Tarihte Bugün – 23 Temmuz 1939’da Hatay Türkiye Topraklarına Katıldı

Tarihte bugün, Fransa-Suriye-Türkiye ekseni içerisinde süregelen Hatay Sorunu’nda, Hatay 23 temmuz 1939 tarihinde Türkiye topraklarına katılmıştır.. Hatay Sorunu, 1918–1939 yılları arasında Türkiye-Fransa ve o yıllarda Fransa’nın himayesi altında bulunan Suriye’nin iç ve dış politikasında önemli yer tutmuştur. Söz konusu bölge, gerek Türk belgelerinde gerekse de uluslararası belgelerde “İskenderun Sancağı” ya da kısaca “Sancak” olarak geçmektedir. Bu bölgeye Hatay ismi, 1936 yılında Atatürk tarafından verilmiştir.

 

İskenderun-Antakya bölgesi Mondros Mütarekesi imzalandığında henüz düşman işgali altında değildi ve Misak-ı Milli sınırları içinde kalmaktaydı. Misak-ı Milli’nin, sorunun başlangıcından sonuna kadar, Türk tarafınca bölgenin anavatanın ayrılmaz parçası olduğu doğrultusundaki görüşüne kanıt gösterilen bir belge olduğu söylenebilir. Bundan sonrada Türkiye, Sancak Sorunu’nda temel referans olarak Misak-ı Milli’yi almıştır. Fransa ile Ankara Hükümeti arasında gerçekleştirilen uzun görüşmelerden sonra 20 Ekim 1921 tarihinde Franklin Bouillon ile Yusuf Kemal Bey arasında Ankara Antlaşması imzalanmıştır. Söz konusu anlaşmanın 8. maddesine göre güney sınırları çizilirken, Sancak bölgesinin milli sınırlar dışında kalmasına müsaade edilmesi, Türkiye’nin menfaatleri bakımından lüzumlu görülmüştür. TBMM Hükümeti, Ankara Anlaşması ile Sancak bölgesinin Suriye tarafında bırakılmasını kabul ederken, bölgedeki Türklerin menfaatlerini koruyacak ve onlara özerklik verilmesi için gerekli zemini hazırlayacak özel hükümler koydurmayı ihmal etmemiştir. Söz konusu antlaşmanın 7.Maddesinde “İskenderun bölgesi için özel bir yönetim rejimi kurulacaktır. Bu bölgenin Türk soyundan gelen halkı, kültürlerinin gelişmesi için her türlü kolaylıktan yararlanacaktır. Türk dili orada resmi bir niteliğe sahip olacaktır.” hükmünün yer alması, burada yaşayan Türklerin milli benliklerini koruyarak Türkiye ile bağlarını güçlendirmelerinde ve ileride Hatay’ın Türkiye’ye katılmasında önemli bir faktör olmuştur. Türkiye-Fransız ilişkilerinden o dönem içerisinde Fransa’nın en önemli kaygısını, kapitülasyonların kaldırıldığı bir ortamda eski çıkar ve imtiyazlarının korunmasının yanı sıra Türkiye-Suriye sınırının kesin olarak çizilmesi oluşturmuştur. 30 Mayıs 1926’da “Türkiye Cumhuriyeti ile Uluslararası Bağıtlar Gereğince Suriye ve Lübnan Üzerinde Sahip Olduğu Yetkiye Dayanarak Davranan, Fransa Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesi” adıyla bir sözleşme imzalanmıştır. Sözleşmeye göre; taraflar, aralarında çıkacak uyuşmazlıkları diplomasi yolu ile halledemedikleri takdirde tahkime başvuracaklar, taraflardan birine yöneltilen silahlı bir tecavüz hareketinde diğeri tarafsız kalacaktır. Sözleşmeye ek protokollerde ise, Türkiye-Suriye sınırındaki tecavüzlerin önlenmesi, suçluların iadesi, Kuveyk ve Fırat nehirleri sularının taksimi, Bağdat demiryolunun Türk ve Suriye ülkelerinde kalan kısımlarında askeri nakliyatın düzenlenmesi ve Payas ve Kilis bölgelerinde Türkiye lehine bazı sınır düzenlemeleri yapılması kararlaştırılmıştır. Bu sözleşmeden sonra Suriye sınırı meselesi ile ilgili Türk-Fransız uyuşmazlığı sona ermemiş, Türkiye-Suriye sınırının kesin olarak çizilmesi ancak 3 Şubat 1930’da Fransa ile imzalanan “Türk-Fransız Dostluk, Uzlaşma ve Hakem Antlaşması” ile mümkün olmuştur.

