Türk Sinemasının “Dişil Yüzü”: Semire Ruken Öztürk ile Röportaj

Semire Ruken Öztürk Hakkında

Semire Ruken Öztürk, lisans ve lisansüstü eğitimini Ankara Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 1992-1998 yılları arasında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 1998 yılında ise doktorasını tamamlamıştır. 1999 yılından bu yana Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde çeşitli dersler vermekte; 2001 yılından bu yana Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Film Analizi dersini vermektedir. 2004’te doçent olan Öztürk, 2010’da profesör olmuştur.

2010-2012 yılları arasında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Bölüm Başkanlığı ve Senatörlük; 20 Eylül 2012 – 15 Kasım 2015 döneminde Dekanlık yapan Öztürk, İletişim Fakülteleri Dekanları (İLDEK) Yürütme Kurulu Başkanlığı da yapmıştır. 2015’ten bu yana Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Başkanlığı’nı yapmaktadır.

Sinema Anabilim Dalı Başkanı olan Öztürk’ün sinema alanında çok sayıda çalışması bulunmaktadır. İlk hakemli sinema dergisi olan Sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi’nin kurucularındandır ve bir dönem derginin editörlüğünü yapmıştır.  Dekanlığı esnasında yayımlanmaya başlayan İlef Dergisi’nin çeşitli sayılarında editörlük yapmıştır. Yayın Kurulu’nda hâlâ aktif olarak görev almaktadır. Kitapları arasında, Sinemada Kadın Olmak Sanat Filmlerinde Kadın İmgeleri (2000), Sinemanın “Dişil” Yüzü: Türkiye’de Kadın Yönetmenler (2004), Kader Zeki Demirkubuz (2006), Perdeyi Aralamak: Filmlerde Anlatı ve Eleştiri[der, H. Akbulut ile] (2018) yer almaktadır.[1]

 

Sinemanın “Dişil” Yüzü: Türkiye’de Kadın Yönetmenler

Kitabın ilk ve tek baskısı Om Yayınevi’nden 2004 yılında yapılmıştır. Türkiye’de uzun film yöneten kadın yönetmenlere odaklanan ilk çalışmadır. Eserde Türk sineması alanında kadın bilincine yer açarak, feminist eleştirel bir bakış açısıyla Türk sinema tarihi sorgulanmaktadır. Kitap üç bölümden oluşmaktadır. “Erkek Olmayan” Kadın Yönetmenler (1951-1980) başlığını taşıyan birinci bölümde 1980’lere kadar varlığını sürdürmüş sinema sistemi ve Yeşilçam geleneği içinde yer almış kadın yönetmenler incelenmiştir. Cahide Sonku, Nuran Şener, Feyturiye Esen, Bilge Olaç, Birsen Kaya, Lale Oraloğlu, Türkan Şoray, Ayten Ürkmez-Kuyulu bu dönem yönetmenlerindendir. “Kadın Sineması”nın Kadın Yönetmenleri (1980-1990) başlıklı ikinci bölümde ise, Nisan Akman ve Mahinur Ergun incelenmiştir. Siyasallaşmaya Doğru Kadın Yönetmenler (1990-2002), Füruzan Karamustafa, Gülsün Karamustafa, Canan Gerede, Tomris Giritoğlu, Işıl Özgentürk, Biket İlhan, Seçkin Yasar, Handan İpekçi, Canan Evcimen-Obay, Fide Motan, Yeşim Ustaoğlu, Sunar Kural-Aytuna, Jülide Övür ve Necef Uğurlu’nun dâhil edildiği üçüncü ve son bölümdür (Öztürk, 2004).

 

Röportaj

 

1- Eril tarih yazımı sinema tarihi için de geçerlidir. Kitabınız Türkiye’deki kadın yönetmenlere odaklanan ilk eser olması açısından oldukça önemlidir. Bu kitabı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?

Doktora tezimi 1998’de sinema ve kadın üzerine yazmıştım dolayısıyla her iki alan da ilgilendiğim disiplinler. Bu arada Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’ne de gidip geliyordum. Festivalde 1980 öncesi kadın yönetmenler kimler acaba bunu araştırsak bir belgesel yapsak ne iyi olur diye düşündüler ve bunu benden istediler. Arayıp da bulamadığım bir teklif oldu. Çok mutlu oldum. Bu belgesel için Prof. Dr. Sabri Büyükdüvenci ile birlikte İstanbul’a gittik ve araştırmalara başladık. Belgesel eksik bir şekilde yapıldı ama sonrasında araştırmaya devam ettim ve çalışmamı derinleştirdim. Bu kitabın temeli de böyle atılmış oldu.

 

2- Bazı feministler, mesleklerin cinsiyetlere içkin olmadığını ve kadın\erkek şeklinde belirteçlerin kullanılmaması gerektiğini öne sürmektelerdir. Bu görüşün aksini savunanlar ise meslek sahiplerinin kadın veya erkek olduğunun özellikle belirtilmesi gerektiğini düşünmektedirler. Sinema bağlamında, kadın yönetmen, kadın senarist, kadın yapımcı vb. gibi ifadeler hakkında siz neler düşünüyorsunuz? 

Sanırım normalde kullanmam, ama pozitif bir bakış açısıyla kadınların evinden çıkıp böyle yaratıcı alanlarda çalışması için ne kadar çok kişiyle ve kurumla mücadele etmesi gerektiğini düşününce de kullanırım. Bir örnekle ifade edersem bir yarışmada 9 erkek 1 de kadın yönetmenin filmi yarışıyorsa ve o bir film ödül alıyorsa, hem de kadın temsilleri açısından yeni ve yaratıcı şeyler söylüyorsa elbette ödül kadın yönetmenin derim. Kadının adını söyleyerek tabii.

