Türkiye’de Cinsiyet ve Cinsel Yönelim Üzerinden Ayrımcılık

 

Sena Kul
Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Stajyeri
Editör: Eda Kurt

Özet

Türkiye’de gün geçtikçe artan ve her alanda yayılmaya başlayan ayrımcılık, artık toplumun görmezden gelemeyeceği bir seviyeye ulaşmıştır. Yapılan ayrımcılıklara gerek iş hayatında gerekse sosyal ve kültürel hayatlarda maruz kalınmaktadır. Ayrımcılık tarihsel süreç içerisinde incelendiğinde, ilk zamanlar cinsiyet üzerinden yapılan ayrımcılık zamanla LGBTİ+ bireyleri de kapsar hale gelmiştir. Kapitalist düzene geçiş ile beraber üretim ve iş kolları farklılaşmış, kadın ve erkek artık aynı fabrikada ya da işyerinde çalışmaya başlamıştır. Kadını sadece “ev hanımı” ya da “anne” olarak nitelendiren erkek işverenler, işyerinde otoritelerini kadın üzerinden kurmak istemişlerdir. Cinsiyet temelli ayrımcılıklardan sonra özellikle iş alanında gerçekleşen ve LGBTİ+ bireylerin maruz kaldığı mobbing, cinsel yönelim yüzünden dışlanma ve işten çıkarılma, aşağılanma gibi tutum ve davranışlar giderek artmıştır. Son yıllarda bu artışlara “Dur!” demek adına LGBTİ+ bireyler haklarını arar hale gelse de Türkiye’ de kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu bağlamda çalışma, bireylerin cinsiyet ve cinsel yönelimlerine göre yaşadıkları ayrımcılıkları ele alarak, Türkiye’de hangi alanlarda ve durumlarda ayrımcılığın belirginleştiği ve buna yönelik yapılan hak arayışlarına dikkat çekmek amaçlanmıştır.

Anahtar kelimeler: Ayrımcılık, Cinsiyet ve Cinsel Yönelim, LGBTİ+

Abstract

Discrimination, which is increasing day by day and spreading to all areas in Turkey, has reached a level that society cannot ignore. LGBTI+ individuals are exposed to discriminations both in their social and business lives. When discrimination is examined in the historical process, the discrimination based on gender in the first times has become to include LGBTI+ individuals over time. By the transition to the capitalist order, production and business lines have differentiated, and women and men have now started to work in the same factory or workplace. Male employers, who describe women only as “housewife” or “mother”, wanted to establish their authority over women in the workplace. After gender-based discrimination, attitudes and behaviors such as mobbing, exclusion and dismissal due to sexual orientation, humiliation, which occur especially in the workplace and which LGBTI+ individuals are exposed, have gradually increased. In recent years, although LGBTI+ individuals have started to seek their rights in order to stop these increases, a definite result has not been reached in Turkey. In this context, the study aims to draw attention to the areas and situations in which discrimination is evident in Turkey and the search for rights in this regard, by addressing the discrimination that individuals experience according to their gender and sexual orientation.

Keywords: Discrimination, Gender and Sexual Orientation, LGBTI+

Giriş

Günümüz Türkiye’sinde artan işsizlik oranları ve bunun farklı nedenleri, toplumun sıkça sorguladığı bir sorun haline gelmiştir. İş hayatında yaşanan eşitsizlikler, mobbing ya da kişilere henüz işe girmemişken sergilenen önyargı; bireylerin iş bulmalarında onlara dezavantajlı bir duvar örmüş, bu durum zamanla kaygıya dönüşmeye başlamıştır. Bireylerin iş ararken önlerine en çok çıkan sorun olan toplumsal eşitsizlikler, farklı nedenlerden dolayı gerçekleşmiştir. Bu eşitsizlikler; bireylerin cinsiyetleri, etnik kimlikleri, ırkları ve dinleri gibi farklı bireysel özelliklerdir. Bu bağlamda Türkiye’de iş hayatına atılmaya çalışan LGBTİ+ bireyleri dezavantajlı konumda görmek oldukça mümkündür. LGBTİ+ bireylerin dış görünüşleri ve davranışları, işverenler tarafından çoğunlukla olumlu karşılanmamaktadır. Gerek kamusal alanda gerekse özel alanda LGBTİ+ bireyler işverenler tarafından farklı bir konuma yerleştirilmiş, genelde ya işe alınmamışlardır ya da cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri öğrenilen LGBTİ+ bireyler işten çıkarılmıştır.

