Mısır’da 21 İdam, 4 Müebbet Hapis

Mısır’da Port Said Ceza Mahkemesi, Port Said davasıyla ilgili son kararını açıklayarak, 21 kişiye idam, 5 kişiye de müebbet hapis cezası verdi.

Port Said Stadı’nda geçen yıl bir maçtan sonra çıkan olaylarda 74 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından açılan ”72 sanıklı” davayı gören Port Said mahkemesi, 21 kişinin idamına ve 5 kişinin müebbet hapsine, aralarında Port Said Emniyet Müdürü’nün de bulunduğu 10 kişinin 15’er yıl, 6 kişinin 10’ar yıl, 2 kişinin de 5’er yıl mahkumiyetine karar verirken, bir kişiye de 1 yıl hapis cezası kararı verildiğini bildirdi.

Mahkeme, olaylara katıldıkları ve sorumlulukları olduğu iddiasıyla yargılanan 28 kişinin de beraatına karar verdi. Güvenlik nedeniyle Kahire’de bulunan Polis Akademisi’nde görülen davada mahkeme, 21 idam cezasının, mahkumların asılarak gerçekleştirilmesine hükmetti. Güvenlik nedeniyle mahkeme ve çevresinde yaklaşık 3 bin polis ve asker görev yaptı. Eski Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in davası da Polis Akademisi’nde görülmüştü.

El-Ehli Spor Kulübü’nün avukatları karardan duydukları memnuniyeti dile getirdi.

Mahkemenin, 21 kişinin idamına karar vermesinin ardından gerilimin yükselmesi ihtimaline karşı güvenlik önlemlerinin arttırıldığı belirtildi. İdam kararı nedeniyle ülkede çıkabilecek gerginliğin önüne geçilmesi için asker ve polis, gösterilerin yoğun olarak gerçekleştiği şehirlerde denetimi arttırdı. Özellikle Port Said ve İsmailiye kentlerinde, asker ve polisin zırhlı araçlarla yoğun güvenlik önlemleri aldığı kaydedildi.

Port Said Ceza Mahkemesi’nin Port Said davasında 7 polis hakkında beraat kararı vermesine tepki gösteren El-Ehli Futbol Kulübü taraftarları, başkent Kahire’de bir polis evini ve Mısır Futbol Federasyonu binasını ateşe verdi. Polis evini ateşe verdikten birkaç dakika sonra bölgede bulunan Mısır Futbol Federasyonu binasına saldıran taraftarlar, federasyon binasını da yakmaya çalıştı.

İsrail’den Namaz Baskını

İsrail-Filistin, İsrail askerlerinin 8 Mart tarihinde Cuma namazı sonrası Mescid-i Aksa’nın avlusuna girerek cemaat üzerine ateş açtığını ve saldırı sonrası 3 kişinin yaralanması üzerine yeni bir gerginliğe

Uluslararası haber ajansı Reuters da, Filistinlilerin taş atması sonrasında İsrail askerlerinin İslam’ın kutsal mekanı Mescid-i Aksa’nın avlusuna girdiğini belirtti. İsrail polisi eylem yapan göstericilere plastik mermi ve göz yaşartıcı gazla müdahale etti.

Türkiye Dış İşleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada İsrail müdahaleden dolayı kınandı. İsrail’in kutsal mekanlara giriş konusunda herhangi bir sınırlama getirme hakkının bulunmadığına işaret edilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: İslam aleminin en kutsal mekanlarından biri olan Mescid-i Aksa ile ilgili hassasiyetlerin dikkate alınması gereğini ve Müslümanlar açısından kutsiyeti çerçevesinde Kudüs’ün tarihi ve dini kimliğinin korunması için Türkiye’nin her türlü çabayı göstermeye devam edeceğini bir kez daha vurguluyoruz.”

İsrail’den Filistinlilere ‘ayrımcı’ Otobüs

Batı Şeria’dan İsrail’e günübirlik çalışmaya giden Filistinli işçilerin, İsraillilerle aynı otobüse binmeleri yasaklandı. Amaç, İsrailli yerleşimcileri olası bir terör saldırısından korumak.

İsrail’in Filistinlileri hedef alan yeni uygulaması, beyaz ırkın yönetimindeki Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 1948-1994 yılları arasındaki ırkçı sistemini hatırlattı. Batı Şeria’dan günübirlik çalışmak için İsrail’e gidecek Filistinliler bugünden itibaren, İsraillilerle aynı otobüste yolculuk yapamayacak.

İsrailli yerleşimciler, aynı otobüslerle yolculuk yaptıkları Filistinlilerin kendileri için risk oluşturduğunu iddia ederek otobüs işletmesi Akifim’e başvurdu. İsrail vatandaşlarının başvurusunu dikkate alan Akifim otobüs şirketi, Filistinliler için farklı bir güzergah ve otobüs tahsis etti. Trans-Samaria güzargahında artık Filistinli ve İsrailli yolcular ayrı ayrı otobüslerle yolculuk yapacak.

