Devletler Arası İlişkilerin Gelişimi ve Diplomasi Tarihi

Özet

Uluslararası ilişkilerin gelişimi sürecinde diplomasinin ve çatışmaların devletler arasında çok uzun süredir devam ettiğini görmekteyiz.  Diplomasi uluslararası ilişkilerin barışçıl yollarla çözüldüğü görüşme sanatıdır. Bu araştırmada diplomasinin ne olduğu ve ne zaman başladığı, diplomasi çeşitleri, diplomatik faaliyetler, diplomasiye yön veren kişiler ve anlaşmalar araştırılmıştır. Diplomasinin birçok tanıma sahip olduğu ve kullanılan diplomasinin zamandan zamana değiştiği gözlemlendi. Değişen dünya düzeninde ihtiyaçlara yönelik olarak diplomasinin şekillendiği söylenebilir. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce eski diplomasi kullanılırken sonrasında yeni diplomasi yöntemi kullanılmış 21. yüzyıla geldiğimizde ise Küresel ve Önleyici Diplomasi yöntemleri kullanılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Diplomasi, Eski Diplomasi, Yeni Diplomasi, Küresel Diplomasi, Önleyici Diplomasi, İletişim, Demokrasi.

 Abstract

Many conflicts and diplomatic processes have been seen among states in the world with the development of international relations also even today they are continued. Diplomacy is the art of negotiation to solve problems of the international system in peaceful ways. In this study I have searched these basic points: what is diplomacy, when is it started, types of diplomacy, diplomatic activities, who especially affects diplomacy, and which agreements are important for diplomacy. It was seen that diplomacy has many definitions. States, international organizations, and multinational cooperations use diplomacy depending on which time they are in. It can be used in different diplomatic ways. We can say that diplomacy is changed according to our necessities. It used Old Diplomacy before World War I (WW1) but after that New Diplomacy was used and in the 21th-century Global Diplomacy and Preventive Diplomacy are used.

Key Words: Diplomacy, Old Diplomacy, New Diplomacy, Global Diplomacy, Preventive Diplomacy, Communication, Democracy.

Giriş

Devletler arası ilişkilerin geçmişten bugüne var olduğu ve giderek de bu ilişkilerin daha aktif bir hal aldığını görmekteyiz. Özellikle de küreselleşen dünyada devletler arası ilişkilerin geçmişe nazaran çok daha rahat kurulduğu bilinmektedir. Devletlerarasında oluşan sorunların ve krizlerin diplomasi yöntemi ile çözüldüğü çözülmediği takdirde diplomasinin yetersiz kalışı sonucu çeşitli çatışma ve savaşların ortaya çıktığını görmekteyiz. Diplomasi kavramını inceleyecek olursak diplomasinin ırk, cinsiyet, dil demeden bütün devletler arası ilişkilerde etkin bir rol aldığını söyleyebiliriz. Diplomasi bir uzlaşı yoludur. Diplomasi geniş anlamda uluslararası ilişkiler, dar anlamında ise dışişleri bakanlığı ve ona bağlı olarak kişi ve kurumlar aracılığıyla yürütülen ilişkilerdir.

Diplomasi kelimesinin etimolojisine baktığımızda ise diplomasi kelimesinin Eski Yunanlılardan diploö kelimesinden geldiğini görürüz. Diplomasi kavramı ikiye katlanmak anlamında kullanılırdı. Ernest Satow diplomasiyi egemen devletlerin hükümetleri arasındaki resmi (formel) ilişkilerin yürütülmesinde uygulanan zeka ve inceliğin olduğunu söyler. Headley Bull’da diplomasiyi dünya politikasında ki düzenin doğası olarak tanımlar. Martin Hollis ve Steven Smith’te uluslararası ilişkilerin anlaşılmasında ki ve açıklamasında ki gelişmeler disiplini olarak tanımlar. Ve Henry Kissinger diplomasiyi yeni dünya düzeni olarak açıklar. Henry Kissinger modern diplomasinin, savaş ve barış güçleri arasındaki güç dengesinde yaşanan deneyim ve çabalardan doğduğunu söyler. Diplomasinin aynı zamanda çeşitli alt başlıkları da vardır. Örnek vermek gerekirse bunlar: Ad-hoc diplomasi, kamu diplomasisi, dijital(e-diplomasi)…

Bu çalışmanın amacı devletler arasında tarihten beri varolan diplomatik ilişkiler hakkında detaylı açıklamalar yaparak, diplomasi kavramsal çerçevesine değinmek, savaşlar ve çatışmalar yerine diplomasinin önemini vurgulamak ve diplomasi çeşitleri hakkında gerekli bilgileri ortaya çıkarmaktır. Bu amaçla çalışmada Eski Diplomasi, Sürekli Diplomasi Uygulamaları, Yeni Diplomasi, Küresel (post-modern) Diplomasi ve Önleyici Diplomasi hakkında bilgiler verilmiştir.

Eski Diplomasi

Eski diplomasi çerçevesinde Ad-hoc Diplomasi, Hititlerde ve Eski Mısır’da diplomasi, Eski Yunan’da diplomasi, Roma’da diplomasi ve Bizans’ta diplomasi hakkında bilgiler verilmiştir.

 Ad Hoc Diplomasi

Diplomasi, 15. yüzyıla kadar ad hoc(geçici) nitelik göstermiştir. Ad hoc diplomasi tek taraflı ve geçici nitelik taşıyan bir diplomasi türüdür.. Bu diplomasi anlayışı çerçevesinde, bir devlet tarafından gönderilen elçilerin diplomatik eylem ve davranışları sadece belirli konu ya da konuları ihtiva etmekte, elçiler görevlerini ve amaçlarını yerine getirdikten sonra ülkelerine dönmektedirler (Erdem, 2008:8). Ad-hoc diplomasinin ilk örneklerini İtalyan şehir devletlerinde görmekteyiz. İtalyanlar diplomasiyi geçici bir süreç olarak gördüğü için diplomasiyi yalana, hileye, aldatmacaya ve kurnazlığa dayandırmıştı. Bu süreçte diplomatların amacı kendi aldanmadan başkalarını aldatmak oluyordu.