1. Toplumun Gözünden LGBTİ+ Birey

LGBTİ+ bireylerin haklarını, yaşamlarını ve toplumun gözünden LGBTİ+ bireyleri incelemeden önce karşımıza bazı terimler çıkmaktadır. Bunlar; cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim kavramlarıdır. Bu terimlerin kavranması, LGBTİ+ bireylerin yaşadığı eşitsizlikleri anlamak için önemli bir yer edinmektedir.

İlk olarak cinsiyet tanımı incelendiğinde; kişinin doğduğu anda üreme organına bakılarak verilen kadın veya erkek kimliğidir. Cinsiyet, kadın ve erkek bireylerin biyolojik ve fizyolojik özelliklerine bakılarak belirlenmektedir. Toplumsal cinsiyet kavramı, kadın ve erkeğin sergilediği her türlü davranış, rol ve sorumlulukların genelini kapsamaktadır. Bireylerin toplumsal cinsiyetleri yaşadıkları coğrafyaya göre, sahip oldukları ekonomik düzey ve aile yapılarına göre farklılık göstermektedir. Bu durumda kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyeti, onların statülerini ve farklı sosyo-demografik özellikleri yansıtma özelliğine sahiptir. Cinsiyet kimliği, bireyin daha içgüdüsel ilerleyerek kendisini hangi bedende daha iyi hissettiği, hangi cinsiyet üzerinden tanımladığı ve benimsediği ile ilgilidir. Burada özellikle günümüz toplumunun hala alışamadığı “trans” kavramı öne çıkmaktadır. Bireyin kendini ait hissettiği cinsiyet kimliği ile bedensel kimliğinin denk düşmediği kişiler “trans birey” olarak adlandırılmaktadır. Son olarak cinsel yönelim kavramı, bireyin hangi cinsiyete ilgi duyduğu ile ilgili olarak, bir cinsiyete duyulan arzu ve duygusal durumu ifade etmektedir (Altunpolat, 2017). Bu kavramlar çerçevesinde ve özellikle bireyin cinsel yönelim tercihlerinin farklılaşması toplum tarafından normalleştirilmeyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. LGBTİ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender ve intersex) bireyler cinsel yönelim ve kimlik tercihleri sonucunda özel ve günlük hayatlarında sıkça etiketlenmeye ve eşitsizliğe maruz kalmaktadır. Yılmaz ve Göçmen (2015) LGBTİ+ bireyler ile birlikte yaptıkları çalışmada, LGBTİ+ bireylerin hayatlarını sürdürmek için sahip olacakları haklarda bile çok ciddi ayrımcılıklar ile karşı karşıya kaldıklarını belirtmektedir. Bu ayrımcılıklara bir çözüm yolu aramak için hukuksal haklarını dahi kullanamadıklarını, bunun nedeni olarak hukuka olan güvensizliklerini dile getirmektedirler. LGBTİ+ bireylere uygulanan ötekileştirme, toplumda kadın ve erkek dışında başka bir cinsel yönelim ve kimlik çeşidinin olamayacağı kabulsüzlüğünden doğmaktadır. Bu kabulsüzlük sonucu LGBTİ+ bireyler, “sapkın” veya “sapık” olarak nitelenmekte ve dışlanmaya maruz bırakılmaktadır (Alp, 2015).

Toplumsal yaşamın farklı alanlarında her türlü eşitsizlik ile karşı karşıya kalma ihtimalleri olan LGBTİ+ bireyler; sosyal, kültürel ve eğitim hayatlarının yanı sıra iş yaşamında da oldukça zorlanmaktadırlar. Bu çalışmada gerek kamusal gerekse özel alanda LGBTİ+ bireylerin yaşadıkları mobbing ve ön yargı gibi maruz kaldıkları eşitsizlikler incelenmiştir. 

2. Yaşamda Cinsiyet ve Cinsel Yönelime Bağlı Ayrımcılıklar

Günümüz çalışma hayatında ayrımcılığa maruz kalmanın farklı nedenleri vardır. Bunlardan bazıları; aile yapısı, sahip olduğumuz kültür, cinsiyet ve cinsel yönelim olarak sıralanmaktadır. Bu nedenlerden cinsiyet ve cinsel yönelim üzerinden ilerlendiğinde tarihte geriye dönük bir yolculuk yapmak gerekmektedir.

