Türkiye’deki Çevreci Sivil Toplum Örgütlerinin Gelişim Süreci

Özet

1960’lardan itibaren çevresel konulara olan ilgi artmıştır. Toplumsal hareketlerin içerisinde çevre hareketleri de yer edinmiştir. 1990’lara kadar çevre hareketleri Türkiye dahil olmak üzere birtakım değişimler geçirmiştir. Bu değişimler çevre hareketlerinin örgütlenme pratiklerine yansımıştır. Bu çalışmada 1960’lardan 1990’lara kadar hem Batı’da hem Türkiye’de oluşan çevre hareketlerinin, hem de bu süreç içerisinde oluşan sivil toplum örgütlerinin değişim süreçleri ele alınacaktır. Türkiye’de Batı’dan farklı olarak gelişen dinamikler üzerinde durulacaktır.

Anahtar kelimeler: çevre hareketleri, sivil toplum, Türkiye’de çevreci sivil toplum örgütleri

 

Abstract

Interest in environmental issues has increased since the 1960s. Environmental movements have also taken place within the social movements. Until the 1990s, the environmental movement has undergone a number of changes, including Turkey. These changes have been reflected in the organizational practices of environmental movements. In this study, along with the change process of civil society organizations, environmental movements occurred in both Turkey and the West until the 1960s to the 1990s, will be discussed. It will focus on the evolving dynamics in Turkey, unlike the West.

 

Keywords: environmental movements, civil society, environmental non-governmental organizations in Turkey

 

1. Çevre Hareketleri ve Sivil Toplum

1960’larda ekonomik büyümenin hızlanmasıyla yeni teknolojilerin ortaya çıkması ve nüfus artışına paralel olarak enerji ve kaynakların hızlı tüketimi, çevrenin kirlenmesi konusunda yeni kaynakların doğmasına sebep olurken modern çevresel hareketlerin oluşumunu da tetiklemiştir. (Yelda Erçandırlı, 2019, s. 529) 1960’lar ve 1970’ler çevresel tedirginliklerin dile getirildiği yıllar olmuştur. Özellikle 1960’larda sorunların dile getiriliş şekli daha çok protesto hareketleri şeklindedir.

1970’lere gelindiğinde ise, çevre hareketleri farklı bir forma bürünmüştür. Bu tarihlerde çevre sorunları siyasallaşma süreci içerisine girmiştir. Yine bu tarihlerde 1972’de Stockholm’de çevrenin korunması ile ilgili bir BM İnsani Çevre Konferansı yapılmıştır. (Erçandırlı, 2019, s. 532) Bu konferans sonucunda BM Çevre Programı ortaya çıkmıştır. (Erçandırlı, 2019, 532) Bu süreçte çevresel konulara olan ilgi, siyasal süreçler şeklinde küresel siyasete yansımıştır. Çevre sorunları; feminist hareketlerle, nükleer silahsızlanma, barış gibi konularla iç içe geçmiştir. Ancak devletler bu yıllarda çevresel sorunlar karşısında sorumluluk hissetmemişlerdir. 1990’larda ise Kyoto Protokolü’nün imzalanması ve küresel ısınma sorunu sonucunda devletlere ciddi sorumluluklar yüklenmiştir. (Erçandırlı, 2019, s. 532)

1970’lerden sonraki süreçlerde, çevre sorunlarının gündeme gelmesi çevreci sivil toplum örgütlerinin yapısında da değişiklikleri meydana getirmiştir. Artık çevre hareketleri yalnızca çevreyi korumaya yönelik değildir, yer edindikleri siyasal zemin sayesinde çevre hareketlerini eleştirmeye ve çeşitli eylemlerle de tepkilerini dile getirdikleri bir zemin oluşturmuşlardır. Doğa, insan, toplum ilişkileri bir bütün olarak incelenmeye başlamıştır. Çevreci sivil toplum örgütleri siyasal zemin içerisinde de kendilerini yerleştirebilecekleri bir zemin elde etmeye çalışmışlardır.

