Avrupa Türkiyesi’ni Kaybımız: Rumeli’nin Elden Çıkışı Kitap Analizi

Kitabın;
Adı:
93 VE BALKAN SAVAŞLARI AVRUPA TÜRKİYE’SİNİ KAYBIMIZ: RUMELİ’NİN ELDEN ÇIKIŞI
Yazarı: Yılmaz Öztuna
Yayınevi: ÖTÜKEN
Basım Tarihi: Nisan 2013
Türü: Tarih
İşlenen Konu: 93 Harbi ve Balkan Savaşları
Sayfa Sayısı: 229 Sayfa

Yahya Kemal Beyatlı’nın Açık Deniz şiiri ile başlamakta olan kitap, Balkanlardan kopuşu bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrı diyerek her sayfasının bize nasıl acı vereceğini ilk sayfadan kısa bir özetini vermektedir. Tarihimizin en büyük kaybı, Rumeli’yi elden çıkarmamız olarak niteleyen Yılmaz Öztuna bu kaybın iki safhada olduğunu, bunların 1877-1878 Rus Savaşı ve 1912-1913 Balkan Savaşı olduğunu belirtir.
Kitaptaki olay zincirinin tamamlayan halkalar ise şöyle şekillenmektedir. Başlangıç olarak Balkanlarda yaşayan kavimlerin hayatları, Balkanların fethi ve Balkan Türklüğüne değinen yazar, bahsedilen iki trajik kırılma anının sebeplerini, cephelerini, komutanlarını anlatarak Balkanlardaki durumu en ince ayrıntısına kadar okuyucuya aktarıyor. Ardından Balkanlardaki yeni denge, meşrutiyet zamanındaki yapılanma, Osmanlı parlamentosu ve buna karşılık balkanların birleşmesi hususuna değinen Öztuna, adeta geliyorum diyen 1912-13 Balkan savaşlarının Osmanlı, Balkanlar ve Avrupa üzerindeki etkisinden bahsediyor. Savaşa damgasını vuran Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi ardından gelişen İkinci Balkan savaşını ise Balkan harbinin bilançosu olarak sonuçlandırıyor.

Türkler ve Balkanlar

Balkan kelimesi ‘Sarp, geçit vermez, dağlık arazi’ anlamına gelir. Balkanlarda en son Ariler kavmi yer edinmiş ırk-dil bakımından Ariler 3 gruba ayrılır; Slavlar, Latinler, Epirliler olarak. Balkan Slavları: Bulgarlar, Sırp-Hırvatlar, Slovenler, Makedonlar Balkan Latinleri: Romenler Balkan Epirlileri: Arnavutlar ve Yunanlar.
Türkler Balkanlara ilk olarak Hun Hakanı Atilla zamanında yerleşmişlerdir. Balkanların Osmanlı Türklerince fethi ise Orhan Gazi’nin büyük oğlu Gazi Süleyman Paşa zamanında olmuştur.

Meşrutiyet’ten Balkan Savaşı’na

Balkanların Türklerin elinden kopmaya başlaması 1699 Karlofça Anlaşması ile başlamıştır. 19.yy da Balkan kavimleri arasında Osmanlı’ya karşı isyanlar başlar. Ve ilk Balkan devleti 1832’de ortaya çıkar.
Tarihimizde 93 harbi denen 1877-1878 Türk-Rus Savaşı son asır Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biridir. Ilık sulara inmek için asırlık siyasetini sabırla izleyen Rusya Türk Devleti’nin gafil ve karmakarışık günlerini bekliyordu. Rusya Balkanlarda Balkan milletlerini ayaklanmalara ve isyanlara teşvik ederek Osmanlıyı zor duruma düşürmüştü. Rusya Çarı II. Alexander ve II. Abdülhamit savaş istemiyordu fakat savaş isteyen devlet adamlarının baskısı altındaydılar. Harp taraftarları II. Abdülhamit’i savaşa razı etmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Rusya Çarı Karadağ’a sadece bir kazanın (ilçenin) terk edilmesi ile savaşı önleyebileceğini Babıali’ye bildirdi. Ancak Çar’ın teklifi reddedildi ve dünyanın en büyük harbi olan 1877- 1878 Rus-Türk savaşı başladı. Ancak Osmanlı’daki son zamanlarda başa gelen yeteneksiz ve donanımsız devlet adamları, Osmanlı’da yaşanan iç isyanlar ve kumandanlar arasındaki kıskançlıklar sebebiyle savaş kazanılamadı. Savaşın en önemli iki Türk kumandanı Doğu cephesinin kahramanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Batı cephesinin kahramanı ise Gazi Osman Paşa idi. 93 harbi Türk imparatorluğunun dağılması ve yıkılmasını haber veren büyük bir olaydır. Bu yıkılış 1912-1913 Balkan Harbi ve 1914-1918 Birinci Dünya Harbi ile tamamlanmıştır. 93 harbinin neticesi olarak imzalanan zarar ve toprak kaybı bakımından çok feci olan Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları Karlofça’dan beri Türklerin imzaladıkları en kötü antlaşmadır.