Hititler’de ve Eski Mısır’da Diplomasi

Eski çağın devletler hukuku perspektifinden ilk temellerini koyan MÖ 1278 yılında Mısırlılar ve Eski Hititler arasında yapılan Kadeş Antlaşmasıdır. MÖ 13. yüzyılın en önemli kaynakları arasındadır. Bunun sebebi ise yarım yüzyıla yakın bir süre boyunca barışı ve istikrarı sağlamasıdır. Diplomasinin çok daha öncesine dayanmasına rağmen bu belge diplomasinin MÖ 13. yy’de de diplomasinin varlığını kanıtlar.

 Eski Yunan’da Diplomasi

Yunanlılar uluslararası ilişkiler literatürüne diplomasi kelimesini katmışlardır. Açık Diplomasiyi geliştirenler de aynı zamanda Eski Yunanlılardı. Açık Diplomasi diplomatik faaliyetlerin kamuoyu önünde yapılması ve halka açıklanmasıdır. Diplomatik dokunmazlıklara saygıyı önemsemiş ve konsolosluk (proxenos) kurumunun başlangıcını ve çok yanlı diplomasinin ilk örneklerini de Eski Yunanlılar vermiştir. Açık diplomasi geliştiği için diplomatlarda aranan nitelik gür bir sesti ve diplomatlar haberci niteliğini taşıyorlardı.

Yunanlılar döneminde çok aktörlü sistem çerçevesinde devletler arasında en basit anlamda da olsa egemen devletler eşitliğin ortaya çıkması ve kabul edilmesi, diplomasinin gelişimi açısından olumlu oldu. Bu çerçevede devletler arasında ilk örgütlenmeler de ortaya çıktı. “Amphictyonic Lig” olarak adlandırılan ve Yunan dünyasında ortaya çıkan kimi sorunların görüşüldüğü bu birlikler, Yunan devletleri arasında genel ve sürekli olmasa da örgütlenme ve kurallaşmanın yolunu açtı. Eski Yunanda o zamana kadar süregelen dar kabile çıkarları yerine ortak devletlerarası çıkarlar yer aldı. Eski Yunan diplomasinin olumsuz yönleri ise kısaca şunlardır: diplomatlara güven yoktu bunun için genelde bir yerde iki diplomat kullanılırdı. Farklı siyasi görüşlere sahip olan iki kişi elçi olarak seçiliyordu. Eski Yunan’da elçilerin kendi halkları ve hükümetlerini aldatmalara olağan karşılanıyordu.

Roma’da Diplomasi

Roma da hukuk olarak o zamanlar için olumlu gelişmeler olsa da diplomasi alanında o kadar çok gelişme sağlayamamıştır. Roma kendi vatandaşları için ”civitasgentium” denen hukuk sistemi uygularken yabancı vatandaşlar için ”iusgentium” hukunu uygulamıştır.

Diplomasi alanında bakacak olursak Romalılara Roma’nın diplomasiye katkıları, Yunanlıların diplomasiye katkıları kadar olmamıştır. Bunun da bazı nedenleri şunlardır: Romalıların, diğer ülkelerle ilişkilerde diplomasiyi çok az kullanmasındaki temel etmen, askeri açıdan güçlü olmalarıdır. Roma’nın emperyal doktrini diğer ülkeleri kendi kontrol alanına koyma düşüncesinin kendilerinin bir görevi olarak görmesi ve bunun olma gerekçesini de bir Pax Romana kaderi olarak düşünmesiydi.

Başka bir etmen ise Roma ekonomisinin tarıma dayandığı görülmektedir. Bunun sonucunda Romalılar ticarete çok önem vermemiş ve diplomatik faaliyetler çok gelişmemiştir. Son etmen ise Roma büyüyüp yayıldıkça kendi dilini ve kültürünü içindeki tüm halklara dayatmıştır. Bunun sonucunda bölgedeki diğer benzer kültür ve dile sahip uygarlıkların önünü kapamış ve onları Roma’nın bir parçası haline getirmiştir. Dolayısıyla diplomasinin gelişimi baltalanmıştır. Bütün bu nedenlere rağmen Roma’nın, bugünkü Dış İşleri Bakanlığı Antlaşma Şubesi diyebileceğimiz “Fetialler Koleji” (Anlaşmalar Şubesi) ile antlaşmaların saklanıp, diplomatik arşivlerin korunmasında büyük katkıları olmuştur (Kodaman ve Akçay, 2010:78). Ayrıca Romalıların diplomasi alanına getirdiği bir yenilikte bir tür Hakemlik Mahkemesi’ni (Court of Recuperatores) oluşturmalarıydı. Son olarak Romalılar elçilere, bayramlarda, törenlerde ve şenliklerde senatörler düzeyinde önem verilmiştir.

