Cilvegözü Saldırısı Üzerine Notlar

11 Şubat 2013 tarihinde Cilvegözü sınır kapısı ile Suriye tarafındaki Bab el Hava sınır kapısı arasında kalan tampon bölgede bomba yüklü araç ile gerçekleşen eylem beraberinde birçok soruyu gündeme getirmiştir. Henüz olayın içeriği, failleri netleşmeden yorum yapmak riskli olsa da bu kısa yazıda saldırının olası planlayıcıları ve gerekçeleri tartışılacaktır.

Eylem her şeyden önce Suriye ve özellikle Türkiye–Suriye sınır hattındaki istikrarsızlık ve otorite kaybının, kontrollerin gevşekliğinin Türkiye’nin güvenliğine olumsuz bir yansımasıdır. Sınır bölgesindeki kontrolün zayıflığı da sadece Suriye’deki durum ile bağlantılı değildir. Suriye’ye yapılan insani yardımlar nedeniyle sınır hattının kontrolünde Türkiye kaynaklı bir güvenlik boşluğu da söz konusudur.

Saldırının faili olarak akla ilk gelen olasılık Suriye rejimidir. Bu durumda eylem ile Suriye istihbaratı ya da bağlantılı bir grup tarafından başta Türkiye olmak üzere Suriye muhalefetine ve o bölgeden muhaliflere yardım gönderen tüm kesimlere mesaj verilmek istenmiştir. Beşar Esad yönetimi ve onu destekleyen tüm güçler tarafından defalarca ve en üst düzeyden Türkiye’ye dolaylı yoldan Suriye politikasından vazgeçmesi aksi takdirde Suriye’deki istikrarsızlığın Türkiye’ye sıçrayacağı tehdidi yöneltilmiştir. Suriye lideri Beşar Esad’ın, Suriye’nin Ortadoğu’nun fay hattı olduğunu ve bu fay hattı ile oynanması durumunda bölgede deprem olacağını açıklaması, İranlı yetkililerin Suriye’deki mücadeleden hiç kimsenin kazançlı çıkmayacağını ifade etmeleri dolaylı yoldan istikrarsızlığın Türkiye’ye yayılacağı uyarısıdır. Dolayısıyla eylemin faili ve hedefi konusunda akla ilk gelen olasılık, Türkiye’nin Suriye politikasından rahatsız olan aktör ya da aktörlerin Türkiye’yi “cezalandırma” ve Türk iç kamuoyunda Suriye politikasını tartışmaya açma girişimidir. Bu durumda bombalı saldırıyı, yakın dönemde yaşanan ve son olarak DHKP-C terör örgütünün ABD Büyükelçiliği’ne saldırısı ile devam eden Türkiye içinde terör dalgası yaratma çabalarının son halkası olarak değerlendirmek mümkündür. Daha yerel bazda düşünüldüğünde ise Cilvegözü sınır kapısının güvenli bir hat olmadığı gösterilerek buradaki tüm faaliyetleri engelleme arzusu söz konusu olabilir. Zira bu hat Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun da ifade ettiği üzere Suriye halkına insani yardımların gönderildiği hatlardan biridir.

Suriye rejiminin saldırıyı gerçekleştirme nedeni olarak öne sürülen bir diğer iddia Suriye Ulusal Koalisyonu yönetiminden bazı kişilerin eylemden kısa bir süre önce o bölgede Suriye içinden gelen muhalif askeri komutanlarla toplantı yaptığı ve hedefin bu kişiler olduğudur. Bu durumda Suriye rejimi önceden söz konusu toplantıdan haberdar olmuştur. İkincisi o bölge ve Bab el Hava sınır kapısı muhaliflerin kontrolündedir. Suriye istihbaratı hem toplantıyı önceden haber almış hem de bölgeye sızarak eylemi gerçekleştirmiş anlamına gelmektedir. Bu durumda muhalifler içinden bir yardım almış olma ihtimali neredeyse kesine yakındır ve bu da ciddi bir istihbarat zaafiyeti olduğu anlamına gelmektedir.

Saldırının faili konusunda ikinci olasılık ve iddia da Suriyeli muhaliflerdir. Bu durumda iki saldırı gerekçesi ihtimali söz konusu olabilir. Birincisi muhalifler Türkiye ile Suriye’yi daha fazla karşı karşıya getirmek ve Türkiye’yi Suriye ile doğrudan çatışma ortamına sokmak istiyor olabilirler. Doğrudan çatışma olmasa bile en azından Türkiye’nin muhaliflere sağladığı desteği artırma beklentisi söz konusu olabilir. Saldırıyı muhalifler gerçekleştirdiyse ikinci olasılık yine Suriye Ulusal Koalisyonu üyelerinin saldırıdan hemen önce gerçekleştirdikleri toplantı ile bağlantılıdır. Yakın zaman önce Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Muaz el Hatip “Suriye rejimi ile müzakerelere hazır oldukları” yönünde bir açıklama yapmıştır. Bu açıklama Koalisyonun kendi içinden ancak esas olarak Suriye içinde mücadele yürüten birçok silahlı grup tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Bu durumda saldırıyı, rejimin tüm unsurları ile yıkılmasını savunan sertlik yanlısı iç askeri muhalefetin, Suriye rejimi ile müzakereyi savunan dış siyasal muhalefete karşı bir eylemi olarak değerlendirmek mümkündür. Böylece müzakerelere karşı olan iç askeri muhalefet, dış siyasal muhalefete pozisyonlarını yeniden değerlendirme mesajı göndermeye ve müzakere sürecini ortadan kaldırmaya çalışıyor olabilir. Eylemi muhaliflerin gerçekleştirmiş olma ihtimalini az da olsa artıran Bab el Hava sınır kapısının ve çevre bölgenin muhaliflerin kontrolünde olmasıdır.

Saldırı ile ilgili diğer bir tartışma konusu Türkiye’nin nasıl yanıt vermesi gerektiği konusundadır. Bu konuda yorum yapabilmek için öncelikle eylemi düzenleyenler ve hedefin net olarak anlaşılması gerekmektedir. Ancak bu durumda verilecek yanıttan daha önemlisi bundan sonra Türkiye’de istikrarı bozmaya yönelik benzer terör eylemlerinin gerçekleştirilmesi ihtimalinin göz önüne alınmasıdır. PKK veya DHKP-C eylemlerinde olduğu gibi Türkiye’nin herhangi bir yerinde terör saldırısı olabileceği gibi özellikle Hatay ya da sınır kontrolünün zorlaştığı diğer illerde provokatif eylemler gerçekleşebilir. Eylemin muhalifler tarafından gerçekleştirilmiş olması durumunda ise Türkiye’nin Suriye muhalefet ile ilişkisini gözden geçirmesi ve iç-dış, müzakere yanlısı-müzakere karşıtı şeklinde ortaya çıkan muhalifler arası kutuplaşmada nasıl pozisyon alacağını belirlemesi gerekmektedir.

Oytun ORHAN

ORSAM Ortadoğu Uzmanı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...