Rusya’nın Orta Asya Dış Politikası Öncelikleri: Emperyalizm mi İşbirliği mi?

Rusya, Sovyetler Birliği dönemindeki emperyalist tutumundan farklı olarak günümüzde daha bölgesel ve diplomatik bir politika izlemeye yönelmiştir. Bu durum göze alınacak olursa, Orta Asya’nın Rusya açısından önemi azımsanmayacak kadar fazladır ve Orta Asya’nın güvenliği Rusya için büyük önem teşkil etmektedir.

Bunun yanında Pakistan, Afganistan ve İran gibi istikrarsız yönetimlerin oluşturduğu güvenlik tehditlerinin Rusya’dan uzakta kalması arada kalan Orta Asya bloğunun varlığına ve güvenliğine doğrudan bağlıdır. Özellikle 1990’lardan sonra Afganistan’dan gelebilecek tehdit olasılığının artması güvenlik konusunu daha da önemli kılmıştır. Bu tehditlerin önemli bir kısmını bu bölgedeki radikal dinci hareketler oluşturmaktadır ve bu durum Taliban’ın varlığı ile ispatlanmaktadır. Burada Rusya’nın eski gücüne kavuşarak Orta Asya’da etkin bir rol oynaması, bölgeye yaklaşan tehditleri elimine etme açısından oldukça önemlidir. Başka bir deyişle, bu bölgede karşılıklı bir çıkar ve bağımlılık söz konusudur. Rusya’nın eski Sovyet ülkeleriyle oluşturduğu BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) ve daha sonra imzaladıkları Kolektif Güvenlik Antlaşması bu karşılıklı bağımlılığı gözler önüne sermektedir.

Bu noktada, Çin’in önemi de göz ardı edilemez. Çünkü Afganistan’dan gelen tehdit unsurlarının artması Orta Asya’daki en kilit devletlerden biri olan Çin’in Rusya’yla işbirliğini arttırmasına ve Şanghay İşbirliği Örgütü’nün temellerinin atılmasına ortam hazırlamıştır. Şanghay İşbirliği Örgütü kapsamında Çin ile Rusya arasında artan ekonomik işbirliği, Rusya’nın Orta Asya ile olan karşılıklı bağımlılığın sadece güvenlik temeline dayanmadığını da gözler önüne sermektedir. 2014 yılında Rusya ile Çin arasında imzalanan büyük doğal gaz anlaşması da bu duruma bir örnek teşkil ediyor[1]. Bununla beraber, Rusya’nın Kuzey ve Güney Akım Boru Hattı Projeleri ile Orta Asya’daki nüfuzunu arttırarak, Orta Asya ülkelerinin Batı ülkeleri ile yeni ittifaklar kurmasını engellemiş ve enerji ticaretinde güzergâhların güvenliğini de sağlayabilmiştir. Rusya bu Orta Asya ve Türki Cumhuriyetleri arka bahçesi olarak değerlendirmekte ve Batılı güçlere kaptırmak istememektedir. Bölge devletlerinin enerji alanında yükselen fiyat politikalarına müdahale etmemeyi seçen Rusya, bunun yerine alternatif boru hatlarının önüne teknik engeller çıkarmakta ve bu projeleri geçersiz kılmanın yollarını aramaktadır.Türkmenistan’ın gaz kaynaklarının büyük çoğunluğunu 25 yıl süreyle kendine bağlaması, kendine alternatif boru hatları geliştirilmesi durumunda Rusya’nın yapabileceklerinin bir göstergesidir. Başka bir açıdan değerlendirecek olursak, Amerika’nın da bu bölgedeki ekonomik çıkarları göz önüne alınarak, Rusya’nın Çin ve diğer bölge ülkeleriyle işbirliği yapması Amerika’nın bu bölgedeki etkisini azaltacak bir diğer etken olarak görülmüştür.

Rusya’nın karşılıklı işbirliği politikasını benimsemesindeki en temel iki unsur; 1990’lı yılların başında Rusya’nın kendisini küresel bir güç olarak değerlendirip emperyalist politika benimsediği dönemlerde iç meselelere vakit ayıramamış oluşu ve bu dönemde ortaya çıkan Çeçen Sorununu büyük bir problem haline getirmesidir. Bu durumdan ders çıkaran Rusya bunun yerine daha dar ve bölgesel bir politika ve karşılıklı işbirliği politikası benimsemişti. Bunun yanı sıra, ekonomik anlamda giderek güçlenen, başta Çin olmak üzere diğer bazı Asya ülkelerinin Rusya’nın karşısına güçlü bir rakip olarak çıkması ve bu durum karşısında Rusya’nın hem bu ülkelerle ters düşmemek, hem de bölgedeki diğer ülkelerdeki etkisini sürdürebilmek için güvenlik ve işbirliği anlaşmaları imzalamayı tercih etmiştir. Buna örnek olarak Vladimir Putin döneminde Kazakistan Devlet Başkanı Nazabayev’in Batılı ülkelerle yakınlaşmasının önüne geçmek için Rus-Kazak ilişkilerinin yakın merceğe alınması ve Rus Savunma Bakanı Sergei İvanov’un Kazakistan’la 2003 yılında Güvenlik ve İşbirliği Taslak Programı’nı imzalamasını gösterebiliriz. Rusya, Türki devletlerle ilişkilerini iyi tutarak Orta Asya’daki kurtarıcı rolünü güçlendirmiş ve bu durum ekonomik anlamdaki manevralarını da fazlalaştırmıştır.

Tüm bunlar bize emperyalizmin Rusya tarafından doğrudan değil, fakat enerji, ekonomik ve güvenlik alanlarında bölge ülkelerini kendine bağımlı hale getirmek suretiyle uygulandığını göstermektedir. Rusya’nın bölgedeki enerji dengesini kendi lehine çevirme çalışmaları Neorealist teoriye uygun olarak hegemonyal güç politikası uyguladığını bize gösteriyor. Rusya, uyguladığı yeni güvenlik stratejisi ile askeri güç kapasitesini arttırarak güç dengesini değiştirirken aynı zamanda izlediği enerji politikası ile de sektörde tekelleşerek enerji kartını stratejik bir koz olarak kullanmaya çalışmaktadır. Sonuç olarak, işbirliği konusu, günümüzde Rusya tarafından Orta Asya üzerindeki emperyalist hedeflerini gerçekleştirmek için bir araç görevi görmektedir.

 

 

SİMAY ALTUNSOY

DOĞUŞ ÜNİVERSİTESİ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ MEZUNU

 

Kaynakça


Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Türkiye’nin Afrika Açılımı: Uganda ile Yapı Merkezi Arasında İmzalanan Demiryolu Anlaşmasının Stratejik Boyutları

Uganda’nın Türk inşaat firması Yapı Merkezi ile 272 kilometrelik...

Batı’nın Sıkıntılı Kökenleri: Din Adamları ve Avrupa’nın Yahudi ve Müslümanlarının Ortadan Kaldırılması

Bu yazı Şener Aktürk imzasıyla ilk olarak BROADSTREET tarafından...

Sırbistan’ın İsrail’e Silah Satışı 2024 yılında 23 Milyon Euroyu Aştı

Bu yazı ilk olarak Sasa Dragojlo ve Avi Scharf...

Avrupanın Enerji Güvenliğinin Sağlanmasında Türkiye’nin Katkısı

Avrupanın Enerji Güvenliği Bugün her kesim tarafından kabul edilen bir...