Reise der Hoffnung (Umuda Yolculuk)

Yönetmen: Xavier Koller

Oyuncular: Emin Sivas, Mathias Gnädinger, Necmettin Çobanoğlu, Nur Sürer, Yaman Okay

Senaryo: Xavier Koller (Feride Çiçekoğlu’nun işbirliği ile)

Kurgu: Galip İyitanır

Müzik: Arild Andersen, Jan Garbarek, Terje Rypdal

Yapım: 1990 İsviçre

Soyutluk ve somutluk; hayatı anlamlı kılmaya çalışan insan adı verilen yaratıkların dillerine kazandırdığı evrensel iki farklı bağlam… Somut, duyularla hissedilebilirken soyut ise duygularla hissedebildiğimiz çok farklı bir kavramdır. Umut hepimiz için çeşitli betimlemelerle yaşamımızın içinde fakat Reise der Hoffnung (Umuda Yolculuk) filmi, soyut olarak bilinen umut kavramını tüm fiziksel varlığı ile izleyicilere dokunduran bir başyapıt… İsviçre’ye mülteci olarak gitmeye çalışan Pazarcıklı, Türk bir ailenin dramı ile boyut kazanan umut kavramı, trajedi ile birleşerek var olan düzen ile savaşlarını gözler önüne seriyor. Gelişmemişliğin ve zor yaşantının sonucu olarak kırsal hayatı kendine tutsak gören bu aile, daha iyi bir yaşam hayaliyle umutlarını, o umutsuz tacirlere emanet ediyor. 1990 yılında yabancı dilde en iyi film Oscar’ını kazanmış bu eser ile geçmişin hikayesi, şimdiyi düşündürecek kadar gerçekçi. Hatta öyle gerçekçi ki, filmin başından itibaren insanların öyküleri, duyguları, masumiyetleri ve mutlulukları izleyiciyi içine çekiyor. Umut; tarladaki toprak, anlaşılmayan bir dil, belki bir yabancı ve öteden uzanan bir el oluyor. Doğduğumuz andan itibaren yaşamın içinde olan göç kavramı, tüm insan üstü zorluklarıyla insana ait olarak bildiğimiz duyguları kalpte hissettiriyor. Doğumdan ölüme kadar hareket içinde olan insanlığın, ortak bir duygu altında her şeyi geride bırakıp fedakarlıklar yaptığı süreci tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Belki de kendi hayatlarımızda sıkça karşılaşmadığımız çaresizlik duygusunu, eşsiz öyküsüyle yüzümüze çarpıyor.

Bu filmde; devletlerin, yasaların ve yetkilerin masumiyet üzerine oynadıkları acımasız oyunlarının adaletsizliğini, mutluluk arayışında olan bir ailenin gözünden görüyoruz. Dünya’da hala süregelen insan kaçakçılığının merhametsizliğini, düzensiz göçün nasıl bir endüstriye dönüştüğünü, var olan bürokrasinin nasıl insanı bireyden çok yaşamaya bile değer görmeyen bir sistem haline getirdiğini görüyoruz. Varoluşları sadece umuda bağlı olan karakterlerin sömürülüşünü ve hala değişmeyen düzenin zalimliğini sorguluyoruz. Film, ülke ve dünya çapında sürekli yaşanan, bozulmuş sistemin düzensizliğe yol açtığı bu dramın daha fazla insanla buluşmasının ve ortak bilince eklenmesinin gerekliliğini acı bir farkındalık olarak izleyicilere veriyor. Filmde yabancı polis memurunun ağzından göçmenlere dökülen “Ne getirdi sizi buraya?” sorusunun cevabının fırsattan, paradan ve belki iyi bir yaşamdan öte çok basit bir duyguya, umuda, ait olduğunu bu eser ile anlıyoruz. Vakit geçirmekten öte, empati ile izlenmesi gereken bu filmi en ince ayrıntısına kadar gözlemleyerek, yaşanılanın bir “filmden” daha çok hayatın bir gerçeği, belki görmezden geldiğimiz bu evrensel göç kavramını anlayarak seyredilmesi gerekiyor. Eserde yalnızca bir aile dramına değil aynı zamanda bu yolda birbirlerinden başka kimsesi olmayan, umutlarını güvenle ayakta tutmaya çalışan farklı hikayeleri de görüyoruz. Kırsal Türk topraklarından, ilk defa görülen İstanbul denizine oradan İsviçre’nin karlı dağlarına kadar uzanan bu yolculukta yaşanan maddi, psikolojik ve fiziksel güç kaybının can alıcılığını hissediyoruz. Ağırlıklı olarak Türkçe olan diyalogların, yabancı kelimeler ve cümlelerle birleşmesi bizi de en az eserdeki aile kadar sarsıyor. Bilmedikleri bir dilde umut kelimesinin anlamını arayan bu insanların kayıplarını görüyoruz. Düşünceniz, geçmişiniz, yaşadığınız ve büyüdüğünüz çevrenin farklılığını göz ardı ederek, düzensiz göç kavramının gerçekliği ile karşılaşmak için her ülkeden insanın izlemesi gereken, akıllara kazınacak bir film olduğunu şüphesiz belirtebilirim.

Melis Tanış

Göç Çalışmaları Staj Programı

 

Sosyal Medyada Paylaş

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Uluslararası Göç Dalgaları ve Kentsel Kalkınma: İstanbul Örneği

Bu yazıda, öncelikle Türkiye’nin göç ile kalkınma sürecinin anlaşılması ve kalkınmanın nasıl bir seyir izlediği, ardından İstanbul'un tarihsel süreç içerisinde dış göçler tarafından nasıl şekillendiği, 21. yüzyılın uluslararası en derin göç meselesi olan Suriyeli mülteci akınının etkisi vurgulanarak değerlendirilecektir.

Röportaj: Gülüm Özçelik ile Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları Bağlamında Göç

Bu röportaj, Gülüm Özçelik ile Uluslararası Hukuk ve İnsan...

Göçün Feminenleşmesi: Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Kadın Göçmenler

Bu çalışma, göç deneyimi yaşayan kadınların toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklanan mağduriyetlerini ortaya çıkarmaya, bu kadınların göçlerinin nedenleri ve yöntemlerine, göç esnası ve sonrasında karşılaştıkları risklere ışık tutmaya çalışmaktadır. 

Suriye İç Savaşı Sonrası Yaşanan Göçün Terör Bağlamında AB’ye Etkileri

Bu yazıda AB kuruluşu ve gelişim süreci kısaca ele alındıktan sonra Suriye İç Savaşı’nın patlak vermesiyle başlayan süreç ve iç savaşın şiddetlendiği yıl olan 2015 ve sonrasında Avrupa ülkelerinde görülen terör olayları üzerinde durulacaktır. Aynı zamanda bu süreçte oluşan göç dalgalarının Avrupa’da aşırı sağın ve İslamofobinin yükselişi üzerindeki etkileri ele alınacaktır.