Japon Animelerine Feminist Bir Bakış: Shōjo Kültürü ve Gender-Bending

Özet

Japonya’da yapılan animasyon TV şovlarını ve filmleri ifade eden anime; yalnızca Japonya’yı değil, tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Yaşanan sosyo-ekonomik değişimlerden etkilenen anime dünyası, 1990’lı yıllarla birlikte yepyeni bir anime türünü de beraberinde getirmiştir: shōjo anime. Küçük/genç kız anlamına gelen shōjo, anime ve mangaların hitap ettiği kitleyi tanımlamak için kullanılır. Erkek karakterlerden, seksten ve romantizmden arındırılan shōjo animeler, cinsiyet kavramlarına ve normlara meydan okuyarak shōjolar için “güvenli” ve eğlenceli bir dünya yaratır. Dolayısıyla shōjo animelerde kadın karakterlerin bir tür sihirle ya da cross-dressing yoluyla erkeğe dönüşmesi yaygındır. Bu çalışmada gender-bending (cinsiyet bükme) hakkında bilgilere yer verildikten sonra Japon kültüründeki çeşitli gender-bending örnekleri incelenmiş özellikle anime kültüründeki gender-bending üzerinde durulmuştur. Son olarak shōjo kültüründe yer alan gender-bending teması, toplumsal cinsiyet perspektifinde analiz edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Anime, Cinsiyet Bükme, Shōjo, The Magical Girl, Japonya.

Abstract

Anime, which refers to animated TV shows and movies made in Japan, has influenced not only Japan but the whole world. The anime world, which was affected by the socioeconomic changes experienced, brought with it a brand new anime genre with the 1990s: shōjo anime. Shōjo, meaning little/young girl, is used to describe the audience that anime and manga appeal to. Stripped of male characters, sex, and romance, shōjo anime defies gender notions and norms, creating a “safe” and fun world for shōjos. Therefore, it is common for female characters in shōjo anime to transform into men through some kind of magic or cross-dressing. In this study, after giving information about gender-bending, various gender-bending examples in Japanese culture were examined and especially gender-bending in anime culture was emphasized. Finally, the theme of gender-bending in shōjo culture has been analyzed from the perspective of gender.

Key Words: Anime, Gender-bending, Shōjo, The magical girl, Japan.

Giriş

Cinsiyet kavramı, ilkel toplumlardan bu yana toplumsal hayatın düzenlenmesinde ve işlemesinde kilit rol oynamıştır. Bu kavramın bu denli derin bir geçmişe sahip olması, günümüzde cinsiyet kavramının toplumsal getirileriyle mücadele etmemizi de zorlaştırmıştır. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları, zaman içerisinde farklı alanlara da yön vermiş hatta kimilerine göre objektif olması gereken bilimi dahi etkisi altına almıştır. İlkel toplumlardan bu yana her zaman gündemimizde olan bu kavram, kaçınılmaz bir şekilde sanat alanını da etkisi altına almıştır. Bugün dünyanın çeşitli bölgelerindeki geleneksel sanatlar incelendiğinde cinsiyet kavramının günümüzden çok daha farklı bir şekilde ele alındığı fark edilebilir. Zira geleneksel sanatların pek çoğu erkekler tarafından icra edilmiş, kadınlar bu alanın dışına itilmiştir. Konu geleneksel tiyatrolar olduğunda ise kadın karakterler, genellikle erkek karakterler tarafından canlandırılmıştır. Günümüzde kadınların görünürlüğü birçok alanda artsa da hala çoğu toplum derin bir geçmişe sahip olan cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarından uzaklaşamamıştır. 

Cinsiyet, özellikle de toplumsal cinsiyet kavramı, küreselleşen dünyayla birlikte yepyeni anlamlara bürünmüştür. Zira kadınlar, uzun yıllar boyunca pek çok alandan dışlanmalarına rağmen etkisi giderek artan tüketim kültürüyle birlikte önemli hedef kitlelerden biri haline gelmişlerdir. Konu kız çocuklar ve genç kızlar olduğunda Japon shōjo akımı, gelmiş geçmiş en etkili akımlardan biri olarak kabul edilir. 1953 yılında Princess Knight dizisiyle temelleri atılan bu akım, kısa bir süre içerisinde yalnızca Japonya’yı değil, tüm dünyayı etkisi altına almıştır. İlerleyen yıllarda yetişkin erkek izleyiciyi kendi kitlesinden ayırmak isteyen yapımcılar, erkeklerden arınmış bir shōjo dünyası için kolları sıvamışlardır. Erkeklerden arınmış shōjo dünyası, 2000’li yıllardan bu yana gender-bending teması sayesinde toplumsal cinsiyet normlarına meydan okumaktadır. Bu yazıda Japon kültüründeki gender-bending temalarından bahsedilecek, ardından shōjo ve gender-bending arasındaki ilişki analiz edilecektir.

