Truva (2004)

Homeros’un 15 bin satırı aşkın İlyada destanında bahsedilen Truva Savaşı’nın gözler önüne serildiği bu filmi realist bakış açısıyla analiz etmek mümkündür. Başta aşkın tetiklediği bir savaş olarak göze çarpan bu savaşın ardında yatan sebep bunun da ötesindedir. Filmin ilk sahnelerinde Truva kralı Priam tarafından Sparta kralı Menealus ile iki devlet arasındaki barışı imzalamak amacıyla oğulları Hector ve Paris’in gönderilmesi bir sulh ortamının yaratılması amaçlamıştır fakat bu sulh ortamı Prens Paris’in Spartalı güzel Helena’yı Truva’ya giden gemiye alması üzerine bozulmuştur ve bu durum savaşı kaçınılmaz kılmıştır. Gururun, kıskançlığın, hırsların ve milliyetçiliğin yönlendirdiği bu savaş yüzyıllar sonra bile geride bıraktığı yıkımlar ve doğurduğu yeni medeniyetler dolayısıyla ölümsüzlüğe kavuşmuştur.

Realist teoride devletler üstü bir yapı yoktur ve uluslararası ortam anarşiktir, her devlet birbirleriyle varoluş mücadelesindedir, hayatta kalmak ve bekayı sürdürebilmek asıl gayedir (Donnelly, 2008). Realizmin düşünürlerinden Tukididis ve en eski örneği olan  Peleponez savaşının değerlendirilmesine bakacak olursak, Peloponez Savaşında general Tukididis, savaşların nedenlerini ve siyasi liderlerin politikalarını incelemiş  geçmişten dersler çıkarmayı amaçlamıştır. Tukididis, Peloponez Savaşlarının Sparta’nın gücünü ve egemenliğini kaybetme korkusundan Atina’ya saldırdığını aktarmıştır, Realizm felsefesinin temel düşüncesi burada kendisini göstermiş, bulunduğu sistemde devletlerin mutlak güçlü ve hâkimiyet sahibi olmak istemesi Realist devletin önceliğini oluşturmaktadır. (Viotti ve Kauppi Uluslararası İlişkiler ve Dünya Siyaseti) Filmde ise bunu Peleponez ligi ve başı Sparta olarak değil; Yunan ligi ve başı Miken olarak, Atina değil Truva olarak değerlendirebiliriz.

Realizmin insan doğasından kaynaklanan güç isteğini ve sürekli bir mücadele içerisinde bulunduğunu ve insanın bu yapısının devletlere yansıdığı; bu nedenle devletlerin aynı güç arayışı içerisinde olduğunu, diğer devletlerle mücadele içerisinde bulunduğunu ve devletin çıkarları söz konusu olduğunda ahlak değerlerini devletin çıkarları için geri plana çektiği bilinmektedir. Realizmde ahlak kurallarına bakılmaksızın devletin çıkarını düşünmek gereklidir. Realizmin önemli düşünürü Makyavelli’nin savunduğu gibi kendisi siyasetin ahlakının olmadığını oldukça kitabı Prens’te oldukça vurgular, Filmde anlayacağımız üzere kendi kardeşini ve askerlerini kendisine rakip olarak gördüğü özgür Truva’yı domine etmek için feda eden bir adamın şahsi egemenliğine tehdidi ortadan kaldırma mücadelesi denebilir. Savaşın ilerleyen kısımlarında hırsından geri çekilmeyen bir adamın tek korkusunun ve geri çekilmeme nedeninin boyunduruğu altındaki diğer devletlerin isyan edip ona karşı gelebileceği potansiyeli olmuştur, bu bir varoluş mücadelesidir.

Truva filminde de Miken kralı Agamemnon’un çevredeki bütün diğer krallıkları kendine bağlaması ve onları domine etmesi aynı Sparta gibi komşuları üzerlerinde edindiği gücün simgesidir. Truva, Agamemnon’dan uzak ve ona karşı koyabilecek güçtedir, iki tarafta Ege Denizi üzerinde ticari faaliyetlerde bulunaktadır fakat Truva bulunduğu konum dolayısıyla Yunan kolonilerin dışında Anadolu’dan gelen malların da geçiş noktasında bulunmaktadır. Karadeniz ticaretinin kontrolünü boğazlardan sağlamaktadır, yani doğunun ve batının kesişim noktasında yer alan bir ticari merkezdir. Agamemnon kurduğu hegemonik yapıya gördüğü tek tehdit Truva’dır, çünkü Truva ondan bağımsızdır ve ekonomik olarak Miken krallığının dengi dolayısıyla rakibidir. Menalaus’un yardım istemesi, bu tehditi ortadan kaldırmak için ihtiyaç duyulan bahanenin zeminini oluşturmuştur.

