KARADENİZ ÜZERİNE BİR GÜÇ MÜCADELESİ: ABD-AB-RUSYA ÜÇGENİ

 

Ukrayna-AB arasındaki Ortaklık Anlaşması’nın[1] imzalanmaması[2] ülke genelinde Batı yanlısı protestoların baş göstermesine; Rus yanlısı Yanukoviç’in azledilmesi[3] ise Rusya’nın Kırım ve Ukrayna’nın doğusu özelinde tarihi-askeri reflekslerini harekete geçirmesine neden olmuştur[4].

Diğer yandan protestolar devam ederken, muhalefet temsilcilerinin de katılımıyla neredeyse tüm muhalif taleplerin kabul edildiği bir anlaşma Yanukoviç tarafından imzalanmış olsa da ilgili anlaşma protestocular tarafından kabul edilmemiştir. Nihai olarak 27 Şubat 2014 tarihinde, yeni hükümet kurulmuş ve Anavatan Partisi lideri Arseni Yatsenyuk[5], Ukrayna yeni başbakanı olmuştur. İlgili tarih; Rusya-ABD-AB arasında ve Ukrayna üzerindeki güç mücadelesinin keskinleştiği ve büyük bir hız kazandığı dönemin de başlangıcı olmuştur.

Ukrayna özelinde Rusya karşıtı oluşan bu yeni duruma karşın Rusya, mevzi kazanmak adına Kırım üzerinden reel-politik merkezli siyasi ve askeri manevralarda bulunmuştur. Zira Rusya, Batı merkezli bir istihbarat operasyonu sonucu kurulduğunu düşündüğü yeni Ukrayna Hükümetini meşru görmemektedir. Bu sebeple de Ukrayna üzerindeki siyasi, ekonomik ve kültürel etkinliğini artıracak yeni baskı unsurlarını devreye sokmuştur. Bu kapsamda Rusya; Ukrayna’ya verilen indirimli doğalgaz fiyatının yeniden revizesini, Rus doğalgazının Türk Akımı[6] gibi yeni ve alternatif yollar üzerinden Avrupa bölgesine sağlanmasını ve Çin gibi Uzak Doğu coğrafyasına yönlendirilmesini[7] gündeme getirmiştir.

Her ne kadar Ukrayna topraklarındaki Rusların ülke nüfusuna oranı % 18 olsa da; ülke nüfusunun neredeyse yarısı Rusça konuşmaktadır. Bu anlamda Rusya’nın Ukrayna üzerindeki varlığı, demografik olmaktan çok siyasi ve kültürel temellere dayanmaktadır. Ayrıca Rusya nezdinde parlamento kaynaklı yasal düzenlemeler yoluyla ülkenin batısında askeri hazırlıkların yapılması ve Putin’e ordunun Ukrayna’da kullanmasına dair yasal iznin verilemesi de Rusya’nın Ukrayna üzerindeki askeri varlığını gösterir niteliktedir. Bu anlamda Rusya’nın aleyhine değişen dengeleri tekrar kendi lehine dönüştürmek adına Kırım’ı bir manivela[8] olarak kullanabildiği açıktır.

Kırım’da Tatarların pasif direniş kapsamında katılımı reddetmesi ve sadece Rus kökenli milletvekillerin katılımı sonucu kurulan yeni hükümet ile Kırım; önce Ukrayna’dan ayrılmış, ardından da Rusya’ya katıldığını açıklamıştır. İlgili anlaşma Kremlin tarafından da imzalanarak, onaylanmıştır[9]. Kırım ve Sivastopol bölgelerinin Rusya’ya katılmasıyla birlikte, Rusya’nın stratejik öneme haiz bölgelerdeki askeri varlığı daha da artmıştır. Zira bölge; hem barındırdığı Rus kökenli halk yığını[10] hem de Rusya’nın Karadeniz filosuna ev sahipliği yapması sebebiyle[11] Rusya için tarihi, kültürel, askeri ve stratejik açıdan çok önemlidir. Öyle ki bölge; Rusya’nın Karadeniz ve güney kanadının güvenliği açısından da elzemdir. Rusya’nın Suriye krizi boyunca Akdeniz’deki etkinliğini bu bölgeler üzerinden sağlaması, bunun en bariz göstergesidir. Diğer yandan Rusya; gerek AB-ABD birlikteliğine gerekse Türkiye’nin Boğazlar üzerinden sürdürdüğü etkinliğe rağmen, Kırım hamlesi ile Türkiye kıyılarının % 20’sini oluşturan ve özünde siyasi bir coğrafya[12] olan Karadeniz’de üstünlüğü ele geçirmiştir.

