Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU

Özet

Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve iltica süreçlerine etkisini, göçmen ve mültecilerin hakları açısından incelemektedir. Göçmenler ve mültecilerin karşılaştığı zorluklar ve insan hakları ihlallerine dikkat çeken çalışma, uluslararası hukukun kişisel özgürlükleri her bireyin temel hakkı olarak tanıdığını hatırlatarak; dijital teknolojilerin süreç yönetiminde potansiyel iyileştirmeler sunabileceği, ancak mahremiyet ve veri koruma gibi alanlarda endişelere de neden olabileceğini ele almaktadır. 2015’ten itibaren uygulanan dijital projeler ve COVID-19 pandemisi sırasında artan dijital araç kullanımı üzerinden, bu teknolojilerin göçmenlerin topluma entegrasyonuna nasıl katkıda bulunduğu ve sığınma süreçlerindeki rolleri tartışılmaktadır. Aynı zamanda, dijital savunuculuk organizasyonlarının[1] mülteci hakları konusunda önemli roller üstlendiği ve dijital teknolojilerin insan hakları üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerine dair derinlemesine bir bakış sunulmaktadır. Araştırma, dijital teknolojilerin ve veri toplama araçlarının, insan haklarını koruyacak şekilde dikkatli yönetilmesi gerektiğini vurgulayarak, uluslararası standartlara ve insan haklarına saygılı bir kullanımın önemine işaret etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Dijital Göç, Sığınma Süreçleri, Dijital Teknolojiler, Göçmen ve Mülteci Hakları, Veri Koruma ve Mahremiyet

[1] Dijital savunuculuk, göçmen ve mülteci haklarını dijital platformlar aracılığıyla savunma faaliyetleridir.

GİRİŞ

Günümüzde, dijital teknolojilerin hızla gelişimi ve yaygınlaşması, toplumsal ve bireysel yaşamın hemen her alanını dönüştürmektedir. Özellikle göç ve sığınma süreçleri, bu dönüşümden önemli ölçüde etkilenen alanlardan biri olmuştur. Küresel çapta artan göçmen ve mülteci hareketlilikleri, dijital teknolojilerin etkin kullanımını zorunlu kılmıştır. Dijital araçların ve veri toplama teknolojilerinin sığınma süreçlerine entegrasyonu[1], göçmen ve mültecilerin hakları açısından hem potansiyel faydaları hem de riskleri beraberinde getirmektedir. Bu teknolojiler, sürecin daha hızlı ve etkin yönetilmesine olanak tanırken aynı zamanda göçmenlerin mahremiyetini ve güvenliğini riske atabilir. Bu bağlamda biz dijital araçların, süreçlerin yönetilmesinde sunduğu potansiyel faydaları, mahremiyet, veri koruma ve gözetim gibi alanlarda ortaya çıkan riskleri ele alacağız. Ayrıca, dijital teknolojilerin sosyal entegrasyon[2], eğitim, sağlık ve yasal süreçlere erişim gibi konularda nasıl bir rol oynadığı ve bu teknolojilerin insan hakları bağlamında nasıl dengeye oturtulabileceği üzerine tartışmalar yürüteceğiz. Bu çalışmanın, dijital teknolojilerin göç yönetimi ve iltica süreçlerindeki kullanımına ilişkin derinlemesine bir bakış açısı sunarak, ilgili tüm paydaşlar için yol gösterici olması hedeflenmektedir.

Dijital Teknolojilerin Göç ve Sığınma Süreçlerine Etkisi

Göçmenler ve sığınmacılar, dünya genelindeki çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalan ve insan hakları ihlallerine en sık maruz kalan savunmasız gruplardandırlar.(Primer, 2024a) Uluslararası hukukta, kişisel özgürlüklerin her bireyin yaşamsal hakkı olduğu kabul edilmiştir.(İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 1948) Bu hak, göçmenler[3], mülteciler[4] ve sığınmacılar[5] gibi bireyler için de geçerlidir bu sebeple bu grupların özgürlükleri, yasal bir çerçevede belirlenmeli, meşru amaçlarla gerekçelendirilmeli, ayrımcılıktan uzak ve orantılı olmalıdır. Ancak, dijital teknolojilerin göç yönetimi ve iltica politikalarında kullanılması, nispeten yeni birolgu olması ve henüz uluslar arsı bir yasal düzenlemeye tabii olmaması sebebiyle özellikle mahremiyet, veri koruma ve gözetim konularında endişelere neden olmaktadır.