1. Gender-bending Nedir?

Dilimize “cinsiyet bükme” olarak çevrilen gender-bending’den bahsetmeden önce cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarına değinmemiz gerekir. West ve Zimmerman’a göre cinsiyet (sex), biyoloji yani anatomi, hormonlar ve fizyolojiyle ilgili fiziksel bir boyuttur; toplumsal cinsiyet (gender) ise sosyal, psikolojik ve kültürel yollardan inşa edilir (1987). Dolayısıyla gender-bending, toplumsal olarak inşa edilmiş toplumsal cinsiyet beklentilerini ve kültürler arasında büyük farklılıklar gösterebilen toplumsal cinsiyet rollerini bükmek/bozmak anlamına gelir.

Pierre Bourdieu (1998), La Domination Masculine isimli kitabında bir zıtlıklar evreninden bahseder. Kadın ve erkek cinsiyetleri de tüm evreni düzenleyen bir karşıtlıklar birliği içerisindedir. Dolayısıyla pek çok kültürde bir bireyin erkek ve kadın cinsiyet kategorilerinden yalnızca birinin toplumsal gerekliliklerini yerine getirmesi beklenir ve kabul edilir. Yine bu kültürlerde erkek olarak tanımlanın maskülen, kadın olarak tanımlananların ise feminen olması beklenir. Gender-bending yapan, yani cinsiyet büken, bir kişi; bunu geleneksel kadınlık veya erkeklik kavramlarını abartarak ya da bozarak yapabilir. Dolayısıyla gender-bending, bir performans olarak cinsiyet kavramına dayanır. Zira Judith Butler da (2016) Cinsiyet Belası isimli kitabında cinsiyetin bireyler tarafından gerçekleştirilen bir performans olduğunu öne sürer. ‘Gender performativity’ adını verdiği bu kavram, toplumsal olarak kabul edilebilir çok az seçeneğin verildiği bir bağlamda bireylerin cinsiyetlerini icra ettiklerine, rol yaptıklarına işaret eder. Bunlara ek olarak gender-bending, davranışın yanı sıra fiziksel görünüş (giyim, saç, makyaj vb.) yoluyla da gerçekleştirilebilir.

2. Japon Kültüründe Gender-bending

Heian döneminde shirabyōshi olarak bilinen kadın şovmenlerle başlayıp Noh tiyatrosu ile Kamakura ve Muromachi dönemlerine, Kabuki tiyatrosu ve Bunraku kukla tiyatrosu ile de Edo dönemine kadar devam eden toplumsal cinsiyet performativitesinin derin kökleri, izleyicilerde bir hayranlık yaratıyordu…” (Woods, 2015: 7). Heian döneminde (MS 794 -1185) yaşayan ve shirabyōshi adı verilen gezgin kadın sanatçılar; erkek kıyafetleri giyer, kılıç kuşanır ve imayō adı verilen şarkılar söylerlerdi. Noh tiyatrosunda ise tüm oyuncular erkeklerden oluşuyordu ve kadın karakterleri canlandırmak için maske kullanırlardı. Bu maske aracılığıyla cinsiyeti ve o cinsiyetin toplumsal gerekliliklerini üstlenirlerdi. 1603 – 1868 yıllarını kapsayan Edo döneminde Kabuki tiyatrosu yükselişe geçti. 1603 yılında Izumo no Ōkuni önderliğindeki bir grup kadın tarafından sahnelenen bu tiyatro biçimi, ne yazık ki 1629 yılında çeşitli yasaklarla karşılaştı. Erkek izleyicilerin şikayetleri üzerine kadın sanatçıların kamuya açık alanlarda performans sergilemesi yasaklandı. Bu durum, Kabuki’deki kadın karakterlerin genç erkekler tarafından canlandırılmasına neden oldu. Yine erkek izleyicilerinin şikayetlerinin ardından 1648 yılında eşcinsel fuhuş yasaklandı. Yasağın yeterince etkili olmadığını düşünen otoriteler, 1652 yılında Edo’daki, yani Tokyo’daki, tüm tiyatroları kapattılar. Tiyatrolar aynı yıl içerisinde tekrar açılsa da oyuncuların yalnızca yetişkin erkekler olması şartı koşuldu (Coaldrake, 1997). Yalnızca erkek sanatçıların yer aldığı Kabukiler’de oyuncular, kadın ya da erkek rollerinden birinde uzmanlaştı. Kadın karakterlerde uzmanlaşan sanatçılara onnagata, erkek karakterlerde uzmanlaşan sanatçılara ise tachiyaku adı verildi (Mezur, 2005).

