Süper Çeşitlilik Çağında Göçmenler ve Kimlik Değişimleri

Görkem Anlaş, Göç Çalışmaları o-Staj Programı

Giriş

“Süper çeşitlilik” değişen göç kalıplarını açıklamak için ortaya atılan ve çeşitliliğin artışı ile yeni sosyal oluşumların tanınmasını sağlayan bir kavramdır. Literatürde birçok uzman süper çeşitliliğin dikkate alınması gerektiğini çünkü dünyanın artık bu şekilde karakterize olduğunu iddia ederken bazı uzmanlar bu kavramın benimsenmesinin yabancı düşmanlığının fazla olduğu toplumlar için endişe verici olduğunu ve olası bir çıkmaza sebep olabileceğini düşünmektedirler. Bu makalede süper çeşitlilik çağında göçmen kategorizasyonuna, göçmenlerin olası kimlik sorunlarına, bu sorunların sonucunda göçmenlerin kimliklerini saklama ve yeni bir kimlik yaratma süreçlerine değinilirken Dieu Hack‑Polay, Ali B. Mahmoud, Maria Kordoxicz, Roda Madziva ve Charles Kivunja tarafından gerçekleştirilen 2018 Londra görüşmeleri araştırmasından, 2019 Almanya’daki Korelilerin yaşadığı kimlik sorunundan ve bu sorunun Sunyoung Park ve Lasse Gerrits tarafından ele alındığı 2021 yılı araştırmasından yararlanılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Süper Çeşitlilik, Küresel Göç, Kimlik Sorunu, Çok Kültürlülük, Ulusötesi Kimlik

 
Bir Kavram Olarak Süper Çeşitlilik

Süper çeşitlilik kavramı 2007 yılında Steven Vertovec tarafından “Ethnic and Radical Studies” dergisinde ortaya atılan bir sosyal bilim kavramıdır.[1] Süper çeşitlilik kavramı nüfus çeşitliliğinin önceye oranla daha da artması ve bunun sonucunda sadece etnik azınlık gruplarının ve göçmenlerin sayısının değil kendi içlerinde de artan çeşitliliğine “çeşitliliğin çeşitlendirilmesi[2]” olarak vurgu yapar. Vertovec’in süper çeşitlilik kavramı ortaya atıldığı günden itibaren çeşitliliğin biçimlerine, tarzlarına ve sonuçlarına vurgu yapması sebebiyle ilgi çeken önemli bir kavram haline gelmiştir. Öyle ki Vertovec’in Etnik ve Irk Araştırmalarındaki makalesi yayınlandığı dergi içerisindeki en fazla alıntı yapılan makale olmuş olup kavram sosyolengüistik ve dilsel antropoloji alanlarında da dikkat çekmiştir. Bradford Üniversitesi sosyoloğu Parveen Akhtar’da bu süper çeşitlilik kavramının 1980’lerden sonraki Britanya için yeni bir karakterize özellik olduğunu savunurken[3] Glasgow Üniversitesi profesörü Nasar Meer süper çeşitliliğin hem ampirik fenomenlerin bir tanımı hem de artan çoğulculuğun gerektirdiği normatif bir iddia olarak ortaya çıktığını ve sosyal bilimcilerin ve politika yapıcıların bu kavramı dikkate alarak yaklaşımlarını geliştirmeleri gerektiğini savunur.[4]

Süper çeşitlilik kavramının bu kadar popüler hale gelmesi normal bir durumdur. Günümüzde sosyal olarak farklılık kategorileri toplumlardan bireylerin kendi kimlik süreçlerine kadar geniş bir ölçekte çok önemli bir sürece ve etkilere sahiptir. Çeşitliliğin getirdiği sosyal yapı düşmanca ifadelerle çevrelenirken süper çeşitlilik tek bir boyuta odaklanmak yerine kategorilere çok farklı perspektiflerden bakılmasını teşvik ederek yeniden tanımlanmalarını gerekli kılar. (Vertovec, 2023) Kategorilerin yeniden tanımlanması küresel göçün ve sosyal ilişkilerin de tekrardan gözden geçirilmesini zorunlu bırakacağından dolayı bu alanlar da ve sosyal bilim yaklaşımları üzerinde derin etkilere sahip olması kaçınılmazdır.