Tarihsel olarak 2015 yılından bu yana birçok dijital proje, yeni gelenleri (sığınmacı, göçmen, mülteciler) bir kent kültürünün etkili birer parçası haline getirmeyi hedefleyen dijital sosyal ağların çabaları ile de desteklemektedir. Bu projeler yeni gelenleri; mülteci kampanya ve yardım alanlarından çıkarıp, onları toplumun aktif birer üyesi haline getirmeyi amaçlamaktadır. Bu projeler uzaktan dil eğitimleri, çeşitli mesleki eğitim ve formasyonlar olarak örneklendirilebilir. Sosyal medya kullanıcılarının oluşturdukları diasporalar[6]da yeni gelenleri topluma entegre çabası açıkça görülmektedir. Ayrıca çeşitli sosyal kurumlar ve dijital yardım kuruluşları da bu projeleri desteklemektedir.(Yaldiz, 2014)  

Dijital sistemleri kendi göç yönetimlerine uygulayan ülkelerden olan Norveç, 2017 yılından itibaren sığınma başvurusu yapanlar için uzak kabul merkezlerinde[7] Skype aracılığıyla görüşmeler gerçekleştirmektedir. Benzer şekilde, İrlanda, başvurulan yerin uzaklığı nedeniyle 2019’dan bu yana belirli durumlarda uzaktan görüşmeler yapmaktadır. İsveç ise başvuru sahibinin seyahat etme zorunluluğunu ortadan kaldırmak adına uzaktan görüşme seçeneği sunmaktadır. Ancak, bu ülkelerde uzaktan görüşme yöntemleri sınırlı olarak kullanıldığı için, kullanımlarının etkinliği konusunda sınırlı bilgi mevcuttur.(Primer, 2024b)

Dijital sistemlerin iltica prosedürlerindeki kullanımları özellikle 2019’da COVID-19 salgınının başlamasıyla birlikte artmıştır. (Gregori & Avrupa Birliği Sığınma Ajansı, 2022) Bu teknolojiler, insan temasını sınırlamak için acil bir ihtiyaç olarak yardımcı olmuş olsa da birçok ülkede kalıcı bir hale geldi. (Gregori & Avrupa Birliği Sığınma Ajansı, 2022) Ayrıca, iltica sistemlerini modernleştirmek ve hizmetlerin hızla sunulmasını desteklemek için bir yol olarak da görülmeye başlandı.

2021 yılında Avrupa Birliği Sığınma Ajansı’nın yayınladığı rapora göre; üye ülkelerde COVID-19 pandemisine karşı uygulamaya konan önlemlerden, yeni uygulamaları ve dijital dönüşümleri içeren sürdürülebilir çalışma yöntemleri daha çok benimsenmektedir. Ayrıca birçok üye ülkede, koruma ihtiyacı olan yeni gelenlerin, bu sürdürülebilir çözümlere hızlı ve güvenli ulaşması için yapılması gerekenlerin neler olduğunu bulma çabasına girilmiştir. Çeşitli derecelerde ve ulusal bağlamları esas alarak otomatik başvuru kaydı, uzaktan mülakatlar, bilgi sağlama, tercümanlık, menşe ülke bilgileri (COI) [8]toplama, eğitim, yetkili makamlar genelinde bilgi yönetim sistemleri, iletişim ve iş akışlarının kolaylaştırılması gibi alanlarda dijital inovasyonlar geliştirilmiştir.(EASO Menşe Ülke Bilgisi (COI) Rapor Metodolojisi, t.y.) Yeni teknolojiler hızla uygulanabilecek olsa da ulusal yetkili makamların dikkatli olması gerekmektedir. Çünkü gerek ulusal gerek uluslararası mahkeme kararları, dijital inovasyonların temel haklar ve kişisel veri koruma kılavuzlarına uyumluluk açısından katı denetimlere tabi tutulmasına duyulan ihtiyacın devam ettiğini göstermektedir.(Gregori & Avrupa Birliği Sığınma Ajansı, 2022)

Dijital Savunuculuk Organizasyonlarının[9] Mülteci Hakları Üzerindeki Etkisi

Dijital araçların sıkça kullanıldığı günümüz dünyasında göçmen, mülteci ve sığınmacıların haklarının korunmasında da bu araçlar önemli bir rol oynamaktadır. Dijital araçların ulaşabileceği sınır ötesi topluluklar ve dijital büyüme hızı, göçmenler, mülteciler ve sığınmacıların karşılaştığı sorunları daha geniş kitlelere ulaştırma ve çözüm bulma konusunda bir fırsat sunmaktadır.

