Politics Among Nations

Hans J.Morgenthau – Politics Among Nations

Realizm’in kurucularından olan Hans J. Morgenthau, bu kitabında okurlara uluslararası ilişkilerde realist teoriyi, bu teorinin varsayımlarını, güç mücadeleleri ve güç türlerini açıklamaktadır. Uluslararası politikada realist teori ile başlayan kitap, güç dengesinin değerlendirilmesi bölümü ile son bulmaktadır.

Kitabın Satır Araları:

Modern politik düşüncenin temelinde iki ekol bulunmaktadır. İlk ekole göre rasyonel ve ahlaki politikalar evrensel prensiplerden türetilmiştir ve günümüzde de türetilebilir. İkinci ekole göre ise dünya,  insan doğasından dolayı kusurludur ve çatışmaya müsaittir. Çatışmalar ise çıkar temellidir. Çatışmaların engellenmesi ise güç dengesi kurulmasına bağlıdır. Modern ulus devlete geçişten 1815 Napolyon Savaşları’na kadar, Avrupa ülkeleri güç dengesini sağlamakta önemli unsurlar oldular. Bu durumun kayda değer tek istisnası ise Osmanlı Devletiydi. Güç dengesini korumak veya şekillendirmek için çeşitli ittifak blokları kurulmuştur. Bu dönemden Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar olan süreçte dünya çapında bir Avrupa güç dengesi kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise Fransa liderliğinde Alman antipatisi üzerine bir güç dengesi kurulmuştur. Güç dengesi sisteminde genellikle iki büyük gücün yanı sıra üçüncü bir dengeleyici olmaktadır. Dengeleyicinin misyonu politikalara etki etmekten çok sistemin devamlılığını sağlamak ve pürüzlerin giderilmesine yöneliktir.

Uluslararası politika yakın tarih ve güncel olaylardan fazlasını kapsamaktadır. Uluslararası politikanın genel ilkelerini geçmişte yaşanan olaylar belirlemesine rağmen değişen dünyada ilişkiler yeni sürprizlere açıktır.

Uluslararası politika, tüm politika türleri gibi güç mücadelesinden oluşmaktadır. Uluslararası politikada en temel araç güç elde etmektir. Devlet adamları ve bireyler eninde sonunda özgürlük istemektedirler. Bu amaçlarını dini, felsefi, ekonomik veya sosyal fikirler ile tanımlarlar. Uluslararası politikanın bu konseptinden iki sonuca varılmaktadır. Bunlardan ilki, bir ulusun başka bir ulusa saygı ile gerçekleştirdiği her eylem, siyasi nitelik taşımaz. İkincisi ise tüm uluslar her zaman uluslararası politikada aynı ölçüde yer almazlar.

Politik güç uygulayan ve uygulanan arasında psikolojik bir ilişkidir. Bu noktada karizmatik liderlik önem kazanmaktadır. Dış politikanın önemli hedefleri arasında yer altı kaynakları, deniz alanlarının kontrolü bölgesel değişiklikler ve bölgelerin kontrolleri bulunmaktadır. Diğer taraftan askeri güç elde ederek yaptırım uygulamak riskli olduğundan politikanın diğer bir temel amacı da düşmanı askeri güç kullanmaya gerek kalmaksızın kontrol yâda bertaraf etmektir.

İç ve dış politika aynı fenomen–güç mücadelesi-den gelen iki farklı uygulamadır. Yerel ve küresel değerler, politikalar ve sosyal şartların farklılığı uygulamada farklılık olmasını sağlamıştır. Kültürel benzerlikler, teknolojik birleşmeler, dış baskılar ve hepsinin üzerinde hiyerarşik politik organizasyonlar ulusların diğer uluslarla olan entegrasyon düzeyini etkilemektedir. İç politika daha stabildir ve uluslararası politikaya göre daha az aktör barındırır. Dış politikada meydana gelen değişikliklere karşın ise statükonun devamının sağlanması sistemin gerekliliğidir.

Napolyon Savaşları’na kadar nüfusun çok küçük bir grubu kendilerini milli kimlikleri ile tanımlıyorlar ve dış politikalarını buna göre belirliyorlardı. Napolyon Savaşları’nın başladığı süreçte ise ulusal kimlikler, ulusal güç ve ulusal politikalar şekillenmiştir ve hanedanlık çıkarları kavramının yerini ulusal çıkarlar kavramı almıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda zirve yapan milliyetçilik savaşın bitiminden sonra gerilemiştir ve Batı Avrupa’da entegrasyon yolunda büyük adımlar atılmıştır. Avrupa Kömür ve Çelik Teşkilatı, Euratom gibi.

Bir ülkenin gücünü tanımlamak istediğimizde-güçlü veya zayıf-her zaman bir başka devletle mukayese ederiz. Güç her zaman bir diğer devletle ilintilidir. Bazı ülkelerin daha fazla güç elde etmek istemeleri statükoyu değiştirebilir veya bozabilir. Güç dengesi bu statükonun korunmasını amaçlayan politikalar bütünüdür. Güç dengesinin temel varsayımı, ülkelerin devamlılığını sağlamaları için bu güç dengesine ihtiyacı olduğu ve güç dengesi ortadan kalktığı halde çıkarlar çatışmasının uluslara etki edeceği ve zayıf ulusları yok edeceğidir. İç politikada da benzer şekilde güç dengesi bulunmaktadır. Parlamentarizm yapıları güç dengesi ile gelişmiştir. Çok partili sistem çoğunluk ve azınlık arasında hukuka uygun bir güç dengesi yaratmıştır.

Uluslararası toplum iki temel faktör üzerine kuruludur. Çeşitlilik, düşmanlık ve onun unsurları. Uluslararası arenada güç mücadelesi iki tipik şekilde olur. Bunlar doğrudan düşmanlık ve işbirliğidir. Küçük devletler bağımsızlığını güç dengesine borçludurlar.  Güç dengesinin farklı metotları bulunmaktadır. Bunlar böl-parçala-yönet, takas, kısıtlama, ittifak oluşturmaktır.

 

Ahmet ATEŞ

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...