Bilin İstedim

Erasmus öğrenci değişim programı sayesinde yaklaşık 5 aydır Avrupa’da yaşamaktayım. Bu süre zarfında 4 farklı Avrupa ülkesini gezme ve yakından tanıma fırsatı buldum. Doğal olarak birçok şeyi kendi ülkemle kıyaslama ve tartma imkânına sahip oldum.

Öncelikle diyeceğim şudur ki: Türk insanı Batıyı yıllardır ama yıllardır Everest’in zirvesinde görüyor. Üstelik bunu her anlamda ve her alanda yapıyor. Yani Batıyı olduğundan fazla algılayıp kafasında tarif edilemeyecek bir yere koyuyor. Bunu yaparken de sahip olduğumuz dinamikleri ve değerleri maalesef atlıyoruz. Buna birden fazla örnek vermek mümkün. Zaten sizinde aklınızda beliren ve daha önce kullanmış olduğunuz; – “Bu ülkede yaşanmaz artık, çivisi çıktı resmen.” veya – “Adamlar (Batılılar) işi biliyor, bizde nerede böyle iş bilen” gibisinden birden fazla cümlecik…

“Peki; kıyasladın iyi hoş ama bizim kafamızdaki Batı ile senin gördüğün Batının farkı nedir kardeşim?” diye soracak olursanız; bu kıyaslamaların maddi ve manevi anlamda yapıldığını söyleyebilirim. İlk önce ülkemizde gördüğünüz çoğu sorunun Avrupa’da da var olduğunu, hatta daha fazla boyutlarda olduğunu söyleyebilirim. Mesela maddi kıyaslamalara bakacak olursak; sağlık sigortası sorunu bulunmakta Avrupa’da. Türkiye’de 18 yaşına kadar artık herkesin sağlık güvencesi bulunmakta ve 18 yaşından büyük olduğu halde üniversite öğrencisi ise bir kişi yine sağlık sigortasından yararlanmaktadır. Yani istediğiniz devlet hastanesi veya sağlık ocağına gidip muayene olabilmek mümkün. Fransız vatandaşlarının böyle bir imkânı yok. Maalesef Fransa’da böyle bir şeyle karşılaşmadım. Üstelik bunu da gelir gelmez yaptırdığım ve yaptırmak için de belirli bir ücret ödediğim sağlık sigortamın olmasına rağmen! Çünkü sigorta muayene ücretinin yalnızca %60ını karşılıyor. Geriye kalan %40 ise hiçte küçümsenecek bir rakam olmadığından cebimden hatırı sayılır miktarda para çıkmış oldu.

Bir başka örnek verecek olursak üniversitelere bedava gidilmiyor. Her dönem başında bizdeki gibi kayıt (harç) parası alınıyor. Üstelik ben Erasmus öğrencisi olduğum halde Türkiye’de ödediğim ücretin iki katından fazlasını ödemiş bulunmaktayım. Yani lafı uzatmayacak olursak Avrupa’da kimse devletin sırtından geçinmiyor. 3 – 5 kuruş verilen işsizlik parası, çocuk parası vb. şeylerle kimse güllük gülistanlık bir hayat sürdürmüyor. Bizde sanılanın aksine Avrupa’da hayat bedava değil! Manevi kıyaslamalada ise, elbette ki bizdeki kültür ve ahlak algısı Avrupa’ya göre çok farklı. Bizde kimse çocuğunu 18 yaşını geçtikten sonra sana bakmak zorunda değilim demiyor, en basiti. Veyahut bizde kimse kendi kızıyla, kız kardeşiyle ilişkiye girmiyor. Hal böyle olunca Batı’nın bu ahlaksız ve bencil tutumlarına sahip olmasına rağmen nasıl böyle cazip bir yer olarak gösterilmesinide aklım almıyor doğrusu.

Bizim insanımızın Avrupa’yı bu kadar göklere çıkarmasının ve kendi toplumunu bu denli küçük görmesinin elbette ki çok farklı ve belli başlı sebepleri olmalı. Bunların başlıcaları olarak malum medyamızın ve eğitim sistemimizin başı çektiğini düşünüyorum. Maalesef Türkiye Medyası Avrupa Medyasına oranla kendi ülkesini hiç çekilmez bir yer olarak gösteriyor. Trafik kazaları, sağlık skandalları ve aklınıza gelen binlerce olumsuz haber… Bu tür olaylar ve haberler haliyle Avrupa’da da oluyor fakat bunlar halka nakledilmiyor ve halkın morali yüksek tutulmuş oluyor. Hangimiz haberleri izledikten sonra “Bu ülkede yaşanmaz yahu içim karardı valla” demedik ki !? Dedirtiyorlar maalesef.

Eğitim sistemimize gelecek olursak; Cumhuriyetin kuruluşunda yer alan Batı hayranlığı etkisini hesaba katmamak olmaz. Eğitim sistemimize nakşedilen ve küçücük birer beyinken ilmek ilmek içimize işlenen bu hayranlık (!) Avrupa’yı gözümüzde fazla büyütmeye yetiyor da artıyor.

Batıyı bu denli abartmamız ve olduğundan fazla değer ve itibar göstermemiz, bizim sahip olduğumuz potansiyelin, enerjinin ve dinamiğin farkında olmadan sönmesine neden oluyor. Hâlbuki takdir edeceğiniz üzere bizim yaşadığımız toplum, çağ açıp çağ kapatmış, asırlarca medeniyetlerin öncüsü ve önderi olmuş bir toplumun devamıdır. Bunun bilindiğinin farkındayım fakat uygulamada neden sıkıntı çekildiğinin altını çizmeye çalışıyorum. Bu dinamikleri uygulamaya sokmak ve değerlendirmek için bu aşırı Batı özentiliğini ve hayranlığını bırakmalı; sadece teknik, bilimsel ve özgürlükler açısından uyguladıkları yöntemleri kendimize ve “bize uygun” olacak şekilde evirmeliyiz.

Cemil Meriç üstadın ‘Batılaşmanın batmak olduğunu çok geç anladık’ demesine rağmen halen anlayamadığımız gerçeğide ortada. Bizlerin, Anadolu insanının etik ve ahlaki değerlerinin Batı’ya nazaran daha yüksek olduğunun farkına varmamız için önümüzde inanın hiçbir engel yok. Türkiye’den dışarıya çıkmış ve ülkeme dışarıdan bakmış biri olarak Batı’nın değinilmemiş kokuşmuşluklarını dilim döndüğünce aktarmaya çalıştım. Bizim sahip olduğumuz gücün, artık farkına varma zamanımızın geldiğini bilin istedim. Hepsi bu.

 

Ramazan BOZOK

Universite de Rouen

TUİÇ Platformu Malatya İnönü Üniversitesi Temsilcisi

 

Twitter: BozokRamazan

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...

Sığınmacıların Ev Sahibi Ülkelere Katkıları: Türkiye’deki Suriyeliler

Sena Özdemir Göç Çalışmaları o-Staj Programı ÖZET İnsanlık tarihi kadar eskiye dayanan...