü olarak asimile olmak istedikleri ortaya çıkmaktadır.

1989 ve 2002 yıllarında yapılan nüfus sayımlarında Rus nüfusun giderek azaldığı görülmektedir. Ama ulusal nüfusu oluşturan farklı millet ve azınlıklarında aynı şekilde tutarsızlık göstermesi sonucun daha da kötüleşmesini bir bakıma engellemektedir. Son yıllarda rus nüfusu içinde sayıları gün geçtikçe artan grup Müslüman gruplar olmuştur. Bu durum birçok tartışmaya neden olmuştur. Bazı yazarlar önümüzde ki yıllarda Müslüman nüfusun Rusya içerisin büyük bir yer kaplayacağını savunurken bazıları ise demografik unsurlardan anlamayan birtakım kişilerin abartması olarak konuya yaklaşmaktadır. Ama Müslüman ve Türk etnosların yoğunlukta olduğu Cumhuriyetlerin çok daha yüksek nüfus artış hızına sahip oldukları göz önüne alınırsa Müslümanların Rusya içindeki ağırlıklarının arttığını görebilmekteyiz.

 

Hikmet Erol

Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Mezunu


[1] ÇAĞATAY, Tahir, Sovyet Rusya’da Milletler Meselesi Çözülmüş müdür?, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1971, s. 3.

[2] ÇAĞATAY, Tahir, s. 6–7.

[3] BÖLÜKBAŞI, Ahmet Arkın, Kuzey Kafkasya Özerk Cumhuriyetleri Bağlamında Rus Dış Politikası, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı), Ankara, 2007, s. 25.

[4] ŞEN, İlker Gökhan, Rusya Federasyonu Siyasal Sistemi, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları, No: 1552, 2004, s. 43

[5] ŞEN, İlker Gökhan, s. 43.

[6] ATASOY, Emin, Turkish Studies, Türkiye Dışındaki Türkler Dosyası, Gürer Gülsevin ve Mehmet Erdem (Editör), Rusya Federasyonu Sınırları İçinde Yer Alan Özerk Cumhuriyetlerin Etnocoğrafya Işığında Değerlendirilmesi, (ss. 83–124),  Sayı 3/7, Sonbahar 2008, s. 84.

[7] Rusya federalizmi, diğer ülkelerdeki federalizm modellerinden farklılığı yönüyle önemli bir tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Federalizm; geleneksel manada birkaç cumhuriyet, eyalet, kanton ve benzeri birimlerin tek bir devlet halinde birleşerek örgütlenmeleriyle oluşturdukları siyasi-idari yapıdır. Örgütlenen devlet sekline de federasyon adı verilmektedir. Federasyonun karakteri, yaratılma tarzına bağlıdır. Anlaşma ya da bir Anayasaya bağlı olarak devletler birleşebilir. 1922’de RSFSC, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Kafkas ötesi Cumhuriyeti’nin kurdukları SSCB anlaşmaya bağlı olarak kurulan federasyonlara örnektir. Anlaşma ile kurulan federasyonlar daha çok adem-i merkeziyetçidirler. Bir anayasanın kabulü ile ya da anayasada yapılan değişiklikle federasyon kurulabilir. Hindistan, Pakistan, Etiyopya ve Belçika anayasa ile kurulan federasyonlardır. Diğer taraftan bir federasyon bu iki tarzın birleştirilmesiyle, yani “anayasalı-anlaşmalı” olarak da kurulabilir. Yeni bir federasyon kurulurken seçilen model gelecekteki federal ilişkileri doğrudan etkilemektedir. 1918–1922 yılları arasında SSCB’nin büyük cumhuriyeti Rusya, uygulamada farklı olsa da biçimsel olarak özerklik temeli üzerine oturtulmuş anayasal federasyon olmuştur. 31 Mart 1992’de imzalanan Federal Anlaşma ve 12 Aralık 1993’te kabul edilen Anayasa ile birlikte “anayasalı-anlaşmalı federasyona” dönüşmeye başlamıştır. http://www.academical.org/dergi/makale/s6rusyaetnopolitik2.htm

[8] BÖLÜKBAŞI, Ahmet Arkın, s. 25.

[9] ATASOY, Emin, s. 84.

[10] BÖLÜKBAŞI, Ahmet Arkın, s. 26.

[11] BÖLÜKBAŞI, Ahmet Arkın, s. 27.

[12] DAVLETOV,Timur,Etnisite Işığında Rusya Federasyonu, Stradigma.com,Ağustos 2003, S.7, s.1-22.

