Gazanfer Kaya, Sezer Ayan. (2011). Türkiye’de Anayasalar ve Sivil Toplum. İstanbul: Ütopya
Yayınevi, 158 sayfa, ISBN: 9786055580162.
Türkiye’de Anayasalar ve Sivil Toplum kitabını üç bölümde inceleyebiliriz.İlk bölümde; anayasa, sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları kavramları, etimolojik ve anlamsal yönleriyle açıklanmıştır ve bu kavramların tarihsel koşullarda nasıl bir gelişim seyri izlediği ortaya konulmuştur.
İkinci bölümde; Osmanlının modernleşme sürecinden 1960 yılına kadar süren dönemde, Türk Anayasacılık hareketinin geçirdiği değişimler ve bu değişimlerin sivil toplum üzerindeki etkisine de değinilmiştir. Bunların ardından ise yeni devletin anayasaları, özellikle de tek partili ve çok partili dönemde uygulanan 1924 Anayasası üzerinde önemle durulmuştur.
Üçüncü bölüm ise çalışmanın ana bölümüdür.1961 ve 1982 Anayasaları ve sivil toplum ilişkisi bu bölümde, temel sosyo-ekonomik, siyasal etkenlerden hareketle ortaya konulmaya ve tartışılmaya çalışılmıştır. Buna ek olarak 1961 ve 1982 anayasalarının uygulandığı süreçte anayasalarda gerçekleşen değişikliklerinin sivil toplum alanı üzerinde nasıl bir etkiye neden olduğu araştırılmıştır.
Kavramları açıklamakla başlayacak olursak:
Anayasa kavramı: Anayasa denildiğinde ilk olarak bir devletin kuruluşunu, örgütlenişini, iktidarın el değiştirmesini ve bireylerin hak ve özgürlüklerini düzenleyen kurallar bütünü anlaşılır (Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Metodolojisi). Aslında Anayasa kavramının temellenmesi ile Batı burjuva demokrasisi arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Anayasa kavramının çerçevesi, bu demokrasi içerisindeki geniş kesimlerin kazandığı haklarla yeni bir biçim kazanmıştır. Böylece anayasada siyasal hak ve özgürlüklerin boyutu genişlediği gibi, birtakım sosyal ve ekonomik hak ve özgürlükler de yer almıştır.
Anayasacılık hareketinin gelişimine değinecek olursak; Anayasa insanlığın gelişim evriminde modern topluma özgü bir nitelik taşır. Anayasa kavramının ortaya çıkması ile geleneksel toplum yapısı ve bu yapıdaki iktidar ilişkilerinin değişmeye başlaması, iktidarın sınırlanması ile yakından ilgilidir. Bunun üzerine, egemenliğin meşruti kaynağının ulus olduğu bir devlet yapılanması etkili olmuştur.
Sivil toplum kavramı üzerinde duracak olursak; Sivil toplum kavramının düşünsel temelleri Antik Yunan’a kadar uzanır. Bu kavramı en genel anlamıyla devlet ve onun siyasal iktidarı karşıtı olarak ele almak mümkündür. Sivil toplum ile ilgili yapılan farklı tanımlamalarda ortaya çıkan ortak ögeler bulunmaktadır. Bunları yurttaşlık, uygarlaşma, gönüllülük, siyasal katılım, devletin denetimi, özerk bir yapılanma, çoğulculuk, düşünce özgürlüğü ve demokrasi kültürü olarak sıralayabiliriz.
Özetle sivil toplum kuruluşu kapsamında kabul gören örgütlenmeler olarak: Dinsel-etnik içerik taşımayan dernekler, vakıflar, sendikalar, yurttaş inisiyatifleri, meslek kuruluşları ve kooperatifler ele alınabilir.
Sivil toplum kuruluşlarının işlevlerine değinecek olursak;
- Sivil toplum kuruluşları gönüllülük esasına göre işler.
- Sivil toplum kuruluşları topluma katkı sunan onun koşularını daha da iyileştirmeye çalışan kuruluşlardır.
- Sivil toplum kuruluşları toplumsal hareketliliği hızlandırır.
