Amerika’nın Irak’tan Çekilmesi Dış Politika İçin Mi, İç Politika İçin Mi?

Türkiye’de yoğun yaşadığımız referandum süreci esnasında Türkiye’yi ve bölgeyi derinden ilgilendiren önemli bir hadise gündemimizin arka planında kaldı. ABD’nin Irak’tan çekilmesi. 11 Eylül 2001 döneminde başlayan süreç Eylül 2010’da büyük ölçüde bitmeye yüz tutacak ve 2011’in Eylül’ünde de tamamen bitecek. Bu konuyu biraz irdelemenin ve tam anlamıyla ne anlama geldiğini anlamanın önemli olduğuna inanıyorum.

ABD’nin 2003 yılında başlattığı operasyon neticesinde Amerikan birlikleri Irak’a girdiler. 1 Mayıs 2003’te “Mission Accomplished” (Görev Tamamlandı) yazılı Amerikan uçağının Irak semalarından geçtiği gün itibariyle Amerikan ordusu etkin ve aktif olarak Irak yönetimindeydi. Öncelikle Jay Garner yönetiminde Yeniden İnşa ve İnsani Yardım Birimi (Office for Reconstruction and Humanitarian Assistance (OHRA)), kısa bir süre sonra Paul Bremer yönetimindeki Geçici Koalisyon Otoritesi (Coalition Provisional Authority (CPA)), fiilen işgal edilmiş Irak’ı yönetti. Ardından Irak bir meclis kurulması, seçimlerin yapılması gibi süreçleri de geçirerek kendi kendine yaşayabilen ve kendisini idame edebilen bir devlet kisvesine sokulmaya çalışıldı. Bu süreçte yaşanan her mezhep ve etnik gruptan olan insanların direnişi, terör olaylarının artması, Irak’ın büyük bir kaosa sürüklenmesi, ABD’nin General Petraeus tarafından yapılan tavsiyeyle George Bush döneminde Irak’a daha fazla asker göndermesi ve Irak’ın nispeten daha stabile bir duruma gelmesi Irak’ı 2010’lı yıllara getirdi.

Tabii ki Irak Savaşı sadece Irak’ın içerisinde değil aynı zamanda ABD içerisinde ve Washington’ın tam göbeğinde de yaşandı. Irak Savaşı’ndan kaynaklanan ABD dış politikasındaki klişeleşmiş felsefeyi sarsan o gidişat Bush yönetiminde ABD dış politikasına ve iç politikasına okların çevrilmesine sebep oldu. Bush’un ABD’de uyguladığı birçok politika tüm dünyada eleştirilere neden oldu. Irak’ta ölen ABD askerlerinin Amerikan halkında yarattığı duyarlılık her geçen gün bir tepki çığı olarak büyüyüp Bush yönetimini zora soktu. Belki de en önemlisi ABD’de bir emlak krizi olarak başlayan ekonomik krizin faturası bile Irak Savaşı’nın ekonomik boyutuna mal edildi. Bush’u halkın gözünde bitiren, Cumhuriyetçileri hem kongreden hem beyaz saraydan büyük ölçüde tasfiye eden hadise kim ne derse desin Irak Savaşı oldu.

ABD’de 2008 seçimlerine giderken gerek Obama’nın gerek Hillary Clinton’un gerekse Cumhuriyetçi Parti adaylarının yani John McCain ve Mitt Romney’in Irak’la ilgili vaatleri bile Bush’un o dönemki mevcut Irak politikalarından çok farklıydı. Cumhuriyetçi adaylar Romney ve McCain ister istemez partilerinin Irak politikalarını kötüleyememekle birlikte Bush’un politikalarına bir mesafe koymuşlardı. Hillary Clinton Obama’ya nazaran Irak politikasını daha ortada tutmaya çalıştı. Obama ise herkesten farklı bir şekilde seçim kampanyasında Irak’tan çekiliş tarihi veren tek adaydı.

Bir çok kimse Obama’nın Irak’tan çekilme vaadini popülist bir tavır olarak değerlendirirken bu hadisenin Amerikan ulusal güvenliğine tehdit oluşturacağını söyledi. Fakat buna rağmen halkın Vietnam sendromu daha ağır basmış olacak ki, halk Obama’nın söylediklerinden ciddi anlamda etkilendi. Obama başkanlığa seçildikten sonra birçok kimsenin kanaati Irak’tan çekilmenin olamayacağıydı. Fakat geçtiğimiz aylarda açıklanan süreç nihayet hayata geçti. Buna göre ABD askerlerinin hemen hemen tamamı Irak’tan ağustos sonuna kadar çekilecekti. 50.000 kişilik bir birlik kalıp bu birliğin de 2011’in sonuna doğru Irak’tan tamamen çekileceği söylendi.

Obama’nın bu kararı incelendiğinde, kararın dış politikadan ziyade ciddi bir iç politika güdümü olduğunu anlamak mümkün. Kötü giden ABD ekonomisinde göreve gelir gelmez kongreden çıkardığı büyük reform kararı ve destek paketinden sonra  savaşın ABD halkının üzerinde yarattığı duyarlılığı ve bir klişe haline gelen ekonomik baskıyı ortadan kaldırmak için bu kararı hızlı ve tavizsiz bir şekilde uygulamaya koyduğunu belirtmek gerekir. Bush’u iktidardan indiren Irak Savaşı’nın muhalefeti unsurunu da göz önünde bulunduran Obama hem diğer adayların hem de Cumhuriyetçi ve Demokrat adayların daha solunda söylemlerle iktidar olmuştur. Bu nedenle kendisini iktidara getiren en önemli söylemlerden olan Irak’tan çekilme sürecini 2010 seçim sürecinden önce uygulama zorunluluğu hissetmiş olduğu aşikardır. Bu alınan kararın önemli sebeplerinden biri ABD’deki 2010 ara seçimleri olacaktır.