Diğer yandan Ukrayna’nın AB-Rusya enerji ticaretinde sahip olduğu “transit ülke” pozisyonu düşünüldüğünde ülke; Rusya-AB arasındaki karşılıklı bağımlılık[13] çerçevesinde de kritik bir öneme sahiptir. Zira 2006 yılında Rusya-AB arasında vuku bulan Ukrayna merkezli doğalgaz krizinde AB’nin, Rusya’dan doğalgaz tedariği % 80 oranında Ukrayna üzerinden gerçekleşirken; mevcutta bu oran, neredeyse yarı yarıya düşmüştür[14]. Bu anlamda gerek Avrupa’nın gerekse Rusya’nın Ukrayna’ya, enerji güvenliği kapsamında ve gaz sevkiyatı çerçevesinde oluşan bağımlılığı ciddi oranda azalmıştır[15]. Ardı ardına yaşanan krizlerin Türkiye açısından önemi ise ülkenin; Rusya’dan gelen doğalgazının büyük oranda Ukrayna üzerinden geçen Batı hattından sağlanması, Türkiye’nin enerji anlamında % 60 oranında Rusya’ya bağımlı olması ve tabi ki, Azerbaycan ile İran’dan gelen doğalgazın, Ukrayna kaynaklı olası kesintiler esnasında bu kesintiyi karşılayacak kapasiteye sahip olmamasıdır. Ayrıca Türkiye’nin, Tatar diasporasının önemli bir bölümüne ev sahipliği yapması Türkiye’yi, Rusya’nın son hamleleri ile merkezi Kırım’a kayan meselenin tabi bir tarafı haline getirmektedir.

Ukrayna Krizi merkezinde Rus kanadında askeri müdahale hep son seçenek olarak masada dururken; Batı kanadında tek seçenek diplomatik girişimler ve ekonomik yaptırımlar[16] olagelmiştir. Bu kapsamda AB; Rus vatandaşlarına AB’ye yönelik vize yasağı ile Rus hükümetine yakın kimselerin AB ülkelerindeki malvarlıklarının dondurulması ve Rus ekonomisinin modernize edilmesi için gerekli olan makine, ulaşım ekipmanları ve sanayi ürünlerinin ihracatının askıya alınmasına karar vermiştir. Zira AB, Ukrayna’nın egemenlik ve toprak bütünlüğü haklarının Rusya tarafından ihlal edildiğini ve Kırım’ın ilhakının Ukrayna anayasasına aykırı olduğunu ileri sürmektedir. Bu sebeple de AB, Ukrayna yeni lideri Yatsenyuk ile ticaret ve ekonomi merkezli geçici ortaklık anlaşmasını imzalamış; Ukrayna için vize muafiyeti ile enerji güvenliği konularında gerekli kolaylıkların sağlanacağını ifade etmiştir. Yine de belirtmek gerekir ki; başta Almanya olmak üzere Fransa ve İtalya enerji şirketleri ile Gazprom arasında gelişen enerji merkezli ticari ilişkiler[17], AB’nin Rusya’ya yönelik caydırıcı gücünü ciddi oranda sınırlandırmaktadır.

            Ukrayna, Rusya için savaşı göze alacak kadar kritik bir öneme sahipken; aynı şeyi ABD için söylemek pek mümkün değildir. Zira ABD, Rusya’nın arka bahçesi olarak Ukrayna üzerindeki nüfuz arayışlarını makul karşılamakta, ülkeyi sadece Rusya’ya karşı bir “kaldıraç” olarak görmektedir. Bu açıdan Ukrayna, ABD için stratejik bir yer olsa da asla vazgeçilmez değildir. Diğer yandan ABD yönetimi, ABD’nin dünyanın her yanını kontrol etmesinin mümkün olmadığını düşünmekte, dış politika kaynaklarını Asya-Pasifik’te yoğunlaştırmaya çalışmaktadır. Bu anlamda Asya-Pasifik dışında kalan bölgelerden biri olan Ukrayna ABD için, stratejik bir bölgede olmasına rağmen birincil derecede öneme haiz değildir. Ayrıca ABD’nin, Irak ve Afganistan Savaşları sonrasında askeri harcamalarını azaltma yönünde karar alması da ülkenin, ilgili bölgeye yönelik olası askeri angajmanını sınırlandırmaktadır. Bu kapsamda ABD, Rusya aleyhine kamuoyu oluşturarak ve Rusya’nın G-8 görüşmeleri ile AGİT üyeliğini askıya alınmasını sağlayarak çatışma-dışı diplomatik araçların kullanımına azami önem vermektedir. Ayrıca, bu araçlara destek amacıyla ve AB ile eşgüdümlü olarak, “sınırlı cezalandırma” kapsamında vize kısıtlamaları ve varlık dondurma gibi uygulamalara da gitmektedir. Ancak çok taraflı, büyük, sektörel ve Rusya’nın tecrit edilmesine yönelik bir yaptırım için müttefiklerin ABD tarafından iknası gerekli olup; mevcut şartlar altında bu pek mümkün görülmemektedir.

