Libya: Zafer İlanı İçin Çok Erken

Libya’da Kaddafi iktidarı son günlerini yaşarken uzmanlar daha şimdiden Kaddafi sonrası üzerine analizler yapmaya başlamışlardır. Üzerine düşünülen temel soru ise Kaddafi sonrası Libya’ya istikrar gelebilecek mi? Söz konusu sorunun cevabını şimdiden kestirebilmek oldukça güçtür. Elbette Kaddafi’nin iktidardan güç kullanılarak uzaklaştırılmış olmasının hem Libya hem de tüm Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da oldukça önemli bir etkisi olacaktır. Şimdiden görüştüğümüz sıradan Arap vatandaşları artık hiçbir iktidarın güçlü olmadığına dönük bir algı içerisinde olduklarını gözlemlenmektedir. Bu bağlamda Beşşar Esad veya bir diğer Arap liderinin iktidarını baskıcı yöntemlerle korumasının güç olduğunu belirtmek gerekir. Daha açık bir deyişle halka rağmen iktidar olma veya iktidarda kalmak mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte tekrar Libya konusuna gelecek olursak, Libya’da Şubat isyanını başlatan Bingazi halkı bir yandan Kaddafi’nin iktidardan gidişini kutlarken diğer yandan da kurmuş oldukları Geçici Konsey ise AB başkentlerinde hem siyasi hem de ekonomik destek arayışlarını hızlandırmıştır. Özellikle 1 Eylül’de Paris’te düzenlenecek olan Libya Temas Grubu toplantısında dondurulan ve yaklaşık değeri 20 milyar doların üstünde olan Libya’nın alacaklarının serbest bırakılmasını gündeme getirmektedirler. Ancak, diğer yandan Trablus’ta Kaddafi iktidarını deviren kabilelerin pozisyonu ile Misirate’de aylardır Kaddafi’ye bağlı güçlere karşı direnen kabilelerin pozisyonu açık değildir. Daha açık bir deyişle Batı’daki kabileler ile Misurate direnişini gerçekleştiren kabileler Geçici Konsey’i desteklemekte midirler?

Kaddafi Sonrası Sorunlar: Barışı İnşa Etmek Sorunsalı

Libya’daki Savaş 19 Marttan bu yana doğu cephesine sıkışmış ve birkaç kilometrelik alanda sürmekteydi. Tüm uluslararası kamuoyu da savaşın gidişatı konusunda endişelerini dile getirmeye başlamışlardı. Nitekim Kaddafi ve aile üyeleri de kendisinden emin bir şekilde Trablus’tan savaşı yönetmeye ve dünyaya meydan okumaktaydılar. Tüm resim bu şekilde gözükürken, bir den bire hiç de beklenmedik bir şekilde çatışma sesleri Zaviya’dan yükselmeye başladı. Ardından bir iki gün içinde muhaliflerin Trablus’a girdikleri ve Kaddafi’nin bazı oğulları dahil bir çok rejim yanlısını yakaladıkları haberleri duyuldu. Bu beklemedik gelişme Libya’da Kaddafi iktidarının sonunu hazırlarken Bingazi merkezli Gecici Konsey zafer ilanında bulundu ve askeri zaferi siyasi bir zafer ile taçlandırmak için AB başkentlerinden ekonomik destek arayışlarını hızlandırdı. Oysa daha Trablus sokaklarında çatışmanın sürdüğü günlerde Libya’nın geçiş dönemi liderlerinin Libya’dan ayrılıp AB başkentlerini dolaşması üzerinde durulması gerekilen bir durumdur. Diğer yandan Trablus’ta muhaliflere zaferi getiren kabilelerden Geçici Konseye henüz net ve belirgin bir destek açıklaması gelmediğine dikkat çekmek gerekir. Batıdaki en büyük muhalif kabilelerden biri olan Tarhuna kabilesi ve askeri olarak etkili Zintan kabilesi liderlerin uluslararası basına verilmiş bir açıklama bulunmamaktadır. Belki ilerleyen günlerde bu kabileler de Geçici Konseyi desteklediklerini açıklayabilirler. Nitekim Geçici Konsey yönetimi oluşturulurken yönetim kademsinde Trablus ve Zaviya’dan da muhalifler olduğu ancak güvenlik nedeniyle bunların isminin açıklanmadığı ifade edilmişti. ORSAM raporumuzda söz konusu kabilelerin ve bulunduğu bölgelerin detaylı bir analizini daha önce sunmuştuk. Ancak aradan günler geçmesine rağmen Batı’daki kabilelerden henüz bir destek masajı açıklanmış olmaması düşündürücüdür. Bu bağlamda dikkat çekmek istediğimiz birinci nokta Libya’daki iktidar savaşının bugün itibariyle Kaddafi taraftarları ve Kaddafi karşıtları olarak görülmesine karşın Kaddafi sonrası dönemde Kaddafi karşıtlarının da kendi aralarında parçalanabileceğiydi. Çünkü söz konusu kabileleri bir arada tutan en önemli unsur Kaddafi’nin tüm rakip kabilelere karşı orantısız güç ve baskı politikası uygulamasıydı. Nitekim Bingazi’den önce Trablus’taki Yeşil Meydan’da toplanan muhaliflerin önemli bir kısmının Batı’daki kabile üyeleri olduğunu unutmamak gerekir. Ayrıca ilk ciddi çatışmalarda Trablus, Zaviya, Zuveyra ve El Zintan’da yaşandığını bir kez daha ifade etmek gerekir. Batıdaki kabileler Kaddafi güçlerine karşı tek başına direnirken, Doğu’daki kabileler ise Kaddafi yanlısı grupların saldırıları karşısında Bingazi’ye kadar çekilmiş ve en sonunda koalisyon güçlerinin saldırıyla Bingazi’yi ellerinde tutmayı başarmışlardı. Dolayısıyla Batıdaki kabileler kısa bir süre sonra zaferin sahibi olduklarını ilan edebilirler.