Kavramın destekçilerinin yanı sıra eleştiriler de zaman içerisinde çeşitli uzmanlar tarafından ortaya atılmıştır. Penn State Üniversitesi profesörü Sinfree B. Makoni asimetrik yapıya sahip bir dünyada kavramın homojenleşme arayışı ile karakterize edilerek bir eşitlik yanılsaması yarattığını ve çeşitliliğin bu şekilde açık bir şekilde kutlanmasının Güney Afrika gibi yabancı düşmanlığının yaygın olduğu toplumlar için endişe verici olduğunu ifade etmekte[5]. Sinfree B. Makoni’nin iddialarına Cape Town Üniversitesi profesörü Ana Deumert de katılır ve süper çeşitlilik kavramının tanımlayıcı bir sıfat olarak kullanılmasının teorik bir çıkmazı da beraberinde getirerek sayısal ölçümlere meydan okuduğunu iddia eder[6]. Eleştiriler bunlarla da sınırlı kalmamıştır ve başta Czajka M. ve De Haas H. olmak üzere birçok uzman kişi süper çeşitlilik kavramının ortaya koyduğu gibi bir artan göç durumunun ve çeşitliliğin olmadığını düşünmekte[7]. Bunun anlamı şudur ki dünya nüfusunun artması aslında göçün ve çeşitliliğin artması şeklinde yorumlansa da aslında göçmen oranı azalmıştır ve buna en iyi örnek Amerika kıtasıdır. Amerika kıtasında göç artsa da çeşitlilik artmamıştır ve aslında çeşitliliğin artması göçün öncelikli hedef ülkeler havuzunun daralması üzerinde yoğunlaşması sebebiyle Avrupa merkezli bir dünya görüşünü teşvik etmektedir. (Czajka, M. ve de Haas, 2014)

Göçmenlerin Sınıflandırılması

Göç sadece sosyal hayatı değil politik kararları da derinden etkileyen bir süreçtir yani göç ve göçün getirdiği çatışma durumu parti süreçlerini ve siyasetlerinin temelini oluşturan bir olgudur. Örneğin Çin hükümeti göçü bir çatışma durumu olarak görmekten ziyade bağlantıları genişletmek ve aynı zamanda kendi diasporalarıyla diasporam ilişkilerini güçlendirmek için bir yol olarak görmektedir (Ho 2020). Bunun dışında birçok ülke vasıflı işçi göçünü veya öğrenci göçünü de teşvik etmektedir (Gao ve Wit 2017; Gu ve Qiu 2017) ancak buradaki asıl sorun grupları birbirlerinden ayırt etmekteki belirsizliktir ve bu belirsizliğin giderilmesi adına kategorizasyon yapılarak göçmenleri sınıflandırmak yaygın şekilde kullanılmaktadır.

Kategorilendirmek ve yapılan ayrımları anlamak aynı zamanda insanları ve dünyayı da başka bir şekilde anlamlandırmanın bir yoludur. Gillespie, Howarth ve Cornish (2012) 4 ana işlevi ortaya koyar: tüm göç kategorileri perspektifseldir, tarihseldir, kesintiye uğrayabilir ve yeniden oluşturulabilir. Yani perspektif olmasının ana sebebi herhangi bir şekilde net bir nesnelliğe sahip olmamalarıdır yani tanımı yapan kişinin öznelliğini taşırlar. İkinci olarak göç tarihsel olarak geçmişten gelen bir mirasa sahiptir ve gelecek açısından da önemlidir. Son olarak ise kategorilerin uygulamaları ve çeşitliliği onların tekrardan tanımlanmasına, oluşturulmasına ve kesintiye uğramalarına sebep olabilir.