Rusya; Kiev merkezli kaosu Kırım bölgesine taşıyarak ve krizi tırmandırarak, kendi aleyhine oluşan yeni konjonktürü kendi lehine dönüştürme yönünde bir strateji izlemektedir. Nihai olarak Kırım, sadece askeri anlamda değil; enerji-politik anlamda da Rusya için birçok denklemin kesişim noktasında yer almaktadır. Ayrıca Türkiye’nin önemli bir Tatar diasporasına ev sahipliği yapması ve Rusya’dan sağlanan doğalgazın önemli bir kısmının hala Ukrayna üzerinden geçen Batı hattından geliyor olması, Ukrayna krizinde yaşandığı gibi, olası gaz kesintileri nedeniyle Türkiye’yi sorunun bir tarafı haline getirmektedir. Diğer yandan Rusya-AB arasındaki “karşılıklı bağımlılık” ilişkisi ise krizin sıcak bir çatışmaya dönmesine engel olmaktadır. Zira bu durum, AB’nin Rusya’ya karşı ortak bir duruş sergilemesine de engel olan temel etkendir[18].

Rusya’nın Kırım ilhakı ile zirve yapan reel-politik merkezli dış politika anlayışı kısa vadede kazançlı gibi görünse de; orta ve uzun erimde tersi bir durum geçerli olmaktadır. Öyle ki Rusya’nın müdahale yönlü agresif dış politika anlayışı, onun “güvenilir enerji tedarikçisi” imajını da erozyona uğratmaktadır. Yine de, ABD-AB ve Rusya arasında, yakın gelecekte bir “modus vivendi’’[19] olma ihtimali oldukça yüksektir. Diğer yandan orta vadede, ABD’nin teknolojik üstün kabiliyetleri ile kaya gazı üzerinden sahip olduğu jeopolitik üstünlüğünü kullanarak Avrupa’ya gaz satışıyla AB’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı azaltma ihtimali mevcuttur.

Rusya’nın Kırım ilhakı ile Suriye Sorunu’nun başlangıcından beri sürdürdüğü temel uluslararası hukuk normu olan “ülkelerin içişlerine karışılmaması” düsturu ciddi anlamda zedelenmiştir. Diğer yandan Türkiye’nin; Ukrayna merkezli krizi, Karadeniz güvenliği ve bölgesel dengeler açısından dikkatle izlemelidir. Bu kapsamda ülkenin, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarını merkeze alarak ve Tatarların haklarına dair rezervler koyarak Rusya ile olan enerji ve ticaret merkezli dış politika anlayışı oldukça yerindedir. Ancak şu bir gerçektir ki; Rusya’nın askeri unsurların da masada olduğu Ukrayna politikasına karşılık Batının diplomatik enstrümanlarla cevap vermesi bir yandan sıcak savaş tehlikesini bertaraf ederken diğer yandan Rusya’nın kararlılığını artırmaktadır. Zira bu kararlılık, sorunun bölgesel bir mesele olmaktan çıkarak, kontrollü bir şekilde küresel bir mesele haline gelmesine de sebebiyet veren temel unsurdur. Bu anlamda sorunun kesin çözümü için Ukrayna’nın iç dengeleri ile birlikte Batı ile Rusya’nın da ortak bir mutabakata ulaşması zaruridir.

 

Deniz TÖREN

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ

 


[1]AB-Ukrayna arasındaki Ortaklık Anlaşması’nın detayı için: http://eeas.europa.eu/images/top_stories/140912_eu-ukraine-associatin-agreement-quick_guide.pdf

[2]Aralık 2013’te, o zamanki Ukrayna başkanı Yanukoviç ile Putin arasında Ukrayna devlet tahvili alımına dayanan 15 milyar dolarlık ekonomik yardım paketinin yanı sıra doğalgazda 1/3 oranında indirime giden yeni bir anlaşma imzalanmıştır. http://www.bloomberg.com/bw/articles/2013-12-17/ukraine-cuts-a-deal-it-could-soon-regret

[3]Ukrayna devrik lideri Yanukoviç, Rusya’nın Rostow kentinde bulunmakta olup; siyaset sahnesinden çekilmediği kendisi tarafından ifade edilmiştir. Bu anlamda Ukrayna siyaseti, Rusya kaynaklı olarak her an yeni bir dönüşüme sahne olabilir niteliktedir.

