Türkiye’nin İnsani Diplomasisi: Afrika Örneği

Özet

Bu yazı Türkiye’nin Afrika’da insani diplomasiyi nasıl uygulandığı hakkında okuyucuyu bilgilendirmek üzere yazılmıştır. Öncelikle insani diplomasi kavramına ve özelliklerine değinilip ardından hangi ülkelerde ve alanlarda uygulandığına bakılacaktır. Türkiye’nin ve Afrika’nın insani diplomasi bağlamında kurdukları ilişkiye bakılıp son olarak TİKA ve Yeryüzü Doktorları gibi STK’ların bu kıtada yaptıkları insani yardımlarla ilişkilerin kurulmasında önemli bir yer tuttukları ve insani diplomasi kavramının gelişmesine nasıl katkı sağladıkları görülecek, bu yardım girişimlerine örnekler verilerek açıklanacaktır.

Anahtar kelimeler: İnsani diplomasi, Türkiye, Afrika, STK, TİKA, Yeryüzü Doktorları.

Abstract

This article has been written to inform the reader about how Turkey implements humanitarian diplomacy in Africa. First, the concept of humanitarian diplomacy and its features will be mentioned, and then it will be examined in which countries and areas it is applied. After looking at the relationship Turkey and Africa have established in the context of humanitarian diplomacy, it will be seen that NGOs such as TIKA and Doctors Worldwide have an important place in establishing relations with the humanitarian aid they provide in this continent and how they contribute to the development of the concept of humanitarian diplomacy and will be explained by giving examples of these aid initiatives.

Keywords: Humanitarian diplomacy, Turkey, Africa, NGO, TIKA, Doctors Worldwide.

Giriş

Yüzyıllar boyunca var olan ve etkisi yadsınamayan diplomasi kavramı küreselleşme sonrası gelişen teknoloji ve mevcut koşullar karşısında değişikliğe uğradığı kadar pek çok çeşidi de ortaya çıkmıştır. Bu çeşitlerden biri de insani diplomasi dediğimiz devletlerin belli başlı konularda; kriz ya da olağanüstü durumlarda birbirlerine yardım ettiği ya da destek sağladığı diplomasi türüdür. İnsani diplomasi özellikle ekonomik sıkıntıların olduğu ve istikrarsız ülkelere yönelik yapılmaktadır. Geçmişten günümüze kadar tüm devletlerin odağı olan Afrika kıtasına Türkiye’nin yaklaşımı daha çok iki ülkenin ortak çıkarları ve ilişkilerin geliştirilmesi şeklinde olmuştur. Bu bağlamda Türkiye’nin insani diplomasi aracılığıyla yapmış olduğu yardımlar çok önem arz etmektedir. Bu yardımların her iki ülkenin ekonomik ve siyasi alanlarına oldukça etki gösterdiği gözden kaçmamalıdır. STK’ların da aktif olarak katıldığı yardımlar Türkiye’nin kıtada daha fazla rol almasında etkili olmuştur. Türkiye’nin Afrika kıtasındaki etkisi ve oluşturduğu imaj uluslararası ortamda da etkisini göstermiştir. Bu da insani diplomasinin gönülleri fethetmede ne kadar etkili ve önemli olduğunu göstermektedir. 

1. İnsani Diplomasi Kavramı

İnsani diplomasi kavramı, insan eliyle ya da doğal felaketler nedeniyle zarar görmüş olan insanların ihtiyaçlarının karşılanması ve acılarının azaltılmasına yardım edilmesi ve bunu kendilerine temel amaç olarak edinmiş kuruluşların faaliyetleri şeklinde özetlenebilir. İnsani diplomasi, bu alanda çalışan organizasyonlar veya kuruluşların programlarına olan desteği en üst seviyeye çekmek ve insani amaçları gerçekleştirebilmek için gerekli olan faaliyetleri birleştirmeyi temel hedef seçen bir eylem olarak tanımlanabilir. İnsani diplomasi, terörizm, sosyo-ekonomik sorunlar, doğal veya beşerî afetler nedeniyle destek ve yardıma ihtiyacı olan insanların yanında olmak için vardır.

İnsani diplomaside göz önünde bulunan ve etkili çalışmaların sivil toplum kuruluşları tarafından gerçekleştirildiği inkâr edilemez. Bu sivil toplum kuruluşları organizasyon, etkinlikler ve yardımları iyi niyeti baz alarak dayanışma halinde gerçekleştirmektedirler. Bu bakış açısı göz önünde bulundurulacak olunursa insani diplomasi kavramının, “müdahale diplomasisi” ya da “afet diplomasisi” gibi kavramlar ile birlikte kullanıldığı görülmektedir (Dülger, 2017: 5).