Bu bağlamda, dijital savunma kuruluşları ve insan hakları aktivistleri, dijital teknolojileri kullanarak göçmen ve sığınmacı haklarının korunmasında etkili bir rol oynamaktadırlar. Çeşitli online kampanyalar ve uygulamalar aracılığıyla, bu organizasyonlar hızlı bir şekilde harekete geçebilmekte ve uluslararası toplumun dikkatini çekebilmektedirler. Örneğin, sosyal medya üzerinden paylaşılan bilgiler ve online dilekçeler aracılığıyla, mültecilere destek çağrıları yapılabilir ve hükümetler üzerinde baskı oluşturulabilir. (Örn.bknz.(Annual Report Regional Refugee and Resilience Plan, 2022)) Aylan Kurdi’nin[10] fotoğrafının sosyal medyada yayılmasıyla yaşanan göçmen krizi, dijital savunma kuruluşlarının devlet politikaları üzerinde etkili olduğu çok önemli bir örnektir. Görüldüğü üzere bu organizasyonlar, mülteci haklarının korunması için hükümetleri ve uluslararası toplumu harekete geçirmekte ve destek olmaktadırlar. İnsan hakları aktivistleri, dijital teknolojilerin sağladığı hızlı iletişim imkanları sayesinde, normların yayılması ve uygulanmasında da önemli bir rol oynamaktadırlar. Dijital savunuculuk organizasyonlarının devlet politikaları üzerindeki etkilerine dünya üzerinden örnekler verecek olursak;

İngiltere’de, 38 Degrees organizasyonu, Başbakan David Cameron’ın mülteci kabul etmeme politikasına karşı hızlı bir kampanya başlattı. “Mültecilere Hoş Geldiniz” sloganı altında yerel meclislerin daha fazla mülteci kabul etmesi talebiyle 633 yerel dilekçe başlatıldı ve bu kampanyalar, Cameron’un 20,000 Suriyeli mülteciyi kabul etme kararı almasında etkili oldu. Bunun yanı sıra, 38 Degrees üyeleri mültecilere yardım için 300,000 £ topladı ve Ulusal Mülteci Hoş Geldin Kurulu’nun oluşturulmasına yardımcı oldu. (Hall, 2019)

İrlanda’da, Uplift organizasyonu mültecilerle dayanışma amacıyla bir online dilekçe başlattı ve “Bir Yatağı Paylaş” kampanyasıyla 14,000 yatak taahhüdünde bulundu. Taoiseach Enda Kenny’nin 4,000 mülteciye koruma sağlama kararında bu kampanyaların etkisi oldu. Ancak İrlanda’nın mülteci kabul süreci beklenenden yavaş ilerledi. (Hall, 2019).

Avustralya’da, GetUp! organizasyonu “Karanlığı Aydınlat” kampanyası ile Avustralya hükümetine daha fazla Suriyeli ve Iraklı mülteci kabul etmesi için baskı yaptı. Başbakan Tony Abbott, kamuoyu ve siyasetçilerin baskısı altında 12,000 ek mülteciyi kabul etme kararı aldı. Daha sonra, GetUp! “Onları Burada Tut” kampanyası ile 267 sığınmacının, aralarında 33 bebek de bulunmak üzere, Avustralya’da kalmasını sağladı ve bu sığınmacıların denizaşırı gözaltı merkezlerine geri gönderilmesini engelledi (Hall, 2019).

Bu örnekler, dijital savunuculuk organizasyonlarının mülteci hakları konusunda önemli bir rol oynadığını ve hem söylemsel hem de davranışsal mücadele yöntemlerini kullanarak hükümet politikaları üzerinde etkili olabildiklerini göstermektedir. Bu bağlamda, dijital savunuculuk stratejilerinin, toplumsal değişimde etkili bir araç olduğunu vurgulamak mümkündür.