Collyer ve De Haas (2012) sınıflandırma için 4 nitelik kullanmaktadır: uzay ve zamansal olarak (orta vadeli-uzun vadeli; içsel ve uluslararası) konum ve yönsel olarak (kuzey-güney, doğu-batı gibi) yasal olarak (düzenli ve düzensiz) ve nedensel olarak (aile, öğrenci, çalışma, mecburiyet gibi). Burada yapılan her sınıflandırma farklı ampirik değerlere sahip olmakla birlikte insanların farklı sınıflandırmalara farklı bakış açıları geliştirilmelerini de sağlamıştır. Belirli bir kategoriye bir toplumun bakış açısı daha hoşgörülü ve sıcak olabilirken bazılarına daha mesafeli ve ön yargılı olabilir hatta bu durum düşmanca bir boyuta da evrilebilir.  Bu sebeple sınıflandırma yapılması daha öncesinde bahsedilen belirsizliği ortadan kaldırmaya yardımcı olsa da bazı kategorilerdeki bireylerin değerlerinin düşük görülmelerine, hariç tutulmalarına ve daha birçok farklı dezavantajsam durumla karşı karşıya kalmalarına sebep olabilir (Raghuram, 2020, s. 10). Bu koşullar altında göçmenler ev sahibi ülkeye alışma süreçlerinin yanı sıra kendi kimliklerini de şekillendirmeye çalışırlar.

Kimlik Şekillendirme Süreci

Benliği yeniden yapılandırmak ve doğru tanımlamak zor bir süreçtir. Birleşik Krallıktaki Somalili mülteciler hakkında araştırma yapan G. Valentine ve D. Sporton (2009) kimlik inşası ve şekillenmesi sürecinin doğası gereği ilişkisel olduğunu ve başkalarıyla etkileşim içerisinde olarak bir farklılaşma süreci sonucunda elde edildiğini ortaya koymuşlardır. Bu araştırmalarında elde ettikleri verileri yorumlayıcı metodolojik bir paradigma ile ortaya koymuşlardır. (Dieu Hack-Polay, 2021)