Bunların dışında diğer bir önemli sorun ise iç çatışmaların henüz orta Libya diye de adlandırabileceğimiz Sirte ve Fizan bölgesine tam olarak kaymış olmamasıdır. Daha açık bir deyişle Kaddafi yanlısı kabilelerin sayısal olarak fazla olduğu iç bölgelerde muhaliflerin askeri bir başarısından söz etmek mümkün olmadığı gibi henüz bu bölgelerde bir kurşun atılmış değildir. Yaklaşık 1,5-2 milyon arası kişinin yaşadığı bu bölgede en büyük kabileler Magariha ve Kaddafi kabilesidir. Her iki kabilenin önemli liderleri en azından son 6 aydır rejimi ayakta tutmaya çalışmışlardır. Hem sayısal olarak hem de siyasal olarak Libya’da önemli bir güç merkeziydiler. Şimdi yeni durumda muhalifler bu bölgeleri askeri olarak kontrol altına almaya çalışmaları yeni çatışmaların da yaşanmasını beraberinde getirebilir. Diğer yandan Sirte Körfezi’de güç boşluğu bırakmak da yeni iktidar güçleri açısından önemli riskler beraberinde getirecektir. Üçüncü bir yol ise söz konusu kabilelerden yeni liderlerin ortaya çıkması ve muhaliflerle işbirliği yapmaya hazır olduklarını açıklamasıdır. Böylelikle Libya’da istikrarları bir dönem de başlamış olur. Ancak bu nokta da bazı sorunlar ortaya çıkması kuvvetle muhtemeldir. Özellikle yeni yapılandırma süreçlerinde bu kabilelerin de etkin bir rol olma cabası olacaktır. Şayet bu kabilelere rol verilirse, muhalifler kendi aralarında çatışma yaşayabilir. Öte yandan Kaddafi ve Magariha gibi iki büyük kabileyi yeni yapılandırma sürecinin dışında tutmak da rejimin en azından Libya nüfusunun üçte birini göz ardı etmesi anlamına gelecektir. Doğal olarak bir meşruiyet sorunu yaşanacaktır. Şayet toplumsal istikrar oluşturulamazsa, gözüken siyasal istikrar da en küçük kıvılcımda dağılabilir.

Libya’da Kaddafi sonrası ortaya çıkabilecek bir diğer sorun ise yıllardır Kaddafi yönetiminin baskı ve şiddetine karşı kalan ve son 6 ayda da öldürme politikasına karşı direnmek zorunda kalan kabilelerin nasıl bir yönetim anlayışı ortaya koyacakları ile ilgilidir. Yeni iktidar sahipleri kendi aralarında anlaşsa bile Kaddafi yanlısı gruplarla nasıl bir ilişki kuracakları belirsizdir. Bilindiği üzere Arap kabileleri arasındaki kan davaları bazen yüzlerce yıl sürmektedir. Dolayısıyla iktidar değişikliği sonrası Kaddafi yanlılarına karşı yeni bir öç alma, iktidardan dışlama veya  ayrımcılık politikaları uygulanması Libya’da ciddi sorunların ortaya çıkmasına yol açabilir. Sorunların kan davasına dönüşmesi durumunda Libya’ya istikrarın gelmesi oldukça zor olacaktır. Tabi ki tüm bunların birer olasılık olduğunu bir kez daha ifade etmek gerekir.

Sonuç olarak Libya’da çatışmaların bittiğini ve zaferin kazanıldığını ilan etmek için henüz erken olduğunu belirtmek gerekir. Ancak hem ABD’nin hem de NATO’nun diğer üyelerinin yakın tarihten aldıkları önemli dersler olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Nitekim Batı güçlerin Afganistan’da ve Irak’ta olduğu gibi savaşın bittiğini erken ilan etmediklerini dikkat almak gerekir. Hatırlanacağı üzere 19 Mart 2003’de Irak’a savaş açan Amerikan güçleri 1 Mayıs’a gelindiğinde zafer ilan etmiş ve savaşın bittiğini öne sürmüşlerdi. 1 Mayıs öncesinde ve sonrasında süren yeni siyasi, idari ve anayasal yapılandırma sürecinde bazı gruplarla çok yakın bazılarıyla ise hiç ilişki kurulmamış ve adeta bu gruplara savaş ilan edilmişti. Netice itibariyle aradan gecen yıllarda ABD Irak’ta Sünni gruplarla ve Afganistan’da da El Kaide ile masaya oturmak zorunda kaldı. Her iki ülke üzerinden kazanılan tecrübelerin akabinde ABD ve NATO güçlerinin Libya’da daha dikkatli ve tüm grupları kapsayan bir yapılandırma süreci başlatmaları beklenmektedir. Aksi durumda salt askeri güce dayalı ve müttefik kabilelere dayalı bir yeniden yapılandırma süreçleri Libya’ya barış getirmeyeceği gibi istikrarsızlık dinamiklerinin sürmesine yol açacaktır.

Yazının İngilizcesi için tıklayınız…

 

Doç. Dr. Veysel Ayhan

ORSAM Ortadoğu Danışmanı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi

 

Kaynak: ORSAM

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...