Kimlik ve Kültür Kavramları Işığında Eisenhower Döneminde CIA Faaliyetleri’nin Analizi

Soğuk Savaş’ın bitişinden sonraki süreçte, uluslararası ilişkilere kültürel yaklaşımlar devletlerin sistemdeki davranışlarını belirleme ve dış politika tercihleri konusunda yürütülen analizlerde önemli bir yer edinmiştir. Kültürel yaklaşımlar Soğuk Savaş döneminde yürütülen realist teori temelinde güç, çıkar ve kapasite yaklaşımlarına karşıt olarak analizlerinde kültürel, tarihsel olgulara ve devletlerin iç faktörleri, kimlikleri gibi kavramlara vurgu yapmışlardır. Bu çalışmaların yakın tarihte çıkış noktasını Alexander Wendt’in fikir babası olduğu konstrüktivist yaklaşım ve Holsti’nin öncülük ettiği rol teorisi oluşturmaktadır.

Aktörlerin etkileşimleri sonucu oluşan yapı, kimlik ve çıkar kavramlarının dış politikaya olan etkisi bağlamında istihbarat faaliyetleri devletlerin sistem içerisindeki algılarına göre yönlenebilen ve devletlerin algılarını yönlendirebilen bir olgudur. Propaganda ve psikolojik savaş yöntemleri başta olmak üzere istihbarat faaliyetleri devletlerin karşılıklı algılarını yönetme, değiştirme ve dış politika belirlenmesi konusunda önemli bir yer tutmaktadır.

 Bu çalışmanın temel amacı; Soğuk Savaş’ın sürdüğü, ABD Başkanı Eisenhower döneminde (1953-1961), Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA’in yürüttüğü istihbarat faaliyetlerinde ve ABD dış politikasında Başkan Eisenhower‘ın rol algısı ve ABD’nin ulusal rol algısı ile sistemdeki etkileşimler sonucu oluşan/değişen kimlik olgularının analizini gerçekleştirmektir. Çalışmanın ilk bölümünde uluslararası ilişkilere kültürel yaklaşımlardan ve bu yaklaşımları etkileyen Konstrüktivizm ve Rol Teorisi’nden kısaca bahsedilecektir. İkinci bölümünde ise ABD Başkanı Eisenhower döneminde CIA tarafından beş ülkede (İran, Guatemala, Japonya, Suriye, Endonezya) yürütülen faaliyetler uluslararası ilişkilere kültürel yaklaşımlar boyutunda ele alınacaktır.

Kültürel Yaklaşımlar

Uluslararası ilişkilere kültürel yaklaşımlar, ulusal güvenlik ve uluslararası güvenlik kavramlarının analizinde önem arz etmektedir. İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcı ile ortaya çıkan kültürel yaklaşımları birinci ve ikinci akım olarak tabir edilmiştir. Günümüz uluslararası ilişkiler disiplininde ise üçüncü akım olarak tabir ettiğimiz kültürel yaklaşımlar mevcuttur.[1] Soğuk Savaşın bitişinden günümüze kadar olan süreçte uluslararası ilişkiler disiplininde yer alan konstrüktivist, postpozitivist ve postmodern yaklaşımlar kültür ve kimlik kavramlarının uluslararası ilişkilerde daha etkin ve saygın bir yer kazanmasını sağlamıştır.[2] Kültürel yaklaşımların uluslararası ilişkilere geri dönüşündeki diğer bir etken şüphesiz, Soğuk Savaş sürecinde etkili olan güvenlik anlayışının ve uluslararası ilişkiler teorileri realizm ve neorealizmin Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşanan gelişmelerde etkisini ve açıklayıcılığını büyük ölçüde yitirmesidir. Soğuk Savaş süreci ve sonrası dönemde yaşanan gelişmelerin analizinde realizm ve neorealizme en şiddetli eleştiriler Alexander Wendt’in fikir babası olduğu konstrüktivist teori tarafından getirilmiştir.