- Sivil toplum kuruluşları belli bir konuda uzmanlaşmış kuruluşlardır.
Sivil toplum kuruluşlarının işlevlerinin niteliği, toplumların gelişmişlik düzeyine bağlı olarak farklılık gösterir. Bazı toplumlarda ekonomik, siyasal işlevler, bazı toplumlarda ise sosyal ve bireysel işlevler daha ön plandadır.
Sivil toplum kuruluşlarının devletle olan ilişkilerinin niteliğinde, bazı ulusal ve uluslararası dinamikler belirleyicidir. Modern ve güçlü bir ulus devlet sistemine sahip olan ülkelerde, sivil ve siyasal toplum arasındaki çeşitli çatışmalar ve uzlaşılar; dengeli ve işlevsel bir toplum gelişiminin dinamiklerini oluşturur. Bu seviyeye ulaşamamış devletlerde ise sivil toplum ve devlet kopukluğu dolayısıyla da merkeziyetçi, otoriter ve statik bir iktidar yapısının ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
Sivil toplum kuruluşlarının tarihsel gelişimi de araştırmanın bütünlüğü açısından ele alınmıştır.Göle’nin görüşüne yer verecek olursak, Göle, sivil toplum kuruluşlarının tarihsel süreçte geçirdiği değişimleri üç aşamada ele alır:
- Ulus devlet bağlamı içinde sivil toplum,
- Yeni toplumsal hareketler ile sivil toplum arasındaki etkileşim,
- Küresel bir boyut kazanan sivil toplum. (Göle,1998)
Sonuç olarak, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasi ve de çağdaş hukuk düzeni için, sivil toplum kuruluşlarının işlevselliği reddedilemez bir gerçekliktir.
Araştırmanın ikinci kısmı olan Türkiye’de Anayasal Düzen ve Sivil Toplum İlişkisinin Tarihselliği bölümü, Türkiye’de anayasal düzen ve sivil toplum ilişkisini tarihselliği, Osmanlının Batılılaşma çabalarına kadar uzanmaktadır. Osmanlıda Batılılaşma adına gerçekleştirilen hukuksal hareketlerin dönüm noktası ise Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanıdır. Bundan evveline değinecek olursak; Osmanlıda yöneten kesim ile yönetilen kesim arasındaki bağlantıyı sağlayan bazı geleneksel ara örgütlenmeler bulunmaktaydı. Vakıflar, dini örgütlenmeler, esnaf örgütleri, kethüdalık, ahilik, loncalar ve geleneksel ara örgütlenmeler arasında gösterilebilir. Bu örgütlenmelere kitapta detaylı bir şekilde yer verildikten sonra, yazar Sened-i İttifak’a değinmiştir. Sened-i İttifak, padişah ile Ayan temsilcileri arasında imzalanan ve siyasal bir anlaşma niteliği taşıyan bir belgedir. Sened-i İttifak, padişah karşısındaki güçlerin hak ve özgürlüklerine ilişkin bazı kurallar koymakla birlikte, Türk siyasi tarihinde esas olarak anayasacılık hareketi, 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ile başlamaktadır. Ferman can ve mal güvenliğinin tanımı, şeref ve haysiyetin korunması ve kişi güvenliği ile ilgili haklardan din farkı gözetilmeksizin herkesin yararlanması esasını koymuştur (Öden, 2003)
Islahat Fermanı’nın (1856) ilanında, Batının istekleri önemli rol oynamıştır. Kamu hizmetlerinde, askerlik hizmetine alınmada, eğitimde, mahkemelerde şahitlik konusunda Müslüman ve Hristiyan tebaa arasındaki eşitlik sağlanmaktaydı (Kapani,1993).
Tanzimat Fermanı ile başlayan süreç, kişisel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, mülkiyetin dokunulmazlığı ve tüm uyrukların yasalar önünde eşitliğinin tanınması gibi düzenlemelerle, sivil toplumun hukuksal ve siyasal zemininin oluşturulması doğrultusunda atılan önemli bir adımdır. Tanzimat ilanı ile birlikte devlet, kendisini sivil toplum doğrultusunda bir yasal çerçeveyle sınırlamıştır (Gevgilili,1990).
