Küresel Terör ve Mücadele Yolları

GİRİŞ                                                                   

Terörizm, insanlık tarihinden beri var olan ve bu tarih boyunca birçok devletin mücadele etmek zorunda kaldığı bir olgudur. Büyük sermaye gruplarının ve emperyalist sömürge uygulayan ülkelerin varlığı uluslararası terörizmin çıkış noktası olmuştur. Sivillerden askeri hedeflere kadar uzanan geniş bir alanı hedef aldığı için önceden terör faaliyetlerini önlemek zordur. Bu yüzden terörizm zor ve uzun bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Teknolojik gelişmelerle kendisini yenileyen terörizm, yeni savaş stratejileri ve taktikleri geliştirmekte, gelişen teknolojiye bağlı olarak elde ettiği imkân ve kabiliyetleri ile etkisini ve gücünü her geçen gün arttırmaktadır. Terörün etkisini arttıran nedenlerden bir diğeri de sebep-sonuç ilişkisinden uzak bir şekilde gerçekleştirilen terör eylemlerinin, zamanından önce haber alınarak önlenmesi veya faillerinin yakalanması güçlüğüdür. Bu konudaki yetersizliğimizden dolayı terör örgütleri kendilerine hareket alanı yaratmışlardır. Ayrıca teröristler, psikolojik bir üstünlüğe bile sahiptirler. Çünkü eylemlerinde kendilerini sınırlayan ahlaki veya insani engelleri tanımamaktadırlar.

Yenidünya düzeni ile birlikte uluslararası ilişkilerde ortaya çıkan farklılaşmalar ve değişen dünya dengeleri; sıcak savaşların yerini soğuk savaş metotlarına bırakmasına neden olmuştur. Düşük yoğunluktaki çatışmalar olarak bilinen terör, bu savaşın vazgeçilmez unsuru haline gelmiş ve soğuk savaşın gereği olarak psikolojik savaş türünü ortaya çıkarmıştır. Terör faaliyetleri, istismara açık sorunlar üzerine bina edilen ve toplumun sosyo-ekonomik şartlarından ve mevcut yapısının eksikliğinden kaynaklanan faaliyetlerdir. Terör örgütlerinin hedeflerine ulaşamayacakları gibi zamanla marjinalleşmeye de mahkûm olduklarını söylemek mümkündür. Ancak bazı baskı unsurları terörü hedeflerine ulaşmada bir araç olarak gördükleri müddetçe terörizm varlığını devam ettirecektir.

Terörü başlı başına dış dinamiklere bağlamak, mücadele sürecinde yapılacak temel hatalardan birisidir. Bunun tersini düşünürsek, terörü yorumlarken sadece iç dinamikleri ele alıp, dış dinamikleri dikkate almamak da başka bir hatadır. Dolayısıyla bir yerde yaygın olarak terör mevcut ise orada gerçekten bazı şeylerin yanlış gittiğini kabul ve tespit etmek gerekir.

KÜRESEL TERÖRİZMİN KAVRAMLARI, İDEOLOJİSİ, NEDENLERİ

Günümüzde çokça kullanılan bir terim olmasına rağmen terörün ortak kabul görmüş bir tanımı henüz bulunmamaktadır. Konu ile ilgili birçok tanım yapılmış; ancak uluslararası arenada ortak bir kavram üzerinde uzlaşılamamıştır. Bunun nedeni de bir tarafın terörist ilan ettiğini, diğer tarafın özgürlük savaşçısı olarak nitelemesidir. Fakat 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’ye yapılan terörist saldırıların ardından terörizm ile ilgili bütün kavramlar ve yaklaşımlar değişime uğramıştır.11 Eylül’den sonra, daha önce tanımlanmamış ‘’küresel terörizm’’ kavramı ortaya çıkmıştır. Çoğu bilim adamına göre küreselleşme, Amerikan ve Batı değerlerinin diğer uygarlıklar üzerinde egemenlik kurmasını ifade etmektedir. Küresel terörizm ise, bu değerlerin egemenliğini sorgulayan bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Alman sosyoloji ve siyaset bilimi uzmanı R. Darendorf’un ileri sürdüğü yaklaşımda, terörizmin en önemli nedenlerinden biri olarak daha çok siyasi ortamda karşılaştığımız, fakat sosyal yaşamda da sık sık rastladığımız egemenlik-boyun eğme ilişkileri gösterilmiştir. Bu yaklaşıma dayanarak terörist saldırıları; eylemi yapanın, kendisine zorla kabul ettirilen egemenlikten kurtulmak için şiddet kullanması veya bunun tam tersine düşmanları üzerinde kendi egemenliğini kurarak düşmanlarını kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettirmek için başvurduğu bir yöntem olarak tanımlayabiliriz.

