Demokrasi ve İnsan Hakları Yolunda Libya İç Savaşı

Gün geçmiyor ki Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yeni olaylar, tüm dünyayı derinden etkileyecek gelişmeler yaşanmasın. Kuşkusuz halkları isyana teşvik eden nedenlerin başında güvenlik ve özellikle ekonomik kaygılar sebebiyle desteklenen otoriter rejimlerin varlığı gelmektedir. Ortadoğu’da yıllardır baskı, korku, vahşet içinde diktatör rejimlere boyun eğen halkların reform ve değişim talepleri yine baskıyla engellenmek istenmektedir. İsyancılar mevcut rejimleri insan hakları, özgürlük ve adalet gibi kavramların önündeki en büyük engel olarak görmekte ve direnişini Batılı devletlerin desteğiyle sürdürmektedir. Nitekim diğer diktatör rejimlerde olduğu gibi Kaddafi de Libya’da 1969’dan bu yana yönetimi ele geçirmiş ve iktidarını korumak için halkın ekonomik, sosyal ve siyasal sorunları göz ardı etmiştir.

Libya’da yaklaşık 6 ay önce başlayan ayaklanma, Kaddafi’ye bağlı birlikler ile muhalefetin mücadelesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1970 ve 1973 sayılı kararları neticesinde NATO harekâtıyla hız kazanmış durumdadır. Libya’ya NATO müdahalesi, ülkedeki sivilleri korumak için uçuşa kapalı hava sahası yaratmak amacıyla Marta ayı sonunda Fransa, İngiltere ve ABD tarafından başlatılmıştır. Ancak İtalya, Libya’ya insani yardımın sürdürülebilmesi için NATO’yu çatışmaları durdurması konusunda defalarca uyarmıştır. Ayrıca Arap Birliği sorunun siyasi yollardan çözülmesi gerektiğini dile getirmiştir. Fakat NATO birliklerinin, Kaddafi yönetimi bırakana kadar operasyonu sürdüreceği konusunda kararlı olduğu görülmektedir. Öyle ki, Libya Temas Grubu’nun yaptığı zirvelerde Libya’nın kaderini artık muhaliflerin Bingazi’deki Ulusal Geçiş Konseyi’nin belirleyeceği açıklanmıştır.

Kadafi hükümetine yardım eden ve destek veren birçok ülke bugün Libya’da muhalifleri temsil eden Ulusal Geçiş Konseyi’ni halkı meşru temsilcisi olarak kabul etmiştir. Fransa başta olmak üzere, Libya’daki muhaliflere silah yardımı yapan ülkeler bir zamanlar Kaddafi’ye de aynı yardımı yapmışlardır. Kaddafi yönetime geldiğinden bu yana özellikle Rusya ve birçok Batılı ülkeden silah satın aldığı da bilinmektedir. Ancak komşu ülkelerle bir husumeti olmamasına rağmen Kaddafi’nin bu silahları rejimini olası bir tehlikeye karşı korumak için aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü Libya iç savaşına baktığımızda, Kaddafi’ye bağlı ordu ve paralı askerler sivil halkın taleplerini kanlı bir şekilde bastırmak için ağır silahlar kullanmaktadır. Öte yandan Libya Hükümeti, dünyadaki imajını değiştirmek için Batılı akademisyenlerin içinde bulunduğu Monitor Group danışmanlık şirketleriyle işbirliği yaptığı söylenmektedir. Hatta Kaddafi’yi öven, Libya’nın entelektüel ve popüler bir lideri olduğunu anlatan makaleler yayımlanması bu tezi güçlendirmektedir.[1] Ancak bugünkü tabloya baktığımızda Kaddafi artık halkı tarafından sevilen bir lider değil, halkına acımasızca davranmaktan çekinmeyen bir lider konumundadır. Üstelik silah yardımından faydalanan bu defa çatışma halinde olduğu muhaliflerdir.

Bütün bu gelişmeler NATO Libya müdahalesinin, Libya’ya demokrasi ve insan hakları getirmek adına yapılmadığı düşüncesini güçlendirmektedir. Nitekim Bahreyn ve Yemen’de rejim karşıtı gösterilerde siyasi reform talep eden halka yöneltilen şiddet Batı’nın tepkisini çekmemiştir. Öte yandan NATO’nun 2001’de Afganistan harekâtı ve 2003’te Irak Savaşı sonunda siyasi bütünlüğü sağlamadaki başarısızlığı şimdi Libya operasyonunda da aynı sonucun yaşanacağı endişesini doğurmaktadır. Şayet NATO kuvvetleri Libya’da başarısız olursa, BM ve onun insan hakları alanında faaliyet gösteren birçok kurumu inandırıcılığını yitirecektir. Kuşkusuz bu durum insan hakları, demokrasi ve özgürlük alanında Batılı devletlerin Libya’da ve diğer diktatör rejimlerde daha fazla söz sahibi olmasını engelleyecektir.

Türkiye, Libya’daki geçiş sürecinin ülkenin siyasi ve toprak bütünlüğünü tehdit edecek boyutlara gelmemesini ve daha fazla kan dökülmeden halkın talepleri doğrultusunda kısa bir sürede çözümlenmesini istemektedir. Öyle ki, Libya Temas Grubu’nun İstanbul’da gerçekleştirdiği 4. toplantısında Türkiye, ihtilafın kalıcı bir şekilde sona ermesi için siyasi çözümün Libyalılar tarafından yürütülmesini arzu ettiğini ve Libya’nın istikrara kavuşmasından başka hiçbir amacının olmadığını vurgulamıştır. Zirvede Libyalı sivil halkın korunması ve kriz sonrası istikrar çalışmalarını hazırlayan bir yol haritası belirlendi. Ayrıca Libya’nın kısa sürede siyasal çözüme kavuşması için, yeni siyasi yapının oluşması, insani yardımların ulaşması ve BM 1970 ve 1973 sayılı kararlarının uygulanması konusunda görüş birliğine varıldı.[2] Görünen o ki BM, bir yandan Libya’nın Kaddafi sonrası yapılandırılmasında pay sahibi olmak için temaslarını sürdürürken diğer yandan hava saldırılarıyla sivil halka zarar vererek daha çok tahribata neden olmaktadır.

Libyalı halkın isyanı, Ortadoğu ve diğer ülkelerdeki halk ayaklanmalarından farklı değildir. Konum değişse bile halkların ortak talebi; insan hakları, demokrasi ve ekonomik kaygılardır. Ortadoğu’daki mevcut diktatör rejimlerin yönetime devam etmesi mümkün değildir. İktidarını korumak için halkın taleplerini bastırarak iç savaşa sürükleyen, halkını gözünü kırpmadan katleden diktatörler daha fazla kan dökülmeden yönetimden çekilmelidir. Aksi takdirde istikrarsız süreç uzayacak, halkın reform ve değişim talepleri engellenecektir. Hatta bu süreç dünya genelinde güvenlik sorununu ortaya çıkarabilir yeni terör olaylarına sebep olabilir.

Yazının İngilizcesi için tıklayınız…

 

Tuba AKTAŞ

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...