 

2. Türkiye’de Çevre Hareketi

Türkiye’de çevre hareketlerinin başlangıç noktası 1970’li yıllar olarak ele alınabilir. Bu yıllarda çevresel hareketlerde kıpırdanmalar söz konusu olmuştur. Batı’da çevre hareketlerinin etkilerini Türkiye içerisinde görmek şaşırtıcı bir durum değildir. Dolayısıyla çevre bilincinin yerleşmesi ve köklenmesi bakımından 1970’ler önemlidir.

Çevre hareketlerindeki ilk kıpırdanmalar daha çok çevreyi olumsuz yönde etkileyebilecek birtakım eylemlere tepki olarak doğmuştur. Örneğin 1975 yılında Murgul’da Etibank Bakır İşletmeleri’nin bitki örtüsüne zarar verdiği yönünde yerel halktan bir takım hukuki süreçlerin başlatılması (Bülent Duru, 1995, s. 56.) bu kıpırdanmaların ilk örnekleri olarak sayılabilir.

1980’li yıllara kadar çevre sorunlarına tepki yerel halkın o bölgedeki çevresel tahribata verdikleri tepki olarak ortaya çıkmıştır. 1980 darbesi, bu hareketlerin sekteye uğramasına sebep olmuştur. Darbenin de getirdiği birtakım kısıtlamalar ve ifade özgürlüğünün oluşabileceği bir demokratik alt zeminin eksikliği nedeniyle çevresel olaylara tepkiler geri planda kalmıştır.

Darbenin olumsuz bir etkisi söz konusu olsa da çevre hareketlerinin tamamen ortadan kaybolduğunu söylemek doğru bir yaklaşım değildir. 1980’lerin sonlarına yaklaşıldığında özellikle Çernobil Nükleer Santrali’ndeki patlamanın Türkiye’deki izlerine bakmak gerekecektir. Çernobil faciası, çevreye verilen ağır tahribatın bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla çevreye verilmesi gereken önem bir kez daha hatırlanmalıdır.

Bu süreçten sonra, Türkiye’de yeşil hareketlerin siyasi zemin içerisine yerleşmeye başladığından söz edilebilir. İlk Yeşiller partisinin de bu süreçte görülmesi tesadüf değildir. Küreselleşme sürecinde Türkiye’nin iletişim ağındaki artışı ve kendisi dışında örgütler ve devletlerden ve onların gelişimlerinden haberdar olması da önemli bir etkendir. Çevre kirliliği ile mücadele kapsamında yapısal dönüşümler pek mümkün olmasa da, atılan adımların göz ardı edilmemesi gerekecektir.

Bu noktada sorgulanması gereken birçok soru olabilir. Türkiye’de çevre hareketi niçin başarılı olamadı? Öncelikle çevre hareketlerinin gerçekleşebileceği demokratik bir zemin gerekmektedir. 1980 Darbesi bu hareketlerin gerçekleşebileceği demokratik zemini daha kırılgan bir hale getirmiştir. Darbenin üzerinden 5-6 yıl sonra baskı ortamının biraz olsun gevşemeye başlamasıyla “devrim sonrasına ertelenen” çevreci-ekolojist konular yeniden ortaya çıkmaya başladı. (Alper Akyüz, 2018, s. 52.) Darbenin etkisi dışında, çevresel hareketlerin ve sivil toplum örgütlerinin var olabileceği ve yerleşebileceği bir yapının yeterli olmaması ele alınabilir. Özellikle gelişmiş toplumlara bakıldığında, hareketlerin serbestçe, demokratik bir zeminde gelişmiş olduğu görülür.  Batı’da yeşil hareketlerin güçlenmesinde en büyük etki, aşırı sanayileşme sonucunda insanın kendisine ürettiğine ve çevresine yabancılaşmasının, Türkiye’de diğer gelişmiş ülkelerde olduğu kadar duyumsanmamasının da güçlü bir çevreciliğin ortaya çıkamamasında payı vardır. (Bülent Duru, 1995, s. 91-92)

Çevre hareketlerinin başarısız olarak nitelendirilebileceği bir başka nokta, hareketlerin yerel düzeyde kalması, yalnızca mevcut sorunun belirtilmesiyle sınırlı kalınması, ulusal ve uluslararası düzeyde yaygınlaşamaması şeklinde ifade edilebilir. Bu noktada mevcut gelişmelerinin var olmadığını da düşünmemek gerekir. Dolayısıyla özellikle sivil toplum örgütlerinin bu süreçte etkisini ele almak gerekmektedir.