Shirabyōshi adı verilen gezgin kadın sanatçılar, Japon kültüründe gender-bending’in ilk örneklerinden biri olsa da Kabuki tiyatrolarının günümüz Japon popüler kültürüne yön verdiğini unutmamak gerekir. Zira Kabuki tiyatrolarında yer alan ve kadın karakterleri canlandıran genç erkekler, toplumun estetik algısına uzun yıllar boyunca yön vermiş ve yepyeni bir “kadınlık”, “kadınsılık” anlayışının oluşmasına neden olmuştur.

3. Japon Animelerinde Gender-bending

Japon animelerinde gender-bending örneklerine geçmeden önce anime ve anime kültürüne değinmemiz gerekiyor. Japonca animēshon kelimesinin kısa biçimi olan anime, Japonya’da yapılan animasyon TV şovlarını ve filmleri ifade eder (Jessa, 2020). Animeler, genellikle manga adı verilen ve özel bir çizim tarzına sahip olan Japon çizgi romanlarını temel alır. İlk örneklerini 700 yılında gördüğümüz manganın modern örnekleri ise İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkmıştır (McCharty, 2014).

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından birçok ülke gibi Japonya da sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda önemli değişimler yaşamıştır. 1960’lı yıllardan itibaren “The Magical Girl” adı verilen bir fantezi medya türü, kız çocukları ve genç kızlar için vazgeçilmez olmuştur. The Magical Girl, günümüzde de hala ürün vermekte olan en popüler fantezi türlerinden biridir ve sihirli güçleri sayesinde başka bir kimliğe bürünebilen genç kızları konu edinir. “Transformation” yani dönüşüm teması, The Magical Girl türünün en önemli temalarından biridir. Zira The Magical Girl yapımlarının baş karakterleri sihir ve kostümlerle büyük bir dönüşüm yaşamaktadır. 1960’larda ilk örneklerini gördüğümüz bu tür; temalarında yaşanan değişimler nedeniyle birinci dalga, ikinci dalga, üçüncü dalga ve dördüncü dalga olarak ayrılmaktadır. Zaman içerisinde büyük değişimler geçiren The Magical Girl türü, kimi zaman asla büyümeyen kız çocuklarının hikayesini anlatmış, kimi zaman ise Sailor Moon gibi sihirli genç kızları odağına almıştır. Japonya’da “ideal kadın” imajının oluşmasına ve yerleşmesine katkı sağlayan The Magical Girl, 1980’lerin sonuna doğru yaşanan küresel krizle birlikte farklı bir çizgi izlemeye başlamıştır. Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle Japonya’daki evlilik ve doğum oranları düşmüştür (National Institute of Population and Social Security Research, 2010). Çocuk medya kültürü de bu düşüşten oldukça etkilenmiş, Power Rangers gibi dünyaca ünlü yapımlar dahi tarihin en düşük izlenme sayılarını görmüştür. Ek olarak ekonomik sıkıntıların yarattığı buhran ve stres, izleyicileri aksiyon dolu maskülen figürlerin olduğu yapımlardan uzaklaşmıştır. Bu esnada üçüncü dalgayı yaşamakta olan The Magical Girl yapımları, prime time’larda yerini almış, yetişkin izleyicilerin de ilgisini çekmeye başlamıştır. Ekonomik krizle birlikte evlilik ve doğum oranlarının düşmesi, bu alanda ürün veren kimi yapımcıları yetişkinlere yönelik ürünler yapmaya itmiştir. 2000’li yıllardan itibaren kimi The Magical Girl türündeki yapımlar, shōjo kültüründen net bir şekilde ayrılmaya başlar. Shōjo, yani genç/küçük kız, manga ve animelerin hitap ettiği kitleyi tanımlamak için kullanılan kelimelerden biridir. Dolayısıyla 2000’li yıllarla dek shōjo kültürüne ait olan The Magical Girl türündeki bazı yapımlar farklı bir çizgi izlemeye başlarlar. Shōjo kitlesine sadık kalan yapımlar ise yetişkin erkekler ile genç kızlar arasındaki sınırı net bir şekilde çizmek durumunda kalır. Shōjo animeleri romantizm, seks ve hatta erkek figürlerinden arınır (Baraniak-Hirata & Wlodarczyk, 2019). Artık kadın arkadaşlıkların ön planda olduğu pseudolezbiyen toplulukları konu alan yapımlar öne çıkmaya başlar (Saito, 2014). Erkek karakterlerden arınan bu yapımlarda kadın karakterlerin erkeğe dönüşmesi ya da erkek kılığına girmesi oldukça yaygındır.