Kimlik şekillendirme süreci ile ilgili verilebilecek en iyi araştırma örneklerinden birisi 2018 yılında Londra’da yapılan bir araştırmadır. Araştırmanın tamamı Sahra altı Afrika ülkelerinden olmak üzere toplamda 9 farklı ülkeden katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara yapılan görüşmelerde bağımsız yanıtlar verebilecekleri sorular yöneltilmiş ve tüm görüşmeler kayıt altına alınmıştır (Madziva, 2017). Katılımcıların sosyal bir aktör olarak güvenliklerinin sağlanması ve şeffaf yanıtlar alınabilmesi için yanıtlar anonim olarak kayıtlara geçirilmiştir. Görüşülen tüm göçmenler ülkelerindeki şiddetten veya sınırlayıcı yapı ve koşullardan dolayı göç etmiş kişilerden oluşmakta. Görüşme esnasında göçmenlere kim olduklarını düşündükleri sorulduğunda katılımcılar bağlamla ilgili kimliklerini işaret etmişlerdir ancak kendilerini kısıtlayan faktörlerin de farkında olduklarını dile getirmişlerdir. Kimliklerine karşı olan bakış açılarının ve konumlarının bilincinde olduklarından dolayı kimliklerini dış dünyaya tanımlama konusunda zamana ve mekana göre birtakım değişikliklere yönelme gereksinimi duymuşlardır. Bu demektir ki göçmenler belirli bir ortamda kendi ulusal, dinsel ve dilsel kimliklerini rahatça ifade ederken diğer birçok sosyal ortamda bu kimliklerinin sadece bir kısmını ya da tamamen farklı bir şekilde yansıtmayı tercih etmektedirler. Bunun başlıca sebepleri göçmen kimlikleri sebebiyle insanlar arasında yargılanmadan saygı kazanabilmek ve daha iyi bir iş ve barınma imkanını kendilerine sağlayabilmek. Kısacası katılımcılar bu süreçte hem yeni bir İngiliz toplumuna kendilerini entegre etmek için hem de kendi kimliklerini yeniden ölçüp tartarak buna göre davranmakla uğraşmışlardır. Araştırma sonucunda fark edilen bir diğer nokta ise kimlik dalgalanmasına maruz kalan göçmenlerin kendileri için en küçümseyici kimlik olarak “mülteci” kimliğini işaret etmeleriydi çünkü mülteci kimliğini benimsediklerinde kendilerine yöneltilebilecek tüm olumsuzlukların farkındalardı. Bu sebeple göçmen/mülteci kimliğinin beraberinde getirdiği belirsizlikten kurtulmak adına kimliklerini belirli bir düzeye kadar gizlemek gibi taktikler uygulamaya başlamışlardır ve bunun sonucunda iç içe geçmiş olan kimlikler katılımcıların birçoğunda kimlik ikilemleri yaratmıştır. Araştırma sonucunda göçmenlerin göç ettikleri ülkedeki vatandaşlığa hak kazanmalarının kendilerine daha çok özgüven vererek daha öncesinde kimliklerini gizlemenin verdiği yalancılık hissini azalttığı da görülmüştür. Yine de katılımcılar araştırma boyunca kimlik gizleme eğilimlerini aslında bir suç olarak görmediklerini ve bu eylemin sosyal, psikolojik ve ekonomik yönden hayatta kalmak için bir araç olduğunu savunmuşlardır (Dieu Hack-Polay, 2021).

2018 Londra araştırmasında da görüldüğü gibi göçmen bireyler çeşitli ötekileştirmelerden kurtulabilmek adına kendi kimliklerini gizleme ya da yeni bir kimliğe bürünme eğiliminde olabilirler. G. Valentine ve D. Sporton (2019) “belirli bir kimlik yalnızca bir bireyin sahipleneceği bir şey değildir aynı zamanda bireyin kimliğinin bir uygulama topluluğunca tanınmasına ve kabul edilmesine de bağlıdır.” demektedir. Bu sebeple daha öncesinde bahsedilen göçmenlerin yeni kimliğe bürünme eğilimi göç edilen ülkenin sosyo-politik sistemi tarafından onlara dayatılan bir olgu sonucu da olmaktadır.  Yeni bir kimlik belirleme süreci daha fazla fırsat odaklı olarak arzu edilen kimliğe doğru bir aşağılık-üstünlük inancını da geliştirir ancak kimlik dalgalanması her zaman pozitif bir yöne doğru da olmayabilir. Ancak genel olarak kimlik dalgalanmasının sosyal ve ekonomik fırsatlara yönelik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır (Pugh, 2018, s. 978).

Yeni kimlik arayışı için bir başka bakış açısı “yaşam biçimi” göçü ile de sunulabilir. Yaşam biçimi göçü daha iyi bir yaşama ulaşma gayesi ile göreceli olarak yeni bir göç türü olarak literatüre kazandırılan bir kavramdır. Gelles ve Levine (1995, s. 143) bu göç türü için “boş zamana sahip yeni bir sınıf” ifadelerini kullansa da yaşam biçimi göçmenleri bunu kendi özgür seçimlerini takip etmenin bir yolu olarak görmektedirler. Daha öncesinde “hayatta kalmak” için gizlenen veya değiştirilmeye çalışılan kimlikler yaşam tarzı göçünde arzu edilen hayat biçimine ulaşmada bir yoldur. Bu yaşam biçimi bireyden bireye değişebilir ve ideal hayat bir birey için daha basit ve tatmin edici özelliklere sahipken başka bir birey için daha aktif ve iyi bir çalışma hayatı ile bağdaştırılmış olabilir. (Südaş ve Mutluer, 2010, s. 34) Örneğin İspanya’da yaşayan yaşlı insanlar daha hızlı sosyalleşmektedirler ve yeni hobileri kolayca elde ederek rahat bir yaşam tarzına ulaşabilmektedirler. Bu yüzden bu yaşamı arzulayan yaşlı bir birey İspanya’ya yönelebilir (Huete, 2013) ve orada kimliğini istediği yaşam tarzı kimliğine göre dönüştürebilir. Yaşam biçimi göçünde bireyler ana aktif aktörlerdir ve diğer kategorilerdeki göçmen bireylere kıyasla kendi hayatlarını ve kimliklerini hedefledikleri yaşam tarzına göre daha kolayca şekillendirebilme şansına sahiptirler (Benson 2012; Griffiths ve Maile 2014; O’Reilly 2014; Salazar 2014).

