Filistin’de El Fetih-Hamas İttifakına Doğru

FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü)’nün siyasal arenadaki en önemli temsilcisi olan El Fetih’in 48. kuruluş yıldönümü geçtiğimiz günlerde Gazze’de düzenlenen ve yüz binlerce kişinin katıldığı büyük bir törenle kutlandı. Bu tören, El Fetih’i simgeleyen sarı bayrakların 2006 yılından bu yana ilk kez Gazze’de dalgalanması anlamını da taşıyordu. Zira bilindiği gibi 2006 yılında yapılan parlamento seçimlerinin ardından başlayan siyasal kriz sonucunda Hamas ile El Fetih arasında ucu silahlı çatışmaya kadar varan ve yaklaşık 700 Filistinlinin hayatını kaybettiği bir mücadele yaşanmıştı. Bu mücadelenin ardından ise Filistin fiili olarak ikiye bölünmüş ve Hamas Gazze’de, El Fetih ise Ramallah merkezli olmak üzere Batı Şeria’da yönetime hâkim olmuştu. Ulusal birliğin parçalanması anlamına gelen bu süreç sonucunda Filistin Meselesi bağlamında kazanan taraf İsrail olmuştur. Zira Filistin Meselesi’ne adil bir çözüm bulma yönünde hiçbir isteklilik göstermemesine karşın, Hamas ile El Fetih arasındaki siyasal rekabet neticesinde yeni yerleşim yerleri inşası sonucu İsrail işgali daha da genişlemiş ve işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinli Araplara yapılan muamelenin içeriği her geçen gün daha da kötüleşmiştir. 1500’e yakın Gazzelinin hayatını kaybetmesine neden olan Dökme Kurşun Operasyonu ile yine 150 kadar Gazzelinin canına mal olmuş Bulut Sütunu Operasyonu da Hamas ile El Fetih arasındaki siyasal çatışma sürerken gerçekleşmiştir. Ne var ki, İsrail’in Kasım 2012’de gerçekleştirdiği Bulut Sütunu Operasyonu’nun ardından Hamas ile El Fetih arasındaki ilişkilerin düzelmeye başladığını görüyoruz. Aralık 2012 itibarıyla Hamas’ın siyasi büro şefi Halid Meşal’in FKÖ liderlik seçimlerini organize edecek siyasal komiteye katıldığının açıklanması, tarafların Mısır’ın arabuluculuğunda ve Türkiye’nin yoğun çabalarıyla Kahire’de müzakerelere başlamaları ve El Fetih’in Gazze’de kuruluş yıldönümü kutlaması gerçekleştirmesi, Filistin’de ulusal birliği tesis edebilme yönünde ciddi bir ilerleme kat edildiğini gösteriyor.

Hamas ile El Fetih’in 6 yıllık çatışmaya son verme yönünde adımlar atmalarının arkasında birtakım önemli nedenler bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi, Arap Baharı’nın yarattığı toplumsal/siyasal değişim ve dönüşüm isteminin El Fetih ile Hamas tarafından algılanmış oluşudur. Her iki aktör de farkındadır ki, Filistin halkı içerisinde bulunduğu sıkışmışlıktan kurtulmak istemektedir ve bunu gerçekleştirebilme yolunda mevcut siyasal aktörleri de dışlayabilecek farklı seçeneklere yönelebilirler. Yine Mısır’da Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesi de Filistin adına önemli bir gelişmedir. Bilindiği gibi Hamas, 1987 yılında kurulurken kendisini Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in Filistin şubesi olarak konumlandırmıştı. Yani Hamas ile Müslüman Kardeşler arasında organik bir bağlantı vardır. Bu bağlantı Müslüman Kardeşler’in Mısır’da iktidara gelmesinin ardından daha da önem kazanmıştır. Nitekim Mısır, Filistin’de ulusal birliğin sağlanabilmesini en önemli dış politika hedeflerinden biri haline getirmiştir. Mısır’ın bu yönde elde edebileceği bir başarı, Filistin halkı nezdindeki siyasal meşruiyetini arttıracak ve aynı zamanda “yeni Mısır” ın Ortadoğu’da ne denli önemli bir aktör haline geldiğini kanıtlayacaktır. 2012 yılının sonlarına doğru Hamas ile El Fetih arasında Kahire’de başlayan müzakereler, Mısır’ın bu politikasını anlamlandırabilme adına ortaya koyduğu bir çaba olarak görülmelidir.