Günümüzde terörizmin tek belirleyici unsuru olarak acımasız ve dehşet verici bir şiddet gösterilmektedir. Bunun kuşkusuz doğruluk payı vardır. Terörizmin özünde şiddet vardır ve bu şiddet terörizmin genel olarak kabul edilmiş temel bir belirtisidir. Fakat bunu terörizmin tek unsuru olarak görmek de son derece yanlıştır. Terörizmi incelerken dikkate alınması gerek önemli bir nokta da şudur: Dünyayı sarsan terörist saldırılar teröristlerin basit birer “katil” olmadıklarını göstermiştir. Teröristler, bir eylemi gerçekleştirmek için binlerce insanın ölmesine neden olmaktadırlar; fakat bu eylemleri gerçekleştirirken çoğunlukla kendileri de ölmektedirler. Bu noktadan hareketle terörizmin tek ilkesinin hiçbir ayrım gözetmeden öldürmek, kendi hayatına son vermek pahasına bile olsa başkalarını öldürmek olduğu ileri sürülebilir.

Terörizmin nedenlerine baktığımızda, Birleşmiş Milletlerin 8.Uluslararası Kongresi’nde belirlemiş olduğu yoksulluk, işsizlik sosyal hizmetlerin zayıflığı, eğitim yetersizliği, halkın marjinalleşmesi, sosyal ayrımcılık, aile ve sosyal bağların zayıflaması, göçlerin getirdiği olumsuz sonuçlar, medya kurumlarının şiddet, nefret ve ayrımcılık düşüncelerini yayması gibi nedenler karşımıza çıkmaktadır. Terörizmin nedenlerinden biri toplum mantığının ve değerlerinin değişmesi, daha uygar, liberal bir toplumun oluşmasıdır. Artık sosyal anlaşma konseptini tanımış, bilgili ve haklarını sorgulamaya hazır bir toplum oluşmuştur. Liberalizm, insan hayatının garanti altında olması gerektiğini ve hükümetin vatandaşlara karşı duyması gereken sorumluluğu vurgulamaktadır. Terörün amacı ise, yaptığı eylemlerle hükümetin insanlara ne huzur, ne de hayat garantisi verebildiğini göstermektedir. Teröristler, siyaseti şantaj yapmak için bir araç olarak kullanmaktadırlar. Bu nedenlerden bir diğeri ise, tarihi gelişim süreci içinde ortaya çıkan sorunlardır. Bu sorunlar sosyal, kültürel veya ekonomik olabilir. Terörizmin sıkça öne sürdüğü gerekçelerden biri de parçanın bütünden ayrılma isteği ve ulusal kurtuluş hareketleri ve bunlarla birlikte gelen dini, etnik ve ideolojik çatışmalardır. Terörizm, moderniteye geçişte oluşan kriz süreçlerine has bir olgudur. Terörizm, tarihi ve kültürel gelişimin sınırlarında ortaya çıkmaktadır. Bunun en açık örneklerinden biri İsrail ve Filistin’de gelişen olaylardır. Geleneklerine bağlı Filistin toplumu modernleşen İsrail toplumu ile sürekli etkileşim içerisindedir.

ULUSLARARASI TERÖRİZME KARŞI ALINAN TEDBİRLER

BM’DE Uluslar Arası Terörizme Karşı Yapılan Çalışmalar

Uluslararası terörizmle mücadele alanındaki uluslararası iş birliği girişimleri,1950’li yıllardan itibaren oldukça önemli bir gelişim kaydetmiştir. Devletlerin, gerek ikili anlaşmalar yoluyla, gerekse uluslararası örgütler bünyesinde çok taraflı olarak bu tehdide karşı ortak mücadele ettiği görülmektedir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, söz konusu iş birliği girişimleri istenilen düzeyden uzak bir görünüm arz etmekte olup, etkin ve bütünleştirilmiş bir uluslararası rejimin varlığı söz konusu değildir. Bu alandaki en önemli girişimler Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde gerçekleştirilen faaliyetlerdir. Her ne kadar örgütün Kurucu Anlaşması’nda doğrudan doğruya terörizmi düzenleyen bir madde bulunmamaktaysa da konuyla dolaylı olarak ilişkilendirilebilecek hükümler bulunmaktadır.