 

3. Türkiye’de Çevreci Sivil Toplum Örgütleri

3.1. Greenpeace

Greenpeace, 1971 yılında Kanada’da doğmuş, bir takım nükleer deneme çalışmalarını protesto etmek amacıyla küçük bir balıkçı teknesi ile yola çıkmaları ile ortaya çıkmış bir gruptur (http://www.greenpeace.org). Türkiye’de ilk Greenpeace çalışmaları 1992 yılında faaliyet göstermeye başlamıştır. Nükleer silahsızlanma, deniz kirliliği, enerji politikalarının çevreye olan etkisi gibi birçok alanda faaliyetlerini göstermektedirler. Türkiye temsilciliği bulunmasa da, Ankara ve İzmir gibi birçok ilde destekçisi bulunmaktadır (http://www.greenpeace.org).

3.2. Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA)

Vakıf, 1992’de kurulmuştur. Türkiye’deki sanayi ve iş adamlarının bir araya gelmesiyle sesini kısa bir sürede duyurabilmeyi başarmıştır. Vakıf erozyonla mücadeleyi temel ilke edinmektedir. Özellikle çevre hareketlerinin tekrardan canlanmaya başladığı süreç içerisinde kurulmuş olması tesadüf değildir.

3.3. Türkiye Hayvan Hakları Koruma Derneği

Bu derneğin kuruluşu 1920’lere dayanmaktadır. 1950’li yıllarda kamu yararına çalışan bir dernek olarak kabul edilmiştir. Dernek, adından da anlaşılacağı üzere yalnızca hayvanlarla ilgili sorunlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu noktada yalnızca çevre sorunları ile ilgili oldukça sınırlı konu üzerinde faaliyet göstermektedir.

Türkiye’de çevre örgütlerinin sayıları özellikle 1990’lı yıllardan itibaren artış göstermiştir. Bazı örgütlerin var olma süreçleri çok daha eskiye dayansa da, bunlar çok sınırlıdır. Dolayısıyla özellikle bu çalışmada belirtilen çevreci kuruluşların varlığı 1970’ler ve birtakım aksaklıklar sonrasında 1990’lardan itibaren yerleşik bir şekilde faaliyetlerine devam edebilmiştir.

3.4. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği 2002 yılında kurumsallaşma kararı almıştır. Ancak kökleri 1990’lı yıllara dayanmaktadır. Buğday Hareketi, 1990’lardan bu yana, diğer yaşamlarla uyumu ve ekolojik bütüne saygılı bir toplum hayalini hedef almaktadır(https://www.bugday.org/blog). Derneğin amaçları arasında, geleneksel süreçteki üretimlerin korunması, sürdürülmesi, çevre ve insan sağlığına zarar vermeyen sürdürülebilir tarım yöntemlerinin yaygınlaştırılması ve bireyin doğa ve çevre arasında uyumlu bir şekilde yaşayabilmesi için faaliyet alanları yaratılması şeklinde ifade edilebilir (https://www.bugday.org/blog). Bu dernek özellikle üretim konusundaki birtakım çalışmaları ile sürdürülebilir bir tarımı hedeflemektedir.

3.5. Yeşil Düşünce Derneği

Yeşil Düşünce Derneği 2009 yılında kurulmuştur. Temel amaçları, yeşil politikaların ve yeşil düşüncenin yerleştirilmesi, yaygınlaştırılması üzerinedir. Bu noktadan hareketle dört temel değer üzerinde yoğunlaşılmıştı; ekoloji ve sürdürülebilirlik, demokrasi ve medya, iklim değişikliği ve enerji ve son olarak ekonomi. (https://yesildusunce.org) Dernek birçok alanda etkin bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Güncel projelerinden, “Yeşil Politikalar için Toplumsal Cinsiyet” uluslararası ortaklıklarla yürütülen bir proje olarak yürütülmektedir.