Ayrıca gelişen teknoloji ile birlikte hayatımıza giren kolaylıklar insani diplomasinin uygulanma hızını ve kolaylığını artırmıştır. Günümüzde sadece yardım kuruluşları değil devletler de internet aracılığıyla Instagram, Twitter gibi sosyal medya mecralarından da kilometrelerce uzaklıktaki insanların ihtiyaçlarının farkına varıp yardımlar sunabilmektedir. Sosyal medya sayesinde bu tür ihtiyaçların farkına daha hızlı varılıp geri dönüşler yapılmaktadır.

1.1. İnsani Diplomasinin Doğuşu 

İnsani diplomasi kavramı çok eski zamanlarda var olmamasıyla birlikte daha çok son yıllarda hayatlarımıza dahil olmuş bir kavramdır. Fakat insanın var oluşundan ve günlük hayattaki iletişiminden itibaren insan davranışlarını anlamaya odaklanıldığında bu kavramın çok daha eski zamanlara dayandığı görülecektir. İnsanın özünü oluşturan etkileşim, iletişim ve ihtiyaçlarını karşılama gereksinimi insanları sosyal bir varlık haline getirmiştir. İnsan sosyal bir varlık olduğundan ve yardıma ihtiyacı olduğundan dolayı bağlar kuruldukça medenileşmeye başlamıştır. Ancak bu medenileşme yani şehirleşme neticesinde merkezinde insan olan yaklaşımın zamanla bazı uygulamaların da etkisiyle odak noktasını insandan alıp toplumlara, uluslara, memleketlere ve devletlere kaydırmış ve özündeki insandan biraz uzaklaşmıştır (Kurnaz & Avcı, 2016). 

Yardıma muhtaç olana yardım etmek her din ve kültürde vardır. Özellikle İslam, insaniyetçilik ve yardım konusunda önemli prensiplere sahiptir. İsviçreli iş adamı Henry Dunant, İslam savaş hukuku prensiplerinden oldukça etkilenmiştir. Bu sayede 1863 yılında Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin kurulmasına önayak olmuştur. 18. yüzyıl Aydınlanma Çağı’nın etkisiyle insaniyetçilik alanında önemli adımlar atılmaya başlanmıştır (Tunç, 2021: 13). Tüm bu süreçte ise ulusal çıkarlar üzerine kurgulanan ve bütünü ile “insanı” yansıtan uluslararası arenadaki dünya diplomasisi ise birçok kez yara almıştır. Nitekim bu yaralar arasında milyonlarca insanın mal ve can kaybına sebep olan insan kaynaklı afetlerden sayılan iki dünya savaşı, soğuk savaş ve birçok iç ve dış çatışmalar bulunmaktadır (Kurnaz & Avcı, 2016; Nye, 2005; Sancar, 2012).

1.2. İnsani Diplomasinin Özellikleri

İnsani diplomasi uygulayıcıları ve organizasyonları düzenleyen kurum ve kuruluşlar başlıca insancıl olmaktadır. İnsanların acılarını önlemek ve hafifletmek için destek sağlamaktadır. İnsani diplomasi çerçevesinde yapılacak her türlü insani girişimin uluslararası hukuk ve insani ilkelere uygun olması gerekir. İnsani ilkeler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafından beş temel maddeyle sınıflandırılmış bulunmaktadır:

  • İnsanilik (Humanity) İlkesi: İnsanların temel insan haklarından kaynaklanan bütün haklarına saygı göstererek; yaşama hakkı, beslenme, barınma, sağlık vb. ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
  • Ayrım gözetmeme (Impartiality) İlkesi: Din, mezhep, milliyet, ırk, siyasal düşünce, sınıf, cinsiyet ayrımı yapmaksızın herkese yardım eli uzatılır.
  • Tarafsızlık (Neutrality) İlkesi: İnsani aktörler taraf tutmazlar. Siyasal, dini, etnik, ideolojik gibi hiçbir çatışmaya müdahil olmazlar. Tarafsızlık, herkesin güvenini kazanmak amacıyla, düşmanlıklara taraf olmama ve hiçbir zaman siyasal, ırksal, dinsel ve ideolojik nitelikteki ihtilaflara girmeme prensibidir.
  • Bağımsızlık (Independence) İlkesi: İnsani eylem ve faaliyetlerin; devletlerin askeri, ekonomik, siyasi ve diğer amaçlarından bağımsız olmalarıdır.
  • Güçlendirme (Empowerment) İlkesi: İnsani yardım ve eylemlerin, yerel kurumların güçlendirilmesine ve bu kurumların, felaketlerden etkilenmiş insanların ihtiyaçlarını karşılamalarına imkân sağlamasıdır (Özlük, 2016: 13)

Bu ilkelerde zamanla ufak değişimler olmuştur fakat temelinde uluslararası geçerlilikleri kabul edilmiş ve günümüzde de bu şekilde devam etmektedir.