Türkiye’nin de Filistinli grupları bir araya getirme yönünde önemli bir çaba gösterdiği söylenebilir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Bulut Sütunu Operasyonu” sürerken gerçekleştirdiği Gazze Ziyareti Türkiye’nin meseleye verdiği önemi göstermektedir. Türkiye, Ortadoğu’da özellikle Suriye Krizi sonrası kesintiye uğrayan bölgesel etkinliğini kanıtlayabilmek ve dış politikasının ahlaki bir temele oturduğunu gösterebilmek için Filistinli gruplar arasındaki müzakerelere çok büyük bir önem atfetmektedir. Türkiye’nin, Hamas ile El Fetih arasında Kahire’de başlayan müzakerelerin başarısı için yoğun bir çaba içerisinde olduğu söylenmelidir. Bu bağlamda Türkiye ile Mısır, Filistin Meselesi ekseninde beraber hareket etmektedirler.

Hamas’ın en önemli mali kaynaklarından biri olan Esad Rejimi’nin devrilmek üzere olması ve Müslüman Kardeşler’in yönettiği Mısır’ın Suriye’deki yönetim karşıtı mücadeleyi destekliyor oluşu da, Hamas’ın müzakere tercihinde önemli bir rol oynamıştır. Zira Hamas yöneticileri de farkındadırlar ki, ideolojik olarak aynı tabana oturdukları Müslüman Kardeşler’in destek vermediği Esad Rejimi’ne meyletmeleri artık imkânsızdır. Hamas’ın siyasi büro şefi Halid Meşal’in Şam’dan ayrılması ve Hamas’ın merkezinin Suriye’den alınması, bu örgütün Esad Rejimi ile bağlarını kopardığını göstermektedir. Hamas’ın merkezinin Katar, Mısır ya da Türkiye’ye taşınacağı yönünde haberler gelmektedir. Bu da örgütün yeni yönelimine uygun bir hareket olacaktır. Hamas’ın Suriye ile bağlarını koparması, İran’ın bu örgüte verdiği ekonomik desteği iyice azaltmasını da beraberinde getirmiştir. Zira İran, Suriye Yönetimi’nin arkasındadır ve Hamas’ın yaptığı siyasal tercihi cezalandırma düşüncesi içerisine girmiştir.

El Fetih ise Batılı ülkeler ile yürüttüğü müzakerelerden olumlu bir sonuç alınamamasının ve İsrail’in her geçen gün artan saldırganlığının tüm yükünü üzerinde taşıdığını hissetmektedir. Filistin’in BM tarafından “üye olmayan gözlemci devlet” olarak kabulü dahi El Fetih lideri Mahmud Abbas’ı rahatlatmamıştır. İsrail Seçimleri’nde Netanyahu-Lieberman ikilisinin galip geleceği yönünde bir eğilim oluşması da Abbas’ın çözüm sürecine ilişkin karamsarlığını arttırmaktadır. İki devletli çözüm yönünde müzakereler başlatılmazsa Batı Şeria’nın anahtarını Netanyahu’ya teslim edeceğini ifade etmesi dahi onun mevcut görüntüden ne kadar rahatsız olduğunu kanıtlamaktadır. El Fetih lideri, Hamas’ı da siyasal işleyişe katarak Filistin Sorunu ekseninde üzerine binen yükü azaltmak ve toplumsal meşruiyetini arttırmanın peşindedir. Kısacası, Hamas ile El Fetih’in birbirlerine olan bağımlılıkları ve Ortadoğu’nun konjonktürel görünümü bu iki aktörün müzakere sürecine önem vermelerine ve Gazze’deki gösteriler bağlamında da görüldüğü üzere, karşılıklı jestler ekseninde ilişkilerin seyrini değiştirmeye çalışmalarına neden olmaktadır.

Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU

Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...