Bizans’ta Diplomasi

Roma’nın tarihi mirasçısı Bizans İmparatorluğu, savaş yerine diplomasiye önem veren bir güçtü. Bizans, Roma’nın aksine diplomasiyi kurumsal ve üslup boyutlarında geliştirmiştir. Bunun temel sebebi, Bizans’ın, Roma’nın sahip olduğu güce sahip olmaması ve reel-politik şartlarının diplomasinin kullanılmasını zorunlu hale getirmesidir (Kodaman ve Akçay, 2010:78). Bizans İmparatorluğu bir açıdan bakıldığında diplomatik temelde dini de kullandığını görmekteyiz (Hamilton ve Langhorne, 2005:16). Bizans’ta, Ortodoks Hıristiyanlık söz konusu söylemin kurgulanmasında ve meşrulaştırılmasında aşırı bir şekilde kullanıldı. Bu söylem esas olarak şöyle açıklanabilir: Roma imparatorluğu Hz. İsa’nın dünyada yeniden zuhuruna kadar sürecektir. Ayrıca, Tanrı takdir ettiği için Batı’da kaybedilen topraklar, kaçınılmaz olarak imparatorluğa geri dönecektir. Tek bir imparator vardır, o da Konstantinapolis’te oturan Roma imparatorudur (Erdem, 2008: 21).

Bizans o zamana kadar kullanılan hatip-diplomat anlayışı yerine gözlemci-diplomat anlayışını getirmiştir. Bizans ilk kez, dış ilişkileri düzenlemekle yükümlü hükümete bağlı özel bir şube kurmuştu. Elçilerin eğitimini ilk kez uygulayanlarda Bizanslılardı. Ayrıca protokol kurallarına aşırı önem verildi. Yabancı elçilerin kabul törenleri, büyük bir gösteriş merakı ile yapılırdı. Bizans İmparatorluğu’nda önde-gelme elçilerin temsil ettikleri ülkelerin, imparatorluk gözünde sahip olduğu öneme göre yapılırdı. Tüm bu olumlu gelişmelere karşın Bizans’ta diplomasinin rüşvet kurumuna oldukça yasal yeri olması Bizans’ta ki diplomasinin olumsuz özelliklerinden bir tanesidir.

“Sürekli diplomasi yöntemi” ilk kez 15. yy’da İtalyan şehir-devletleri tarafından uygulandı. Bizanslılar Venediklilere diplomasiyi öğretmiş, onlarda İtalyan şehir devletlerine öğreterek bu durum adım adım tüm Avrupa’ya yayılmıştır. İlk sürekli elçi 1450 yılında Milano Dükü tarafından Cosomodei Mecidi Nezdine atanmıştı. İlk temsilcilere büyükelçi yerine mukim hatipler denilmekteydi. Yeniden doğuşu simgeleyen Rönesans akımı ile birlikte de gelişen sosyal, ekonomik ve siyasal hayatın sonucunda da sürekli diplomasinin doğduğu söylenebilir.  Hititler ve Eski Mısırlılar arasındaki yazışmalarla başlayan diplomasi, Yunan kültürü ile kurumsal temellerini oluşturmuş, Roma ve Bizans’ta ki uygulamalarla gelişmiş ve 15. yy’da İtalyan şehir-devletleri ile süreklilik arz eden bir yapı olmuştur.

Sürekli Diplomasi Uygulamaları

Sürekli diplomasi uygulamaları çerçevesinde 15. ve 16. yy’de diplomasi uygulamaları, Machiavelli’nin diplomasi anlayışı, 17. ve 18. yy’de diplomasi, Richelieu’nun Diplomasiye Katkısı ve çok yanlı diplomasi uygulamalarına değinilmiştir.

15. ve 16. Yüzyılda Diplomasi Uygulamaları

15. yüzyılın temel diplomatik kurallarını İtalyan-şehir devletleri tarafından uygulandı. Bunun temel nedeni aralarında sürekli rekabet, savaş ve çatışma tehlikesi bulunan çok sayıdaki İtalyan kent devletlerinin yöneticilerinin, bu sürekli istikrarsızlık durumunu (unstable) giderecek temel yolun kalıcı diplomatik kuralları bulunan sürekli diplomasinin olduğuna inanmalarıdır. Bu güçsüz ve istikrarsız devletler güven temeline dayanan bir diplomasi anlayışını geliştirememiştir. 15. yüzyılda protokol sorunlarına aşırı önem verilirdi. Ayrıca önde gelme (precedence) sorunu bu yüzyıllar diğer bir önemli sorunudur. Devlet başının temsilcisi olduğu için büyükelçiler hiçbir devlet protokolde kendi ülkesinin elçisinin arkada olmasını ve uluslararası anlaşmalarda kendi elçisinin imzasının kağıtta alt tarafta yer almasını istemiyordu. Ayrıca 15. yy’da doruk diplomasi anlayışı ortaya çıktı elçilerin yanı sıra devlet başkanları da ikili görüşmelere başladı.

Machiavelli’nin Diplomasi Anlayışı

Rönesans döneminin ünlü düşünürü Niccolodi Bernardo Machiavelli (1469-1527) 15 yıl  boyunca Floransa Cumhuriyeti’nde  diplomat görevini yapmıştır. Machiavelli iç işlerini ve savaşta dahil olmak üzere güvenlik sorunlarını kapsayan sekreterlik görevin yanı sıra Onlar Kurulu’nun sekreterliğini de üstlendi. (Onlar Kurulu, bir tür Bakanlar kurulu, Signoria adını taşıyor ve dış işleri hizmetleri ile uğraşıyordu.) Fransa ile ortaya çıkan sorunlar yüzünden dönemin Fransız lideri XII. Louis’le görüşmeler yaptı. En ünlü yapıtı Prens adlı kitabında gününün diplomasi anlayışını aldatma, iki yüzlülük ve hile olarak nitelendirdi. Bu yüzden diplomasi yıllarca kötü bir üne sahip olmuştur. Devletlerin varlığını silahlara ve güce bağlayan Machiavelli uluslararası ilişkilerde var olan Realizmin temel özelliklerini ortaya koymuş ve Realizm akımının temsilcisi olmuştur.

