ABD Seçimlerinde Son Durum

Geçtiğimiz şubat ayı itibariyle Amerikan seçimleriyle alakalı yaptığım analizin hala arkasındayım. ABD seçimlerine yaklaşık 10 ay kala Amerika’daki işsizlik oranının yüzde 8.5’in altında kalması halinde Obama’nın seçimi muhtemelen kazanacağı, eski gücüyle olmasa da yine başkanlık koltuğuna oturacağını iddia etmiştim. O yorumum üzerine birçok dostumuz Amerikan tarihinde hiç bir başkanın seçime yüzde 8’in üzerinde bir işsizlik oranı ile girip de kazanamadığını söylemişti. Nitekim mayıs ayı itibari ile Obama’nın yüzde 8.1’e düşürdüğü işsizlik oranı iki buçuk ay gibi çok kısa bir süre içerisinde yüzde 8.3’e yükseldi, hemen ardından Romney’nin hızlı kampanya çıkışı da buna eklenince Rasmussen, Gallup, CNN gibi araştırma şirketlerinin verilerinde Romney’nin Obama’yı 1-2 puanla geçtiğini temmuz ayının sonuna doğru görmeye başladık. Açık söylemek gerekirse Romney’nin böyle bir çıkış yaparak Obama’nın önüne 1-2 puan ile geçmesini beklemiyordum.

Amerikan seçimlerinde son düzlük eylül başı ile başlar, önemli olan emareler de son düzlükte ortaya çıkar. Örneğin, Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde Amerikan seçimleri yorumlanırken şu dönemlerde bile Ortadoğu’da ya da Afganistan’da olan hadiselerin, diğer bir deyişle dış politikanın seçimlere etkisi konuşulur. Bunun çok da doğru bir algı olmadığını söylemek gerekir. Amerikan kamuoyu bu son düzlükte dış politikadaki gelişmelerle çok ilgilenmediği gibi, dış politika unsurlarının seçim tavrına yansıdığını da söylemek gerçekçi olmaz.
Dış politika haricinde önemli bir nokta da ekonomideki sayısal değişimlerin Amerikan seçmeninin üzerindeki etkisidir. Ağustos sonu, eylül başına kadar yüzde 8.3 ile giden işsizlik oranının eylül başında yüzde 8.1’e düşmesiyle ekonomideki iyileşme sürecinin tekrar başladığını söyleyebiliriz. Yüzde 8.1 rakamına ulaşılmasının halkın gözünde pozitif bir emare olmasına rağmen kağıt üzerindeki ekonomik verilerin halkın cebine bir fiil intikal etmesi çok da mümkün olmayacağı için, bu saatten sonra seçim neticesini etkileyen kriterler farklılaşmıştır.

Küçük bir örnek vermek gerekirse, Romney’nin seçimi kazanması için Florida ve Ohio eyaletlerini muhakkak kazanması gerekir. Romney’nin Ryan’ı başkan yardımcısı olarak atadığı gün itibariyle zaten geleneksel olarak Kırmızı Eyalet olarak tabir edilen Cumhuriyetçi oyları iyice sağlamlaşmıştır, çünkü Ryan bilhassa finansal ve mali politikalarda çok önemli projeleri olan ancak bu projeleri aşırı sağ ve aşırı muhafazakar olan bir siyasetçidir. Ryan’ın bu politikaları zaten Cumhuriyetçilerin garantilemiş olduğu kırmızı eyaletleri sağlamlaştırırken seçimi kazanmak için esas ihtiyacı olan Florida’yı zora sokmuştur. Florida’da bilhassa Orlando’nun güneyinde yaşlı nüfusun çok olduğu ve Obama’nın sağlık reformundan istifade ettiklerini varsaydığımız seçmenler, Florida’da Romney’i Ryan’ın sert ve tutucu sağlık politikaları nedeniyle sıkıntıya sokabilir. Nitekim bu atamadan sonra anketlere bakıldığında Romney’nin Florida’da hala Obama’nın önünde olduğu görülmekle beraber oylarının 3 ay öncesine göre ciddi şekilde gerilediği de görülmektedir.
Bilhassa iki partinin genel kurulları sonrasına baktığımızda, Obama 2008 yılındaki “Değişim” sloganını 2012’de “Daha İleri” taşıyarak Bush döneminden kaynaklanan kötü dış politikanın, kötü ekonomik durumun ve kötü sosyal politikaların artık stabilize olduğunu ve bundan sonraki 4 yılda her şeyin daha iyiye gideceği söylemiyle yola çıktı.

Öte yandan Romney sadece Obama dönemini ekonomik ve dış politika alanında eleştirmekle kalarak, yapıcı ve alternatif politikalar üretmek yerine negatif kampanya tarzıyla çok da güven vermemeye başladı. Amerika’da Cumhuriyetçilerin ekseriyetle negatif kampanya yönetip de seçim kazandığı görülmemiştir ve Romney de kanaatimce aynı hataya düşmektedir. Romney temmuz ayında yakaladığı avantajı her geçen gün kaybettikçe, gerek dış politika söylemlerinde sertleşerek Amerika’daki makul çoğunluğu, gerekse “yüzde 47” gibi gaflar yaparak Amerikan orta direğinin tepkisini almaya başlamıştır. İşte bütün bu etkenler bir araya geldiğinde çok büyük bir değişken veya etken olmadığı takdirde Amerikan seçimlerinin galibi 290 ila 330 elektoral oy alarak Obama olacaktır.

 

Burak KÜNTAY

Bahçeşehir Üniversitesi

Amerikan Araştırma Merkez Başkanı

 

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...

Sığınmacıların Ev Sahibi Ülkelere Katkıları: Türkiye’deki Suriyeliler

Sena Özdemir Göç Çalışmaları o-Staj Programı ÖZET İnsanlık tarihi kadar eskiye dayanan...