İsrail Ulaştırma Bakanlığı da, “ırkçı” otobüs seferlerini savundu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Amaç İsrail’e giriş yapan Filistinlilere verilen hizmeti geliştirmek” denildi. Ulaştırma Bakanlığı sözcüsü Avner Ovadia, Filistinli işçilerin belediye otobüsleriyle seyahat etmesini önleyecek resmi bir yasağın ise, bulunmadığını söyledi. Ovadia, “Ulaştırma Bakanlığı, söz konusu otobüs güzargahlarında bazı yolcuların seyahat etmesini engelleyecek bir düzenlemeye gitmedi” dedi.

İsrail’de Hükümet Krizi çözüldü.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın Likud-Beytenu ittifakı, merkez sol Yeş Atid, sağcı “Yahudi Evi” Partisi ve eski Dışişleri Bakanı Tzip Livni’nin partisiyle koalisyon konusunda anlaştı. Bakanlar kurulunda, Başbakan dışında 21 bakanın olması planlanıyor. İsrail medyasına göre bu uzun süredir oluşturulan en küçük bakanlar kurulu.

Yeni hükümette Başbakanlık Netanyahu’nun, Dışişleri Bakanlığı da Lieberman’ın partisinde kaldı. Lieberman, hakkındaki yolsuzluk davası sonuçlandıktan sonra, aklanırsa tekrar bakanlık koltuğuna oturabilecek. Yeş Atid’in maliye ve eğitim alanlarından sorumlu olması planlanırken, Likud ise İçişleri Bakanlığı’na bakacak. Yeni hükümetin Pazartesi günü yemin etmesi bekleniyor.

Yeni kabine böylece, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama’nın ziyareti öncesinde göreve başlamış olacak.

Şam’a hava saldırısı: 10 Ölü

Şam’ın Muaddamiye bölgesine düzenlenen hava saldırısında ilk belirlemelere göre 10 kişi öldü, 50 kişi de yaralandı.

Suriye Genel Devrim Konseyi (SRGC), Suriye Hava Kuvvetleri’nin başkentin Muaddamiye bölgesindeki yerleşim yerini bombalaması sonucu, aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı 10 kişinin hayatını kaybettiğini ve 50’den fazla kişinin yaralandığını duyurdu. Bazı yaralıların durumunun ağır olduğu ve ölü sayısının artmasından endişe edildiği belirtildi.

Öte yandan Humus kentinde muhaliflerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin rejim güçlerince havadan ve karadan bombalandığına değinen LCC Medya Sorumlusu Ebu Cafer, tarihi Humus Kalesi’nin Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı muhaliflerin kontrolüne geçtiğini belirtti.

Halepçe Katliamı Kuzey Irak’ta anıldı.

Saddam Hüseyin yönetiminin Kürtlere yönelik *Halepçe Katliamı’nın 20. yılında Türkiye’nin birçok ilinde, Kuzey Irak’ta ve farklı ülkelerde anma gösterileri düzenlendi. İnsan hakları savunucuları “unutturmayacağız” dedi. Ayrıca, bölgesel yönetimin Başkanı Mesud Barzani, 1988’de 5 bin Kürt’ün yaşamını yitirdiği Halepçe katliamının 25. yıldönümünde Bağdat’a mesaj gönderdi.

Bağdat’ı, Kürtlere karşı ayrımcılık yapmakla suçlayan Barzani, maalesef Irak Suriye’dekine benzer bir krizle karşı karşıya iddiasında bulundu.

Barzani, “Irak halkının büyük çoğunluğunun oylarıyla anayasayı değiştirdik. Her ne kadar eksik yönleri olsa da iyi bir anayasa. Şu an Irak’ta yaşadığımız krizin ana sebebi de işte bu anayasaya uyulmamasıdır” dedi.

*Halepçe’ye zehirli gaz saldırısı, Halepçe Katliamı olarak da bilinir. İran-Irak Savaşı  esnasında, Saddam Hüseyin’in, 1986-1988’de Irak’ın kuzeyinde Kürtlere karşı düzenlettiği el-Enfal Harekâtı  adlı isyanı bastırma operasyonunun bir parçasıdır.

Ortadoğu’da İran Karşıtlığının Artması!

Bir yandan Suriye’de iki yıldır yaşanan iç savaşın yarattığı mezhep gerginliği, diğer yandan Tahran hükümetinin Esat rejimine verdiği açık destek, Ortadoğu’da İran’a yönelik olumsuz görüşleri arttırmış durumda. Zogby araştırma kuruluşunun Ortadoğu’da yaptığı son kamuoyu araştırmasına göre, İran’a karşı olumsuz görüşlerin arttığı ülkelerin başında Türkiye de bulunuyor. Suriye politikası iki ülke arasındaki ilişkileri gerginleştirmiş durumda.

Amerika ve İsrail’e karşı yaptığı çıkışlardan dolayı bir zamanlar Ortadoğu halklarının yoğun desteğini alan İran, bugünlerde Suriye iç savaşında Beşar Esat yönetimine arka çıkması ve bölgede mezhep ayrımcılığının artması yüzünden bu desteğini kaybetmişe benziyor.

