Fikir Babalarının Işığında Realizm ve Neorealizm

Realizm, katı eleştirilere uğramasına rağmen uluslararası ilişkilerde en etkili teorilerden birisi olarak kabul görmektedir. Felsefi temelleri, güç dengesi ve liberalizme karşı güçlü eleştirileri barındırması realizmin önemini korumasını sağlamıştır. Klasik realizmin fikir babaları E. H Carr ve Hans Morgenthau’dur. Buna karşılık olarak neorealizmin fikir babası Kenneth Waltz’dır.

E. H Carr

E. H Carr’ın The Twenty Years Crisis (1939) kitabı bir teori kitabı olmamasına rağmen yazıldığı zamana ve sürece ışık tutan bir eserdir. İkinci Dünya Savaşı arifesinde basılan kitapta liberallere, Avrupa’da Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan politik düzenlemelere, Milletler Cemiyeti ve kurumlarına ağır eleştiriler bulunmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı sonrası liberaller savaşı ortadan kaldırmak için çeşitli fikirler üretmişlerdir. Liberal düşünceye göre uluslararası diplomasi daha barışçıl bir şekilde yeniden yapılandırılabilirdi. Self determinasyon ve devlet kurma hakkı tüm ulusal gruplar için olmalıydı. Gizli diplomasi yerini kamuoyuna açık bir dış politika vizyonuna bırakmalıydı. Güç dengesi, yerini kolektif güvenlik anlayışına bırakmalıydı. Sonuç olarak sorunların çözümüne yönelik  Milletler Cemiyeti benzeri bir mekanizma oluşturulmalıydı. Japonya’nın Mançurya’yı ve İtalya’nın Habeşistan’ı işgalinde Milletler Cemiyeti’nin başarısızlığı liberallerin dünya barışı görüşlerine büyük bir darbe vurmuştur.

Carr’a göre, daha uyumlu ve barış içinde bir dünya arzulamamıza rağmen bu istek, dünya politikalarına dair bilimsel bir çalışma inşa etmek için kullanışlı bir ilke değildir.1939 yılında Carr’ın bilimsel bir temelde yazılan kitabı bu sebeple uluslararası problemleri ilk kez ciddi ve analitik biçimde ele alan kitap olarak önem arz etmektedir.

Carr’a göre uluslararası sistemdeki güç dağılımındaki eşitsizlik analizlerin odak noktası olmadığı sürece çatışmalar ve savaşlar tam anlamıyla anlaşılamayacaktır. Uluslararası sistemde devletlerin tatmin olması statükoyla açıklanabilir. Birinci Dünya Savaşı sonrası galip devletlerin yaptığı düzenlemeler sistemde revizyonist devletlerin oluşmasını sağlamıştır. Bu devletler de oluşan yeni statükoyu bozacakladır.-Nitekim öyle de olmuştur ve İkinci Dünya Savaşı patlak vermiştir-.Ayrıca Carr, ulusal çıkarların zaman içinde değişebileceğinden bu değişimin statükoyu değişime zorlayacağını belirtmiştir. Ulusal güçlerini arttırmak isteyen devletlerin etki alanlarını genişletmek isteyeceklerinden dolayısıyla devletlerin çıkarlarının çatışacağından bahsetmiştir. Milletler Cemiyeti’nin dünya barışının sağlanmasında yeterli olmadığını düşünen Carr bu konuda da haklı çıkmıştır. Carr’ın değişimi dikkate almadığını düşünmek büyük bir hata olur.  Carr’ a göre değişim ve barış yeni güç ilişkileri ile birlikte gerçekleşir.

Sonuç olarak Carr uluslararası sistemin global güç gerçekleri ve kuralları ile şekillendiğini savunmuştur. Güç kavramını devletler ve diğer tüm faktörlerden ayırmıştır ve bu da Carr’ın en çok eleştirildiği alan olmuştur. Carr’ın çalışmaları bir uluslararası ilişkiler teorisi değildir daha çok liberalizme yapılan eleştirilerin olduğu bir çalışmadır.

Morgenthau     

Morgenthau’nun İkinci Dünya Savaşı sonrası yazdığı “Politics Among Nations(1949)” kitabı realist teorinin temelini oluşturur niteliktedir. Morgenthau Carr’ın uluslararası ilişkiler bilimi oluşturma çabalarına pozitivist bir yaklaşımla metodolojik eklemeler yapmıştır.