Örgüt, terörizmle mücadeleyi, temelde bu konuya ilişkin olarak kabul etmiş olduğu kimi hukuksal düzenlemeler ve oluşturmuş olduğu çeşitli yapılar aracılığıyla yürütmektedir. Bu bağlamda, BM tarafından terörizmle mücadele amacıyla üye ülkelere yönelik hazırlanmış olan somut konvansiyonlar ve protokoller bulunmaktadır. Örneğin, anlaşmanın birinci maddesinde örgütün amacı, uluslararası barış ve güvenliği korumak şeklinde belirtilmektedir. Bu amacı gerçekleştirmek üzere örgüt, barışın bozulmasını önlemeyi ve barışa yöneltilebilecek her türlü saldırı fiilini engellemeyi ve bu anlamda uluslararası anlaşmazlıkları adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözmeyi gaye edinmektedir. BM Güvenlik Konseyi (BMGK), 11Eylül 2001 tarihinde yapılan saldırının hemen ardından kabul ettiği 1368 (2001) sayılı karar ile saldırıyı kınamış ve BM Anlaşmasından doğan sorumluluklarına uygun olarak 11 Eylül 2001 tarihli terörist saldırıya cevap vermek ve uluslararası terörizmin bütün biçimleriyle mücadele etmek için gerekli bütün adımları atmaya hazır olduğunu bildirmiştir. Yine BM Güvenlik Konseyi (BMGK),28 Eylül 2001 tarihinde toplanarak oy birliği ile geniş kapsamlı 1373 sayılı anti terörizm kararını kabul etmiştir. BM’nin aldığı 1368 ve 1373 sayılı kararların Türkiye’nin terörle mücadele politikasını destekler mahiyettedir. BM’ye bağlı bir uzmanlık kuruluşu olan Uluslararası Kriminal Polis Örgütü (INTERPOL) de terörizmle mücadeleye önemli katkılar sağlamaktadır. Örgüt tüzüğünün üçüncü maddesi INTERPOL’ ün siyasî, askerî, dinsel veya ırksal karakteri olan çalışmalar yapmasını engellemektedir. Dolayısıyla, uzunca bir süre terörizm siyasal nitelikli bir suç olarak görülmüş ve terörizmle yeterince mücadele edilmemiştir.

Ancak, INTERPOL Genel Kurulunun 1984 tarihli Lüksemburg ve 1985 tarihli Washington

Toplantılarında aldığı kararlar doğrultusunda, üçüncü maddenin dar bir biçimde yorumlanmasından kaynaklanan terörizmle mücadeleye ilişkin sınırlamalar ortadan kalkmıştır. Alınan kararlar gereği terörizm artık siyasal nitelikli bir suç olarak görülmeyecektir. Fakat sağlanan bu ilerlemelere karşın örgütün terörizmle mücadelesi yetersiz görülmekte ve eleştirilmektedir. BM’nin yanı sıra, bölgesel nitelikteki bazı uluslararası örgütlerin de terörizmle mücadeleye katkıları olmaktadır. Örneğin, Avrupa Konseyi uluslararası terörizmle mücadelede önemli bir yere sahiptir. Konsey, kurulusundan beri terörizmin tüm biçimlerine karşı olmuştur. 1970’li yıllar boyunca başta Fransa ve Almanya gibi ülkelerde görülen siyasî terör, günümüzde Türkiye, İspanya, Fransa, İngiltere ve Rusya gibi ülkelerde görülen ayrılıkçı terör ve 1990’lı yıllardan sonra artışa geçen kökten dinci terör hareketleri bu çerçevede değerlendirilebilir. Elli yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren konseyin terörizmle mücadele amacıyla çeşitli konvansiyon ve protokoller kabul ettiği de görülmektedir.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT)   Çalışmaları

Terörizmle mücadeleye önemli katkıları olan bir diğer bölgesel örgüt ise Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı (AGİT)’dır. Her ne kadar kurucu belgesi olan 1975 tarihli Helsinki Nihaî Senedi’nde doğrudan terörizmle ilgili bir madde bulunmamaktaysa da teşkilât, terörizm kavramına ilk kez yer verdiği belge olan 1983 tarihli Madrid ikinci gözden geçirme toplantısı kapanış belgesinden bugüne, düzenlemiş olduğu tüm toplantılarında terörizm konusunu da ele almaktadır.  İstanbul’da 54 ülkenin katılımıyla toplanan AGİT Zirvesi’nde 19 Kasım 1999 tarihinde kabul edilen ”Avrupa Güvenlik Şartı”, AGİT’in küreselleşme dönemindeki önceliklerini ve gerçekleştirmeyi hedeflediği çok taraflı işbirliğinin dinamiklerini ortaya koymaktadır.