17. ve 18. Yüzyılda Diplomasi

Bu yıllarda diplomasiye yön veren ve diplomasiyi biçimlendirenler temel olarak Fransızlardı. 1789 Fransız İhtilali’ne kadar Fransızların benimsediği diplomasi yolu tüm Avrupa’da yayılmıştır. Bunun oluşumuna en büyük katkıyı Hugo Grotius ve Kardinal Richeliu yapmıştır. Hugo Grotius Savaş ve Barış hukuku kitabının yazarıdır. Uluslararası hukukun korucusu ve doğa yasasına dikkat çeken ilk kişidir.

Richelieu’nun Diplomasiye Katkısı

Richelieu, modern devlet sisteminin babasıdır. Raison d’état (Devlet Aklı) kavramını o yarattı ve kendi ülkesinin çıkarı için acımasızca kullandı. Onun gözetimi altında, raisond’état Fransız politikasının temel ilkesi olarak Ortaçağ’ın evrensel moral değerlerinin yerini aldı. Başlangıçta, Habsburgların Avrupa’ya egemen olmasını önlemeye çalıştı. Fakat bıraktığı miras, bundan sonraki iki yüzyıl boyunca haleflerinde, Avrupa’da Fransız üstünlüğünü kurma isteği uyandıran bir mirastı. Bu isteklerin başarısızlığından önce yaşamın bir gerçeği, sonra da uluslararası ilişkileri örgütleme sistemi olarak bir güç dengesi kavramı ortaya çıktı. Kardinal Richelieu’nün diplomasi yönteminin gelişmesine katkısı çok olmuştur. Getirdiği en önemli yenilik, dış politikanın yürütülmesinin tek bir bakanlığın eline verilmesiydi. Kamuoyunun yürütülen diplomasiden haberli kılınması gerektiğine inanıyordu ve bu bir ilkti.  Diplomasinin Ad-hoc bir yönetim olmadığı  sürekli bir etkinlik olduğu  görüşünü savunuyor ve bunun amacının tesadüfî ya da fırsatçı düzenlemelere gitmek değil, sağlam ve sürekli ilişkiler kurmak olduğunu düşünüyordu.

Çok Yanlı Diplomasi

17. yüzyıl diplomasinin belki de en önemli özelliği çok taraflı diplomasinin bu dönemde ortaya çıkmasıdır. 17. ve 18. yüzyılın önemli kongreleri ise detayları ile birlikte şöyle açıklanabilir;

Westphelia Kongresi

1648 Westphalia Kongresi İngiltere, Polonya, Danimarka ve Rus Çarlığı dışında bütün Avrupa devletlerinin 1618-1648 30 Yıl Savaşları sürerken düzenlenen çok aktörlü uluslararası anlaşmaların düzenlediği ilk büyük toplantı olmuştur. Barış antlaşması niteliğini taşır. 2 ayrı şehirde yapılan Westphalia Kongeresi önde-gelme sorununa güzel bir çözüm getirmiştir. Protestan ve Katolik temsilciler farklı şehirlerde buluşmuşlardır. En önemli özelliklerinden biride Avrupa’da daha önceki uluslararası toplantılar dini nitelikteyken, Westphalia ise devlet, savaş ve iktidar sorunlarının tartışıldığı laik bir konferanstır.

Karlofça  Kongresi

Westphalia Barış Antlaşmaları’ndan sonra uluslararası sistemin yapısını etkileyen en önemli gelişme Karlofça Antlaşması olmuştur. Amacı Osmanlı İmparatorluğu ile Venedik, Polonya (Lehistan), Avusturya ve Rusya arasındaki savaşa son vermekti. Karlofça Antlaşması, başarısızlıkla sonuçlanan Osmanlı’nın “Hıristiyan” Avrupa’ya karşı başlattığı son büyük “Müslüman” seferi olan 2. Viyana Kuşatması neticesinde 1699’da imzalanmıştır. Karlofça ile Osmanlı, Avrupa karşısında sadece askeri açıdan değil, diplomatik açıdan da duraklamaya başlamıştır. Zira Osmanlı Karlofça Antlaşması’yla ilk kez müzakere ederek bir antlaşma imzalamış, Avrupa’ya karşı diplomatik üstünlüğünü kaybetmiştir. Ayrıca Rus Çarlığı ve Osmanlı İmparatorluğu ilk kez genel bir Avrupa Kongresine katılmıştır.

Utrecht Kongresi

1712 Utrech Kongresi 18. Yüzyılın diğer bir önemli kongresidir. Bu kongrede de barış çalışmaları yapılmıştır. Fransa, İngiltere, Hollanda, Prusya, Portekiz ve Sovyet Dukalığı’nın temsilcileri arasında toplanmıştır.

20. Yüzyıla Kadar Uygulanan Diplomasinin Özellikleri

20. yüzyıla kadar devletler arasındaki güç dengesizliği diplomaside de kendini belli ediyordu. Diplomasi bu zamana kadar Avrupa Diplomasisi olarak algılanıyordu. Bu döneme kadar Gizli Diplomaside varlığını sürekli hissettirmektedir. Tüm bunlar o zamana kadar ki en önemli özelliklerdir. Devlet büyükleri hiç kimseye haber vermeden istediklerini yapabilmekteydi. Hatta Birinci Dünya Savaşı’na giden yolun nedenlerini, önemli ölçüde güçlü devletler arasındaki yapılan gizli ittifaklar ve anlaşmalar ağında aramak gerekir.

Kongreler Dönemi

17. yüzyılda başlayan çok taraflı kongreler 19. yüzyılda daha sıkı görülmeye başlandı. Artık kongreler sadece savaşlardan sonra barış görüşmeleri için değil ortak devletlerin sıkıntıları görüşmek için de yapıldı.