Konstrüktivizm ve Rol Teorisi

Konstrüktivist yaklaşım realizmi ve neorealizmi eleştirerek uluslararası ilişkiler disiplinine yeni bir boyut kazandırmıştır. Alexander Wendt’in Social Theory of International Politics kitabında bahsettiği üzere; uluslararası sistemdeki aktörlerin davranışlarını salt güç/çıkar odaklı veya maddi kapasite açısından değerlendirmek yetersizdir. Devletlerin sistemdeki davranışlarını açıklamakta, maddi yapının yanı sıra sosyal yapı, devletlerin birbirleri ile kurdukları etkileşim sonucu oluşan algılar ve paylaşılan bilgi belirlemektedir.[3] Sistemdeki etkileşim sonucu oluşan algılara göre sistem, Hobbezyen, Lockeyen veya Kantiyen bir yapı almaktadır.[4] Özetle konstrüktivist yaklaşımın temel argümanı; devletler arasındaki etkileşim sonucu oluşan algıların kimlikleri oluşturduğu ve devletlerin kimliklerine uygun çıkarlarının oluşmasıyla birlikte çıkarlarına uygun dış politika geliştirdiğidir.

Doç. Dr Yücel Bozdağlıoğlu’nun Konstrüktivizm ve Rol Teorisi: Kimlik, Rol ve Dış Politika Analizi adlı makalesinde belirttiği üzere, 

“Kimlik analizi Konstrüktivist yaklaşımın merkezinde bulunmasına rağmen, Alexander Wendt tarafından geliştirilen sistemik Konstrüktivizm, kimliğin en önemli boyutunu, yani kimlik oluşumunda etkili olan iç faktörleri analizin dışında tutmaktadır.”[5]

Analiz düzeyine devletlerin kimlik oluşumunda iç faktörleri dâhil eden rol teorisi bu yönüyle konstrüktivizmden ayrılmaktadır ve dış politika analizinde rol algısı, ulusal kimlik ve rol reçeteleri gibi olgulardan yararlanmaktadır.

Konstrüktivizm ve rol teorisinin ardından makalenin analiz boyutuna geçmeden önce ulusal ve uluslararası güvenliğin ve devletler arasındaki algıların oluşumunda, yönlendirilmesinde ve dış politika oluşumunda etkili bir araç olan istihbarat kavramından bahsetmek gerekmektedir. Kelime anlamı ile istihbarat , “Yeni öğrenilen bilgiler, haberler, duyumlar. Bilgi toplama, haber alma.[6]”dır. İstihbarat, bir devletin ya da herhangi bir kuruluşun güvenliği ile ilgili alanda devlet ya da özel kişiler tarafından toplanan başka bir devlete, hükümete, siyasal bir gruba partiye, askeriyeye ve herhangi bir harekete ait olduğuna inanılan bilginin toplanması, analizi, üretimi, bilgi yaymak ve bilginin kullanımı olarak tanımlanabilir.[7] Her devletin kendi iç dinamikleri ve uluslararası gelişmelere paralel olarak kurgulanan istihbarat anlayışı farklılık gösterebilmektedir. İngiliz ve Amerikan ekolü istihbaratın analiz ve değerlendirme kısmına önem göstermektedir ki, bunu istihbaratın karşılığı olarak “intelligence”[8] kavramını kullanarak belirtmektedirler.[9] İstihbarat faaliyetleri devletlerin dış politika oluşumunda ve politikacıların rol algılarının oluşumunda/değişiminde önemli bir yer tutmaktadır. Bu bağlamda 1947 yılında kurulan CIA[10]  kuruluşundan günümüze Amerikan dış politikasının oluşumunda etkin roller üstlenmektedir. 1953-1961 yılları arasında görev yapan Amerikan Başkanı Dwight Eisenhower[11]’ın döneminde yürütülen dış politika ile CIA’in yürüttüğü faaliyetler birbirleri ile etkileşim halinde ve paraleldir. Diyebiliriz ki, yürütülen CIA faaliyetleri Amerikan dış politikasının bir enstrümanıdır ve Amerikan dış politikası CIA faaliyetleri doğrultusunda şekillenmiştir. Bu bağlamda istihbarat – dış politika ilişkisini anlamamız açısından CIA’in Dwight Eisonhower’ın başkanlık döneminde beş ülkede (İran, Guatemala, Japonya, Suriye, Endonezya) yürüttüğü faaliyetler konstrüktivizm ve rol teorisi açısından analiz edilecektir.