2. İnsani Diplomasinin Uygulandığı Ülkeler 

İnsani diplomasi şüphesiz birçok ülkede uygulanmaktadır. Bu kısımda özellikle insani diplomasinin tarihsel gelişimi sırasında hangi ülkelerin bu diplomasi türünü nasıl uyguladıkları ve ne yaptıklarına göz atılacaktır. Soğuk Savaş dönemi bitene kadar birçok ülkede temel aktörün devlet olduğu diplomasi sistemi tek başına varlığını sürdürdü. Ancak Soğuk Savaş’ın bitmesiyle globalleşen dünyada, fiziki sınırların nispeten önemini kaybettiği, toplumlar arası bilgi ve iletişimin baş döndürücü hızıyla yeni diplomasi türleri ortaya çıkmıştır (Tunç, 2021: 12). Bu diplomasi türlerinin en önemlilerinden birisi de insanı merkeze alan insani diplomasidir. 

1870’li yıllarda Çin’de yaşanan kuraklık ve kıtlık, 10-13 milyon insanın ölümüne neden olmuştur. Modern tarihte bilinen ilk organize insani diplomasi ve insani yardım çalışması; bu felaket karşısında bütün dünyanın Çin devleti ve halkı için yaptığı geniş kapsamlı yardımdır. Avrupalı misyonerlerin başında olduğu yardım girişimleri, Çinli tüccar ve soylu sınıfının da desteğiyle, Şantung Açlıkla Mücadele Komitesi oluşturulmuş ve büyük bir uluslararası yardım kampanyası ile oldukça yüklü miktarda yardım yapılmıştır (Örgel, 2018: 9).

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi İsviçreli iş adamı Henry Dunant, İslam savaş hukuku prensiplerinden oldukça etkilenmesi üzerine, 1859 yılı sonrasında insaniyetçilik kavramı için önemli bir dönüm noktası olacak olan Solferino Savaşı’na tanıklık ettikten sonra yaralanan askerlerin durumundan çok etkilenmiş ve eğitimli tıbbi personel yetiştirilmesi gerektiğini söylemiştir. Bu sayede 1863 yılında Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin kurulmasına önayak olmuştur. 18. yüzyıl Aydınlanma Çağı’nın etkisiyle insaniyetçilik alanında önemli adımlar atılmaya başlanmıştır (Tunç, 2021: 13). 

1864 tarihli ilk Cenevre Sözleşmesi ile temelleri atılan Uluslararası İnsancıl Hukuk daha sonraki yıllarda ek protokollerle aşamalı olarak gelişmiştir. Uluslararası İnsancıl Hukuk’un oluşması için gerekli altyapı 20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Sonrasında 1899 ve 1907 Lahey Sözleşmeleri ve 1949 Cenevre Sözleşmesi ile birlikte insancıl hukukun modern yasaları kurulmaya başlanmıştır (Özerdem, 2016: 130).

Günümüzdeki anlamıyla insani diplomasi kavramı, geçmişte ilk olarak 1912’de, Amerika Uluslararası Hukuk Cemiyeti’nin yıllık toplantısında “Amerika Birleşik Devletleri’nin İnsani Diplomasisi” adı altında gündeme gelmiştir. Söz konusu toplantıda üzerinde durulan insani diplomasi kavramı, devletler düzeyinde tartışılmış ve insani amaçlar nedeniyle bir devlet, başka bir devletin iç işlerine müdahalesinin gerekçelendirilmesi anlamında kullanılmıştır (Dülger, 2017: 5).

1990’larda Ruanda ve Srebrenitsa soykırımlarındaki insanlık dramları ve küresel sistemin etkisizliği sonucunda, 2000’li yıllarda birtakım gelişmeler yaşanmıştır. Bunlardan en önemlisi, “Koruma Sorumluluğu” (Responsibility to Protect, R2P) ilkesidir. BM direktifi ile 2000 yılında kurulan “Uluslararası Devlet Egemenliği ve Müdahalesi Komisyonu” (International Commission on Intervention and State Sovereignty-ICISS) bir sonuç raporu yayınlamıştır. 2005 yılında BM Genel Kurulu, Dünya Liderleri Zirvesi Sonuç Belgesi metnine dahil edilmiş ve belge oy birliği ile kabul edilmiştir.