Viyana Kongresi (1814-1815)

Avrupa tarihinde diplomatik esasları, milletlerarası ilişkilerin düzenlenmesini tayin eden unsurlardan biri 1815’te cereyan eden Viyana Kongresi’dir. Viyana Kongresi ile Napolyon’un darmadağın ettiği Avrupa sınırları yeniden çizilmiştir. Viyana Kongresi sadece devlet temsilcileri yer almadı. Gazete gibi özel kurumların temsilcileri de yer adı. Uluslararası dayanışmaya ilham veren Viyana Kongresi daha sonra birçok organizasyon içinde ilham kaynağı oldu. Milletler Cemiyeti ve Birleşmiş Millletler gibi. Kongereye katılan tüm devletler ilk kez diplomasinin belirli bir yasal statüsü olduğunu ve kuralları olan bir meslek olduğunu kabul etmiştir. Kongrede diplomatik temsilcilikler üç sınıfa ayrıldı bunlar ilk olarak Büyükelçiler (legatus) ikinci olarak hükümdar nezdinde gönderilen orta elçiler ve son olarak ta dış işleri bakanlığı nezdinde maslahatgüzarlardır (Charged’affaires ad interim).

Avrupa Uyumu (Le Concert European)

Avrupa Uyumu, Viyana Kongresi’nden sonra yapılan konferansların genel adıdır. Viyana Kongresi’nden sonra yapılan Kongrelerin ilki 1818 Aix-La-Chapelle Kongresidir.  1815 Viyana Konferansı Tüzüğü’nün regülasyonundan üç yıl sonra, 21 Kasım 1818’de, Avusturya, İngiltere, Fransa, Prusya ve Rusya tarafından, orta elçi ve maslahatgüzarın arasına mukim elçi sınıfını dahil eden düzenlemeyi içeren, Aix-la-Chapelle Protokolü imzalanmıştır. Sonuç olarak diplomasi temsilcisi sınıfları; Büyükelçiler, legalar ve nonslar, hükümdarların nezdinde gönderilen orta elçiler ve diğer temsilciler,  mukim elçiler, dışişleri bakanı nezdinde gönderilen maslahatgüzarlar şeklini almıştır.

Aix-La-Chapelle Kongresinden sonra Avrupa Uyumu sistemi içinde 1820’de Troppau, 1821’de Laibach, 1822’de Verona, 1856’da Paris, 1878’de Berlin, 1906’da Algesiras, 1912’de Londra ve 1913’te Bükreş Kongre’si gerçekleşmiştir. Paris Kongresi Avrupa Devletler Topluluğunun evrenselleşmesi yönünde atılmış önemli bir adımdır. Osmanlı Devleti ilk kez Avrupalı devletlerle eşit statüde bir uluslararası toplantıya katılmıştır. Osmanlı devleti bu kongreyle Avrupa Hukuku içinde yer aldı. Berlin Kongresi de konferans tekniğine yönelik birçok yenilik getirmiştir. Birden fazla ülkenin uyruğunda yer alan kongre sekreterleri uygulaması gibi.

La Haye Barış Konferansları (1899-1907)

La Haye Barış Konferansları Avrupa Uyumundan farklı bir yapıdadır. La Haye Barış Konferansları diplomasinin Avrupa ile sınırlı kalışını kabul etmeyip, evrensel olmasını dile getirmiş ayrıca büyük devlet küçük devlet ayrımına gitmeden uluslararası sistemin devam etmesini dile getirmiştir. Ad hoc diplomasi yerine de sürekli diplomasi anlayışını ilk defa benimsemiştir. Uluslararası Soruşturma Komisyonları ilk kez 1899 tarihli La Haye Sözleşmesi’nde düzenlenmiş ve 1907 tarihli La Haye Sözleşmesi ile geliştirilmiştir. 20. yüzyılın başlarında, insan hakları ihlallerinin önüne geçilebilmek amacıyla La Haye Barış Görüşmeleri yapılmış olumlu gelişmeler sağlanmışsa da denetim mekanizmasının kurulamamış olması nedeniyle, bu çalışmaların ardından gelen I. ve II. Dünya Savaşlarında görülen vahşet engellenememiştir.

Yeni Diplomasi

Birinci Dünya Savaşı eski diplomasi ile yeni diplomasiyi birbirinden ayıran en temel olaydır. Yeni diplomasi de Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli sebebi olarak görülen gizli diplomasinin yerine açık diplomasi tercih edilir. Yeni diplomasinin önemli özellikleri politikacıların eliyle yürütülmesi, diplomasinin propagandaya dönüşmesi, basının diplomaside ki rolü ve diplomaside artan sosyal ve ekonomik sorunların öneminin kavranmasıdır. Yeni Diplomasinin en önemli aktörleri Wilson ve Lenin olmuştur.

Wilson’un Açık Diplomasi İlkesi

Woodrow Wilson Atlantik’i geçerek Avrupa’yı ziyaret eden ikinci Amerikan başkanıdır. Özellikle Woodrow Wilson’ın 14 İlkesi’nin ilk maddesi ile beraber diplomasi tekrar açık bir hal almaya başlamıştır. Aslında “yeni diplomasi” olarak anılmaya başlayan bu açık diplomasi türü birazda eski diplomasi olarak lanse edilen gizli diplomasiye tepki olarak doğmuştur. Lakin bu yeni diplomasi açık sözleşmelerle beraber kamuoyuna açıklanmayan gizli maddeleri de içermekteydi. Bu açıdan, aslında “açık diplomasi, geçmişini anımsatan ama söz konusu geçmişi bir türlü tam olarak yaşatamayan” bir masal gibiydi. Wilson açık diplomasinin gelişimi için de Milletler Cemiyetine öncülük etti. Wilson Milletler Cemiyetinin kolektif güvenlik anlayışına dayanacağını ve bir daha savaş olmayacağına inanıyordu. Wilson’un düşüncelerinin aksine Uluslararası ortamda gerçekleşen çatışmalar yüzünden Milletler Cemiyeti’nin ömrü uzun sürmedi ve yerini Birleşmiş Milletlere bıraktı.