Eisenhower Dönemi’nde Gerçekleşen CIA Faaliyetlerine Genel Bakış (1953-1961)

Eisenhower Dönemi’nde yürütülen CIA faaliyetlerinin analizine başlamadan önce dönemdeki uluslararası sistemin yapısından ve Eisenhower’ın rol algısından bahsetmek faydalı olacaktır. Dönemin uluslararası sisteminde Soğuk Savaş yaşanmaktadır ve sistem iki kutuplu biçimdedir. Realist açıdan bakıldığında ABD ve SSCB’nin daha fazla güç ve çıkar elde etmeyi arzuladığı anarşik bir sistem mevcuttur. Neorealist açıdan bakıldığında ABD ve SSCB maddi kapasitelerini arttırarak güvenliklerini sağlamak ve hayatta kalmayı arzulamaktadırlar. Konstrüktivist açıdan bakıldığında ise ABD ve SSCB’nin etkileşimleri sonucu inşa edilen kimlikler ve çıkarlar ABD ve SSCB’yi uluslararası sistemde rakip hale getirmiştir. Dönemin ABD Başkanı Eisenhower’ın rol algısı hakkında fikir sahibi olmamız konusunda Tim Weiner’ın,

“Eisenhower ülkenin geleceğini nükleer silahlara ve casus servisine dayandırmıştı.… Eisenhower nükleer bir Pearl Harbor olayından korkuyordu.…Eisenhower çok geç olmadan önce Moskova’ya tam kapsamlı bir nükleer saldırı gerçekleştirmelerinin gerekip gerekmediğini düşünüyordu…Asya, Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika’da, yani sömürge imparatorluklarının çöktüğü her yerde, CIA düşmanla savaşacaktı. .[12]” satırları bizlere yardımcı olacaktır.

Özetle, Eisenhower’ın rol algısını, “ABD’nin SSCB ile olan rekabetinde üstün gelerek ülkesini ve liberal Batı’yı komünizm tehdidinden kurtarmak” olarak açıklayabiliriz. Eisenhower’ın rol algısı, başkanlık döneminde ABD’nin ulusal rol algısına dönüşmüştür ve ABD, kimliğini ve çıkarlarını bu algı üzerinden inşa etmiştir. Bu dönemde yürütülen Amerikan dış politikası ve istihbarat faaliyetlerinin ilişkisini açıklamak açısından CIA’in beş ülkede(İran, Guatemala, Japonya, Suriye, Endonezya) yürüttüğü faaliyetlerin analizi bizlere yardımcı olacaktır.

İran (Ajax Operasyonu)

İran ulusal meclisi 1951 yılında İran petrolünü millileştirme kararı almıştır ve birkaç gün sonra Muhammed Musaddık[13] İran Başbakanı olmuştur[14]. Bu gelişmelerin bölgedeki İngiliz ve Amerikan çıkarlarını tehdit etmesi sonucu CIA tarafından Ajax Operasyonu[15] başlatılmıştır. ABD tarafından operasyonun düzenlenmesinin temel nedeni, İran’ın/Musaddık’ın sol tarafa kayması sonucu ülkenin Sovyetlerin eline geçmesi ihtimalidir. Bu doğrultuda CIA tarafından propaganda[16] ve psikolojik savaş[17] yöntemleri başta olmak üzere çeşitli yöntemler kullanılarak yürütülen faaliyetler sonucunda, İran’da 1953 yılında Şah yanlısı devrim gerçekleşmiştir ve Musaddık devrilerek yerine geçen Şah Muhammed Rıza Pehlevi[18]  ülkede iktidarı elinde toplamıştır.