ABD’de bir başkanın başarılı olması için en önemli etken kongrenin arkasında olmasıdır. Obama başkanlığa seçildiği günden itibaren bütün yapmış olduğu girişimlerde kongre desteğini arkasında bulmuştur. Amerikan ekonomisine destek planı ve sağlık reformu yasa tasarısı gibi çok büyük tepki uyandıran tasarıların geçmesindeki bir önemli etken başkanın ve kongrenin aynı partiden olması ve birbirini desteklemesidir. ABD’deki 2010 ara seçimlerinde kongredeki senatoda, temsilciler meclisinde ya da ikisinde birden çoğunluğun Demokratların elinden Cumhuriyetçilere kayması Obama’yı çok ciddi sıkıntıya sokacaktır. Daha da ileri gitmek gerekirse Obama’ya tamamen muhalif bir kongre Obama’nın aldığı kararların etkinliğini etkileyip 2012’deki başkanlık seçimini Obama’nın aleyhine çevirebilir.

Son bir senedir eski başkan yardımcısı Dick Cheney de dahil bir çok Cumhuriyetçi Başkan Obama’yı Irak’tan çekilmeye söz verip de çekilmemekle suçlamaya başladılar. Obama stratejik olarak bu kararı alarak Cumhuriyetçilerin 2010 yerel seçimlerinde yapacakları büyük muhalefetin önünü kesmiş oldu. Obama’nın diğer bir önemli iç politika kararı ise ne kadar dış politika gibi görünse de Irak’tan çekilecek askerlerin Afganistan’a kaydırılma hususudur. Savaşa muhalif tavırlarıyla iktidara gelen bir başkan imajı çizen Obama Afganistan sürecinde önemli bir ikilem içine girmiştir. Seçim döneminden itibaren Obama’nın dış politika ilgisi Irak üzerinde değil Afganistan-Pakistan üzerindedir. Savaşa muhalif olan bir başkanın, ABD askerlerinin Irak’ta kalmasına muhalif bir başkanın tavır değiştirip Irak’a ek olarak bir de Afganistan’a asker yollaması Obama’yı 2010 seçimlerinde hatta 2012 seçimlerinde büyük bir hüsrana uğratabilirdi. Peki Obama ne yaptı?

Afganistan’a kaydırılması gereken askeri birlikleri ABD’den yeni bir birlik ile desteklemek yerine Irak’ta misyonunu tamamladığını düşündüğü birlikleri Türkiye üzerinden Afganistan’a yollamayı seçti. Yani Obama riskli de olsa bir taşla birkaç kuş vurdu.

1)ABD’den yeni bir askeri grupla Afganistan’a asker yüklemesi yapılmadı. Dolayısıyla halkın gözü önünde daha önceki vaatleriyle çelişmeden yeni bir askeri birliği ABD dışına yollamadı.

2)ABD’nin Afganistan’a yollamayı planladığı askeri gücü zaten ABD dışında olan Irak’taki güçleri kullanarak tedarik etti. Böylece askeri hareketi ve ekonomik harcamayı da bir ölçüde kongreye faturalandırmamış oldu.

3)Afganistan’a yollanacak askeri birlikler için kongreyi ikna sürecinden kendini kurtarmış oldu.

Bütün bu sebepleri ve ayrı ayrı maddeleri değerlendirdiğimizde ABD’nin Irak’tan çıkışını dış politikadan ziyade iç politika unsurlarına bağlamak daha doğru olur. Obama bu seçimleriyle hem 2010 yerel seçimlerine hem 2012 başkanlık seçimlerine itafen bazı hamlelerde bulundu. Bu hamleler Obama’yı siyasi olarak avantajlı hale getirecek ve seçimlerde karşısında oluşturulacak Irak ve Afganistan kanallı dış politika muhalefetinin önünü kesecektir.

Tabii ki bu hamleler risksiz hamleler de değildir. ABD güçlerinin Irak’tan çıkması ile birlikte Irak’ta tekrar yaşanması muhtemel kaotik sorunlar, El Kaide’nin Afganistan’daki etkinliğini, gücünü ve kamplarını Irak’a doğru kaydırması, nispeten Irak’ta düzelmekte olan durumun tekrar geriye doğru gitmesi Obama’yı tahmin ettiğinden daha da kötü bir noktaya getirebilir.

Obama siyasi olarak dış politika tepkilerini seçimlerde karşısında görmemek için bir iç politika manevrası yaptı. Ama yine Obama’nın kaderini aynen Bush’unkini belirlediği gibi Irak’taki durum belirleyecek. Irak’taki durumun düzelmesi ve Irak’ın stabilize olması, hem de bunların asker çekilmesine rağmen olması Obama’yı bir deha ve kahraman; krizin büyümesi, gerginliğin ve kaosun artması, gelinen noktadan geriye doğru bir gidişin başlaması Obama’yı vasat ve öngörüsüz bir başkan haline dönüştürecektir. Kısacası bir kez daha bir ABD başkanının geleceğini Irak belirleyecektir.

 

Yrd.Doç.Dr.Burak Küntay

Bahçeşehir Üniversitesi

Hükümet ve Liderlik Okulu (HLO) Başkanı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...