Bazı göçmen bireyler kendi kimliklerini değiştirmek ya da gizlemek yerine yapılan ötekileştirmelerin üstüne gitmeyi tercih de edebilirler. Bu noktada verilebilecek en iyi örneklerden birisi 2019 yılında Almanya’da yaşanmıştır. Şubat 2019’da Almanya perakende zinciri Hornbach kendi mağazalarını tanıtmak adına çektikleri reklam videosunu sosyal ağlar üzerinden paylaşmıştır. Paylaşılan video hızla viral olmuştur ancak bunun ana sebebi reklama karşı başlatılan bir kampanyadır (Caren, 2020). Kampanyanın başlatılmasının amacı şudur: Alman reklamının Doğu Asyalı kadınlara yönelik önyargıları destekler nitelikte olması (Gerrits ve Park 2021). Bu koşullar altında Almanya’da bulunan ve ötekileştirmeye maruz kalmış birçok Koreli bu imza kampanyasını imzalamıştır ve kendi deneyimlerini sosyal ağ aracılığıyla paylaşmıştır. Almanya’da yaşanan ve Korelilerin yaşadığı ayrımcılık uluslararası basının dikkatini de çekmiştir ve Kore hükümetinin de olaya tepki göstermesi ile reklam Hornbach tarafından tüm sosyal medya platformlarından kaldırılmıştır. Bu süreçte Kore hükümetinin ve diğer ülkelerde yaşayan göçmen Korelilerin etkisi büyüktür ve her ne kadar Almanya’da yaşanan tüm ayrımcılıklara son vermese de ulusötesi kavramının öneminin anlaşılması tekrardan sağlanmıştır (Glick-Schiller 2003 ; Castles ve Miller 2009 ; Vertovec 2015 ; Waldinger 2015). Daha öncesinde de belirttiğimiz gibi devlet içerisinde yer alan sosyo-politik yapılar ve toplumun yarattığı baskı ve izolasyon göçmenler için yeni kimlik oluşumlarına sebep olabilirken bir yandan bireyin ana vatanında ve göç ettiği ülkede ikili varlık göstermesini sağlayan ulusötesi kimliklerin de oluşumuna ve önemine vurgu yapar.