Dijital Teknolojiler, Göçmenlik ve Güvenlik

Dijital teknolojilerin göç politikalarına entegrasyonu özellikle, göçmenlerin izlenmesi ve denetimi amacıyla kullanılan teknolojik araçlar, kişisel mahremiyet ihlalleri başta olmak üzere, çeşitli insan hakları ihlallerine yol açabilmektedir. Elektronik izleme cihazları ve sistemlerinin yaygın kullanımı, göçmenlerin özgürlüklerine ve özel yaşamlarına müdahale ederken, psikolojik stres ve endişe yaratabilir. Teknolojinin sınır güvenliği ve göçmen denetimindeki rolü, göçmenleri daha riskli ve tehlikeli yolculuklara da itebilir. Sıkı sınır kontrolleri ve izleme sistemlerinin varlığı, göçmenlerin daha az denetlenen, dolayısıyla daha tehlikeli rotaları tercih etmesine neden olabilir, bu da onların fiziksel güvenliğini tehlikeye atabilir.(Green, 2022) Ayrıca, biyometrik tanıma teknolojilerinin sınırları korumak ve göçü yönetmek amacıyla kullanılması, göçmenlerin kişisel verilerinin toplanmasını ve saklanmasını zorunlu kılar. Teknolojik gelişmelerin, özellikle yapay zeka uygulamalarının, göç yönetimi ve iltica süreçlerine entegrasyonu, ayrımcı sonuçlara ve koruma arayan bireyler üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. (Mouzourakis vd., 2020) Bu durum, mahremiyet haklarının ihlali ve verilerin kötüye kullanımı risklerini artırabilir. İlgili literatürde, biyometrik teknolojilerin ırksal profilleme ve ayrımcılığa yol açabileceği, özellikle belirli etnik veya ırksal grupları hedef alabileceği belirtilmiştir.(Primer, 2024b)

İnsan hakları hukukuna göre, bir bireyin mahremiyet hakkına yapılan müdahale, ancak keyfi veya hukuka aykırı olmadığı takdirde kabul edilebilir. Ancak, istikrarsız göçmenlik durumunda olan kişiler- göçmenler, mülteciler ve sığınmacılar- genellikle olası geçişleri karşılığında haklarından ödün vermeye zorlanır. Uluslararası insan hakları hukuku ve standartları, mahremiyet hakkına yapılan müdahalenin meşruiyetini ve ihlal olup olmadığını değerlendirmek için üç kritik kriter sunar: öncelikle yapılacak olan müdahale yasalara uygun ve öngörülebilir olmalıdır; ikinci olarak sadece ulusal güvenlik veya kamu düzeni gibi meşru bir amaca hizmet etmelidir; üçüncü olarak, bu meşru amacı gerçekleştirmek için kesinlikle gerekli olmalıdır. Ancak o zaman bu müdahale yapılmalı ve bu meşru amaca uygun orantılı, ayrımcılık içermeyen bir şekilde uygulanmalıdır. Özellikle, geniş çaplı mahremiyet etkileri olan deneysel teknolojilerin kullanımını içeren teknoloji odaklı gözaltı alternatifleri, bu müdahalelerin orantılılığını sorgulama ihtiyacını öne çıkarır. Örneğin 2016 yılında Birleşik Krallık sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan tüm yabancılar için zorunlu elektronik ayak bileği “etiketleme” uygulamasını getirdi. Ağustos 2021’de bu, göçmenlik kefaletiyle serbest bırakılanları da kapsayacak şekilde genişletildi. Eylül 2022 itibarıyla Birleşik Krallık’ta yaklaşık 15.000 kişi elektronik izlemeye kaydoldu; bu durum, onur, saygı, mahremiyet ve bedensel özerklik hakları da dahil olmak üzere insan haklarını riske atan bir sistemi genişletti. (Primer, 2024a)