4. Popüler Gender-bender Anime Örnekleri

İlk örneklerini 1990’lı yıllarda gördüğümüz gender-bender animeler, günümüzde konularına göre farklı kategorilere ayrılıyorlar. Anime dünyasının giderek artan çeşitliliği içerisinde shōjo kültürüne dahil olmayan cinsellik ya da romantizm gibi temalar barındıran gender-bender animeler bulmak da mümkün. Yine de birçoğu hala shōjo kültüründen izler barındırıyor.

4.1. Maria†Holic

Hikâyenin kahramanı Kanako Miyamae, kızlara özel bir okula nakil olur. Erkeklerden hiç hoşlanmayan Miyamae, ideal bir kız arkadaş aramaktadır. Ardından Mariya ile tanışır ve âşık olur. Ancak çok geçmeden onun aslında gizlice yatılı okula sızan bir erkek olduğunu anlar. Lezbiyenlik ve androfobi içeren bu shōjo dizisi, iki birey arasında cinsel bir ilişki kurmayarak shōjo kültürüne de sadık kalıyor.

4.2. Kämpfer

Natsuru adında bir oğlan, bir gün kämpfer adı verilen savaşçı bir kız olarak uyanıyor. Ardından diğer kämpferler ile dövüşerek çeşitli maceralara atılıyor. Gender-bending ve kadın savaşçı gibi shōjo kültürüne ait temalar barındıran bu anime, toplumsal cinsiyet sınırlarını bulanıklaştırıyor.

4.3. I My Me! Strawberry Eggs

Gender-bender animelerin günümüzde farklı kategorilere ayrıldığından bahsetmiştik. “I My Me! Strawberry Eggs” de klasik shōjo kültürüne dahil edemeyeceğimiz animelerden biri. Erkek ayrımcılığını konu edinen bu anime, başvurduğu işe cinsiyetinden dolayı alınmayan bir erkeğin hikayesini anlatıyor. Hibiki adındaki bu erkek, işe girebilmek için bir arkadaşının yardımıyla kadın kılığına giriyor.

5. Tartışma

1990’lı yıllardan günümüze gender-bender animeler incelendiğinde bu türün giderek geliştiğini ve çeşitlendiğini görmek mümkün. Dolayısıyla gender-bender animeleri ele alırken bu yapımları konularına ve yayınlandığı tarihe göre kategorilere ayırmak gerekiyor. 90’lı yıllarda shōjo kültürüyle birlikte ortaya çıkan gender-bender animeler, aslında erkekten ve erkeklik kavramından uzak bir evren yaratmayı amaçlıyor. Japon toplumunda shōjo kitlesi için bir nevi tehlike anlamına gelen erkekler, gender-bending ile shōjo evrenine dahil ediliyor. Böylelikle atanmış cinsiyeti kadın olan ancak büyülü bir şekilde ya da cross-dressing ile erkeğe dönüşen karakterler “temelde” kadın oldukları için kadın karakterler için bir tehlike arz etmiyorlar. Benzer bir şekilde atanmış cinsiyeti erkek olan karakterler, büyülü bir şekilde ya da cross-dressing ile kadına dönüştüklerinde artık bir “erkek” olmadıkları için izleyiciye güven veriyorlar. Shōjo kitlesini onlara “zarar verebilecek” erkeklerden uzak tutma düşüncesi, dolayısıyla da erkeklerden uzak bir evren yaratma isteği, gender-bender animelerin temelini oluşturuyor. Özellikle kadın izleyici kitlesini hedefleyen animelerde erkek karakterlerin güvenilir bir profil çizebilmek için çeşitli değişimlerden geçtiğini görüyoruz. 2000’li yıllarla birlikte farklı bir yöne evrilen gender-bender animeler, shōjo kültüründen temalara sahip olsalar da birçoğu yetişkin izleyici kitlesine hitap ediyor. Bu animeleri incelediğimde ise heteronormativiteden uzaklaşamadıklarını görüyoruz. İlk bakışta toplumsal cinsiyet normlarını sarstığını düşündüğümüz bu yapımlar, detaylı olarak incelendiğinde cinsiyet eşitsizliğini yeniden üretiyor. 