 

3- Türk sinemasında erkek olmayan ilk kadın yapımcı ve yönetmen Cahide Sonku’dur.  Sonku, 1950’lerin başında yönetmen ve yapımcı kariyerine başlamıştır. Batı sinemasındaki örnekleri göz önünde bulundurulduğunda, ilk kadın yönetmenin 1950-1951 yılında görülmesi nasıl değerlendirilmelidir? Türk sinemasında, kendi özgül tarihi itibariyle ilk kadın yönetmenin bu yıllarda ortaya çıkması bir gecikme midir?

Kadın oyuncuların sahneye çıkması bile bu coğrafyada mücadelelere neden olmuştu. 1950 öncesi film sayısı en fazla 120’dir sanırım. Her durumda dezavantajlıydı kadınlar ve Muhsin Ertuğrul da o dönemde çok baskındı. Ama Ertuğrul’un oyuncularından biri olan Cahide Sonku cesurca film yapmak istedi ve başardı. Düşünün yönettiği bir film sinema tarihi kitaplarında kayıtlara bile geçmemişti. Kitapta bunu da tespit etmiştim.

 

4- Agnes Varda, Kathryn Bigelow, Jane Campion, Claire Denis gibi yönetmenler kadın yönetmen olmakla birlikte, “kadın sineması” da yaratabilmiştir Türk sinemasında kadın yönetmenlerin varlığı bir “kadın sineması”na yol açmış mıdır? 

Neden olmasın, özellikle 2000’lerin sonlarına doğru sinemada hem kadınların sayısı arttı, hem de yaptıkları filmlerin sayısı. Kadın sineması denince aklıma Pelin Esmer’den Oyun, Gözetleme Kulesi ve Kraliçe Lear, Yeşim Ustaoğlu’ndan Araf, Tereddüt, Belmin Söylemez’den Şimdiki Zaman, Deniz Akçay’dan Köksüz, Senem Tüzen’den Anayurdu, Ahu Öztürk’ten Tozbezi, Ceylan Özgün Özçelik’ten Cadı Üçlemesi ve diğer şu an adını anmadığım bir sürü film geliyor, bunlar kadın sineması işte. 2020’de iki kadın yönetmen birçok festivalde ödüller aldı: Leyla Yılmaz Bilmemek’le Azra Deniz Okyay Hayaletler’le. İyi ki varlar, daha da artmaları dileğiyle.

 

5- Bilindiği üzere sinemanın toplumsal hareketler ile ilişkisi her zaman var olmuştur. Kadın hareketinin yükseldiği dönemler kuşkusuz sinemayı etkilemiştir. İkinci Dalga Feminist Hareketi sinemayı oldukça güçlü bir şekilde etkileyebilmiş, kadın yönetmenlerin artmasına sebep olduğu kadar, erkek yönetmenlerin kadın temsillerini de dönüştürmüştür. Sizce en baskın haliyle Türk sinemasında bu etki ne zaman görülmüştür? 

Türkiye’de bu etki bence 1980’lerde görüldü, kadınlar da erkekler de yönetmen olarak güçlü filmler yaptılar. Bu dönemde Deniz Türkali’nin de sayesinde Atıf Yılmaz’ın bakış açısıyla çektiği çok sayıda film, Türkan Şoray’ın oyuncu ve yönetmen olarak etkileri ve elbette Bilge Olgaç’ın katkısı ve filmleri göz ardı edilemez.

 

6- İkinci Dalga Feminist Hareketi Türk sinemasında bir kadın yönetmen furyasına yol açmış mıdır?

Öyle bir şey olmadı sanırım. Düşünün 2000’lere kadar kadın yönetmenlerin sayısı 25 bile değildi, toplam film sayıları da 96, 100 bile değil. Oysa çoğu erkek yönetmenin tek başına Yeşilçam sisteminde toplamda 100-120 filmi vardı. Kadınların yaptığı filmlerin üçte biri Bilge Olgaç’a ait zaten. Halen sinemamızın en çok film yapan kadın yönetmeni kendisi. Dolayısıyla bir dalga varsa 2000’lerin ikinci yarısından sonra söz edilebilir gibi geliyor yani son 15-20 yılda bu sayı neyse ki çok arttı. Sanırım kadın yönetmen sayısı 100’ü geçmiştir artık, 2016’da bir yazı yazdığım sırada kadınların sayısı 81’di, toplam film sayıları da 185’di. Bu sayı daha da arttı. 2000 öncesi ve sonrasını bu sayılardan da takip edebiliriz.

 

7- İkinci Dalga Feminist Hareket kuşkusuz erkek yönetmenlerin sinemasında da etkileri olmuştur. Son olarak, filmlerinde kadın olma durumuna odaklanan, kadın filmi yapan yönetmenler arasında ilk akla gelen Atıf Yılmaz’dır. Yılmaz dışında başka erkek yönetmenlerden bahsedilebilir mi?

Evet 1980’lerde Atıf Yılmaz başta Türkan Şoray olmak üzere Müjde Ar’la da filmler yaptı. Onun dışında en dikkat çeken yönetmen bence Şerif Gören’dir; Hülya Koçyiğit’le yaptığı filmler önemlidir, Derman, Firar, Kurbağalar gibi. 10 Kadın filmini de unutmayalım, Gören’in filminde Türkan Şoray oynamıştı.

 

MELİS YILDIRIM

Feminizm Okumaları Staj Programı

Sözü Geçen Çalışmalar:

Öztürk, S. R. (2004). Sinemanın “Dişil” Yüzü Türkiye’de Kadın Yönetmenler. İstanbul: Om Yayınevi.

 

 Semire Ruken Öztürk’ün Özgeçmişi:

[1] http://cv.ankara.edu.tr/[email protected]

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...