İletişimin ve Demokrasinin Gelişimi

19. yüzyılın sonlarında bulunan telgraf ve daha sonraları bulunan radyo ve telefon iletişim alanında çok büyük değişiklikler yarattı. Artık diplomatlar hemen kendi ülke büyükleri ile ikili görüşme sağlayabiliyordu. Ancak bu gelişmeler diplomatların sorumluluğunu azaltmamıştır. Ayrıca 18. yüzyılın sonu ve on dokuzuncu yüzyılın başları bu anlamda “ideolojiler çağı” olarak, işaretlendi: Fransız ve Amerika devrimleri, sosyalizm, komünizm, liberalizm, tutuculuk, milliyetçilik gibi siyasal doktrinlerin veya “izmlerin” yaygınlaşması vs. Bu “izm”lerin yayılmasında artan gazete endüstrisinin ve okuma yazmanın belli bir etkisi olmuştur.

Vatandaşların oy hakkını kazanması, yasama organlarının gücünün artması, basının hükümet yetkililerin politikalarını eleştirmede daha fazla özgürlük elde etmesi diplomasiyi önemli ölçüde etkilemiştir. Diplomasinin gelişimi Milletler Cemiyeti’nin kurulması ve uluslararası anlaşmaların yasama organlarında onaylaması gerektiği diplomasiyi şekillendiren demokratik hareketlerdir. Ayrıca çok büyük yıkım gücüne sahip olan silahların üretilmesi de savaş olgusunu değiştirmiş ve toptan yok etme savaşlarının önüne geçilmiştir.

Sosyalist Diplomasi

Sosyalist Diplomasi’nin kurucusu Lenin’dir. O da Wilson gibi açık diplomasiyi savunmuştur. Lenin Çarlık Rusya’sı tarafından yapılan gizli anlaşmaları kamuoyuna bildirtmiş. Bu eski dünyanın eski diplomasisi, açık ve dürüst konuşmanın mümkün olmadığına inanır.  Sözünü söylemiştir. Lenin ve Wilson yeni güç dengesinin Avrupa sınırları dışına çıkmasını gerektiğine inanmışlardır.  Lenin barışın çözümünü devrimde görmüş Wilson ise benimsediği 14 ilkede görmüştür. Sosyalist diplomasi dünya da ki düzenin komünist bir hal alması için diplomasiye önem vermiş ve diplomasiyi bir propaganda aracı olarak görmüştür.

Parlamenter (Çok-yanlı) Diplomasi

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kurulmasından sonra oluşan yeni “örgütlü sistem” perspektifinden, milletlerarası sorunların bazı uluslararası kuruluşlar aracılığıyla görüşülmesi “Parlamenter Diplomasi” olarak adlandırılmıştır. Genel olarak Parlamenter Diplomasi’nin üç büyük kategorisi vardır. Bunlar parlamenterler, siyasi partiler ve yerel, ulusal ve uluslararası olabilen parlamentolardır. Tabi ki de parlamenterlerin seçimi ülkeye ve siyasi siteme göre şekillenir.  Özellikle de II. Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan BM’ye bağlı kuruluşlar ile Avrupa Birliği gibi teşkilatları, bu diplomaside etkin bir konuma yükselmiştir. Diplomasi kitle iletişim araçlarıyla kamuya açık yürütülür, önceden saptanmış yöntemler kullanılır ve kararlar oy çokluğuyla alınır.

Parlamenter Diplomasi’nin en önemli özelliklerden bir tanesi devletlerarası sorunların taraflarının bir den çok devlet olmasıdır. Parlamenter Diplomasi’nin uygulanış biçimleri uluslararası örgütlerde yer alan sürekli temsilcilikler ve devletler tarafından uluslararası örgütlere atanan delegasyonlar tarafından gerçekleşir. Bu kişilerin kendi ülkesinin ulusal politikaların belirlenmesinde, kendi ülkesine karşı güzel etki uyandırarak kamuoyu yaratmada ve bilgi toplamanın yanında ülkesini iyi temsil etme gibi görevleri vardır.

Küresel (Post-Modern) Diplomasi

Küreselleşme son zamanlarda sık kullanılan fakat küreselleşme kavramını kullananların bile anlamı hala tam olarak belirlemediği bir terimdir. Küreselleşme terimi İngilizceden gelmiştir. Küreselleşme terimi oluşan ekonomik ve sosyal sistemin uluslararası ağını ifade eder.

Küreselleşen dünya ile birlikte hükümetler baskı ve çıkar gruplarının baskılarına açık olmuş ve bu sayede insan hakları, cinsiyet eşitliği ve yoksulluk gibi konular daha çok yer alacaktır. Dünyada hızla yayılan teknoloji, eski dünyanın diplomasi anlayışında siyasal ve sosyal çerçevesinin değişimine neden olmuştur. Küresel diplomasi yani 21. yüzyıl diplomasisi, yalnızca devletler ya da hükümetler arası bir diplomasi yöntemi olmaktan çıkmıştır. Eski diplomasi metodundan farklı olarak; çok daha kapsamlı açıdan kullanılan ve uygulanan bir tür ‘sivil toplum diplomasisi’ niteliğine kavuşmuştur.  Kısacası Küreselleşme ile birlikte iç ve dış politikadaki farklılığın ortadan kaldırılması, devletler arasındaki sınırların aşılması, uluslararası hukuk kurallarının benimsenmesi, sömürgeciliğin yerine karşılıklı bağımlılık olgusu çerçevesinde sürekli iletişimin ve etkileşimin olması inanılmaz bir duruma gelmiştir. Küresel Diplomasi de basının artan önemini ve gelişen bilgi ağını da göz ardı etmemek gerekir.