SONUÇ

2007 yılında Steven Vertovec “süper çeşitlilik” kavramını göçmen çeşitliliğinin artışına vurgu yapan bir kavram olarak literatüre kazandırmıştır ve zaman içerisinde çeşitliliğin biçimine, tarzına ve sonucuna yaptığı vurgu ile birçok uzman tarafından hem desteklenmiş hem de eleştirilere maruz kalmıştır. Süper çeşitlilik çağında belirsizliklerin giderilmesi ve insanların ve dünyanın daha iyi anlaşılabilmesi adına göç kategorizasyonları yapılmıştır. Ancak bazı kategorilere daha hoşgörülü yaklaşırken bazılarına karşı da ötekileştirme uygulanabilmektedir. Bu koşullar dahilinde göçmenler yeni bir ülkeye alışma sürecinin yanı sıra kendi kimliklerinin getirdiği dezavantajlarla da başa çıkmaya çalışmaktadırlar. Birçok göçmen daha iyi fırsatları yakalayabilmek ve saygı görebilmek adına kendi kimliklerinin bir kısmını ya da tamamını gizleme ya da yeni bir kimliğe bürünme eğiliminde bulunabilir. Bunun sonucunda birden fazla kimlik birbiri içerisine geçerek göçmen bireyler üzerinde kimlik karmaşası yaratabilir. Yeni bir kavram olan yaşam biçimi göçü yine süper çeşitlilik çağında kimliğini bu sefer de olmak istediği ideal hayat biçimine göre şekillendirme fırsatı bulan göçmenleri içermektedir. Bu kategorideki göçmenler diğer kategorilerde yer alan göçmenlere kıyasla kimliklerini daha kolayca ve gönüllü olarak şekillendirebilmektedirler çünkü olaylara yön veren ana aktör kendileridir. Bunların yanı sıra göçmen bireyler kimliklerini gizlemeye çalışmak ya da yeni kimlik yaratmaya yönelmek yerine çeşitli durumlarda ötekileştirme faaliyetlerine ve yapılan ayrımcılığa karşı çıkabilir. Bu noktada göçmen bireyin ulusötesi kimliğini koruması süper çeşitlilik çağında bir ayrıcalık olarak kendini gösterebilmektedir.

REFERANSLAR

[1] “Opinion: Super-diversity revealed”. BBC News. 20 September 2005. Retrieved 22 February 2015.

[2] “Recognise superdiversity in S’pore to overcome stereotyping”. Today. Retrieved 22 February 2015.

[3] Ratcliffe, Rebecca (8 October 2014). “How will ‘super diversity’ affect the future of British politics”. The Guardian. Retrieved 22 February 2015.

[4] Meer, Nasar (2014). Key Concepts in Race and Ethnicity. London: Sage. p. 144. ISBN 9780857028686.

[5] Makoni, Sinfree B. (2012). “A Critique of Language, Languaging and Supervernacular”. Muitas Vozes. 1 (2): 189–199. doi:10.5212/MuitasVozes.v.1i2.0003

[6] Deumert, A. (2014) Digital superdiversity: A commentary. Discourse, Context, and Media,4-5, 116-120

KAYNAKÇA

Antaki C, Condor S, Levine M. Social identities in talk: speakers’ own orientations. Br J Soc Psychol. 1996;35(4):473–92.

Benson M. O’Reilly K. ( 2009a ) Migration and the Search for a Better Way of Life: A Critical Exploration of Lifestyle Migration’,The Sociological Review, 57 / 4 : 608 – 25 .

Caren, N., Andrews, KT ve Lu, T. (2020). Contemporary Social Movements in a Hybrid Media Environment. Annual Review of Sociology, 46, 443-465.

Castles, S. ve Miller, MJ (2009). The age of migration. International population movements in the modern world, (4. baskı). New York: Guilford Press.

Collyer, Michael, and Hein De Haas. 2012. ‘Developing Dynamic Categorisations of Transit Migration’. Population, Space and Place 18 (4): 468–481. https://doi.org/10.1002/psp.635.

Deumert, A. (2014) Digital superdiversity: A commentary. Discourse, Context, and Media, 4-5, 116-120

Gao, Hang, and Hans de Wit. 2017. ‘China and International Student Mobility’. International Higher Education, 90: 3–5. https://doi.org/10.6017/ihe.2017.90.9992.

Gillespie, Alex, Caroline S Howarth, and Flora Cornish. 2012. ‘Four Problems for Researchers Using Social Categories’. Culture & Psychology 18 (3): 391–402. https://doi.org/10.1177/1354067X12446236.