Son yıllarda insani yardım alanında çok önemli bir değişim de Rusya’nın Çeçenistan Savaşındaki tutumu sonucu ortaya çıkmıştır. Rusya, çok sert bir savaş stratejisi ile tüm savaş unsurlarını aynı kefeye koyarak topyekûn imha stratejisi izlemiştir. Çeçen bölgesini tüm dünyaya kapatıp mevcut kuralları silmiş ve uluslararası hukuku ağır biçimde ihlal edip yeni bir sayfa başlatmıştır (İHH, 2019).

3. Türkiye – Afrika İlişkilerinin Tarihsel Süreci

Afrika gerek ucuz iş gücü gerekse zengin doğal kaynaklarından ötürü geçmişte sömürgeci devletlerin ilgi odağı olmuştur. Afrika’nın birçok bölgesiyle tarihsel bağları bulunan ve bu bağları yeniden canlandırmaya çalışan Türkiye; İspanya, İngiltere, Çin ve Rusya gibi diğer aktörlerin aksine Afrika halklarıyla doğrudan, karşılıklı saygıya dayalı ve Afrika insanının menfaatine ilişkiler kurmayı hedefliyor (Kavak, 2022). Bu bağlamda Türkiye- Afrika ilişkilerini Osmanlı Dönemi, Cumhuriyet Dönemi ve 2000 sonrası olmak üzere üç ana kategoride incelemek gerekir. 

3.1. Osmanlı Dönemi Afrika İlişkileri

Osmanlı Devleti 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı almasıyla birlikte Afrika topraklarına adımını atmıştır (Alegöz, 2013: 57). Güçlü askeriyeye sahip Osmanlı Devleti, düzenlediği seferlerle birlikte bölgeye iyice hâkim olmaya başlamıştır. Diğer ülkelerden farklı olarak sömürge amacı taşımayan Osmanlı, bölgeyi yüzyıllar boyunca yönetmiştir. Zaman içinde diğer devletlerin bölgeye müdahaleleri, Osmanlı Devleti’nin eski gücünü kaybetmesi ve son olarak Trablusgarp’ı kaybetmesi bölgeyle olan ilişkinin kesilmesine neden olmuştur.

3.2. Cumhuriyet Dönemi Afrika İlişkileri (1923-1998)

1923 yılında yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla coğrafi miras olan Afrika ile kesilmiş ilişkiler yeniden kurulmaya çalışılmış ve Türkiye’nin ilk diplomatik temsilciliği kıtanın tek bağımsız devleti olan Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da 1926 yılında açılmıştır (Alegöz, 2013: 58). Fakat yeni kurulmuş bir devlet olmanın getirdiği sorunlarla uğraşılması ve bir yandan da Batı’ya yaklaşma çabaları, yeniden sağlanmaya çalışılan ilişkileri uzun süreli tutamamıştır. 1970’lerde yeniden geliştirilmeye çalışılan ilişkiler Kıbrıs sorunu ile birlikte yavaşlamış, 90’ların sonuna kadar da Afrika’ya yönelik kapsamlı bir politika oluşturulmamıştır (Tunçarslan, 2017 :104). 

3.3. 2000 Sonrası Dönemde Afrika ile İlişkiler

1998 yılında o dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın teşviki ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in organizasyonu sağlamasıyla hayata geçirilen “Afrika Eylem Planı” projesi ile birlikte Türkiye’nin Afrika ile ilişkilerinde yepyeni bir döneme girilmiştir (Dinçer, 2019 :37). Bu plan Sahra altı Afrika ülkeleri başta olmak üzere Afrika kıtası ile ilişkilerin ekonomik, siyasi ve kültürel alanda geliştirilmesini hedeflemiştir (Oruç, 2022: 108). 2002 yılında hükümetin değişmesi ile birlikte bölgeyle kurulan ilişkiler artarak hız kazanmıştır. 2005 yılında ‘Afrika Yılı’ ilan edilmesi Afrika ile olan politikalarımıza yön vermiştir. 2005 yılında Afrika Birliği’ne (AfB) gözlemci üye olmamız ve 2008 yılında ülkemizin AfB tarafından stratejik ortak olarak ilan edilmesi ile ivme kazanan çok boyutlu Afrika’ya Açılım Politikamız süreci kapsamında bölge ülkeleri ile olan ilişkilerde başta siyasi olmak üzere ticaret, yatırımlar, kültürel projeler, güvenlik ve askeri iş birliği ve kalkınma projeleri gibi birçok alanda hızlı ilerleme sağlanmıştır. Başarıyla tamamlanan Afrika’ya Açılım Politikamız yerini 2013 yılı itibariyle Afrika Ortaklık Politikasına bırakmıştır (MFA, t.y.).