Küresel Diplomasi’nin aktörleri hükümet dışı kuruluşlar, bölgesel kuruluşlar ve çok uluslu şirketlerdir. Küresel Diplomasi’nin en önemli özellikleri kişisel diplomasiyi, ekonominin önemini ve ekonomik bağımlılığının bilincini vurgulayıp diplomasinin kamuoyunun tutum ve davranışlarına göre hareket edilmesini, sömürgeciliğin ortadan kaldırılması gerektiği ve insan hakları gibi sorunlara da sessiz kalmayışıdır.

Önleyici Diplomasi

Önleyici diplomasi (preventive diplomacy) terimi ilk kez, BM genel sekreteri Dag Hammarskjod’un 16 Haziran 1959 tarihli “Yıllık Raporu”un da yer aldı. Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi tarafından “önleyici diplomasi” yoluyla barış ve güvenliği sağlamak ve Birleşmiş Milletler ile daha çok işbirliği halinde çalışmak amacıyla nükleer silahlarını yaklaşık olarak yarıya indirmek konusunda anlaşan ABD ve Rusya’ya ve başka ülkelere yönelik olarak 31 Ocak 1992′de ortaya atılan bir gündem ilkesidir. Önleyici diplomasi barışı gerçekleştirme, barışı koruma ve insancıl amaçlar için kullanılır. Görüşmelerde, iyi niyet, uzlaşı, hakemlik ve uzlaşı gibi yöntemler kullanılır.

 Aktif-önleme kısmen sorunludur, çünkü varsayım niteliğinde bir önermeye dayanır (çatışmanın çıkacağı varsayımına). Çatışma hiç çıkmazsa, bu pozitif kalınacak bir durum değildir. Öte yandan önleme daha fazla ilgi çeker, çünkü herkes çatışma erkenden bastırıldığında çıkacak maddi harcamalar ve çekilen eziyetin miktarı ile tamamen büyümüş bir çatışmanın masrafları arasındaki farkı bilir, bir de üstelik ikincide çatışma sonrası yeniden yapılanma masrafları vardır. Buna resmen önleme bile genel olarak çok geç yapılır, çünkü yükselmekte olan çatışmalara erken müdahale etme mekanizmaları henüz olgunlaşmamıştır.

SONUÇ

Devletler arasında gelişen diplomatik ilişkilerin çok eskilere dayandığını MÖ. 1278’e kadar gittiğini hatta daha da eskilerde bile diplomatik ilişkilerin var olduğunu gördük. Diplomasinin tarih boyunca bir gelişim içinde olduğunu ve her geçen gün aktör sayısını arttırarak günümüzde önemli yer aldığını da şahit olduk Diplomasi eskiden sadece devlet temsilcileri tarafından uygulanırken günümüzde hükümetler arası örgütler, hükümet dışı örgütler ve çok uluslu şirketlerin de bu temsilci grubuna dahil olduğunu söyledik.

Açık diplomasi örnekleri Antik Yunan’da görülmesine rağmen daha sonraları Birinci Dünya Savaşı’na kadar gizli diplomasi yürütülmüştür. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Wilson ve Lenin sayesinde açık diplomasi tekrar önem kazansa da bu yeteri bir seviye de değildir. Eski çağlarda olan Ad-hoc (geçici) diplomasi yöntemi de çok taraflı yani Parlamenter Diplomasi’nin gelişimi ile yerini daha kalıcı temsilciliklere ve sürekli konferanslara bırakmıştır. Diplomasinin sürekli bir hal almasında şüphesiz ki yukarda bilgi verdiğimiz tüm konferansların çok önemli etkileri vardır.

Diplomasi eskiden sadece barış amacıyla ve genellikle savaş sonraları yapılırken zamanla bu sistem de yerini sadece barış odaklı olmayan ve uluslararası ilişkilerde devletlerin ilişkilerini arttırmayı amaçlayan, savaşların önceden öngörülüp önlenmesi, ekonomik ve sosyal ilişkilerin gelişmesi gibi amaçlarla hareket eden diplomatik faaliyetlere bırakmıştır. Günümüzün küresel bir köy haline dönüşmesi ve ihtiyaç ve insan dış görünümünün hemen hemen her yerde aynı olması da Küresel Diplomasi’nin etkin bir şekilde kullanıldığını göstermektedir. 21. yüz yılda Küresel Diplomasi’nin yanında Önleyici Diplomasi’de özellikle uluslararası kuruluşlar tarafından her ne kadar etkin bir şekilde kullanılmaya çalışılsa da günümüzde oluşan çatışma ve savaşların önüne geçmediği için eksikliklerini görmek çok zor değil. Diplomasi’nin bu uzun sürede ki bu değişimi, insan hayatının değişimi, teknolojinin gelişimi, demokratik sistemler, basının rolünün güçlenmesi gibi olaylarda aramak gerekir.

Yusuf AVAR

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü 

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

Kaynakça:

