Borç Tuzağı (Debt Trap)

Ekonomik, teknolojik ve siyasi gelişmeler neticesinde ekonominin zaman içinde kabuk değişimi devletleri ekonomik anlamda rekabete sürüklemiştir. Bu rekabet neticesinde de her ülke büyüyebilmek adına iç ve dış borçlanma yoluna gitmiştir. Bu yüzden kişiler gibi her devletin de hem iç hem de dış borçları vardır. Bu borç miktarları zamanla hem miktar hem de oransal olarak artış göstermektedir. Hatta öyle ki gelişmiş ülkeler olarak kabul ettiğimiz ülkeler bile çok yüksek borç oranlarına sahiptirler.

Yüksek borç oranları zamanla sürekli büyüyen bir borç döngüsü oluşturmuştur. Bu durum neticesinde borçların kapanmasını neredeyse imkansız kılmış, zamanla piyasaların dalgalanmasıyla birlikte ülkeleri krizlere, borçların ödenmeme durumlarına sürüklemiştir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en büyük sorunları sermaye yetersizliğidir. Bu durum borç tuzağı ile alakalı bir durumdur.  Yatırım yapmak için dış borç alınır. Borç eğer tüketim için, faiz ödemeleri için kullanılıyorsa o ülke bir tüketim toplumudur. Bu durumda borç yükü katlanarak artacak ve bir seviyeden sonra ülkeyi art arda krizlere sokacaktır. Borçların kapanmasının veya gün geçtikçe azaltılmasının tek yoluüretim artışıdır. Bu da alınan borçların verimli olarak kullanılmasıyla doğrudan alakalıdır. Dış borç denilen şey birtoplumun diğer bir topluma borcudur. Her ülkenin bir ekonomik değeri vardır. Borçlar bu değeri aştığı takdirde yani; ekonominin ödeme gücünü aştığında,ülkenin bağımsızlığıüzerine ipotek koyar. Haliyle borç kavramının uluslararası ilişkilerde önemli bir yeri vardır.  İngiltere’nin Mısır’ı işgali de bu duruma örnektir:

Mısır, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın hidivliği döneminden itibaren ekonomik anlamda kalkınma amaçlı girişimlerde bulundu. Kavalalı, her yıl fellahların tüm hasadını devlet hazinesine için satın aldı. Fellahlara asgari geçim için gereken tohumluğu ve geçim için gereken kısmını da yüksek fiyatlarla tekrar sattı. Ek olarak dışarıdan çivit biber, şeker kamışı ve pamuk ithal etti. Fellahlara hangi üründen ne kadar üreteceklerine dair emirler çıkarttı. Dışarıdan alınan malların alımı ve satımı devlet tekelindeydi. Bu yolla da meta üretimi Mısır’a sokulmuş oldu. Sulama sistemleri, pamuk ekimi, şeker kamışı üretimine başlandı. Fakat daha sonraki süreçte Fransız sermayesiyle başlayan daha sonra da İngiliz Sermayesinin içeriye girişiyle birlikte yabancı sermayelerin pazarı oldu. Bu iki güç arasındaki rekabet İngilizlerin Süveyş kanlını finanse etmesiyle zirveye ulaştı. Mısır’ın ilk borcu Fransızlara karşı olmuştu. Nil Barajlarının yapımı için alınan bu borç zamanla 3, 5 milyon sterlinlik bir borcu doğurmuş ve Süveyş Kanal şirketinin yüzde kırklık hissesini kaybetmişlerdir. 20 yıl sonra da bu büyüyen borç İngiltere’nin Mısırı işgaliyle sonuçlanmıştır.

Kanalın açılmasıyla birlikte artık kanal üzerinden buharlı gemiler geçiyordu. Aynı zaman diliminde Amerikan iç savaşının patlak vermesiyle pamuk fiyatları beş katına çıkınca pamuğa rağbet arttı. Bu sayede Fransızlardan ve İngilizlerden ayıklama makineleri, buharlı makineler ve traktör motorları ısmarlandı.  1864 yılındaki sığır vebası pulluk makinelerine ihtiyacı arttırmıştı. Fakat bir yıl geçmeden iç savaşın bitmesiyle bu sistem de çökmüştü. Bu süreçte de kanal hisselerinin bir kısmı daha kaybolmuştu. Bu sefer de şanslarını şeker üretiminde denediler. Fakat ilk etapta maliyetli olması demir yolu ulaşımı, plantosyonlar, sermaye için alınan borçlar iyici borç yükünü arttırmıştır. Hidivin toprakları dahil çoğu şey hipotek altında idi.  Bu süreçte vergiler arttırıldı. Yeni yeni vergiler toplanmaya başlandı.

Bu süreç böyle devam eder iken iyice ekonomisi çökertilen Mısır, ekonomik anlamda kaybedecek bir şeyi kalmamıştı. Bütün ekonomik değerleri İngilizler başta olmak üzere Fransızların kontrolündeydi. 1878 yılına gelindiğinde Mısır borçlarından ötürü daha doğrusu borç tuzağına doğru çekildiği için işgal edildi. Buradan da anlaşılacağı üzere borç miktarı bir ülkenin bağımsızlılığıyla doğru orantılıdır. Eğer Mısır örneğinde olduğu gibi borç tuzağına kapılıp ülke kendi bağımsızlığını kaybedebilir.  Bir devlet ya da bir kurum her ne kadar yüksek oranda borcu varsa borç aldığı kurumlara ya da devletlere o kadar bağlıdır.

Süleyman Güzel

TUİÇ Stajyeri

Kaynakça

1) Rosa Luxemburg-Sermaye Birikimi Belge Yayınları 2014 s.329-347

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...