Türk Jetinin Düşürülmesi ve Uluslararası Hukuk

22 Haziran 2012 tarihinde görev uçuşu için Malatya Erhaç meydanından kalkış yapan bir Türk jeti Suriye tarafından Akdeniz üzerinde düşürülmüştür. Bu olay hakkında uluslararası hukuku ilgilendiren birtakım değerlendirmeler yapmak mümkündür.

Üzerinde durulması gereken en önemli hususlar uluslararası hava hukukunu ilgilendirir. Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde devletin sahip olduğu kara parçası üzerindeki hava sahasının kullanımına ilişkin çeşitli görüşler ortaya atılmışsa da, bu savaş esnasında hava araçlarının yoğun olarak kullanılmasından dolayı savaşla birlikte devletin hava sahası üzerindeki egemenlik hakkının tam olduğu yönündeki görüş ağır basarak teamül hukuku halini almıştır. Bu teamül hukuku kuralı 1944 tarihli Şikago (Chicago) Uluslararası Sivil Havacılık Konvansiyonu’na her devletin ülkesi üzerindeki hava sahasında tam ve münhasır (kendine ait) egemenliğinin olduğu şeklinde yansımıştır. Bu hava sahasının ihlali uluslararası hukuktaki devletin ülkesi üzerindeki egemenliği ilkesinin ihlali anlamına gelmektedir. Hava sahası sadece kara ülkesi üzerinde değil aynı zamanda devletin karasuları üzerinde de bulunmaktadır.

Zaman içerisinde gerek askeri olsun gerek sivil olsun başka devletlerin hava sahasına izinsiz giren birçok uçak düşürülmüştür. Sonuç olarak bazen yanlışlıkla da olsa hava sahası ihlalleri çok sayıda masum insanın hayatının sona ermesine yol açmıştır. 1953 yılında Lissitzyn adlı hukukçu yukarıda anılan teamül hukuku kuralının devlet uygulamasında “hava sahasına izinsiz giriş yapan hava aracının hareketlerini kontrol altına almada ülkenin egemeni olan devlet hava aracı ve içindekileri gereksiz ve makul olmayan büyük bir tehlikeye maruz bırakmamalıdır” şeklindeki yorumunun doğru olacağını ifade etmiştir. Bu yoruma göre tehdit oluşturduğuna dair ciddi gerekçelere dayanan bir kanaat olmadıkça izinsiz giren bir hava aracına saldırıda bulunmak mümkün olmamalıdır.

Uluslararası sivil uçakların uçmasına ilişkin düzenlemeler Birleşmiş Milletler’in bir uzmanlık kuruluşu olan Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (International Civil Aviation Organization-ICAO) eliyle gerçekleştirilmektedir. Ayrıca devletler karşılıklı antlaşmalar imzalayarak da bu alanda düzenlemeler yapmaktadırlar. 1981 yılında ICAO yaptığı bir çağrıyla hava sahası ihlal edilen devletin izinsiz giren uçağa karşı silah kullanmaması tavsiyesinde bulunmuştur. 1983 yılında SSCB 269 yolcu taşıyan bir Güney Kore uçağını, 1988 yılında ABD 290 kişi taşıyan bir İran yolcu uçağını düşürmüştür. BM Güvenlik Konseyi Güney Kore uçağının düşürülmesini kınayan bir karar almış, ardından 1984 yılında ICAO Şikago Sözleşmesi’ne ekleme yaparak izinsiz olarak kendi ülkesi üzerinde uçan uçaklara karşı devletlerin belirlenmiş bir havaalanına iniş yapmasını isteme haklarının olduğunu belirtmiştir. Ayrıca sivil uçağın yolcularının hayatını ve uçağın güvenliğini tehlikeye atmamalarını ve uçuş esnasında sivil uçağa karşı silah kullanmaktan tüm devletlerin kaçınması gerektiğini taraf devletlerin “tanıdığı” Sözleşmeye eklenmiştir. Kullanılan terminoloji dikkate alındığında yasağın mutlak olmadığı anlaşılır.

Sonuç olarak Lissitzyn’in yorumu hala geçerliğini korur gözükmektedir. Tekrar etmek gerekirse ilk önce uçağa hava sahasının ihlal edildiği bildirilecek ve uygun olduğu şekliyle ya hava sahasını terke yada ilgili devlete inişe davet edilecektir. Ancak tüm bunlara olumlu cevap vermeyen yada saldırı tehlikesi taşıdığına dair ciddi emareler bulunan uçağın düşürülebilmesi mümkün olacaktır.

Düşürülen Türk jetine ilişkin resmi detaylar henüz açıklanmamıştır. Ancak anlaşılmaktadır ki düşen jet bir saldırı uçağı olmaktan ziyade bir keşif uçağıdır. Dolayısıyla çeşitli varsayımlar altında konunun değerlendirilmesi yerinde olur. Uçağın Suriye karasuları üzerinde Suriye hava sahasını ihlal etmesi halinde düşürülmesi ihtimaline karşı olayın oluş şekli belirleyici olacaktır. Uçağın Akdeniz üzerinde keşif uçuşu yaparken yanlışlıkla Suriye hava sahasına girmiş olması ve ikazsız düşürülmesi Suriye devletinin sorumluluğunu gerektirir. Bu durumda uluslararası hava hukukunun uyarma ve gereksiz zarar vermeme teamül kuralı ihlal edilmiş olacaktır. Böyle bir halde özür, tazminat gibi giderimlere Suriye devletinin yönelmesi beklenebilir. Devlet sorumluluğu dışında başka bir şey bu durumda söz konusu olmaz. Bu durumdan Türkiye’ye karşı silahlı bir saldırı başlatıldığını ve Türkiye’nin buna topyekün meşru müdafaa hakkının doğduğunu değerlendirmek çok zor gözükmektedir. Gerekli ikazın yapılmış olması ve gerçek bir saldırı tehdidinin ortaya çıkmış olması varsayımı Suriye’yi uluslararası hukuka göre sorumlu olmaktan kurtarır.

Uçağın uluslararası hava sahasında yada Türk hava sahasında vurulmuş olması ihtimali ise Suriye’nin devlet sorumluluğuna ek olarak, bu ülkenin Türkiye’nin egemenliğini zedelemesi sonucunu da doğurabilecektir. Bu ikinci durum çok daha ağır sonuçlara sebep olabilir. BM Şartı 51. madde tarafından düzenlenmiş bulunan meşru müdafaa hakkının doğabileceği de bu sonuçlardan bir tanesidir. Nitekim egemenlik ihlal edilerek bir devlete ait savaş uçağının vuruluyor olması uluslararası hukukta silahlı saldırı olarak nitelenebilir. Buna karşı saldırıya uğrayan devletin meşru müdafaa hakkı söz konusudur. Böyle bir ihtimal karşısında Türkiye’nin bu hakkını kullanıp kullanmayacağı yada ne şekilde kullanacağı Suriye’nin tutumuna bağlı olacaktır. Meşru müdafaa hakkının şartları ve içeriği, konunun resmi olarak netleşmesine bağlı olarak, ayrı bir yorum yazısının konusunu teşkil eder.

Yazının İngilizcesi için tıklayınız…

 

Prof. Dr. İbrahim Kaya

Uluslararası Hukuk Uzmanı

Uluslararası Hukuk Birliği (ILA-International Law Association) Türkiye Direktörü

 

Kaynak: USAK Gündem

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...