İran’da yaşanan devrimin perde arkasında CIA tarafından yürütülen faaliyetler özetle şunlardır, İran’ın büyük politik ve dini partileri arasında Musaddık’a verilen desteğin kesilmesine yönelik propaganda çalışmaları[19], İran parlamento üyelerine rüşvet verilmesi[20] , darbe girişimi için Tümgeneral Fazlullah Zahedi ve daha sonrasında Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin desteklenmesi.[21]

Bu faaliyetlerin sonucu olarak gerçekleşen darbe ile Şah Pehlevi tahtına dönmüştür ve ülke üzerinde kontrolü sağlamıştır. Şah ilerleyen süreçte otoritesini sağlamlaştırmak amacıyla -Amerikan desteği ile- istihbarat servisi SAVAK[22]’ı kurmuştur.

CIA faaliyetleri sonucunda gerçekleşen İran Devrimi, rol teorisi açısından incelendiğinde, ülkede gerçekleşen darbeye yönelik CIA çalışmalarını yönlendiren olgu Amerikan Başkanı Eisnhower’ın rol algısı ve ABD’nin ulusal rol algısı olduğunu görmekteyiz.

Asker kökenli bir başkan olan Eisenhower’ın rol algısı, ABD’nin uluslararası sistemde liberal değerlerin ve Batı’nın yegâne savunucusu olduğu ve Sovyetler Birliği’ne karşı her cephede mücadele etmenin zorunlu olduğu yönündedir. ABD’nin ulusal rol algısı da Eisenhower’ın rol algısı ile paraleldir. Bu bağlamda ABD, İran’da Musaddık’ın başbakan olması ve İran petrolünün millileştirilmesi sonucu, İran’ın Sovyetler Birliği’ne yakınlaşacağı tezi üzerinde durmuştur ve CIA kanalıyla ülkeye müdahale etmiştir.

Konstrüktivist açıdan bakıldığında ise, ABD ve SSCB’nin etkileşimleri sonucu iki kutuplu bir uluslararası sistem mevcuttur. ABD kimliğini SSCB üzerinden inşa etmiştir ve dönemin ABD kimliği, SSCB’nin ABD ve dünya açısından bir tehdit olduğu şeklindedir. Bu bağlamda İran’ın SSCB’ye yakınlaşması ihtimali, ABD çıkarlarını açısından tehdit unsuru oluşturmaktadır.

İran açısından bakıldığında ise, bir kuşak İranlı, Şah Pehlevi’nin CIA desteği ile iktidara geldiğini bilerek büyümüştür[23] ve bunun sonucu olarak İran’da 1979 yılında İran İslam Devrimi gerçekleşmiştir. ABD ve İran arasındaki etkileşim 1953 darbesi sonucunda İran tarafında negatif bir konum almıştır. Bu etkileşim üzerine kurulan 1979 sonrası ve günümüz İran kimliğinin,  anti-Amerikan söylemlere sahip olmasının temelinde 1953 darbesi ve sonraki süreçte ABD ve İran arasında oluşan algılar yer almaktadır.     

Guatemala (Başarı Operasyonu)

Guatemala’da 1951 yılında gerçekleşen seçimlerin sonucunda Jacobo Arbenz[24], Guatemala Devlet başkanı olmuştur. Arbenz’in tarımsal ve sosyal alanda gerçekleştirdiği politikalar ABD açısından komünizme yakın olarak değerlendirilmiştir. Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve CIA’in Guatemala’da yaşanan değişimlere yönelik bakış açısı, Guatemala’nın Sovyetler Birliği’nin Batı yarımküreyi komünistleştirme planının bir parçası olduğu şeklindedir[25].   Bu gelişmelerin ışığında ABD, CIA kanalıyla Başarı Operasyonu adı altında Guatemala’da Arbenz’in devrilmesine yönelik faaliyetler yürütmüştür[26].

Başarı Operasyonu kapsamında CIA’in Guatemala’da yürüttüğü faaliyetler şunlardır, darbeye yönelik General Castillo Armas’a maddi ve operasyonel destek sağlanması, gayri resmi olarak Guatemala’nın bombalanması, uluslararası hukuka aykırı olarak Guatemala’nın Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne bağlı savaş gemileri tarafından ablukaya alınması, Arbenz’in aleyhinde propaganda yürütülmesi[27].