Osmanlı toplum yapısında uzun bir süre modern sivil toplum kuruluşu yapılanmasından çok uzak olan geleneksel ara örgütlenmeler varlığını sürdürmüştür. İmparatorluğun monarşik ve merkeziyetçi karakteri, devlet ile toplum arasında dernek, vakıf, sendika gibi ara örgütlenmelerin gerçek anlamıyla ortaya çıkmasında en büyük engeli oluşturmuştur.
Kitapta 1921 Anayasası ve 1924 Anayasası detaylı açıklanmıştır. Anayasanın dikkat çekici maddelerine değinilmiştir. 1924 Anayasası’nın çok partili döneme geçiş ve sonraki dönemdeki konjonktürde siyasal ve sivil yaşam üzerinde etkisini sürdürdüğüne dikkat çekilmiştir. Kitabın son kısmı olan, “1961 ve 1982 Anayasaları Açısında Sivil Toplum Kuruluşları” bölümünde ise bu anayasaların hazırlanma sürecine detaylı olarak değinilmiş ardından da bu anayasaların temel özelliklerine yer verilmiştir.
1961 Anayasası ve sivil toplumun kurumsallaşmasına etki eden maddeler şu şekildedir:
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı
- Dernek Kurma Hakkı
- Sendika Kurma Hakkı
- Toplu Sözleşme ve Grev Hakkı
Daha sonrasında yapılan değişiklikle bahsedilen bu haklar genişletilmiştir.
1982 Anayasası ise 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucunda hazırlanarak hayata geçirilen ve bir takım değişiklerle günümüze kadar varlığını sürdürmüş bir anayasadır. Bu anayasanın temel özelliklerine değinmeden önce 12 Eylül rejimi ana hatlarıyla incelenmiştir.
1982 Anayasası’nın 33. Maddesi burada dikkat çekmektedir.
MADDE 33. – (Değişik: 23.7.1995-4121/2 md.; 3.10.2001-4709/12 md.) Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.
Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.
Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, bu idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar. Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına kanunla sınırlamalar getirilmesine engel değildir. Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır.
Bu araştırmanın ardından, toplumdaki bireylerin istemlerini örgütlü bir baskı gücü şeklinde devlete iten sivil toplum kuruluşlarının, sorumluluk ve katılımcılık bilincinin yükseltilmesinde önemli bir yere sahip olduğu açıkça anlaşılmaktadır. 1961 ve 1982 Anayasalarının nitelikleri ve geçirdiği değişiklikler ile sivil toplumun gelişiminde doğrudan ve belirleyici etkilerinin olduğu yadsınamaz.
Yazarlarımız son olarak şunlara değinerek kitabı bitirmiştir: “Ülkemizde zaman zaman gündeme gelen anayasalarla ilgili tartışmalar, katılımcılık, çoğulculuk, demokrasi, güçler ayrılığı, özgürlük ve de sivillik gibi kavramlar üzerinden yürütülür. 1961 ve 1982 Anayasalarını hazırlayan koşullar, uygulama süreçleri, geçirdiği değişiklikler, söz konusu ilişkinin analizi noktasında önemli deneyim ve derslerle doludur.”
KAYNAKÇA
Gevgilili, A. (1990). Türkiye’de Yenileşme Düşüncesi, Sivil Toplum, Basın Ve Atatürk. İstanbul: Bağlam Yayınları.
Göle, N. (1998). Yurtdışı İlişkilere Kuramsal Bir Bakış, iç. Üç Sempozyum. Sivil Toplum Kuruluşları İstanbul: T. E. ve T. T.V. , 114-120.
Kapani, M. (2013). Kamu Hürriyetleri. Ankara : Yetkin Yayınları.
Öden, M. (2003). Anayasa Hukukunda Eşitlik İlkesi. Ankara: Yetkin Yayınları.
Aysel GÜZEL
TUİÇ Sivil Toplum Okumaları Stajyeri