Cinsiyet temelli iş ayrımcılığı oluşmadan önce yani kapitalist hayata henüz geçmemişken, çalışma ve üretimde kadın ve erkek ilişkisinin eşitliğinden söz edilmektedir. Fakat kapitalizme geçişle birlikte üretim fabrikaya taşınmış, kadın artık evde çalışmayı bırakarak işverenine bağlı kalmaya başlamıştır. Bu sırada kadının çalıştığı alanda erkek, güç ve otoritesini devam ettirerek, iş yükü ve ücret konularında ayrımcılık yaratmaya başlamıştır (Hartmann, 1976). Kadının gerek iş hayatında gerekse çalışma hayatında rollerini etkileyen farklı unsurlar vardır. Bunlardan en önemlisi anneliktir (Onay, 2009).

Cinsiyet ayrımının ardından cinsel yönelime dayalı ayrımcılıklara da günümüzde sıkça rastlanmaktadır. “Cinsel yönelimleri sonucu LGBTİ+ bireylere uygulanan olumsuz tutum ve davranışlar” cinsel yönelim ayrımcılığı olarak tanımlanmaktadır (Bilir, 2016). Günlük hayatta çoğu zaman kendilerini gösterebilen LGBTİ+ bireyler, günümüzde işyerlerinde, sosyal yaşamlarında ve eğitim kurumlarında ayrımcılık, mobbing ve farklı şiddet tarzlarına maruz kalmaktadırlar (Özgünlü, 2019). 

Özellikle çalışma hayatında öne çıkan ve LGBTİ+ bireylere uygulanan; mobbing, işe alım ve çıkarım süreçlerinde karşılaşılan tutumlar, maaş ödemeleri, diğer çalışanlar ve yöneticiler tarafından dezavantajlı duruma itilme gibi ayrımcılıklara sıkça rastlanılmaktadır (Güdül & Çolak, 2017). LGBTİ+ bireylerin iş yaşamlarında cinsel yönelimleri nedeniyle hakarete maruz kalmaları ve değer görmemeleri sonucu, istifaya ve işten çıkarılmaya zorlandıkları görülmektedir (Demizdizen vd. 2012; Doğan, 2012). 

2.1. Cinsel Yönelime Dayalı Ayrımcılıklar: Türkiye Örnekleri

Türkiye’de LGBTİ+ bireylerin çalışma hayatında uğradığı ayrımcılığa dair birçok araştırma bulunmaktadır. Kara (2022), yaptığı çalışmada şöyle bir sonuç elde etmiştir:”Birçok katılımcı, işe başlamadan ayrımcılığın başladığını, işe alımda ilk görüşmede kendilerinin süzüldüğünü, özel yaşama dair soruların sorulduğunu aktarmışlardır. Çalışma ortamında bulunan ve ayrımcılığa maruz bırakılan katılımcılar, insanların onlar hakkında dedikodu yaptıklarını, düşük ücretli işlerde kayıtsız ve güvencesiz olarak çalıştırıldıklarını paylaşmışlardır” (Kara, 2022, s. 407).  Göregenli (2017)’nin yaptığı çalışmada ise LGBTİ+ bireylerin iş ortamında yaşadığı ayrımcılık deneyimlerine; cinsel yönelim, cinsel kimlik ve interseks durumlarının değerlendirmelerine, iş başvuruları süreçlerine, cinsel kimliğin açık olma durumlarına ve bireylere karşı konulan engellere yer vermiş ve ayrımcılığa karşı çözüm önerileri getirmiştir. Bu çözüm önerileri arasında yasal önlemler, kurum içi eğitimler, toplumsal farkındalık kampanyaları bulunmaktadır. Hacettepe Üniversitesi’nde yapılan “LGBTİ+ Bireylerin İş Bulma Kaygısı” adlı nicel araştırma sonuçlarına göre; “Bireylerin LGBTİ+ birey olması durumu iş bulma kaygılarını arttırıcı bir etken midir?” sorusuna verilen yanıtlar şu şekildedir: 

 

Tablo 1

Sayı

Yüzde

Geçerli Yüzde

 

Bireylerin LGBTİ+ olması iş bulmalarını etkiler

110

55,0

55,3

Bireylerin LGBTİ+ olması iş bulmalarını kısmen etkiler

70

35,0

35,2

Bireylerin LGBTİ+ olması iş bulmalarını etkilemez

19

9,5

9,5

Toplam

199

99,5

100

Kayıp

 

1

,5

 

Toplam

200

100

 

LGBTİ+ bireylerin iş yaşamında ayrımcılığa maruz kalmalarını ölçen başka bir sorunun cevabı ise şu şekilde olmuştur:

Tablo 2 

Sayı

Yüzde

 

Evet

171

85,5

Hayır

29

14,5

Toplam

200

100

İş yaşamında bireyin LGBTİ+ olması durumu ile mobbing arasındaki bağlantıyı ölçen soruya, 200 örnekleme sahip bir ankette 171 kişi evet cevabını vererek, bireyin LGBTİ+ olması ile mobbing arasında bir ilişkinin olduğunu savunmaktadır.