Sonuç

Antik toplumlardan bu yana hayatımızın her alanında etkili olan cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları, günümüzün en çok tartışılan konuları arasındadır. Toplumsal yaşamın her alanında kendini hissettiren toplumsal cinsiyet normları, teknolojinin ilerlemesi ve küreselleşmeyle birlikte sürekli olarak yeniden üretiliyor. Popüler kültür de bu yeniden üretim yerlerinden birisidir. Toplumsal cinsiyet normları, hemen hemen her kültürde kendine önemli bir yer edinse de kimi zaman bu normların bozulduğunu/büküldüğünü görebiliyoruz. Zira gender-bending kavramı bunun en önemli örneklerinden biridir. Pek çok kültürde olduğu gibi Japon kültüründe de gender-bending temasını görmek mümkündür. Japon kültüründe ilk olarak geleneksel Kabuki tiyatrolarında örneklerini gördüğümüz gender-bending, günümüzde animelerde işlenmeye devam ediyor. Gender-bender anime adı verilen bu anime türü, yalnızca Japonya’da değil dünya çapında hatırı sayılır bir izleyici kitlesine sahiptir. Yetişkin erkeklerden kız çocuklarına, her kitleye hitap eden bir gender-bender anime bulmak mümkün. Ancak shōjo kültürüne dahil olan gender-bender animeler, cinsiyet normlarını bulanıklaştırmaktan çok daha farklı bir motivasyona sahip. Toplumsal cinsiyet normlarını yıkıyormuş gibi gözüken bu yapımlar, aslında erkek karakterleri “güvenilir” kadın karakterlere dönüştürerek shōjo kültürüne daha uygun bir atmosfer yaratmayı amaçlıyorlar. Genç kızlara ve kız çocuklarına erkeklerin güvenilir olmadıkları fikri aşılanıyor. Zira animelerdeki kadın karakterler, erkek karakter dönüşüm yaşamadan önce onunla bir yakınlık kurmaktan kaçınıyor. Ek olarak henüz bu yapımların hiçbiri heteronormatif düzenden uzaklaşabilmiş değil. Gender-bender anime örneklerini incelediğimizde tüm karakterlerin ikili cinsiyet sistemi dahilinde dönüşüm geçirdiklerini görüyoruz. Cinsiyet normları, bozulduğunu/büküldüğünü düşündüğümüz anlarda bile kendini yeniden üretmeye devam ediyor. Tüm bunlar medya ve popüler kültürün bu normları yeniden üretmede nasıl bir rol üstlendiğini gösteriyor.

Beyza Hazal TEKCAN

Gender Studies Staj Programı

Kaynakça

Bourdieu, P. (1998). La Domination Masculine (1st ed.). Paris: Seuil.

Butler, J. (2016). Cinsiyet Belası. İstanbul: Metis Yayıncılık.

Baraniak-Hirata, Z., & Wlodarczyk, A. (2019). Bending Gender in Japanese Arts: Queering Girls’ Culture, Takarazuka Revue and Boys’ Love Manga. In Ambiguous Selves: Contesting Gender Binaries in Literature, Film and the Media (p. 295). Cambridge Scholars Publishing.

Coaldrake, K. A. (1997). Women’s Gidayu and the Japanese Theatre Tradition (Nissan Institute/Routledge Japanese Studies) (Har/Com ed.). Routledge.

Jessa, S. (2020). Changing Perceptions: How Wakako zake is Fixing Gender Stereotypes in Anime. Wesleyan University. Erişim Adresi: http://twatanabe.faculty.wesleyan.edu/student-work-from-my-courses/changing-perceptions-how-wakako-zake-is-fixing-gender-stereotypes-in-anime-by-shakeel-jessa/

McCarthy, H. (2014). A Brief History of Manga. Ilex Gift.

Mezur, K. (2005). Beautiful Boys/Outlaw Bodies: Devising Kabuki Female-Likeness (1st ed.). Palgrave Macmillan. 

Saito, K. (2014). Magic, Shōjo, and Metamorphosis: Magical Girl Anime and the Challenges of Changing Gender Identities in Japanese Society. The Journal of Asian Studies, 73(01), 143–164. 

West, C. & Zimmerman, D.H. (1987). Doing gender, Gender & Society 1(2), 125–151. 

Woods, S. M. (2015). The Fascination of Manga: Cross-dressing and Gender Performativity in Japanese Media. (Master’s Thesis). The University of Arkansas. 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...

Küresel Göç Yönetiminde Sivil Toplumun Etkisi: Sivil Toplumun Katkısı ve Sınırları

Kaancan Koçak  Sivil Toplum Çalışmaları O-Staj Programı Özet Göç insanlık tarihinin en...