İkinci Meşrutiyet (1908)
İkinci meşrutiyetin ilan edilmesinin ardından 31 Mart Vakası ile II. Abdülhamit tahttan indirildi. Ve bu dönemde ittihadcılarla muhalifler arasında anlaşmazlık gittikçe arttı. İttihadcıların askeri kanadının başı Enver Bey, sonuna kadar Mustafa Kemal ile uğraşacaktır. Meşrutiyetin ilk yıllarında Balkan devletlerinden Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan aralarında gizli ittifak antlaşmaları Rusya Çarı’nın hakemliğinde imzalanıyor, Osmanlı parlamentosunda yabancı devletlerin maaşlı ajanları bulunuyordu. Parlamentoda bulunan Türk milletvekilleri arasında ise ittihatçı ve muhalifçi olarak bir bölünme söz konusu idi. Türk İmparatorluğu iç idaresinde karışıkken Balkanlılar Osmanlı’ya karşı hazırlanıyorlardı. Rusya’nın da Balkanlarda ne Balkan devletlerinin birbirleriyle ne de Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşa müsaade etmeyeceğini bildirmesi, Bab-ı Ali’yi tatlı bir rehavet uykusuna sevk etti. Toprak kaybı tehlikesini teminat alan Balkanlar topyekün seferber hale gelmek için bütün fedakarlıkları göze aldılar. İtihatçıların devlet tecrübelerinin olmaması dış politikayı bilmemeleri ve türlü hileleri Osmanlıyı savaşa sokmalarına neden oldu.

Savaş
Dönemin sadrazamı Kamil Paşa Balkan Savaşları’nda yaşanan başarısızlıklar sonucu Bulgaristan ile masaya oturmuş ve sorunu siyasi yollarla çözmeye çalışmaktaydı. Kamil Paşa Hükümetinin İçişleri Bakanı olması bakımından ittihatçıların eylemlerini en iyi bilen Ahmed Reşid Bey’e göre Balkan Harbi’nin sebebi ittihat terakki ve stratejik hataları idi. Millet aç ve açıkta idi. Rumeli Türklüğü, altı yüzyıldır efendisi olduğu kavmin ayakları altındaydı.
Başta Talat ve Enver Bey olmak üzere İttihatçılar, İttihat karşıtı Kamil Paşa hakkında Edirne’yi Bulgarlar’a bırakmak şartıyla sulha razı olduğuna dair propagandalarla halkı kışkırtmış ve Bab-ı Ali Baskını’nı gerçekleştirmiştir. Baskın sırasında Harbiye Nazırı Nazım Paşa öldürülmüş, Sadrazam Kamil Paşa’ya zorla istifası imzalattırılmıştır. Baskın sonrasında iktidar İttihat ve Terakki’nin eline geçmiştir. İttihat ve Terakki’nin baskısıyla da sadrazamlığa Mahmud Şevket Paşa getirilmiştir. Mahmud Şevket Paşa ittihatçıların isteği ile başa geçmişti ancak İttihat yanlısı değildi.
Edirne’yi kurtarmak propagandasıyla darbe ile iş başına gelen İttihat ve Terakki Hükümeti, Edirne’nin İşkodra’nın düşman eline geçtiğini gördü. Yeniden binlerce subayın, erin, sivilin ölmesine esir düşmesine, sayısız silahın düşmanın eline geçmesine yol açtı. 4 ay sonra yalnız Edirne’yi değil, Kırklareli’ni de düşmana bırakarak, getirilmeyen biçimde sınırı güneye indiren Londra Anlaşması’nı imzaladı.
Balkan felaketinden İngiltere ve Fransa da faydalandı. 1913 Mayıs ayı yalnız feci Londra Anlaşması ile değil, Hind Okyanusu ve Basra Körfezi’nde İngiltere’ye büyük imtiyazlar verilmesi ile Arabistan yarımadasındaki Osmanlı tekelinin de ihlal edilmesiyle de kapanıyordu.