Orta ve Camgöz (2018)’ün “Türkiye’de Homofobi Çalışmalarına Genel Bir Bakış”adlı makalede farklı değişkenler üzerinden, eşcinsellere yönelik tutum ve davranışlar ölçülmüştür. Örneğin, kendini biseksüel ya da eşcinsel olarak tanımlayan bireylerin, aile fertleri ile arasındaki bağın daha kopuk olduğu, özellikle çoğu zaman babaları tarafından dışlandığı gözlemlenmiştir. Yapılan başka bir araştırmaya göre ise, içlerinde 95 LGBTİ+ bireyin olduğu bir çalışma ortamında LGBTİ+ bireyler, kendilerini diğer bireylerden bedensel ve sosyal olarak farklı gördüklerini bu nedenle de rahat hissetmediklerini açıklamışlardır. 

Çalışma yaşamında LGBTİ+ bireylerin karşılaştığı ayrımcılık türü genellikle informel ayrımcılık olmaktadır (Erdur ve Özgünlü, 2019). İnformel ayrımcılık; mobbing, aşağılama, etiketleme, sözlü ve sözsüz tacizleri içeren resmi olmayan davranışları kapsamaktadır (Karakaş, 2018). İnformel ayrımcılığın yanı sıra homofobik tavır ve tutumlar çalışma hayatında LGBTİ+ bireyleri rahatsız etmektedir. Homofobik söylemler sonucu kendilerini rahat hissetmeyen LGBTİ+ bireyler, psikolojik olarak da kötü hissederek iş performanslarında düşüş görülmeye başlamaktadır. İşe girmeden önce kendilerine uygulanacak olan davranışları önceden tahmin ederek, cinsel yönelim ve kimliklerini gizleme yoluna girmektedirler (Erdur ve Özgünlü, 2019).

Bu bağlamda çalışmada incelenen araştırmalara göre, LGBTİ+ bireylere uygulanan ayrımcılığın Türkiye’ de neredeyse her alanda olduğu görülmektedir. Her şeye rağmen, LGBTİ+ bireylerin maruz kaldığı ayrımcılık sonrası mücadeleleri ve hak arayışları mevcuttur. Türkiye’de hak arayışlarının bazı örnekleri aşağıda verilmektedir.

Türkiye’de 1990’lı yılların başında gerçekleşen 1 Mayıs eylemlerine, İstanbul Lambda ve Ankara KAOS- GL gökkuşağı bayrakları ile katılmışlardır. Daha sonra LGBTİ Onur Yürüyüşü olarak adlandırılan ve 2003 yılında İstanbul’ da gerçekleştirilen yürüyüş, önemli bir siyasi eylem olarak tarihe yazılmıştır. İlerleyen yıllarda Homofobi ve Transfobi karşıtı yürüyüşlerin gerçekleşmesiyle Ankara’ da LGBTİ+ bireyler seslerini daha çok duyurmaya başlamışlardır (Yılmaz, 2014). Ayrımcılığın ortadan kalkması için süren hukuk mücadelesinde ise yapılan bazı antlaşmalar ve anayasa eklenen kurallar mevcuttur. Fakat hukuk kurallarının amacı her ne kadar toplumda ideal düzeni sağlamak olsa da cinsiyetçi tutum ve davranışların hukukta bir yaptırımı olmamaktadır. 1945 yılında imzalanan ve TBMM tarafından onaylanan Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 1. Maddesinde “(…) ırk, cinsiyet, dil ya da din ayrımı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygının geliştirilip güçlendirilmesinde uluslararası işbirliğini sağlamak” yer alır (Mahmutoğlu, 2017).  Ayrımcılığın hukuksal çerçevesinin en başında gelen Birleşmiş Milletler Antlaşmasından sonra, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi gibi onaylanan ve yürürlükte olan sözleşmeler ile ayrımcılık engellenmeye çalışılmaktadır.