Türk Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Sancak Sorunu’nun Fransa ile Türkiye arasında gerçekleştirilecek ikili görüşmelerle halledilmesini teklif etmiştir. Ancak Fransız temsilciler; mandater devlet olarak Fransa’nın Suriye üzerindeki bütün hak ve yükümlülüklerini yeni Suriye Hükümeti’ne devrettiğini, bu sebeple Fransa ile Türkiye arasında bu konuda yapılacak görüşmelere Suriye Hükümeti’nin de katılması gerektiğini bildirmiştir. Böylece Sancak Sorunu Milletler Cemiyeti gündemine taşımıştır. 31 Aralık 1936 tarihinde Milletler Cemiyeti üç kişilik bir heyeti bölgeye göndermiş ve bölgede araştırmalara başlanmasını sağlamıştır. Bundan sonra 1937 Ocak ayı boyunca meseleye MC çerçevesinde çözüm arayışları devam etmiştir. MC tarafından hazırlanan rapora göre; Uzmanlar Komitesi’nce hazırlanacak Sancak Statüsü ve Anayasası uyarınca, Sancak’ın “ayrı bir varlık” olarak, içişlerinde bağımsız kalacağı; dışişlerinin Suriye Devleti’nce yönetileceği, ancak Suriye’nin MC Konseyinin iznini almadan Sancak’ın bağımsızlığına zarar verici kararlar alamayacağı; Suriye ile Sancak arasında bir gümrük ve para birliği olacağı; ortak işler için özel memurlarla eşgüdüm sağlanacağı; resmi dil Türkçe olmak üzere, ikinci bir dil için MC Konseyi’nin karar vereceği; Sancak Statüsü ve Anayasası’na uyulmasını Konsey adına denetlemek üzere Sancak’a Fransız uyruklu bir delege atanacağı; Sancak’ın yeterli jandarma ve polisten başka askeri gücü bulunmayacağı; Türkiye ve Fransa’nın MC Konseyi’nin kararlarına saygılı kalacakları ve aralarında yapacakları bir antlaşma ile Sancak’ın toprak bütünlüğünü güvence altına alacakları; ayrıca Türkiye, Fransa ve Suriye-arasında bağıtlanacak bir antlaşma ile Türkiye – Suriye sınırının dokunulmazlığı ve kışkırtmaların önlenmesi gibi işler için yükümlülükler getirileceği; Türkiye’nin İskenderun Limanı’ndan yararlanması için Sancak Statüsüne hükümler konulacağı; Statü ve Anayasa’nın Konsey’in kararı ile yürürlüğe gireceği ve Konsey’de Sancak ile ilgili kararların 2/3 çoğunlukla alınabileceği kararlaştırılmıştır. Statü ve Anayasa’nın 29 Kasım 1937 günü yürürlüğe girmesi ve bunların Fransa’nın Suriye üzerindeki himayesi süresince uygulanması öngörülmüştür. Ancak ortaya çıkan zorluklar nedeniyle, bu bağıtlar Sancak’ta seçim hazırlıklarıyla birlikte uygulanmaya başlanmış ve ancak 2 Eylül 1938’de Meclis’in toplanıp Cumhurbaşkanını seçmesi üzerine tümüyle işlerlik kazanmıştır.

Bağımsız Hatay Devleti’nin Kurulması (2 Eylül 1938) ve Türkiye’ye Katılma Süreci

Hatay’da seçimlerin sonuçlanmasının ardından, meclisin açılması ve devletin kuruluşu için yapılan hazırlıklar hızla tamamlanmıştır. 5 Eylül 1938’de, Abdurrahman Melek Başbakan olarak hükümeti kurmakla görevlendirilmiş, 6 Eylül 1938’de toplanan Hatay Meclisi, hükümete güvenoyu vermiş ve aynı gün Hatay Anayasası kabul edilmiştir. Anayasaya göre: “Sancak” yerine devletin adı “Hatay Devleti” olarak kabul edilmiştir. Meclis’te Hatay Türklerinin de bir milli marşının olması gerektiğini belirterek bütün Türkler için yazılmış olan Türk Milli Marşı’nın aynen kabul edilmesini teklif etmiş ve teklif oybirliği ile kabul edilmiştir. Böylece, Türk İstiklal Marşı, Hatay Devleti’nin de ulusal marşı olarak kabul edilmiştir.