Yine 2008 yılında gerçekleştirilen 1. Türkiye-Afrika Zirvesi ikili ilişkilerin geliştirilmesinde etkili olmuş ve böylece bölgenin kalkınması, bölgede istikrarın sağlanması hedeflenmiştir. Güçlenen ilişkilerimizin en somut göstergelerinden biri de gelişen ekonomik ilişkilerimiz ve katlanarak artan ticaret rakamlarıdır. Afrika kıtasıyla toplam ticaretimiz 2003 yılında 5,4 milyar dolar seviyesinden, 2020 yılı sonu itibariyle ise 25,3 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Sahra altı Afrika (SAA) ülkeleriyle ise 2003 yılında 1,35 milyar dolar olan ticaret hacmimiz, 2020 yılında 10 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Salgın koşullarına rağmen, 2020 yılında ticaret hacminin istikrarlı düzeyde tutulması önemli bir başarıdır (MFA, t.y.).

Son olarak şunu da belirtmemiz gerekir ki tüm bu ikili ilişkiler ülkelerin sadece insani diplomasisi ile sınırlanmamakta ayrıca uluslararası arenada da kendini göstermektedir. Örneğin BM Güvenlik Konseyi’nde Türkiye’nin geçici üye olarak seçilmesinde çoğu Afrika ülkesinin vermiş olduğu oy önem arz etmekte ve kurulan ilişkilerin önemini göstermektedir.

4. Sivil Toplum Kuruluşlarının İnsani Diplomasi Bağlamında Yaptıkları Faaliyetler: TİKA ve Yeryüzü Doktorları

Son yıllarda artan küreselleşme ile gerek Türkiye gerekse diğer ülkeler birbirleriyle olan etkileşimlerini artırmışlardır. Bu bağlamda özellikle Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerle kurulan temaslar önem arz etmektedir. Türkiye Afrika’yla artırdığı ilişkilerini bölgenin kalkınması, istikrara kavuşması, sosyal ve politik sorunlarının çözülmesi amacıyla kalkınma yardımları ve acil insani yardımlarla desteklemiştir (Tunçarslan, 2017: 107). Gerekli fiziki altyapıya sahip olmayan Afrika ülkeleri için Türkiye’nin bölgeye yaptığı yatırım ve yardımlar, Batılı ülkelerin aksine, iki tarafın da çıkarlarına hizmet etme maksadı taşıyor (İstikbal, 2020).

İnsani diplomasi altında yapılan yardımları sadece acil durumlarda ulaştırılan su, gıda ve ev ihtiyaçları olarak düşünmemek gerekir. Zira insani diplomasiyi ‘İktisadi Yardımlar’ ve ‘Siyasi Yardımlar’ şeklinde kategorize edebiliriz. İktisadi yardımların kapsamına acil insani yardımlar ve kalkınma yardımları dâhil olurken, barış arabuluculuğu ve fikirsel/politik inisiyatifler de siyasi yardımları oluşturmaktadır (Ermağan, 2019: 415). Bu bölümde STK’ların-TİKA ve Yeryüzü Doktorları- Afrika’da yaptıkları faaliyetlere bakılacaktır.

4.1. Türkiye İş Birliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)

SSCB’nin 1991 yılında dağılmasıyla birlikte ortaya birçok bağımsız yeni devlet çıkmıştır. Bu devletlerden bazıları da Türki Cumhuriyetler olmakla birlikte bunların bağımsızlıkları da ilk olarak Türkiye tarafından tanınmıştır. Benzer kültürlerin varlığı Türki Cumhuriyetlerle teması gerektirmiş ve o bölgeye ilgiyi artırmıştır. Böylece bölgede yapılacak faaliyetleri ve dış politika önceliklerini uygulayacak, koordine edecek bir organizasyon ihtiyacı doğmuş ve bu doğrultuda Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) 1992 yılında kurulmuştur (TİKA). 