NATO’da Uluslararası Terörizme Karşı Yapılan Çalışmalar

Uluslararası terörizm, şiddete başvuran aşırılık, örgütlü suç ve uyuşturucu kaçakçılığının güvenliğe karşı artan ölçüde tehditler olarak ortaya çıktığının ifade edildiği Şart’ta, ”nedeni ne olursa olsun ve ne şekilde tezahür ederse etsin terörizm kabul edilemez bir olgudur. Her türlü terörist faaliyetin hazırlanışını ve mali destek bulmasını önlemek için çabalarımızı artıracağız ve teröristlerin topraklarımızda üslenmesine izin vermeyeceğiz” sözleri de yer almaktadır.

Uluslararası terörizmle mücadelede ağırlığı olan bir başka kuruluş ise Kuzey Atlantik Anlaşma Örgütü (NATO) dür. Esas itibarıyla bir savunma ittifakı olan örgütün uluslararası terörizmle mücadelesi, soğuk savaş sonrası değişen uluslararası sistemin ve oluşan yeni risk algılamalarının bir sonucudur. Bu bağlamda NATO’nun tehdit algılamalarında birtakım değişiklerin olduğu ve bunun ilk olarak ittifakın 1991 yılında Roma’da kabul edilen stratejik konseptinde karşılık bulduğu görülür. 11 Eylül 2001’de ABD’nin uğradığı terörist saldırılardan sonra; NATO Bakanlar Konseyi üye devletlere dışarıdan yöneltilecek terörist saldırıların NATO sözleşmesinin 5nci maddesi kapsamında değerlendirileceğini karara bağlayarak ilân etmiştir.

NATO Konseyi, ABD’deki terörizm karşıtı operasyonların desteklenmesi için başlangıçta beş adet NATO AWACS uçağının ABD’de konuşlandırılması yönünde karar almış, müteakiben ABD’nin talebi üzerine uçak sayısı yediye çıkarılmıştır. Akdeniz’deki NATO daimî deniz kuvveti (STANAVFORMED), 26 Ekim 2001 tarihinde Doğu Akdeniz’de NATO’nun varlığını hissettirmek ve ittifakın kararlılığını göstermek amacıyla, ana deniz taşımacılığı rotalarında devriye görevi icra etmek üzere görevlendirilmiştir.

SONUÇ

Uluslararası terörizm özellikle 11 Eylül Saldırılarının ardından nihayet dünyanın özellikle de Batı’nın dikkatini çekebilmiş ve uluslararası terörizmle mücadele için kolları sıvamıştır. Terörist faaliyetlerin dünyanın merkezi konumundaki ABD’yi bile kolayca hedef alıp evinde vurabilmesinin arkasında küreselleşmenin getirdiği bunalımın da payı kuşkusuz çok büyüktür.