3.6. Akdeniz Koruma Derneği

Akdeniz Koruma Derneği İzmir’de 2012 yılında kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür. Kurucuları arasında kıyı ve liman mühendisi, Pasifik Okyanusu’nda uzun yıllar çalışmış, deniz koruma alanları konusunda çalışmalar yapmış Zafer Kızılkaya yer almaktadır. Dernek, öncelikli olarak Akdeniz keşiş foku, Kum köpekbalığı gibi nesli tükenmekte olan türlerin yaşadığı alanların restorasyonu üzerine faaliyet göstermektedir. Bunun yanı sıra, geleneksel kıyı balıkçılarının meslekteki varlığının güvence altına alınması yönünde çalışmalar yürütülmektedir.

3.7. Doğa Derneği

Doğa Derneği, 2002 yılında kurulmuştur. Temel amaçları nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalan kelaynak, ceylan, flamingo, endemik bitkiler gibi birçok canlının yaşamını devam ettirebileceği doğal yaşam ortamlarını sağlamak ve korumaktır. Derneğin başlıca çalışma alanları ise, Burdur Gölü, Hasankeyf, İstanbul, Gediz Deltası, Urfa bozkırları, Seferihisar şeklindedir.

Dernek ulusal alanda faaliyetlerini devam ettirmenin yanı sıra, “Bird Life International” gibi uluslararası bir kurumun da ortaklığını yapmaktadır. (https://www.dogadernegi.org) Dolayısıyla yalnızca yerel faaliyetlerde değil küresel ölçekte de birtakım çalışmalar yürütülmektedir. Doğa Derneği, koruma faaliyetlerinin yanı sıra ülkemizde bulunan doğa kültürünün korunması ve uluslararası alanlarda tanıtılması açısından da önemli sivil toplum örgütüdür.

 

4. Sonuç Yerine: Yapısal Dönüşüm Mümkün mü?

Türkiye’de çevreci hareketler Batı’da olduğu gibi siyasi zeminde başarı yakalayamamışlardır. Çevreci sivil toplum örgütleri, çevre bilincinin yaygınlaştırılmasında ve geliştirilmesinde etkin rol oynamışlardır. Ancak bu çalışmalar yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizliklerin sebep olduğu temeller üzerinde yoğunlaşmak hem sivil toplum örgütlerinin hem de çevre hareketlerinin yaygınlaşması ve aynı zamanda siyasi zemin içerisinde de yer bulabilmesi için daha faydalı olacaktır.

Bu çalışmanın da temel amacı hem sivil toplumun önemini vurgulamak hem de çevresel sorunlarına dikkat çekebilmektir. Dolayısıyla başlıkta da belirtildiği üzere şu soruyu sormak gerekir: yapısal dönüşüm mümkün müdür? Yapısal dönüşümlerden bahsedebilmek için öncelikle yerleşmiş bazı pratiklerin değiştirilmesi gerekmektedir. Bu pratiklerin değiştirilmesi uzun yıllar alabilecek bir zamanı gerektirmektedir.

Türkiye’de yapısal dönüşüm için ilk olarak demokrasi pratiğinde birtakım değişiklikler yapılmalıdır. Demokrasi açığının kapatılması bir sivil toplum örgütünün ön koşuludur. Sivil toplum örgütleri devletten bağımsız bir yapı olarak meydana gelse de faaliyetlerinin devamlılığı ve örgüt içerisindeki kurumsallaşma için demokrasi gerekmektedir.

