Çevreleme Politikası

Çevreleme politikası, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD), Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin (SSCB) yayılmacı politikasına karşı izlediği askeri, ekonomik ve diplomatik unsurlar içeren dış politika stratejisidir.

Doğu Avrupa’da Sovyetlerin kendisine bağlı uydu sosyalist devletler kurmasından ürken ABD, Sovyet yayılmasını önlemek amacıyla çeşitli tarihi ve politik nedenlerle bu ülkeden çekinen devletlerle bir ittifaklar zinciri oluşturarak onu “çevrelemek” istiyordu. Bu doğrultuda kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Balkan Paktı, Bağdat Paktı, Güney Asya Antlaşması Örgütü (SEATO), Anzus Paktı bu politikanın ürünleridir.

19. yüzyıldan itibaren Kafkasya ve Orta Asya coğrafyasına hâkim olma siyaseti güden SSCB bu amacına 20. yüzyılın başına doğru ulaşmıştır. SSCB özellikle 18. yüzyıldan itibaren izlemeye başladığı sıcak denizlere inme politikasının gereği olarak bu yol güzergâhındaki bölgeleri kendi nüfuz alanı içerisine almaya çalışmış, politikalarını yeni nüfuz alanları kazanma ve buraları kontrol etme üzerine inşa etmeye başlamıştır.

Büyük Petro döneminde geleneksel Rus Dış Politikası’nın ana hatları, güneyden Akdeniz’e doğrudan inecek bir çıkış kapısı yaratmak, kuzeyde ise Baltık denizi yolu ile okyanuslara açılmaktır.  Bu politikanın yürürlüğe konulduğu 18. yüzyılda, Rus Çarlığının en büyük rakibi kuzeyde buzullar, güneyde ise Boğazları, Balkanları ve Kafkasya’yı kontrol eden Osmanlı İmparatorluğu olmuştur.  18. ve 19. yüzyılların neredeyse tamamı Rus Çarlığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki savaşlarla geçmiştir. Rus Çarlığı bu mücadeleler sonucunda büyük toprak kazanımları sağlamışsa da, hiçbir zaman boğazlar ya da Balkanlar yolu ile sıcak denizlere inme politikasında tam bir başarı sağlayamamıştır. Rus Çarlığı’nın politikasının başarı sağlayamamasının bir nedeni de o dönemin süper güçleri olan İngiltere’nin ve Fransa’nın Rus çarlığının politikalarına karşı Osmanlı İmparatorluğu’nu desteklemiş olmasında da aranmalıdır.

İngiltere’nin Rus Çarlığına karşı Osmanlı İmparatorluğu’nu destekleme politikasını sona erdirdiği 19. yüzyılın son çeyreğinde Rus Çarlığı ile İngiltere, Avrupa’da yeni bir güç olarak ortaya çıkan Almanya’ya karşı işbirliği içine girmeye başlamışlardır. I. Dünya Savaşına geldiğimizde ise Rusya ve Osmanlı İmparatorlukları farklı bloklarda yer almışlardır. Ekim 1917 devrimi ile Rus Çarlığı yıkılmış yerine Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, 1922 yılında ise Osmanlı Devleti siyasi hayattan silinmiş, yerine ise Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Ekim 1917 de kurulan S.S.C.B fikir olarak Çarlık Rusya’sına karşı politikalar üzerine kurulmuşsa da zamanla dış politikada çarlık döneminin dış politikasını benimsemiştir. S.S.C.B’de bir dünya gücü haline gelmek amacıyla kendisine miras kalan ülkenin bütünlüğünü koruma ve sıcak denizlere inme politikalarını aynen devam ettirmiştir.  Sovyetler Birliği’nin 1991‘de dağılması sonucunda ise Sovyetler Birliği’nin hâkim olduğu Orta Asya, Kafkaslar ve Doğu Avrupa bölgesinde yeni devletler ortaya çıkmış, Sovyetlerin mirası Rusya’ya geçmiştir.

Rusya Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1991 ile 1993 arası dönemde kendisini toparlayamamıştır. Türkiye dâhil birçok bölgesel ve küresel güç eski Sovyet coğrafyasında yeni politikalar geliştirmiş, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da ortaya çıkan Batı etkisine karşı kendi başına hareket etmeleri Rusya’nın yeni politikalar üretmesini sağlamıştır. Rusya, 1993 ten itibaren ortaya konan “Yakın Çevre” politikası ile eski hâkimiyet alanlarının kontrolünü tekrardan sağlamayı amaçlamıştır.