Bu faaliyetlerin sonucunda Guatemala’da darbe gerçekleşmiştir ve Jacobo Arbenz’in yerine CIA desteği ile General Castillo Armas geçmiştir.

CIA faaliyetleri sonucunda Guatemala’da yaşanan darbe, rol teorisi açısından incelendiğinde İran’da gerçekleştirilen darbe ile benzerlik göstermektedir. Guatemala’da gerçekleştirilen CIA faaliyetlerinin temelinde ABD’nin ulusal rol algısı -anti-Sovyet ve anti-komünist- yatmaktadır.

Konstrüktivist açıdan bakıldığında ise, sistemin iki kutuplu yapısı doğrultusunda ABD, kendi yarımküresinde oluşacak bir Sovyet tehdidine karşı önlem almıştır ve CIA bu doğrultuda faaliyetler yürütmüştür.

Guatemala açısından bakıldığında ise, gerçekleştirilen darbe sonrasında 40 yıl süresince ülkede diktatörlük rejimleri hüküm sürmüştür. Günümüzde de Guatemala’da sağlıklı bir rejimden söz etmek mümkün değildir.    

Japonya

ABD’nin Eisenhower döneminde CIA kanalıyla Japonya’ya müdahalesi İran ve Guatemala örnekleri gibi askeri motifler içermemektedir. ABD, çıkarlarını Nobusuke Kishi[28] kanalıyla korumuş ve genişletmiştir. CIA desteğini alan Kishi,   Japonya Başbakanı ve iktidar partisi lideri olmuştur ve savaş sonrası dönemde Japonya’nın politikalarını ABD ekseninde düzenlemiştir.[29] CIA’in Japonya’daki aracısı konumunda olan Kishi, CIA desteğiyle iktidardaki Liberal Parti’yi yıpratmıştır ve Kishi’nin kurduğu Liberal Demokrat Parti yaklaşık elli sene boyunca Japonya’da iktidarda kalmıştır.

CIA ve Kishi’nin Japonya’da yürüttüğü faaliyetler  şunlardır, iktidardaki Liberal Parti aleyhinde propaganda çalışmaları, Japonya’daki işçi sendikalarının basılması, Japon parlamenterlere rüşvet verilmesi, Japon dış politikasının Amerikan dış politikası ve çıkarları ekseninde düzenlenmesi, ABD ve Japonya arasında imzalanan “güvenlik antlaşması” sürecinde yürütülen faaliyetler.[30]

CIA tarafından Japonya’da yürütülen faaliyetler rol teorisi açısından incelendiğinde, ABD’nin ulusal rol algısı ile Japonya’da gerçekleştirilen faaliyetler paralellik göstermektedir. ABD’nin ulusal çıkarlarının yanı sıra küresel bir aktör olarak kendine atfettiği “dünya lideri ve liberal değerlerin savunucusu” rolleri kapsamında ABD, komünizme ve faşizme karşı yürüttüğü savaşta Nobusuke Kishi’yi destekleyerek Japonya’nın komünizme kaymasını engellemiştir. ABD’ye göre Japonya’nın komünizme yönelmesi, Asya’daki diğer devletler açısından emsal oluşturacaktır ve bu durum ABD’nin rol algıları ve çıkarlarıyla çatışmaktadır.

Konstrüktivist açıdan bakıldığında ise, ABD iki kutuplu sistem doğrultusunda Asya kıtasının komünizme kaymasını engellemek için Japonya’da faaliyetlerde bulunmuştur. Japonya’nın siyasal ve toplumsal sistemine yönelik yürüttüğü faaliyetleri ile liberal sistemde – ABD açısından in group members- kalmasını sağlamıştır. Bu bağlamda yürüttüğü faaliyetler sonucunda Japonya, Asya kıtasında liberalizmin ve kapitalist sistemin sıkı bir partneri ortağına dönüşmüştür. ABD’nin yürüttüğü faaliyetlerin doğal bir sonucu olarak İran ve Guatemala’nın aksine, Japonya’da günümüzde de ABD karşıtı bir tutum gözlemlenmemektedir. Diyebiliriz ki, ABD askeri motiflere başvurmadan yürüttüğü faaliyetler ile daha başarılı olmuştur.