Glick-Schiller, N. (2003). The centrality of ethnography in the study of transnational migration: seeing the Wetland instead of the Swamp America arrivals: Anthropology engages the new immigration (s. 99-128). School of American Research Press.

Hack-Polay, D., Mahmoud, A.B., Kordowicz, M. et al. 2021. “Let us define ourselves”: forced migrants’ use of multiple identities as a tactic for social navigation. BMC Psychol 9, 125. https://doi.org/10.1186/s40359-021-00630-6

Ho, Elaine Lynn-Ee. 2020. ‘Leveraging Connectivities: Comparative Diaspora Strategies and Evolving Cultural Pluralities in China and Singapore’. American Behavioral Scientist, Ağustos. https://doi.org/10.1177/0002764220947754.

Göktuna Yaylacı, F. (2017). SÜPER-ÇEŞİTLİLİK ÇAĞINDA ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(1), 345-364. https://doi.org/10.17218/hititsosbil.291107

Lu L.,”Recognise superdiversity in S’pore to overcome stereotyping“.12 Kasım 2014. Today Online. https://www.todayonline.com/daily-focus/education/recognise-superdiversity-spore-overcome-stereotyping

Makoni, Sinfree B. (2012). “A Critique of Language, Languaging and Supervernacular“. Muitas Vozes. 1 (2): 189–199. doi:10.5212/MuitasVozes.v.1i2.0003

Meer, Nasar (2014). Key Concepts in Race and Ethnicity. London: Sage. p. 144. ISBN 9780857028686.

Michaela Benson, Karen O’Reilly. 2016. From lifestyle migration to lifestyle in migration: Categories, concepts and ways of thinking , Migration Studies. vol 4,1. ss. 20–37, https://doi.org/10.1093/migration/mnv015

“Opinion: Super-diversity revealed. 20 Eylül 2005. BBC News. http://news.bbc.co.uk/1/hi/uk/4266102.stm

Park, S., Gerrits, L. 2021. How migrants manifest their transnational identity through online social networks: comparative findings from a case of Koreans in Germany. vol 9, 10. https://doi.org/10.1186/s40878-020-00218-w

Raghuram, Parvati, and Gunjan Sondhi. 2017. ‘Contributions of Migrants and Diaspora to All   Dimensions of Sustainable Development, Including Remittances and Portability of Earned Benefits’.

Raghuram, Parvati. (2020). Democratising, stretching, entangling, transversing: Four moves for rearticulating migration categories. Journal of Immigrant & Refugee Studies. 19. https://doi.org/10.1080/15562948.2020.1837325

Ratcliffe, Rebecca (8 Ekim 2014). “How will ‘super diversity’ affect the future of British politics“. The Guardian. 22 Şubat 2015.

Park, S., Gerrits, L. 2021. How migrants manifest their transnational identity through online social networks: comparative findings from a case of Koreans in Germany 9, 10 https://doi.org/10.1186/s40878-020-00218-w

Pugh JD. 2018. Negotiating identity and belonging through the invisibility bargain: Colombian forced migrants in Ecuador. Int Migr Rev. 52(4):978–1010.

Salazar N. ( 2014 ) “Migrating Imaginaries of a Better Life … Until Paradise Finds You”, Understanding Lifestyle Migration: Theoretical Approaches to Migration and the Quest for a Better Way of Life , s. 119 – 38 . Basingstoke : Palgrave Macmillan .

Valentine G, Sporton D. 2009. How other people see you, it’s like nothing that’s inside’: the impact of processes of disidentification and disavowal on young people’s subjectivities. Sociology. 43(4):735–51.

Vertovec, S. (2007). Süper çeşitlilik ve sonuçları. Etnik ve Irk Çalışmaları , 30 (6), 1024–1054.

Vertovec, S. (2009). Ulusötesilik . Oxon: Routledge.

Waldinger, RD (2015). The cross-border connection. Immigrants emigrants and their homelands. . Cambridge: Harvard Üniv. http://www.degruyter.com/view/product/430598 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...