Rusya Federasyonu başlangıçta yaşadığı kargaşanın etkisi ile ABD ve Avrupa ile yalnızca uyumlu değil bağımlı politikalarda izlemiş, 1994’ten itibaren Asya’ya da yönelerek kendisini tek yönlü bağımlılıktan kurtarmaya çalışmıştır.  Rusya Federasyonun dış politikasındaki değişim ve dönüşümün en göze çarpan göstergelerinden biri, ise izlediği Yakın Çevre politikası olmuştur. Yakın Çevre politikasının en önemli belgelerinden biri 1993’te açıklanan Askeri Doktrin olmuştur. Bu belge ile Kızıl Ordu’nun iç güvenlikten de sorumlu olacağı ilkesi kabul edilmiş, Rusya Federasyonu ve Bağımsız Devletler topluluğunun güvenliğini sağlamak için gerektiğinde ülke dışında da Rus askeri konuşlanabileceği ilkesi kabul edilmiştir. Yakın Çevre politikasının gereği olarak Rusya, Kafkaslarda ve Orta Asya’da askeri üsler kurmuştur.

Rusya Federasyonu ile yakın çevre olarak adlandırılan ülkeler arasındaki ilişki çift yönlü gelişmektedir. Bunlar Rusya ile cumhuriyetler arasındaki ikili münasebetler ve Bağımsız Devletler Topluluğu bünyesinde gerçekleşmekte olan münasebetlerdir. Rusya BDT kapsamında siyasi ve askeri olarak üye ülkelerle yakınlaşmayı amaçlamaktadır.

Rusya Federasyonu’nun Yakın Çevre politikasını uygulamak amacı ile gerçekleştirdiği en önemli faaliyet ise Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurmasıdır. 8 Aralık 1991’de Beyaz Rusya’da Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Beyaz Rusya devlet başkanlarının bir araya gelerek imzaladıkları anlaşma sonucunda, Bağımsız Devletler Topluluğu’nun temeli atılmıştır. Minsk Anlaşması olarak da bilinen bu anlaşma daha sonra Azerbaycan, Ermenistan, Tacikistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Türkmenistan ve Özbekistan’da katılmıştır. BDT’ye 1993’te katılan Gürcistan ile birlikte Rusya eski Sovyet ülkelerini bir anlaşma etrafında bir araya getirmiştir.

SSCB’nin varisi olduğunu söyleyen Rusya, bu anlaşma ile eski Sovyet Cumhuriyetleri’ni hala kendi nüfuzu altında gördüğünü, Rusya’nın sınırlarının da BDT’nin sınırları olduğunu tüm duyurmuştur. Rusya Federasyonu yine yakın çevre politikasının bir gereği olarak BDT çerçevesinde siyasi, ekonomik ve askeri düzeyde yakınlaşmayı amaçlamaktadır.

Yakın çevre politikası ile ilgili önemli bir yaklaşımda bu politikanın Rus Genelkurmayı tarafından oluşturulduğu, kendisinden ayrılan bölgeleri arka bahçe olarak görmesi sonucunda yakın sınır ötesi kavramını geliştirdiği şeklindedir.  Rusya’nın yakın çevre politikasının en önemli ayağını ise Bağımsız Devletler Topluluğu oluşturmaktadır. Çünkü Sovyetler Birliği’nden ayrılmış olan devletler Rusya’nın öncülüğünde bu topluluğa üye olmuşlardır. Rusya bu topluluk çatısı altında eski Sovyet Cumhuriyetleri’ni tekrar bir araya getirmeye çalışmıştır.

Bestami Erdoğdu

TUİÇ Staj Programı

Kaynakça:

Oran Baskın, Türk Dış Politikası, c.2, İletişim yayınları, İstanbul

Asem N. Hekimoğlu, Rusya’nın Dış Politikası I,Vadi Yayınları, Ankara

Ed.İhsan Çomak, Rusya Stratejik Araştırmaları – 1, Tasam Yayınları,  Ankara

Asem N. Hekimoğlu, Rusya’nın Dış Politikası, Vadi Yayınları, Ankara Ed. İhsan Çomak, Rusya Stratejik Araştırmaları 2,Tasam Yayınları, İstanbulAsem N. Hekimoğlu, Rusya’nın Dış Politikası, Vadi Yayınları, Ankara

Ed. İhsan Çomak, Rusya Çalışmaları -2, Tasam yayınları, 2006

Sosyal Medyada Paylaş

Previous article
Next article

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...