  1. Acar, D. Ş., (2006). Küreselleşen Dünyada Diplomasi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Dergisi, 9(1-2), 417-439.
  2. Alganer, Y. ve  Çetin, M., Ö. (2007). Avrupa’da Birlik ve Bütünleşme Hareketleri. Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F Dergisi, 2(XXIII) 285-309.
  3. Arı, T. (2001). Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika. Alfa Yayınları.
  4. Aytürk, N. (2015). Protokol Bilgisi. Nobel Yayınları.
  5. Bell, D. (2007). The End of Ideology. İletişim, Kurum ve Araştırma Dergisi, (24), 281-293.
  6. Beyazıt, Ö. (2011). La Haye Uluslararası Ceza Mahkemesine Giden Süreçte Uluslar arası Ceza Yargılaması. Taad, 5(1), 309-338.
  7. Campbell, D. (2015). Congress of Vienna: European Territories and Swiss Neutrality. Detrick, Congress of Vienna, 1815, The 2015 Greater Washington Conference on International Affairs.
  8. Cuterela, S. (2012). Globalization: Definition, Processes and Concepts. National Defense University, Revista Română de Statistică. ss. 137-146.
  9. Çatal, B. (2015). Küresel Diplomasi: Prexenos’tan Dijital Diplomasiye. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  10. Erdem, G. (2008). Osmanlı İmparatorluğu’nda Sürekli Diplomasi’ye Geçiş Süreci. Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  11. Ergüven, N., S. (2016). Uluslararası Hukukun Tarihsel boyutuyla Diplomasinin Kurumsal Gelişim Süreci. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(1), ss. 111-141.
  12. Erkan, S. (2010). Savaş ve Barış Bağlamında XIX. Yüzyıl Uluslar arası İlişkileri’nin Özellikleri. Sosyal Bilimler Dergisi, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi, (22) ss. 93-115.
  13. Fiott, D. (2011). On the Value of Parliamentary Diplomacy. Madariaga College of Europe Foundation, 7(4) ss. 1-6.
  14. Gürbüz, M., V. (2002). Bir ideal, Bir Amerikan Başkanı ve Onun Başarısızlığı: Başkan Wilson ve Milletler Cemiyeti. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 8(29) ss. 87-99.
  15. Hamilton, K., Langhorne, R. (2011). The Practice of Diplomacy. Routledge.
  16. Hetne, B. (2008). Teoride ve Pratikte Güvenliğin Bölgeselleşmesi. Uluslararası İlişkiler Akademik Dergi, 18(5) ss. 87-106.
  17. Kissinger, H. (1994). Diplomasi. (Çev: İ. H. Kurt). Kültür Yayınları.
  18. Kodaman, T.,  Akçay, E., Y. (2010). Kuruluştan Yıkılışa Kadar Osmanlı Diplomasi Tarihi ve Türkiye’ye Bıraktığı Miras. SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, (22), ss. 75-92.
  19. Leira, H. (2016). A Conceptual History of Diplomacy. The SAGE Handbook of Diplomacy içinde. SAGE.
  20. Machiavelli, N. (2008). Prens. 1532. (Çev: K. Atakay) Can Sanat Yayınları.
  21. Nicolson, H. (2001). The Evolution of Diplomatic Method. Printed at Great Britain, Diplomatic Studies Programme Centre for the Study of Diplomacy, University of Leicester.
  22. Orallı, L. E. (2014). Uluslar arası Krizler ve Bağımsız Soruşturma Komisyonları. Güvenlik Bilimleri Dergisi, 3(2), ss. 91-118.
  23. Özdal, B. ve Jane, M. (2014). La Ders Ders’in Uluslararası Sistemin Yapısına Etkileri. Akademik Bakış, 14(7), ss. 215-245.
  24. Reich, S. (1998). What is Globalization?. Kellogg Institue, The Helen Kellogg Institue for International Students, Working Paper 261.
  25. Ronit K., Schneider, V. (Ed.) (2000). Private Organizations in Global Politics. Routledge/ECPR Studies in European Political Science, London.
  26. Tuncer, H. (1995). Eski ve Yeni Diplomasi. Ümit Yayınları.
  27. Tuncer, H. (2009). Diplomasinin Evrimi, Gizli Diplomasi’den Küresel Diplomasiye. Kaynak Yayınları.
  28. Uğrasız, B. (2003). Uluslararası İlişkilerde İki Farklı Yaklaşım: İdealizm ve Realizm. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(5) ss. 139-145.
  29. Uygunlar, A. (2007). Osmanlı İmparatorluğu’nda Modern Diplomasi ve Murahhaslık Kurumu. Yüksek Lisans Tezi, Osman Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  30. Ünal, U. (2003). Devletler Hukukuna Giriş. Yetkin Yayınları.
  31. Yiğit, V. (2005). 1648 Vestefalya Barışından 1815 Viyana Kongresine Kadarki Dönemde Uluslararası Sistemin Dönüşümü. Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi.
  32. Avşar, B. (2014). Önleyici Diplomasi. Erişim Adresi: https://www.tuicakademi.org/onleyici-diplomasi/ (Erişim Tarihi: 03.11.2016).
  33. Ortaylı, İ. (2013). 200. Yılına doğru Viyana Kongresi. Erişim Adresi: http://www.milliyet.com.tr/200-yilina-dogru-viyana-kongresi/ilber- ortayli/pazar/yazardetay/15.09.2013/1763688/default.html (Erişim Tarihi: 08.11.2016).
  34. Tören, D. (2011). Diplomasi ve Tarih Boyunca Geçirdiği Evrimi. Erişim Adresi: https://www.tuicakademi.org/diplomasi-ve-tarih-boyunca-gecirdigi-evrim/ (Erişim Tarihi: 31.10.2016)

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Covid-19 Sonrası Yeni Normal: Dijital Göçebelik ve Güneydoğu Asya

Ecem Hayırcı  Göç Çalışmaları O-Staj Programı ÖZET Günümüzde teknolojinin gelişmesi, küreselleşme, iş verenlerin...

”Deontolojik değil sonuççu liberteryenim” – Dr. Merve Karataş

Bu röportaj Zeynep Naz Terzi tarafından Liberal Demokrat Parti...

Hırvatistan’da Seçim Rüzgarları: Cumhurbaşkanı Milanović, Başbakanlık Koltuğu İçin Yarışa Giriyor

Hırvatistan'da Seçim: Hırvatistan siyasi sahnesi, Cumhurbaşkanı Zoran Milanović'in, Nisan...

İklim Değişikliğinin Göç ve Kalkınma Üzerindeki Etkileri

Esranur Tekin Göç Çalışmaları Stajyeri  GİRİŞ Göç, dünyanın hemen her ülkesini etkileyen...