Demokratikleşme Yolunda Asker-Sivil İlişkisi

Son dönemde demokratikleşme adı altında ortaya çıkan gelişmelerin belki de en önemlisi Asker-Sivil arasındaki durumun ya da sorunların belirli bir çerçeve içerisine alınarak çözüme yönelik politikaların izlenmesi, yapılması gereken en önemli adımlardan bir tanesidir.

Güvenlik içeriği değişen bir kavram olmasına rağmen gerek kişiler gerek devletler için olmazsa olmaz konuların arasında bulunmaktadır. Bu konu devletlerarasında kollanması gereken bir değer olmayı gerektirirken bazen de yokluğunun ortaya çıkaracağı endişe durumu da göz ardı edilemez. Bir ülkenin kendi yapısını koruyabilmesi için tek başına Silahlı Kuvvetler yetmeyebilir. Ülkemizde yapının sağlam bir şekilde korunabilmesi için gerek olan güvenliği sağlayan silahlı kuvvetlerle beraber demokratik değerlerin, kişisel hak ve özgürlüklerin ayrıca hukukun üstünlük ilkesinin bir arada bulundurulması gerekmektir. Yapılması gerek sivil-asker ilişkisinin belirlenmiş olan bir demokratik zemin üzerine oturtulup o zemin üzerinde yürütülmesi gerektiğidir.

Türkiye’de 1940’lı yılların sonlarından itibaren ortaya çıkan sivil-asker arasındaki sorunun temelinde yatan olay demokratik bir zemin üzerinde çözüme gidilememiş olmasıdır. Asker koruma görevini yerine getirdiği için güçlü olmak zorundadır. Fakat elinde bulundurduğu gücü kimi zaman toplum kimi zamanda siyaset üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmaması gerekmektedir. Yapılan darbeler siyasal hayata yapılan müdahalelere verilebilecek en temel örnekleri oluşturmaktadır. Yapılan bu darbeler demokratikleşme adına vurulmuş birer balta durumundadır. Uzun zamandan beri süre gelen demokratikleşme hamlelerinin başarısız olmasında sivillerinde hataları bulunmaktadır. Ülkeyi yönetmekle görevli kişiler kendi kişisel çıkarları uğruna ülke çıkarlarını göz ardı ederek hareket etmiş buna bağlı olarak için bulundukların görevin ağır gelmesiyle kendi görevlerini askere devretmişlerdir. Asker konusunda bildiklerinden daha fazlasını öğrenmeye çalışmamışlar ve bu konuda ilgisiz kalmışlardır. TSK hiçbir zaman demokrasiye karşı bir bakış açısına sahip olmamıştır. Kendisini hem laikliğin hem de demokratik düzenin bir savunucusu olarak görmüştür. Buna bağlı olarak siyasal hayata müdahalelerin devamlılığını uzun süreli kullanmamıştır. Yönetim hemen sivil yönetime teslim edilmiştir. Türkiye’yi bu tip sorunlarla dönem dönem karşı karşıya gelen devletlerden ayıran en önemli fark budur. Fakat her yönetime gelindiğinde yönetimi sivil yönetime bırakmadan önce, anayasa ve diğer mevzuat değişiklikleri yaptırarak kendi özerk alanını genişletmiş ve sivil siyasi otoriteninkini ise daraltmıştır.

Yapılması gerekenleri iki çatı altında ele alabiliriz. Daha önce bahsettiğim demokratik zeminde çözüm bulma arayışının gerçekleşmesi için zeminin ortaya çıkarılması gerekmektir. Bu da yapılacak reformlarla ortaya konulacaktır. Bu reformlar belli normlara bağlı kalarak ve demokratik değerler ışığında gerçekleştirerek mümkün olacaktır. Reformların devamlılığında ortaya konulacak olan politikalar oluşturulan zeminin güçlendirilmesi ve içinin doldurulması adına yapılmalıdır. 2000’li yılların başından itibaren devamlı olarak ortaya koyulan reformlar tam anlamıyla ilişkileri belirli zemine oturtma konusunda yeterli olamamıştır.

Türkiye’nin üye olduğu AGİT, NATO ve Avrupa Konseyi bu konuda Soğuk Savaş sonrasında bu konu hakkında çeşitli normları ortaya koymuştur. Türkiye’de bu normları onaylayan ülkeler arasındadır. Ortaya konulan bu normlarda sivil hükümetlerin kendi askeri gücüne sahip olan kurumu denetlemesi gerektiği ve denetlemeye karşı çıkan kurumların desteklenmemesi, hoş görü gösterilmemesi esas olarak gösterilmiştir. Bununla beraber silahlı kuvvetlerin insan haklarına aykırı ve bireylerin dini, milli ve kültürel kimliklerinden mahrum bırakacak herhangi bir yaptırım içerisinde bulunmaması gerektiği vurgulanmıştır.

Yukarıda belirtilen denetleme kısmına sadece sivil yönetim değil kamuoyunun ve sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla gerçekleşmelidir. Yapılan denetim bir diretme ya da herhangi bir istek olarak değil de tavsiye niteliği de taşıması muhtemeldir. Denetleme kısmında halkın temsilcilerinin bulunduğu yasama organı olan parlamento ana etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Parlamento’nun eğer denetleme gücü ortaya çıkmazsa ortada bir demokrasiden bahsetmemiz mümkün olmayacaktır. Parlamento’nun savunma alanındaki görevlerine bakıldığında; Başkomutanı tayin etmek ya da tayinini onaylamak, güvenlik siyasetini tartışmak ve kabul etmek; bütçeyi tartışmak ve onaylamak, askeri harcamaların hukuka uygun yapılıp yapılmadığını denetlemek, silah tedariki projelerini gözden geçirmek ve onaylamak; yüksek askeri atamaları yapmak veya onaylamak; savunmaya ilişkin kanunları kabul etmek en önemli görevleri arasındadır.

Sonuç olarak bakıldığında çözüm oluşturulacak olan demokratik zeminde aramak en doğru seçenek olacaktır. Gerek yasama organı gerek askeri kurumların bu konuya hoşgörülü yaklaşması çözüm süresini kısaltacaktır. Ayrıca Silahlı Kuvvetlerin Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması asker-sivil çatışmasını bitirmeye yönelik atılacak adımlardan bir tanesi olarak görebiliriz. Sivil-asker ilişkisinde kimi zaman yükselen tansiyonun ortadan kalkmasını sağlayabilecek bir hamle olabilir. İki kurum arasında yapılacak bağlama ast-üst ilişkisinden daha önce karşılıklı fikir alışverişi temelinde gerçekleşmelidir. Bu temellendirmeye dayandırılacak bir birleşim ülke siyaseti ve geleceği adına önemli bir adım olacaktır.

 

Furkan URAL

Kocaeli Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...