[4]Bazı akademisyenlere göre NATO’nun Baltık Cumhuriyetlerine yönelik genişleme politikası, Rusya’nın tarihi ve askeri reflekslerinin harekete geçiren bir diğer önemli nedendir.

[5]Siyaseten batı yanlısı bir politik duruş sergileyen Yatsenyuk; Ukrayna politik yaşamında sırasıyla hem ekonomi hem de dış işleri bakanlığı yapmıştır. Ayrıca Meclis Başkanlığı görevinde de bulunmuştur.

[7]21 Mayıs 2014 tarihinde, 10 yıl süren görüşmeler sonunda, Rusya ile Çin arasında, 30 yıl boyunca, toplam tutarı 400 milyar USD olan anlaşma imzalanmıştır. Anlaşma kapsamında yılda 38 m³ doğalgaz satışı gerçekleşecek olup; ilerleyen dönemde miktarın, 60 milyar m³’e çıkması da gündeme gelebilecektir. http://www.ft.com/intl/cms/s/0/c0c385ea-c55f-11e4-bd6b-00144feab7de.html#axzz3bcWcH7SF

[8]Kırım’ın ilhakı esnasında da Putin’in Kırım’ı, Kosova ile özdeşleştirmesi; Putin’in pratiklerine meşruiyet kazandırdığı ve hukuku bir manivela olarak kullandığı şeklinde yorumlanmıştır.

[9]Kırım’ın Rusya’ya katılımına dair Kırım parlamentosu tarafından gönderilen ve Rusya’nın alt ve üst parlamento kanadı tarafından onaylanarak Putin’in önüne gelen ve nihai olarak Putin tarafından da onaylanan anlaşmaya dair: http://www.aa.com.tr/tr/dunya/304027–kirim-resmen-rusyaya-baglandi

[10]Kırım nüfusu; % 13 oranında Tatarlar, % 62 oranında Rus kökenli halk ve Ukraynalılardan oluşmaktadır.

[11]2010 yılında Ukrayna Parlamentosunda alınan bir karar ile Rus donanmasının Kırım’daki askeri varlığı 2017 yılından 2042 yılına uzatılmıştır.

[12]ABD ve AB tarafından Karadeniz Bölgesi, ilgili denize kıyısı olan 6 kıyıdaş ülkeden ibaret olmayıp; kıyısı olmayan Moldova, Ermenistan ve Azerbaycan ülkelerini de içermektedir. Bu anlamda Batı nezdinde, Batı’nın güvenliği ve istikrarı kapsamında bölgeye, “Geniş Karadeniz Bölgesi” adı altında coğrafi olmaktan çok, siyasi bir anlam yüklenmektedir.

[13]Her ne kadar AB-Rusya arasındaki ticaret hacmi Rusya lehine ise de; Rusya’nın AB’ye ihracatında petrol, doğalgaz gibi enerji ürünleri ön planda iken, AB’nin Rusya’ya ihracatında makine, ulaşım ekipmanları ve sanayi ürünleri ön plandadır. http://www.bbc.co.uk/turkce/ekonomi/2014/03/140305_rusya_ticaribaglar

[14]Ukrayna üzerinden sağlanan doğalgazın azalmasının bir sebebi de, Almanya’nın artık, resmi açılışı 2011 yılında yapılan ve Baltık Denizi’nden geçen “Kuzey Akım Projesi” üzerinden, ihtiyacı olan doğalgazı sağlıyor olmasıdır.

[15]Kırım’ın nihai statüsünün uluslararası toplum tarafından da kabulü ile Rusya’nın Avrupa’ya giden boru hattını Güney Akım yerine Kırım üzerinden geçirerek hem maliyet sorununu çözeceği hem de Ukrayna’nın gaz sevkiyatındaki önemini azaltarak ülkenin transit ülke konumunu büyük oranda zayıflatacağı düşünülmektedir.

[16]Yaptırımların artan şiddeti, Güney Akım Projesi’nin iptalini getirmiştir.

[17]Avrupa’nın çekirdek ülkeleri olan Fransa, Almanya ve İtalya yöneticileri; kendi kamuoylarına Rusya’ya yönelik yaptırımları anlatmakta zorlanmaktadır. Bu durum, AB’nin “tek ses” olmasını zorlaştırmaktadır.

[18]Öyle ki; çekirdek Avrupa ile Doğu ve Güney Avrupa ülkelerinin Rus doğal kaynaklarına bağımlılık oranı farklılık göstermektedir.

[19]Uluslararası hukukta, anlaşmazlık yaşayan iki devletin sorunun esaslı çözümünü başka bir zamana bırakarak geçici bir çözüm ile yetinmesini ifade etmektedir. Genel olarak ticaret ve gümrük sorunlarında başvurulan bir yöntemdir.

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...