Türkiye, 30 Eylül 1938 tarihinde Fransız Dışişleri’ne bir nota vererek Fransa’nın Hatay’daki mandasının fiilen kaldırılması talebinde bulunmuş; ayrıca Hatay’daki Fransız birliklerinin çekilmesini, Hatay’ın Suriye ile ilişkilerini düzenleyen MC kararlarının ortadan kaldırılmasını, Türkiye ile Fransa arasında bir dostluk ve iyi niyet antlaşması üzerinde çalışmalar başlatılmasını istemiştir. Türkiye’nin Hatay’la ilgili istekleri karşısında giderek sıkışan Fransa, 23 Haziran 1939’da, Hatay’ın Türkiye’ye ilhakını öngören ve Hatay Antlaşması olarak da bilinen “Türkiye İle Suriye Arasında Toprak Sorunlarının Kesinlikle Çözümüne İlişkin Antlaşma” Ankara’da imzalanmıştır. Bu antlaşma ile: Milletler Cemiyeti sınır komisyonunun 19 Mayıs 1939’da belirlediği Hatay Devleti sınırları Türkiye-Suriye sınırı olarak kabul edilmiş ve bu sınır ayrıntılı olarak tarif edilmiştir (Madde1). Hatay vatandaşları Türk uyruğuna kendiliğinden geçmiş olacak, isteyen ise 6 aylık süre içerisinde Suriye veya Lübnan vatandaşlığına geçebilecektir (Madde 2 ve 3). Ayrıca, vatandaşı olacakları ülkeye 18 ay içerisinde taşınabilecekler, taşınırken de gayrimenkullerini isterlerse tasfiye edebilecekler ve taşınabilir mallarını yanlarında götürebileceklerdir (Madde 4). Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyacak ve bu ülkenin içişlerini bozacak eylemlerde bulunmayacaktır (Madde 7). Antlaşma, 22 Temmuz 1939 tarihinde yürürlüğe girmiştir.. Hatay Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte Hatay Sorunu ve Hatay Devleti sona ermiştir. Türkiye, 7 Temmuz 1939’da çıkardığı bir yasa ile Hatay ilini kurup bağlanma işlemini kesinleştirmiş; buradaki yönetimi olağanüstü temsilci Cevat Açıkalın’a devretmiş ve görevli bakanlar da daire müdürü olarak geçici çalışmalarına başlamışlardır. Anılan tarihte çıkarılan “Hatay Vilayeti Kurulmasına Dair Kanun” ile merkezi Antakya olmak üzere Hatay Vilayeti kurulmuştur.

18 Temmuz 1939’da Hatay’ın ilk valisi olan Şükrü Sökmensüer’in Hatay’a gelmesiyle Cevat Açıkalın’ın görevi sona ermiş ve Açıkalın, 19 Temmuzda Hatay’dan ayrılarak Ankara’ya dönmüştür. 23 Temmuz 1939’da ise, Albay Şükrü Kanatlı ile Monet arasındaki devir teslim töreni tamamlanarak Fransız Kuvvetleri Hatay’ı tamamen terk etmişlerdir. Böylece Hatay, zorlu çalışmalardan sonra Türkiye’nin bir ili olarak tarihteki yerini almıştır.

Zeynep Demir

Kaynakça

Hatay’ın Türkiye’ye Katılması, Süleyman HATİPOĞLU

Hatay Sorununa Yeni Bir Bakış, Atatürk Yolu, Hasan KÖNİ

Hatay Sorunu ve Türk-Fransız İlişkileri (1936–1939), İsmail SOYSAL

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Teknolojinin Göçmen Havaleleri Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülke Perspektifi

Gökçen Ayzıt Kırkali  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Yurt dışında çalışan göçmenlerin...

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...