Teknolojinin son yüzyıldaki inanılmaz gelişimi ile adını ve amaçlarını duyurmak isteyen terör örgütleri, kitle iletişim araçlarının da sağladığı yüksek imkânlar sayesinde dünyanın herhangi bir yerinde kanlı faaliyetlerini gerçekleştirebilmektedirler. Dünya’nın soğuk savaş sonrası tek kutuplu bir hale bürünmesi, Amerikan emperyalizminin ve sömürgeci Avrupa anlayışının 3. Dünya ülkeleri üzerinde yarattığı baskı ve bunalım terör faaliyetlerini körüklemiş, Filistin’den Türkiye’ye, Endonezya’dan İngiltere’ye, ABD’ye, Mısır’a küresel bir boyut kazanmıştır. Türkiye’nin 1970li yılların basında başlayan Ermeni terörü ve sonrasında 1984 Eruh-Şemdinli baskınlarıyla başlayan PKK terörü sayesinde tanıştığı uluslararası terörizme karşı sürdürdüğü mücadele ancak 11 Eylül saldırılarından sonra dikkate alınabilmiştir. Oysaki 11 Eylül saldırılarında 3000 sivil ölürken, Türkiye terörizme 38000 civarında kayıp vermiştir. Bunların arasında kanlı Ermeni terör örgütünün 1970’lı yıllarda katlettiği diplomatlarımızdan, 1980’li yıllardan sonra dış güçlerle beslenen PKK terör örgütünün katlettiği binlerce bebek, çocuk, kadın, sivil ve asker vardır. Terörizmin günümüz koşullarında sıcak savaşların yerini aldığı bir gerçektir. Terörizmin dış kaynaklardan beslenmeden varlığını sürdüremeyeceği de apaçık ortadadır. Bu durumda devletlerin terör örgütlerini siyasi amaçları için kullanmaktan vazgeçip kararlılıkla mücadele etmesi gerekmektedir. Bu, bir veya iki devletin verebileceği bir savaş değildir. Uluslararası anlaşmalar, işbirlikleri sadece yazı üstünde değil fiiliyatta da kendini göstermelidir. Aksi takdirde terör örgütlerinin yöntem ve hedeflerine bakıldığında, tesiri çok daha yüksek saldırıların ve önüne geçilemez bir kıyımın kaçınılmaz olması içten bile değildir. Terör, tarih boyunca var olan bir olgudur. Muhtemelen önümüzdeki yüzyılda da varlığını hissedilir bir şekilde sürdürecektir. Ancak bu durum teröre göz yummayı ve terörü beslemeyi değil, teröre karşı daha sıkı tedbirler almayı gerektirir. Türkiye Cumhuriyeti teröre karşı sürdürdüğü 50 yılı aşkın mücadelenin gururuyla dimdik ayaktadır ve işbirliğine her zaman hazır olduğunu her fırsatta sözlü ve yazılı olarak belirtmiştir. Küreselleşmenin baş mimarı olan ABD ve AB, bu konuda daha istikrarlı bir tutum izlerse dünya yaşanılır bir hale gelebilecektir.

 

Tuğba Bekik

Çankırı Karatekin Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü

 

 

KAYNAKÇA:

KAYA, İbrahim, “Uluslararası Terörizmin Yasaklanma Çabaları”, TÜRK Harb-İş Dergisi, Sayı 210, Ekim 2004..

21.yüzyılda Türk Dış Politikası, (ed. İdris Bal), Ankara, Nobel Yayınevi, 2004.

ALEXANDER, Yonah; International Terrorism: Political and Legal Documents, Dordrecht, Martinus Nijhorff Publisher, New York,  1992.

Arthur K. Cebrowski ve Thomas P. M. Barnett, “The American Way of War,” Proceedings of the U.S. Naval Institute, Ocak 2003.

ÇASIN, Mesut Hakkı, Uluslararası Hukuk Açısından Terör ve Organize Suçlar:

ÇAYCI, Sadi, Terörle Mücadele ve Birleşmiş Milletler, Bilgi Yayınevi, İstanbul, Aralık 2004.

Erhan Çağrı, Küreselleşme Döneminin Tehditleriyle Mücadele,

GÖKDAG, Remzi, Amerikan Medyasında 11 Eylül, İstanbul, 2001, E Yayınları, s. 25.

Hazırlanmakta Olan Kapsamlı Terörizm Sözleşmesi ile Terörizmle Mücadelede NATO’nun ve Avrupa Birliği’nin Rolü”, Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi, 24 Nisan 2002, Yıl 1, Sayı 4.

http://www.Avrupakonseyi.org.tr/ (02.09.2004)

http://www.kkk.tsk/1000_Personel//küresellesmedöneminintehditleriylemücadele.doc.18.07.2006 

http://www.mfa.gov.ter/Turkce/grupa/sart.htm.13.01.1996

http://www.osce.org/docs/index.htm

KAYA, Sezgin, “Terörizmle Mücadelede Alternatif Rejim Modelleri”, Stratejik Analiz Dergisi, Temmuz 2005, Yıl 3, Sayı 5.

KAYA, Sezgin, Terörizmle Mücadelede Alternatif Rejim Modelleri, Stratejik Analiz Dergisi, Temmuz 2005, Yıl 3, Sayı 5.

 MANGO, Andrew, Türkiye’nin Terörle Savası, Doğan Kitapçılık, İstanbul, 2005.

ÖNGAY, Şeref, “Uluslararası Terörizm Bağlamında Birleşmiş Milletler Çerçevesinde

 Türkçe Sözlük; Cilt. II, Ankara, 1983.

WİLKİNSON, P, Political Terrorism, London, 1974.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...