Fakat zaman içinde küreselleşmenin getirdiği zorunlulukla beraber, TİKA faaliyet alanını genişletmiş ve Afrika dahil olmak üzere onlarca ülkeye ulaşmıştır. Türkiye, 2005 yılını “Afrika Yılı” olarak ilan etmesiyle birlikte Afrika açılımına hız vermiş ve 2005 yılında Etiyopya’da, 2006 yılında Sudan’da ve 2007 yılında Senegal’de TİKA ofisleri açmıştır (Eren, 2022: 136). TİKA başta sağlık olmak üzere su,gıda,tarım ve hayvancılık gibi birçok alanda Afrika’ya yardım sağlamıştır.

  • Sağlık: Afrika, yetersiz altyapısı ve insanlara ulaşma konusundaki yetersizliği nedeniyle birçok sağlık problemi çekmektedir. Yetersiz beslenmenin ve salgın hastalıkların varlığı bölgedeki ölümlerin başlıca sebebi olmaktadır. Bu hastalıkların ve ölümlerin önlenmesi amacıyla TİKA, 2007-2010 yılları arasında toplam 25 STK ile Afrika ülkelerine yönelik sağlık alanında birçok proje gerçekleştirmiştir ve 686 sağlık personelinin katılımıyla bulaşıcı hastalıkları engellemeye yönelik sağlık taraması yapmıştır (Eren, 2022: 138). Aynı zamanda bölgede yetersiz olan birçok ilacı da temin etmeye çalışmıştır.
  • Gıda ve Su: TİKA da birçok STK gibi Afrika’ya gıda yardımlarında bulunmuştur. Bunun yanında DSİ (Devlet Su İşleri) ile orta proje yürüterek 20 su kuyusu açtırmıştır (Alegöz, 2013: 78)
  • Tarım-Hayvancılık ve Balıkçılık: Yetersiz kaynak sebebiyle tarımda geri kalan Afrika’da TİKA öncülüğünde oluşturulan ‘Afrika Tarımsal Kalkınma Programı’ ile bir nebze olsun gıda yetersizliği azaltılmak istenmiştir. Program kapsamında birçok alanda eğitimler verilmiş, tarım ve hayvancılık için gerekli envanterler tedarik edilmiştir. Sudan’ın Darfur bölgesinde Afrika Teknoloji Kenti ile iş birliği çerçevesinde 20 bin çiftçiye geliştirilmiş tohum ve ürün yardımı sağlanmıştır (Tunçarslan, 2017: 111). Öte yandan okyanusa kıyısı olması sebebiyle balıkçılığın önemli olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Bu bağlamda TİKA’nın uzun dönem faaliyetlerinden biri de Somali’de balıkçılık sektörünün gelişmesi adına balıkçılara eğitim vermektir.

Tüm bunların yanında Sudan Mesleki Eğitim Merkezi İnşası (2013) ve yardımlarım daha hızlı ulaşması için Somali’nin başkenti Mogadişu’da 34 kilometrelik yol yapımı (Oruç, 2022: 136) TİKA’nın Afrika bölgesine verdiği önemi gösteriyor. Ayrıca yapılan bu kalkınma yardımları Türkiye’nin yumuşak gücünü göstererek dış politikada saygınlığını artmıştır.

4.2. Yeryüzü Doktorları Derneği (YYD)

Yeryüzü Doktorları Derneği 2000 yılında bir grup gönüllü doktor tarafından İngiltere’de kurulmuş ve Türkiye’de 2004 yılında faaliyete geçmiştir (Alegöz, 2013: 88). Acil tıbbi ve insani yardım, uzun vadeli-kalıcı sağlık hizmetleri ve rehabilitasyon, yeniden yapılandırma ve tıbbi eğitim alanlarda hizmetler sunmaktadır (Alegöz, 2013: 89).

Yeryüzü Doktorları Derneği Afrika’da iki önemli hizmet kuruluşu ile faaliyette bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi Mogadişu Şifa Hastanesi diğeri ise Beslenme Sağlığı Merkezidir. Hastane savaştan etkilenmiş ve yaralanmış insanlara yönelik sağlık hizmeti sunmaktadır. Öte yandan Yeryüzü Doktorları’nın sağlık alanında vermiş olduğu eğitimlerle bölgedeki doktor ihtiyacı bir nebze de olsa giderilmek istenmiştir. Aynı zamanda hem Türk hem de Somalili doktorların bir arada çalışmasına fırsat sağlayan dernek kültürlerin de kaynaşmasını sağlamaktadır. Hodan, Lafole ve Yaaqshiid bölgelerinde kuraklıktan zarar görmüş insanlar için açılan Sağlık Merkezleri Kasım 2011’de faaliyete geçmiş olup yetersiz gıdaya maruz kalmış bebek ve kadınlarla ilgilenmekle birlikte, UNICEF iş birliğiyle bebek gıdası dağıtımında bulunmaktadır (Alegöz, 2013: 90). 