[13] DEMİR, Bekir, 1990 Sonrası Rusya’sında Etno-Politik Ayrışma Süreci,               http://www.academical.org/dergi/makale/s6rusyaetnopolitik2.htm

[14] DEMİR, Bekir, 1990 Sonrası Rusya’sında Etno-Politik Ayrışma Süreci,               http://www.academical.org/dergi/makale/s6rusyaetnopolitik2.htm

[15] HEKİMOĞLU, Asem Nauşabey, Abd, Ab, Çin, Hindistan, Orta Asya, Rusya’nın Dış Politikası –I, Ankara, Vadi Yayınları, 2007, s. 64–65.

[16] ŞEN, İlker Gökhan, s. 154.

[17] HEKİMOĞLU, Asem Nauşabey, s. 65.

[20] ŞEN, İlker Gökhan, s. 157.

[21] KAMALOV, İlyas, Rusya Federasyonu’nun İdari Yapısı, http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=82&kat1=6&kat2=

[23] BÖLÜKBAŞI, Ahmet Arkın, s. 22.

[24] ATASOY, Emin, s. 90.

[25] ATASOY, Emin, s. 91.

[26] ATASOY, Emin, s. 91.

[27]  DAVLETOV,Timur,Etnisite Işığında Rusya Federasyonu, Stradigma.com,Ağustos 2003, S.7, s. 4.

[28] DEMİRTEPE, Turgut, Rusya Federasyonu’nun Demografik Yapısında Etnik Farklılaşma Trendi,     http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=731.

[29] DEMİRTEPE, Turgut, Rusya Federasyonu’nun Demografik Yapısında Etnik Farklılaşma Trendi,     http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=731.

[30] ATASOY, Emin, s. 105.

[31] Rusya Federasyonun da bulunan diğer halkların 1989-2002 yılları arasında Rus nüfusu içindeki artan   ve azalan nüfus oranları hakkında ayrıntılı bilgi almak için bkz:

http://www.eawarn.ru/EN/pub/Projects/EthnoCensus/tishkov-stepanov_win.htm (erişim tarihi: 26.04.2009)

[32] DEMİRTEPE, Turgut, Rusya Federasyonu’nun Demografik Yapısında Etnik Farklılaşma Trendi,     http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=731.

[33] ATASOY, Emin, s. 105.

[34] DEMİRTEPE, Turgut, Rusya Federasyonu’nun Demografik Yapısında Etnik Farklılaşma Trendi,     http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=731.

 

[35] DAVLETOV,Timur,Etnisite Işığında Rusya Federasyonu, Stradigma.com,Ağustos 2003, S.7, s.10.

[36] ATASOY, Emin, s. 100.

[37] ATASOY, Emin, s. 101.

 

KAYNAKÇA

KİTAPLAR

ÇAĞATAY, Tahir, Sovyet Rusya’da Milletler Meselesi Çözülmüş müdür?, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1971.

HEKİMOĞLU, Asem Nauşabey, ABD, AB, Çin, Hindistan, Orta Asya, Rusya’nın Dış Politikası –I, Ankara, Vadi Yayınları, 2007

ŞEN, İlker Gökhan, Rusya Federasyonu Siyasal Sistemi, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları, No: 1552, 2004.

MAKALELER

ATASOY, Emin, Turkish Studies, Türkiye Dışındaki Türkler Dosyası, Gürer Gülsevin ve Mehmet Erdem (Editör), Rusya Federasyonu Sınırları İçinde Yer Alan Özerk Cumhuriyetlerin Etnocoğrafya Işığında Değerlendirilmesi, (ss. 83–124),  Sayı 3/7, Sonbahar 2008.

BÖLÜKBAŞI, Ahmet Arkın, Kuzey Kafkasya Özerk Cumhuriyetleri Bağlamında Rus Dış Politikası, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı), Ankara, 2007.

DAVLETOV,Timur, Etnisite Işığında Rusya Federasyonu, Stradigma.com,Ağustos 2003, S.7, s.1-22.

DEMİRTEPE, Turgut, Rusya Federasyonu’nun Demografik Yapısında Etnik Farklılaşma Trendi, http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=731.

DEMİR, Bekir, 1990 Sonrası Rusya’sında Etno-Politik Ayrışma Süreci, http://www.academical.org/dergi/makale/s6rusyaetnopolitik2.htm

 {jcomments on}

İNTERNET ADRESLERİ

http://www.rusya.ru/tur/index/history_of_russia

http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=82&kat1=6&kat2=

http://www.eawarn.ru/EN/pub/Projects/EthnoCensus/tishkov-stepanov_win.htm http://www.turansam.org/makale.php?id=321

http://www.izto.org.tr/NR/rdonlyres/9AAF1F49-1AF6-43F6-8542 DFAB4411B897/9072/BASHKORTOSTAN2007EYLUL.pdf

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...

Sığınmacıların Ev Sahibi Ülkelere Katkıları: Türkiye’deki Suriyeliler

Sena Özdemir Göç Çalışmaları o-Staj Programı ÖZET İnsanlık tarihi kadar eskiye dayanan...