Japonya açısından bakıldığında ise, döneme yönelik Japon algısı şu şekildedir; “Japonlar CIA desteği ile kurulan politik sistemi “yapısal yozlaşma” anlamına gelen “kozo oshoku” terimiyle tanımlamaktadırlar.[31]

 

 

 

 

Suriye

ABD, Eisenhower döneminde CIA kanalıyla Suriye’de darbe girişiminde bulunmuştur ancak darbe başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu süreçte CIA,  Suriye’nin komşu ülkelerinde gerçekleşen şiddet eylemlerinden Suriye’nin sorumlu olduğu yönünde propaganda faaliyetlerinde bulunmuştur. Ancak başarısızlığa uğrayan darbe girişimi Suriye’de negatif bir ABD algısı yaratmıştır ve Suriye’nin Sovyetlere daha fazla yaklaşmasına sebep olmuştur. Diğer taraftan CIA’in yürüttüğü faaliyetler Suriye ile Mısır’ı yakınlaştırmıştır ve bunun sonucunda Birleşik Arap Cumhuriyeti kurulmuştur. Birleşik Arap Cumhuriyeti bölgede Amerikan karşıtlığının merkezi haline gelmiştir. Bu bağlamda CIA’in yürüttüğü faaliyetler ABD’nin amaçladığının aksine Suriye’de negatif bir algı yaratmıştır. Diyebiliriz ki, dış politikanın en önemli enstrümanlarından birisi olan istihbarat faaliyetleri Suriye örneğinde görüldüğü üzere, amaçlanın aksinde sonuçlar doğurabilmektedir.

Endonezya

Endonezya, 1949 yılında Hollanda sömürgesinden kurtularak bağımsızlığını kazanmıştır. ABD, Sukarno[32] önderliğindeki bağımsızlık hareketini desteklemiştir. Ancak ilerleyen süreçte ABD’nin Sukarno’ya yönelik algısı değişmiştir. Bu değişimin temelinde Sukarno’nun Washington’un yanı sıra Moskova ile de ilişkilerini geliştirme çabaları yatmaktadır. Bu bağlamda ABD, CIA kanalıyla 1953-1958 yılları arasında yürüttüğü faaliyetler çerçevesinde Sukarno’ya darbe girişiminde bulunmuştur ancak darbe başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Darbenin başarısızlıkla sonuçlanması sonucunda Amerikan dış politikası ustaca bir manevra ile Sukarno yönetimini desteklemiştir.

CIA tarafından 1953-1958 yılları arasında Endonezya’da gerçekleştirilen faaliyetler şunlardır, Endonezyalı politikacılara rüşvet verilmesi, Sukarno’nun en güçlü rakibi Masjumi Partisi’ne bir milyon dolar nakit yardımı, Sukarno aleyhinde propaganda faaliyetlerinin yürütülmesi, Sumatra ve Sulawesi adalarındaki asi subaylara verilen silah yardımı, Endonezya’ya gerçekleştirilen gayri resmi U-2 uçuşları[33].

Endonezya’da CIA faaliyetleri doğrultusunda 1958 yılında gerçekleşen ve başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimini rol teorisi açısından incelendiğinde, başta ABD desteği ile kurulan bir ülke olan Endonezya ABD bakış açısından,  komünizme yönelme izlenimleri vermiştir ve bu durum ABD’nin ulusal rol algısı-her kıtada Sovyetleri mağlup etme- ile çelişmiştir. Bu değişimin doğal bir sonucu olarak ABD, Sukarno’ya yönelik darbe girişiminde bulunmuştur.

Konstrüktivist açıdan bakıldığında ise, ABD’nin Soğuk Savaş sürecindeki genel kimliği olan SSCB ve komünizmle mücadele, Endonezya’daki faaliyetlerin yürütülmesinde temel faktördür. Bunun dışında bağımsızlık sürecinde ABD’nin Sukarno’ya yönelik algısı “müttefik” iken karşılıklı etkileşimler sonucu “düşman” algısına dönüşmüştür. Başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi Endonezya’da komünist partinin güçlenmesine yol açmıştır.