Sivil toplum kuruluşları, hükümetler, teknoloji şirketleri ve uluslararası organizasyonların, bu teknolojilerin insan haklarına uygun bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla iş birliği yapmaları kritik önem taşımaktadır. Son yıllarda, Avrupa Birliği (AB) dahil olmak üzere birçok ülkede, göç yönetimi süreçlerini dijitalleştirmeye yönelik pilot projeler başlatılmıştır. Bu projeler, uluslararası koruma başvurularının hızlandırılması ve yüksek başvuru sayısının yönetilmesi gibi amaçlara hizmet etmektedir. Ancak, AB mevzuatının, Eurodac[11], Eurostat [12] veya eu-LISA[13] gibi sistemler dışında, iltica prosedürlerinde dijital araçların kullanımına ilişkin açık kurallar belirlemediği görülmektedir. Bu durum, üye devletlere geniş bir takdir yetkisi bırakırken, hukuki belirsizlik yaratmakta ve mülteci koruması ile veri koruma arasında karmaşık hukuki sorunları da beraberinde getirmektedir.(Primer, 2024a; Vavoula, 2020) Otomasyonun artması ve algoritmaların karar alma süreçlerinde kullanılması; dijital teknolojilerin göç yönetimi ve iltica politikalarındaki kullanımı, şeffaflık, hesap verebilirlik ve insan haklarına saygı ilkelerine dayalı bir yaklaşım gerektirir. Bunun aksi uygulamalar ayrımcı olmasının yanı sıra mahremiyet ihalelerine de yol açacaktır. 

SONUÇ

Sonuç olarak, dijital teknolojilerin göç yönetimi ve iltica süreçlerine entegrasyonu, yüksek potansiyele sahip olmakla birlikte, insan haklarına dair ciddi endişeleri de beraberinde getirmektedir. Uluslararası Af Örgütü’nün tavsiyeleri, devletlerin ve dijital teknolojileri kullanan kuruluşların, dijital araçların uygulanmasında insan haklarına saygıyı önceliklendirmeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Bu kapsamda, sistemik ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık gibi yapısal sorunların ele alınması; insan hakları ve veri koruma etki değerlendirmelerinin yapılması; tedbirlerin gereklilik ve orantılılık ilkelerine uygunluğunun değerlendirilmesi; ayrımcılık ve diğer insan hakları ihlalleri risklerinin ele alınması ve kişisel verilerin korunması önem taşımaktadır. (Georgiou, 2019; Ott vd., 2022; Primer, 2024b)

Göçmenlerin ve mültecilerin haklarının korunması ve güçlendirilmesi, dijital araçların ve veri toplama teknolojilerinin sığınma süreçlerine entegrasyonunda temel bir öncelik olmalıdır. Bu bağlamda, verilerin güvenliği ve gizliliğinin sağlanması, göçmenlerin kişisel bilgilerinin korunması, dijital araçların kullanıcı dostu olması, dil bariyerleri ve teknolojik engellerin göz önünde bulundurulması, insan haklarına saygının güvence altına alınması ve adil yargılanma hakkının desteklenmesi gerekmektedir. Nihayetinde, dijital araçların ve veri toplama teknolojilerinin sığınma süreçlerine entegrasyonu, insan haklarının korunması ve güçlendirilmesi açısından dikkatli bir şekilde yönetilmelidir. Bu çerçevede, uluslararası standartlara ve insan haklarına saygı gösteren bir yaklaşım, dijital teknolojilerin göç yönetimi ve iltica süreçlerinde etkin ve adil bir şekilde kullanılmasının temelini oluşturacaktır.

KAYNAKÇA

Annual Report Regional Refugee and Resilience Plan. (2022). https://www.3rpsyriacrisis.org/wp-content/uploads/2023/04/3RP_2022Annual_Report.pdf

EASO Menşe Ülke Bilgisi (COI) Rapor Metodolojisi. (t.y.).

Georgiou, M. (2019). City of Refuge or Digital Order? Refugee Recognition and the Digital Governmentality of Migration in the City. Television & New Media, 20(6), 600-616. https://doi.org/10.1177/1527476419857683

Göç Terimleri Sözlüğü. (t.y.). İçinde Göç terimleri sözlüğü. Uluslararası Göç Örgütü.

Green, B. (2022). The flaws of policies requiring human oversight of government algorithms. Computer Law & Security Review, 45, 105681. https://doi.org/10.1016/j.clsr.2022.105681

Gregori, N., & Avrupa Birliği Sığınma Ajansı. (2022). Avrupa Birliğinde Sığınma Durumuna ilişkin Yıllık Rapor (s. 29). Avrupa Birliği Resmi Yayın Ofisi. https://euaa.europa.eu/sites/default/files/publications/2022-06/2022_Asylum_Report_Executive_Summary_TR.pdf

Hall, N. (2019). Norm contestation in the digital era: Campaigning for refugee rights. International Affairs, 95(3), 575-595. https://doi.org/10.1093/ia/iiz021

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948). https://www.ohchr.org/sites/default/files/UDHR/Documents/UDHR_Translations/trk.pdf