Bunun dışında Yeryüzü Doktorlarının ‘Göz Hakkı’ ve ‘Bizim İçin Su, Onlar için Hayat’ gibi projeleri bulunmaktadır.

  • Göz Hakkı Projesi: Bildiğimiz üzere dünya üzerinde milyonlarca insan göz problemi çekmektedir. Proje kapsamında binlerce insanın göz muayeneleri yapılmakla birlikte binlerce insanın da katarakt ameliyatı yapılmıştır.
  • Bizim İçin Su, Onlar İçin Hayat Projesi: Afrika’daki kuraklık sebebiyle milyonlarca insan temiz suya erişememektedir. Bu durumda salgın hastalıklar baş göstermekte ve binlerce insanın ölümüne neden olmaktadır. Yeryüzü Doktorları olarak temiz suya erişimi olanaklı kılmak adına 2013 yılından beri Çad, Kenya, Kongo DC, Nijer, Somali’de 398 su kuyusu açarak 232 bin 392 kişinin temiz suya erişmesini sağladık (Yeryüzü Doktorları, t.y.).

Sonuç

Savaşmadan önce krizlerin ve problemlerin çözülmesinde önemli bir etken olan diplomasinin türleri gün geçtikçe çoğalmaktadır. En önemli türlerinden biri olan insani diplomasinin gerek toplumların güvenini kazanmak gerekse ikili ilişkilerin gelişmesini sağlamakta çok büyük etkisi vardır. Nitekim Türkiye-Afrika ilişkileri de bu çerçeve ekseninde etkisini göstermiştir. Gün geçtikçe diğer devletlerin coğrafi miras dediğimiz Afrika’ya olan ilgileri artmaktadır. Fakat bu ilginin altında Afrika’nın doğal kaynaklarından yararlanmak yatarken, Türkiye daha çok ikili ilişkileri geliştirmeyi ve karşılıklı kazanç sağlamayı hedeflemiştir. Bu ilişkiler özellikle 2000 sonrası hükümet değişikliği ile birlikte kurulan temaslarla sağlanmış ve geliştirilmiştir. Üst düzey yöneticilerin yaptıkları ziyaretler, sonrasında STK’ların yoğun faaliyetleri insani diplomasinin önemli parçalarıdır. Ortak geliştirilen projeler her iki ülkenin de ekonomisine önemli katkılar sağlamıştır. Öte yandan insani diplomasi kapsamında yapılan yardımlar bölgedeki halkın da kalbinde yer edinmiştir. Bu da aslında insani diplomasinin yumuşak güce etkisini göstermektedir. Son olarak yumuşak güç ile oluşturulan bu imaj uluslararası alanda da etkisini gösterdiğini söylemeliyiz. Nitekim Güvenlik Konseyi’ne geçici üye olarak seçilen Türkiye’nin Afrika’daki etkisi çok önemlidir.

Fatma Bayalan 

Göksu Ersoy

Diplomasi Çalışmaları Staj Programı

Kaynakça:

Akıllı, E. (Ed.). (2015). Türkiye’de ve Dünyada Dış Yardımlar. Nobel Yayınları.

Aktaş, A. (2021). Halkla İlişkiler Bağlamında İnsani Diplomasi Aracı Olarak TİKA’nın Kırgızistan’daki Çalışmaları. Kırgızistan-Manas Üniversitesi, Yüksek lisans Tezi.

Alegöz, H. İ. (2013). Uluslararası İlişkilerde İnsani Diplomasinin Rolü: Türkiye-Somali Örneği. T.C. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi. 

Dinçer, M. (2019). Türkiye-Afrika İlişkileri ve Afrika Açılımı. T.C. Ufuk Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi.

Dülger, K. (2017). Etkinliği Giderek Artan Yeni Bir Kavram Olarak İnsani Diplomasi ve Bu Alanda Örnek Teşkil Eden Türkiye’nin İnsani Diplomasi Anlayışı, Uluslararası Politik Araştırmaları Dergisi, 3(2), 1-20.

Eren, S. (2022). Kamu Diplomasisi Bağlamında Türkiye’nin Afrika Açılımı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 10(1), 128-152.

Ermağan, İ. (Ed.). (2019). Dünya Siyasetinde Afrika 5. Nobel Yayınları.

İHH. (2018). Istanbul Humanitarian Diplomacy Roundtable Report.

İstikbal, D. (2020). Afrika’da İnsani Diplomasi: Türkiye ve Güney Kore. Anadolu Ajansı. Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/afrikada-insani-diplomasi-turkiye-ve-guney-kore/2038312 (Erişim Tarihi: 24.06.2022).