Endonezya açısından bakıldığında ise, darbe girişimi sonrası süreçte Sukarno ile ABD ilişkileri zayıflamıştır ve Sukarno 1963 yılında ABD ile ilişkileri kesmiştir. Darbe girişimi sonrası ülke içerisinde yükselen komünist gücün püskürtülmesi doğrultusunda gerçekleşen savaşta yüz binlerce insan hayatını kaybetmiştir.

Sonuç

Soğuk Savaş sonrası süreçte uluslararası ilişkiler disiplinine geri dönüş yapan kültürel yaklaşımlar devletlerin dış politika tercihlerinde, etkileşim sonucu oluşan algıların ve rol algılarının öneminden bahsetmektedir. İstihbarat faaliyetleri devletlerin algılarını yönetme ve yönlendirme konusunda önemli faaliyetlerdir. Bu bağlamda istihbarat ve dış politika bir döngü oluşturmaktadır. Devletler istihbarat faaliyetleri sonucu oluşan/değişen algılar doğrultusunda dış politika üretmektedirler ve dış politika doğrultusunda istihbarat faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Gerçekleştirilen faaliyetlerin sonucunda karşılıklı algılar değişmekte ve karşılıklı kimlikler inşa edilmektedir.

Nitekim Eisenhower döneminde ABD önceki etkileşimler sonucu oluşan uluslararası sistem ve rol algıları doğrultusunda, CIA kanalıyla beş ülkeye müdahalede bulunmuştur. Müdahaleler sonucu ABD ile beş ülkenin karşılıklı etkileşimleri değişerek karşılıklı kimlikler inşa edilmiştir. Ancak ABD’nin beş ülkede de başarılı olduğu söylenemez. İran örneğinde olduğu gibi istihbarat faaliyetleri sonucu oluşan yeni İran kimliği ABD açısından daha sakıncalı hale gelmiştir.

 

Ahmet Ateş

Adnan Menderes Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans

 

Kaynakça

1. ATEŞ, Ahmet, Globalleşme ve İstihbarat, https://tuicakademi.org/index.php/kategoriler/diger/532-globallesme-ve-istihbarat Erişim Tarihi: 04.05.2102

2. Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı(CIA) web sitesi. www.cia.gov

3. BARRET, David M., Sterilizing a “Red Infection” Congress,the CIA and Guatemala,1954. https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/kent-csi/vol44no5/html/v44i5a03p.htm Erişim Tarihi: 05.05.2012

4. Beyaz Saray web sitesi http://www.whitehouse.gov/about/presidents/dwightdeisenhower 5.BOZDAĞLIOĞLU, Yücel, Konstrüktivizm ve Rol Teorisi: Kimlik, Rol ve Dış Politika Analizi, Tayyar Arı(der.), Uluslararası İlişkilerde Postmodern Analizler-1 Kimlik, Kültür, Güvenlik ve Dış Politika, MKM Yayınları, 2012, Bursa

6. DESCH, Michael C., Culture Clash, International Security, vol 23, No 1, Summer 1998.

7. LAPID, Yosef, Culture’s Ship: Returns and Departures in IR Theory, Yosef Lapid ve Friedrich Kratochwil (ed.), The Return of Culture and Identity in IR Theory, Boulder and London : Lynne Rienner Publishers,1997.

8. ÖZDAĞ, Ümit, İstihbarat Teorisi, 2011, Kripto Yayınları, Ankara.