Diğer karakterlerin gözünden bakacak olursak hepsi için bu savaşın ayrı önemi vardır; Helen, Menealus’un eşidir ve eşinden, oradaki olmayan benliğinden kurtulup kendine yaşama sevincini geri veren Paris’le birlikte Truva’ya gitmiştir. Paris, genç ve yakışıklı olduğunun farkındadır ve kendisiyle aynı yaşta olan Helen’e aşık olmuştur. Paris’in gözünden savaş sadece aşktan ibarettir. Hektor ise krallığının koruyucusu olarak, üzerine düşen bütün görevleri yapmıştır. Sadece Yunanlılarla değil, kardeşinin bilinçsiz aşkıyla ve babasının körü körüne tanrılara bağlılığıyla da savaşmıştır. Yapıcı taraf olması da dikkat çekicidir. Ancak babasına ve babasının mistik düşüncelerine karşı gelememiştir. Aşil ise kusursuz savaşçıdır. Tanrıça bir annesi ve ölümsüz bir bedeni vardır. O, ülke veya menfaat için değil, sadece kendi onuru için savaşır.

Menealus’un hırsı ve kıskançlığı ile başlayan bu savaş maalesef yine onun ölümüyle sonlanmamıştır. Hektor’un kardeşini korumak için kendisini öldürmesi üzerine ağabeyi Miken Kralı Agamemnon savaşın seyrine yön vermiştir ve ordusunu Truvalılara saldırması komutuyla harekete geçirmiştir. Onun esas amacı Truva’nın sahibi olmak ve deniz ticaretine hakim olmaktır.

Kaynak: http://www.maicar.com/GML/MapAchaeansTrojans.html

Yukarıdaki haritada dönemin siyasi biçimi gözler önündedir. Yunan yarımadasında fetihlerini gerçekleştirmiş ve bütün devletleri boyunduruğu altına alıp bir hegemonya oluşturan Agamemnon, deniz ticaretinin en önemli noktasında bulunan Truva için savaş hazırlıklarına başlamıştır. Saldırgan realizm modeliyle bunu sağladığı şartlar bakımından bağdaştırabiliriz, bu şartlardan en önemlisi devletlerin stratejik ve rasyonel aktörler olup, hayatta kalmalarını sağlayacak bütün adımları atmaktaki kabiliyetleri ve iradeleriyle açıklanabilir. Kurulmak istenen düzenin dışında kalan Truva ise buna en büyük tehdidi oluşturuyordu ve ilerde durdurulması şarttı, ancak bu istila Truva’nın yok oluşuna sebep olmuştur.

Göründüğü üzere İlyada Destanı’nda ortada somut olarak tek bir savaş “Truva Savaşı” gibi görünse de aslında bu savaşa katılan herkesin ayrı ayrı verdiği bir savaş vardır. Bu da savaşı ve savaşanları ölümsüz kılan ve hala konuşulmasına neden olan en önemli etmendir, fakat realist bakarsak bu bir varoluş ve hegemonya mücadelesiydi, Hegemon bu savasın neticesinde boyunduruğu altındaki devletler üzerinde gücünü konsolide etmiş, düşmanlarına korku salmış, rakibini elemiş ve tek süper güç olmuştur.

Mustafa Yağız KIROĞLU

Sivil Toplum Okumaları Staj Programı

Kaynakça :

  1. Donnelly, J. (2008). Realizmin Etiği. The Oxford Handbook of International Relations. Oxford University Press.
  2. http://www.maicar.com/GML/MapAchaeansTrojans.html
  3. Viotti, P. R., Kauppi M. V. (2014). Uluslararası İlişkiler ve Dünya Siyaseti. Nobel Yayın Dağıtım.

 



 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...