Morgenthau dış politikada bilinebilir gerçekler ve rasyonelliğin olduğuna inanmıştır ve teorisini bu çatı üzerine inşa etmiştir. Morgenthau’nun tanımladığı realizme göre, dünya üzerindeki sorunlar insan doğasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Morgenthau realizmi altı temel prensiple formüle etmiştir. Morgenthau’ya göre uluslararası politikalar devletlerarasındaki güç mücadeleleridir ve bu mücadele normal, kaçınılmaz ve makbuldür. Sistemdeki radikal değişiklikler başarısızlığa mahkûmdurlar. Ulusal çıkarlar zamana ve şartlara göre değişebilir ve karar alıcılar rasyoneldir. Barış kalıcı olamazdır ve güç dengesi sistemin devamlılığı için en önemli unsurdur. Morgenthau ekonomik gelişmelerin dış politikaya etkisini göz önünde bulundurmamıştır. Devletin uluslararası sistemde yegâne aktör olduğunu savunmuştur ve hükümet dışı kuruluşları ve uluslararası pazarları ihmal etmiştir.

Sonuç olarak Morgenthau, uluslararası politikayı insan doğasından kaynaklanan, güç tanımlı çıkarların bulunduğu, devletlerin yegâne aktör olduğu bir sistem olarak tanımlamıştır ve klasik realizme bilimsel bir temel oluşturmuştur.

Realizmin oluşmasında tarihi faktörlerin etkisini göz ardı etmek imkânsızdır. Carr iki dünya savaşı arası dönemde Morgenthau ise İkinci Dünya Savaşı sonrası realizm hakkında görüşler ileri sürmüşlerdir. Fakat 1970’li yılların gelişmeleri ve dünyadaki dönüşümleri açıklamakta realizmin eksik kaldığı noktalar oluşmuştur. Bu eksiklikler beraberinde realizme yapılan eleştirileri ve yeni teorik akımları getirmiştir.

Waltz

Neorealizm, 1970li yıllarda klasik realizmin ekonomik güçleri ihmal etmesine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Kenneth Waltz uluslararası ilişkiler disiplinine antropoloji ve ekonomi alanlarını da dâhil ederek genişletmiştir. Waltz’ın neorealizmi klasik realizmin bir eleştirisi şeklindedir. Waltz’ın en temel eleştirisi klasik realizmin birçok eksiklik ve boşluğu olan bir teori olduğu şeklindedir. Teorinin entelektüel olaylara cevap üretebilmesi gerektiğini fakat realizmin bu özelliğini kaybettiğini ve yaşanan gelişmelerin artık salt realist teoriye göre açıklanamayacağıdır. Waltz’ın teorisine göre uluslararası politik sistem, ayrı ve birleşik birimlerden oluşan bir yapıdır. Neorealizm uluslararası politikaların otonomluğunu sağlar. Bu görüşe göre uluslararası sistem içindeki yapılar ayrı ayrı tanımlayarak anlaşılabilir. Waltz’a göre insan doğasındaki kötülük değil, uluslararası sistemdeki anarşik durum devletleri güç arttırmaya zorluyor. Realistler sistemin tümünden uluslararası sistemi açıklamaya çalışırken, Waltz sistemdeki devletlerden yola çıkarak uluslararası sistemi açıklamaktadır. Waltz’a göre uluslararası sistem üç önemli karakteristik özellikle tanımlanabilir.

  • Sistemde yürürlükte olan prensipler
  • Sistemin içerisindeki birimlerin karakteristik yapıları
  • Sistem içindeki birimlerin kapasitelerinin dağılımları.

Yerel politik sistemlerde hiyerarşi mevcuttur fakat uluslararası sistem anarşik olduğundan dolayı devletler karşı karşıya gelmektedir.

Sonuç olarak realizme tepki ve dönemin yaşanan gelişmelerin etkisi olarak 1970li yıllarda neorealizm akımı ortaya çıkmıştır. Neorealizm, klasik realizmin egemen devletlerin uluslararası anarşi içinde var oldukları gibi bazı noktalarını kabul eder. Klasik realizmden ayrımı ise insan doğası ve devlet yönetimini konusunda daha bilimsel bir açıklama getirmeye çalışmasıdır.

Ahmet ATEŞ

Adnan Menderes Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...