9. ROBARGE, David S., https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/csi-publications/csi-studies/studies/vol48no2/article10.html 13

10. TARHAN, Nevzat, Psikolojik Savaş, Timaş Yayınları,4.Baskı.

11. WEINER, Tim, Bir CIA Tarihi Küllerin Mirası, 2008, İstanbul, Koridor Yayıncılık.

12. WENDT, Alexander, Social Theory of International Politics, Cambridge Universtiy Press, 1999.

13. İnternet Kaynakları

http://www.iranchamber.com/history/mohammad_rezashah/mohammad_rezashah.php

http://www.fas.org/irp/world/iran/savak/index.html

http://www.britannica.com/EBchecked/topic/32294/Jacobo-Arbenz

http://www.encyclopedia.com/topic/Nobusuke_Kishi.aspx

http://www.britannica.com/EBchecked/topic/572207/Sukarno

http://www.encyclopedia.com/topic/Nobusuke_Kishi.aspx http://en.mossadeq.com/


[1]Peter J. Katzenstein, ed., The Culture of National Security: Norms and Identity in World Politics, New York, Columbia Universtiy Press,1996 dan aktaran  Michael C. Desch, Culture Clash, International Security, vol 23, No 1, Summer 1998, s.141.

[2] Yosef Lapid, Culture’s Ship: Returns and Departures in IR Theory, Yosef Lapid ve Friedrich Kratochwil (ed.), The Return of Culture and Identity in IR Theory içinde s.3-20.

[3] Alexander Wendt,  Social Theory of International Politics, Cambridge Universtiy Press, 1999, s139-190.

[4] Alexander Wendt, a.g.e, s.246-312.

[5] Doç.Dr. Yücel Bozdağlıoğlu, Konstrüktivizm ve Rol Teorisi : Kimlik, Rol ve Dış Politika Analizi, Yayımlanmamış Makale

[6] Türk Dil Kurumu Sözlüğü, http://tdkterim.gov.tr/bts/ den aktaran, Ahmet Ateş, Globalleşme ve İstihbarat , https://tuicakademi.org/index.php/kategoriler/diger/532-globallesme-ve-istihbarat Erişim Tarihi: 04.05.2102

[7] Bekir Çınar; Devlet Güvenliği-İstihbarat ve Terör, Ankara 1997,Sam Yayınları,s.105.den aktaran Ahmet Ateş, Globalleşme ve İstihbarat, https://tuicakademi.org/index.php/kategoriler/diger/532-globallesme-ve-istihbarat Erişim Tarihi: 04.05.2102

[8] İngilizceden çevirisi, zeka.

[9] Ümit Özdağ, İstihbarat Teorisi, 2011, Kripto Yayınları, Ankara,s.18.

[10] Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı.Detaylı bilgi için bkz. www.cia.gov

[12] Tim Weiner , The Legacy of Ashes: A History of CIA’den çeviren Selim Yeniçeri, Bir CIA Tarihi Küllerin Mirası , 2008, İstanbul, Koridor Yayıncılık, s.94-95.

[13] Muhammed Musaddık hakkında detaylı bilgi için bkz. http://en.mossadeq.com/

[14] Weiner, a.g.e, s.104.

[15] Ajax Operasyonu hakkında detaylı bilgi içini bkz. Stephen Kinzer, All The Shah’s Men: An American Coup and the Roots of Middle East Terror, New York, John Wiley and Sons,2003. den aktaran David S. Robarge https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/csi-publications/csi-studies/studies/vol48no2/article10.html

[16] Detaylı bilgi için bkz. Nevzat Tarhan, Psikolojik Savaş, Timaş Yayınları,4.Baskı, “Propaganda Türleri” bölümü.

[17] Detaylı bilgi için bkz. Nevzat Tarhan, Psikolojik Savaş, Timaş Yayınları, 4.Baskı,  “Psikolojik Savaşın Çeşitleri” bölümü.

[19] Weiner, a.g.e, s.105.

[20] a.g.e, s.106.

[21] a.g.e, s.107-111.

[23] Weiner, a.g.e, s.116.

[25] Weiner, a.g.e, s.123.

[26] David M. Barret, Sterilizing a “Red Infection” Congress,the CIA and Guatemala,1954. https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/kent-csi/vol44no5/html/v44i5a03p.htm

Erişim Tarihi: 05.05.2102

[27] Weiner, a.g.e, s.123-124.

[29] Weiner, a.g.e, s.144.

[30] a.g.e, s.144-151.

[31] a.g.e, s.151.

[33] Weiner, a.g.e, s.176-189.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...