Mouzourakis, M., Taylor, A., & wollard,  catherine. (2020). Access to protection in Europe The registration of asylum applications. ECRE; ECRE Weekly Bulletin. https://asylumineurope.org/wp-content/uploads/2020/11/aida_accessii_registration.pdf

Ott, J. D., Testi, E., & Petra, B. (2022). Digitalisation of asylum procedures: Risks and benefits (s. 34). asylum information database; ECRE Weekly Bulletin. https://asylumineurope.org/wp-content/uploads/2022/01/Digitalisation-of-asylum-procedures.pdf

Primer: Defending the rights of refugees and migrants in the digital age. (2024a). Amnesty International. https://www.amnesty.org/en/documents/pol40/7654/2024/en/

Primer: Dijital Çağda Mülteci ve Göçmenlerin Haklarını Savunmak – Dünya | ReliefWeb. (2024b, Şubat 5). https://reliefweb.int/report/world/primer-defending-rights-refugees-and-migrants-digital-age

Vavoula, Dr. N. (2020). Transforming Eurodac From 2016 to the New Pact: From the Dublin System’s Sidekik to database in support of EU policies on Asylum, resettlement and irregular migration (13). ECRE; ECRE Weekly Bulletin. https://ecre.org/ecre-working-paper-transforming-eurodac-from-2016-to-the-new-pact-from-the-dublin-systems-sidekick-to-a-database-in-support-of-eu-policies-on-asylum-resettlement-and-irregular-migration/

Yaldiz, F. (2014). ULUSLARARASI GÖÇ VE DİASPORA İLE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 3(2).

[1] Entegrasyon; Sistemin birbirine uyumlu hale getirilmesi, birleştirilmesi.

[2] Göçmenlerin hem birey hem de grup olarak toplumun bir parçası kabul edildiği süreç.

[3] Uluslararası düzeyde genel kabul gören bir göçmen tanımı bulunmamaktadır. Kişisel sebeplerle ve dışarıdan herhangi bir zorlama unsuru olmaksızın ilgili kişinin hür iradesiyle göç etmeye karar verdiği durumları kapsadığı kabul edilmektedir.(“Göç Terimleri Sözlüğü”, t.y.)

[4] Irkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti ve siyasi görüşleri yüzünden haklı bir zulüm korkusu nedeniyle vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve söz konusu korku yüzünden, ilgili ülkenin korumasından yararlanmak istemeyen kişi. (1967 Protokolü ile değişik Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi, 1A(2) Maddesi).

[5] İlgili ulusal ya da uluslararası belgeler çerçevesinde bir ülkeye mülteci olarak kabul edilmek isteyen ve mültecilik statüsüne ilişkin yaptıkları başvurunun sonucunu bekleyen kişiler

[6] Kendi geleneksel etnik yurtlarını bırakıp dünyanın diğer taraflarına dağılan halklar ya da etnik nüfuslar.

[7] Mülteci, sığınmacı veya göçmenlerin kabul eden ülkeye varır varmaz bekletildikleri tesisler.

[8] Uluslararası koruma başvurularının bireysel değerlendirmesine yönelik prosedürlerde kullanılan menşe ülke, mutat mesken ve transit veya dönüş ülkeleri hakkındaki bilgileri ifade eder

[9] Bu organizasyonlar, sosyal medya ve interneti kullanarak geniş kitlelere ulaşır ve politik değişiklikler için baskı yaparlar.

[10] 2 Eylül 2015’te ailesi ile Yunanistan’ın İstanköy adasına şişme botla geçmeye çalışırken annesi ve kardeşi ile birlikte boğularak hayatını kaybeden üç yaşındaki Suriyeli çocuk, cansız bedeni Bodrum Fenerburnu sahilinde bulunmuştur.

[11] Mültecilerin, birden fazla AB ülkesinde iltica talebinde bulunmasını engellemek için 2003 yılından bu parmak izini alarak veri tabanına kaydeden sistem

[12] Mülteci ve göçmenlere ilişkin Avrupa İstatistiklerini toplayan bir sitem oluşturmuş kurum

[13] Özgürlük, güvenlik ve adalet alanında büyük ölçekli bilişim teknolojileri sistemlerini yöneterek bilişim teknolojisi sistemlerinin operasyonel, AB’nin Adalet ve İçişleri politikalarının uygulanmasını desteklemek amacıyla kurulan Avrupa Ajansı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...