Mahmut Şevket Paşa’nın Öldürülmesi ve İkinci Balkan Savaşı
Mahmut Şevket Paşa’ya suikast düzenleneceği haberi İttihatçılara ulaşmıştı ancak son zamanlarda partinin pek çok isteğini yerine getirmeyen sadrazam için İttihatçılar durumu oluruna bıraktı.
1913 Haziran ayında Mahmut Şevket Paşa Beyazıt Meydanı’nda makam otomobilinin içindeyken uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Mahmut Şevket Paşa II. Abdülhamit’in güvendiği generallerden biri idi ancak 31 Mart Vakasında haksız davranması Türk milletine büyük zarar oldu. İttihatcılara karşıt tavır sergileyen Mahmud Şevket Paşa yıkıma doğru giden imparatorluk için vatansever bir gayret gösterdi.
Sadrazamın ölümüyle Türkiye’de yeni bir devir başladı. Tek parti diktatörlüğü açıkça kuruldu. Gerçek iktidar Talat-Enver-Cemal triomvirasına geçti. Askeri işlerde Enver’in, sivil işlerde Talat’ın diktatörlükleri kuruldu.
Yunanistan ve Sırbistan Bab-ı Ali’ye Bulgaristan’ı parçalama teklifi etti. Bu teklif ile Batı Trakya Türkiye’ye verilecekti. Türkiye yeni bir Balkan harbinde önce seyirci kalıp daha sonra savaşa katıldı. Türkiye-Romanya-Sırbistan-Yunanistan-Karadağ karşısında tek başına kalan Bulgarlar yıkıma doğru gittiler. II. Balkan Savaşı 1913 Ağustos’unda Bükreş Anlaşması ile sona erdi. II. Balkan Savaşı’ndan sonra Edirne ve Kırklareli geri alınmış ancak teklif edilen Batı Trakya 1913’te nüfusu %85 Türk ve nüfusu %5 Bulgar olan bölge Bulgaristan’a bırakılmıştır. Bu son devir Osmanlı politikasının çekingenliğin miskinlik ve yılgınlık derecesine geldiğini gösteren acı bir olaydır.
Ege Adaları ise büyük devletlerce birkaç ada haricinde Yunanistan’a bırakıldı. Büyük devletlerin haksız kararı, devleti I. Dünya Savaşı’na sürükleyen sebeplerden biridir. I. Dünya Savaşından sonra imzalana Lozan Anlaşması ile Rodos ve Oniki Ada İtalya’da kaldı. 1944’te ise Almanlar, İtalya’nın elinde tutması mümkün olmadığı için işgal ettikleri Rodos ve Oniki Ada‘nın gerçek sahipleri olan Türklere iadesi için Ankara’ya başvurdular. Ankara bu adaları işgal etmekten çekindi ve II. Dünya Savaşı bitince müttefikler Rodos ve Oniki Ada’yı Yunanistan’a verdiler.
1913 sonunda Türkiye, İngiltere aleyhine Dünya Savaşı’na girince İngiltere, Mısır, Sudan ve Kıbrıs’ı ilhak ederek Osmanlı hakimiyetinin sona erdiğini bildirdi. 1923 Lozan Anlaşması ile bu durum hukuken tasdik ve kabul edildi.

Sonuç
Muhteşem ve görkemli Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve çöküşünün arkasındaki nedenler ve sebep olan kişiler anlatılmıştır. Osmanlı’nın sonunu İttihatçıların cahilliği, türlü hileleri ve yanlış stratejileri getirdiği anlatılmaktadır. Ve Osmanlı çökerken büyük devletlerin de bundan fırsat sağlayarak hemen toplanıp parçalamaya çalışmaları yine Osmanlı’ya karşı nasıl gizliden gizliye bir kin beslenildiğini gösterir.
Türklerin ikinci anayurdu olan Rumeli 2500 yıllık tarihine rağmen kısa bir zamanda kaybedilmiş ve çok ciddi maddi manevi kayıplara uğramıştır.

Kitap Yorumları
Yılmaz Öztuna’nın bu kitabı Balkan coğrafyasının Avrupa Türkiye’sinin elden çıkışı sürecindeki gelişmeleri özellikle ordu, saray ekseninde dış güçlerin etkilerini istikrarsız hükümetleri, dış destekli darbeleri, darbe kültürünün daha Osmanlı Dönemi’nden bize maalesef miras kaldığının en acı örneklerini sunmaktadır. Yapılan hatalardan ders çıkarmamız için tekrar tekrar okunması gereken bir kitaptır. (Sezer BOZACI)

Yılmaz Öztuna’nın bu eseri, insanı sıkmayacak bir akıcılığa, merak uyandıran bilgilere ve hüzünlendiren gerçeklere sahip olup 238 sayfa olmasına rağmen bir cilt seri bitirmişcesine insanı bilgilendiren ve insanda araştırma isteği uyandıran bir özelliğe sahiptir. (Merve AYAZ)

Bulgarların ve Makedonların Türk oldukları iddiası, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamit zamanında yapılan her iki darbenin ardında da İngiltere’nin olmasının iddia edilmesi kitapta ilgimi çeken bölümlerdendi. Ve yine Osmanlı İmparatorluğu kötü dönemler geçirirken büyük devletlerde bundan nasiplerini almayı ertelememişler hatta söylemek uygun düşerse düşene bir tekme de onlar vurmuşlardır. Bu da yine her ne olursa olun dış ilişkilerde olumlu dahi olsa karşı tarafa bi şüphe taşımak gerektiğini öğretmektedir. Bu kitap yüzeysel olarak öğrendiğim Balkan Harbi’ni detaylı bir şekilde anlatmış ve o zamanın şartları ile devlet ilişkileri ve devlet çıkarları hakkında bilgi edinmemi sağlamıştır. Genel olarak kitabı beğendim ve arkadaşlarıma tavsiye ederim. (Yasemin SİLİK)


TUİÇ Balkan Araştırmaları Merkezi Stajyerleri
Yasemin SİLİK – Sezer BOZACI – Merve AYAZ

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Teknolojinin Göçmen Havaleleri Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülke Perspektifi

Gökçen Ayzıt Kırkali  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Yurt dışında çalışan göçmenlerin...

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...