Arap Amerikan Enstitüsü Başkanı James Zogby’ye göre, Suriye’deki iç savaş, İran’a verilen bölgesel desteğin sonunu hazırladı. Tahran hükümeti, krizde Esat rejiminden yana tavır aldı. İran geçmişte bölge halklarından aldığı büyük desteği, özellikle 2006 yılında İsrail’in Lübnan’a düzenlediği operasyonda, Hizbullah örgütüne yaptığı yardımlara borçluydu. James Zogby, son birkaç yıldır İsrail’e muhalif politikalara bağlanabilecek bu kamuoyu desteğinin İran’dan Türkiye’ye geçtiğini söylüyor: “İran’a destekteki bu düşüşün bir başka nedeni de geçmişte Batı’ya karşı direnişi temsil etmesindendi. İran, İsrail’in bölgedeki tavırları ve Amerikan politikalarına karşı direnişi sembolize etti. 2005-2006’larda bu rolü Türkiye üstlenmeye başladı. Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Simon Perez’e çıkışı, arkasından Mavi Marmara olayı. Sanıyorum, Başbakan’ın son yorumları da yeni gerilimlere yol açacak. İsrail’in tavırlarına kızan bölge halkı, direniş sembolü olarak Türkiye’yi görmeye başladı.”

Zogby’nin son kamuoyu yoklamasına Türkiye, Pakistan ve Azerbaycan gibi Arap olmayan ülkeler de eklendi. Aynı araştırma, Türkiye’ye yönelik destekte de son bir yıl içinde azalmaya dikkati çekiyor. Bu da bu konuda daha önce başka şirketlerin hazırladığı araştırmalarla tutarlı bir çizgi izliyor. James Zogby, geçmişteki tüm anketlerde Türk kamuoyundan aldığı izlenimi şöyle anlatıyor: “Türkiye, yaptığımız anketlerde çok kuvvetli bir özbenlik ortaya koydu. Anketlerimizde ‘Müslüman dünyasını tek bir ulus yönetmeli mi?’ ya da ‘Tüm uluslar eşit olmalı mı?’ sorularında diğer ülkelerde, ‘Eşit olmalılar’ yanıtı alıyoruz. Türkler’e gelince ‘Hayır, tek bir ulus liderlik etmeli’ diyorlar. ‘Kim’, diye sorduğumuzda da ‘Biz liderlik etmeliyiz’ diyorlar. Türkiye dünyadaki yeni rolünden gurur duyuyor. Ulusal gelir açısından dünyada 17’inci sırada. Ortadoğu’da bir liderlik rolü üstleniyor.” Suriye konusunda izlenen farklı tutumlar, İran ve Türkiye’nin arasını açtı. Türkiye 2010 yılında BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan oylamada Amerika’yı karşısına alma pahasına İran’a yeni yaptırımlara karşı çıkmış, daha sonra nükleer program konusunda Tahran hükümeti ve Batılı ülkeler arasında arabuluculuk yapmak istemişti. İki ülke hükümetleri uzun süreli bir yakınlaşma yaşasa da, önce Türkiye’nin NATO radar sistemini kurması, ardından da Esat rejimine karşı savaşan Sünni isyancılara destek vermesi, Tahran hükümetiyle ilişkilerinin gerilmesine yol açtı.

Zogby araştırmasının dikkat çektiği gibi, Ortadoğu’da İran İslam Cumhuriyeti’ne yönelik olumsuz görüşte mezhep farklılığının da önemli payı var. İran’a en olumsuz bakan ülkeler arasında başı yüzde 84 ile Suudi Arabistan çekiyor. Suudi Arabistan’ı yüzde 79’la Katar, yüzde 77’yle Türkiye izliyor. Bu ülkelerin üçü de Sünni çoğunluğa sahip. Ama İran’a olumsuz bakışta mezhepsel ayrılığın yüzde yüz payı olduğunu söylemek doğru olmaz. Çünkü listenin dördüncü sırasında yüzde 75’le Azerbaycan duruyor. Azerbaycan da İran gibi Şii nüfusa sahip. Bölgede İran’a olumlu bakan iki ülkeyse, önemli sayılabilecek Şii nüfusa sahip Irak ve Lübnan.

Bölge halkının çoğunluğu, nükleer programından dolayı İran’a askeri operasyona destek vermiyor. Askeri müdahaleye destek verenlerin sayısı 2006 yılından bu yana artış gösterse de bu daha çok mezhepsel ayrılığa bağlanıyor.

(TUİÇ Akademi, BBC Türkçe – DUBAM- TRT Haber – bianet.org.  – Al Akhbar Egypt- VOA Haber Ajansı – Arap Amerikan Zogby Araştırmalar Enstitüsü)

Erzan AKTAR

TUİÇ Yakındoğu Araştırmalar Masası Direktörü

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...