Sonuç

Ayrımcılığa toplumsal cinsiyet perspektifinden bakıldığında, Türkiye’nin bu konudaki önderliği gözle görülmektedir. Geçmişten günümüze üretim şekilleri, aile yapısı ve sosyo kültürel yapımız değişime uğrasa da ayrımcılığın bir sonu gelmemiştir. Çalışmada ele alındığı üzere ilk zamanlar sadece cinsiyet üzerinden yapılan ayrımcılık daha sonra farklı alanlarda kendini göstermeye başlamıştır. Kadına tanınan egemenliğin sadece ev içi olmasından sonra erkeğin kamusal ve özel alanda ilerlemesi çalışma hayatında yaşanan ikilikleri arttırmıştır. Cinsiyet ayrımcılığından sonra, günümüz Türkiye’sinin kabullenmekte zorlandığı cinsel yönelim farklılıkları toplumun her alanında baş göstermeye devam etmektedir. LGBTİ+ bireylerin yaşadığı bu ayrımcılıklar literatürde de önemli bir teşkil etmektedir. Tüm bu cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığına maruz kalan bireyler gerek çalışma hayatında gerekse sosyal hayatta haklarını aramak istemiş fakat kesin bir sonuca ulaşamamışlardır.

 

Kaynakça

Alp, A. (2015). Türkiye’de dezavantajlı grupların meslek hayatına katılımı: İstanbul’ da LGBTİ bireyler. (Yüksek Lisans Tezi), Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Altunpolat, R. (2017).  LGBTİ’ lere yönelik ayrımcılığı tarihsel ve politik temelde kavramak.  TTB Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, 17 (64), 2-14.

Bilir, Z. E. (2016). Beyaz Yakalı Eşcinseller İşyerinde Cinsel Yönelim Ayrımcılığı ve Mücadele Stratejileri. Masculinities: A Journal of Identity and Culture, (6), 139-146.

Demirdizen, D. ,  Çınar, S. ve Kesici, M. R. (2012). İşyerinde cinsel yönelim ayrımcılığı: LGB bireylere yönelik bir alan çalışması. IV. Sosyal Haklar Sempozyumu, 311-330.

Erdur, D. A. ve Ozgunlu, F. ( 2019). Çalışma yaşamında ayrımcılık: LGBTİ+ bireylere yönelik nitel bir araştırma. Busıness and economıcs research journal, 11(2), 479-494.

Göregenli, M. (2017). Türkiye’de özel sektör çalışanı lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve intersekslerin durumu 2017 yılı araştırması. Ankara: Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel  Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (Kaos GL). 

Güdül, Ö ve Çolak, Ö. (2017). İşyerinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bağlamında mobbingin ruh sağlığına etkisi. Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, 17(65), 29.

Hartmann, H. (1976). The historical roots of occupational segregation capitalism patriarchy and job segregation by sex. 

Kara, Y. (2022). Nitel bir araştırmanın gösterdikleri: Türkiye’de LGBT olmak, Pamukkale Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,52, 399-415.

Karakaş, A. G. ( 2018). Cinsel yönelim ayrımcılığının işe alım niyeti üzerinde etkisi: deneysel bir çalışma. (Yüksek Lisans Tezi). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Kaya, A. (Ed.).  (2014). Farklılıkların birlikteliği: Türkiye ve Avrupa birarada yaşama tartışmaları. İstanbul: Hiperlink. 

Mahmutoğlu, T. (2017). İş hayatında cinsel ayrımcılık ve örgütsel vatandaşlık davranışı üzerine etkileri. (Yüksek Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Ankara.

Onay, M. (2009). Algılanan Cinsiyet Ayrımcılığının Sonuçları ve Konuyla İlgili Ampirik Bir Çalışma. Ege Akademik Bakış, 9(4), 1101- 1125. 

Orta, İ. M. ve Camgöz, S. M. (2018). Türkiye’de yapılan homofobi çalışmalarına genel bir bakış. DTCF Dergisi 58(1), 409-439. DOI: 10.33171/dtcf journal.

Özgünlü, F. (2019). Çalışma yaşamında ayrımcılık: LGBT’ lere yönelik bir araştırma. (Yüksek Lisans Tezi), Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. 

Yılmaz, V. ve Göçmen, İ.( Haziran, 2015). Türkiye’de lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireylerin sosyal ve ekonomik sorunları araştırmasının özet sonuçları. Türkiye Politika ve Araştırma Merkezi, 4 (6), 94-101.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...