Kavak, G. (2022). Türkiye’yi Afrika’da diğer Aktörlerden Ayıran Ne. Anadolu Ajansı. Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/turkiye-yi-afrika-da-diger-aktorlerden-ayiran-ne/2599840 (Erişim Tarihi 25.06.2022).

Kınık, E. & Aslan, H., (2020). İnsani Diplomasi. A. R. Usul, İ. Yaylacı (Ed.) Dönüşen Diplomasi ve Türkiye içinde (351-391). Nobel Yayınları. 

MFA. (t.y.). Türkiye-Afrika İlişkileri. Erişim Adresi: https://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa (Erişim Tarihi 25.06.2022).

Oruç, A. (2022). Türkiye’nin Afrika Stratejisinin Dış Ekonomik İlişkiler Bağlamında Değerlendirilmesi ve Öneriler. T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Uzmanlık Tezi.

Örgel, F. (2018). İnsani Yardım Çalışmaları ve Uluslararası Politikalar. T.C. İstanbul Ticaret Üniversitesi, Yüksek lisans Tezi. 

Özerdem, A. (2016). İnsaniyetçilik ve Türk Dış Politikası. Uluslararası İlişkiler, 13(51), 129-149. 

Professional Rountable. (2018). The Emerging Concept of Humanitarian Diplomacy and its conduct within the Syria Crisis.

Sancar, G. A. (2012). Kamu Diplomasisi ve Uluslararası Halkla İlişkiler. Beta Yayınevi.

TİKA. (t.y.). Hakkımızda. Erişim Adresi: https://www.tika.gov.tr/tr/sayfa/hakkimizda-14649 (Erişim Tarihi: 24.06.2022).

Tunç, İ. (2021). Türkiye Merkezli STK’ların Afrika’daki İnsani Dİplomasi Çalışmaları. İstanbul Medipol Üniversitesi. Yüksek Lisans Tezi.

Tunçarslan, N. (2017). Yükselen Güçlerin İnsani Diplomasisini Anlamak: Afrika’da 2000 sonrası Türkiye ve Brezilya. Marmara Üniversitesi. Yüksek Lisans Tezi.

Yeryüzü Doktorları. (t.y.). Bizim için su onlar için hayat. Erişim Adresi: https://www.yyd.org.tr/tr/projeler/bizim-icin-su-onlar-icin-hayat (Erişim Tarihi: 24.06.2022).

Yeryüzü Doktorları. (t.y.). Göz hakkı. Erişim Adresi: https://www.yyd.org.tr/tr/projeler/goz-hakki (Erişim Tarihi: 24.06.2022).

Yılmaz, E. T. (2020) Afet Yönetiminde İnsani Diplomasi: Türkiye Örneği. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi.

Sosyal Medyada Paylaş

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Uluslararası Göç Dalgaları ve Kentsel Kalkınma: İstanbul Örneği

Bu yazıda, öncelikle Türkiye’nin göç ile kalkınma sürecinin anlaşılması ve kalkınmanın nasıl bir seyir izlediği, ardından İstanbul'un tarihsel süreç içerisinde dış göçler tarafından nasıl şekillendiği, 21. yüzyılın uluslararası en derin göç meselesi olan Suriyeli mülteci akınının etkisi vurgulanarak değerlendirilecektir.

Röportaj: Gülüm Özçelik ile Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları Bağlamında Göç

Bu röportaj, Gülüm Özçelik ile Uluslararası Hukuk ve İnsan...

Göçün Feminenleşmesi: Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Kadın Göçmenler

Bu çalışma, göç deneyimi yaşayan kadınların toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklanan mağduriyetlerini ortaya çıkarmaya, bu kadınların göçlerinin nedenleri ve yöntemlerine, göç esnası ve sonrasında karşılaştıkları risklere ışık tutmaya çalışmaktadır. 

Suriye İç Savaşı Sonrası Yaşanan Göçün Terör Bağlamında AB’ye Etkileri

Bu yazıda AB kuruluşu ve gelişim süreci kısaca ele alındıktan sonra Suriye İç Savaşı’nın patlak vermesiyle başlayan süreç ve iç savaşın şiddetlendiği yıl olan 2015 ve sonrasında Avrupa ülkelerinde görülen terör olayları üzerinde durulacaktır. Aynı zamanda bu süreçte oluşan göç dalgalarının Avrupa’da aşırı sağın ve İslamofobinin yükselişi üzerindeki etkileri ele alınacaktır.