Bir diğer nokta ise, ideolojik bakış açısının değiştirilmesi gerektiği yönündedir. Sivil toplum örgütlerinin yapısı ideolojik düşünceye kayabilir. Dolayısıyla ideolojiden yoksun, yalnızca toplumdaki eksik noktalarını devlet kurumlarına ulaştırabilecek bir sivil örgüt temel hedef olmalıdır. Bu noktada devlet de sivil toplum örgütlerine ideolojik bir aygıt olarak bakmamalıdır.

Aslında Türkiye’de Batı’dan farklı bir sivil toplum örgütlenmesi görülmektedir. Bunun temel sebebi, Aydınlanma felsefesi gibi düşünsel süreçlerin Türkiye içerisinde yerleşmemiş olması, Sanayi Devrimi gibi bir devrim süreçlerini takip edememiş olması ve son olarak da kapitalist sermaye birikimi tecrübesinin geç yaşanmış olmasıdır.

Bir diğer önemli farklılık olarak Batı’daki aşağıdan yukarıya ilişkiler ağının Türkiye’de tam tersi bir şekilde var olması, yönetilenlerin karar alma süreci içerisinde yer almaması ve yasama ekonomik, eğitim sağlık gibi alanların topluma devredildiği bir yapının Türkiye’de gerçekleşmemiş olması belirtilebilir. Dolayısıyla tüm bu argümanlar Batı’dan farklı bir toplumsallaşma sürecini ve sivil toplum örgütlenmesini beraberinde getirmiştir. Sivil toplum örgütlerinin başarısı göz ardı edilemez. Ancak mevcut sorun sivil toplumun çok ötesinde bir yerdedir. Dolayısıyla dönüşüm şarttır.

 

AYDAN YOLCU

Sivil Toplum Staj Programı

 

 

KAYNAKÇA:

  1. Akyüz, Alper. (2018). 1968’in Ürünü Olarak Çevreci, Ekolojist ve Yeşil Hareketler. Toplumsal Tarih, 68, 52-57.
  2. Aşıcı, A. Ahmet ve Şahin, Ümit. (2017). Sürdürülebilir Yaşam İçin Bir Dönüşüm Projesi. (Der.), Yeşil Ekonomi (2.baskı) (ss. 105-132). Yeni İnsan Yayınları.
  3. Aşıcı, A. Ahmet ve Şahin, Ümit. (2017). Sayılarla Dünyada ve Türkiye’de Yeşil Yeni Düzen. (Der.) Yeşil Ekonomi (2.baskı) (ss. 206-21699. Yeni İnsan Yayınları.
  4. Baykan, G. Barış. (2008). Türkiye’de Çevre: Sorunlar, Aktörler ve Yeni Alanlar. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, 1-6.
  5. Biltekin, Gonca, Eken, E. Mehmet, Erçandırlı, Yelda, Erdağ, Ramazan, Ersoy,, Eyüp, Gözen Ramazan,… Mustafa, Yalvaç. (2019).  Uluslararası İlişkiler Teorileri (Gözden geçirilmiş ikinci baskı). İstanbul: İletişim Yayınları.
  6. Bozkır, Özge. (2018). Çevreci Anlayışın Siyasallaşması: Yeşil Siyaset ve Türkiye. Uluslararası Batı Karadeniz Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 56-69.
  7. Bulut, Firdevs. (2016) Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşlarının Uluslararasılaşma Süreçleri. İlke, 2.
  8. Duru, Bülent. (1995). Çevre bilincinin gelişim sürecinde Türkiye’de Gönüllü Çevre Kuruluşları. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Kent ve Çevre Bilimleri Anabilim Dalı, Ankara.
  9. Holemans, Dirk ve Velde de Van Kati. (2020). Yurttaş Enerjisi: Enerji Demokrasisini Gerçekleştirmek, 6-18.
  10. Kuşat, Nurdan. (2013). Yeşil Sürdürülebilirlik İçin Yeşil Ekonomi: Avantaj ve Dezavantajları-Türkiye İncelemesi. E-Journal of Yaşar University, 4896-4916.
  11. Mardin, Şerif. (1990). Türkiye’de Toplum ve Siyaset (1. Baskı) İstanbul: İletişim Yayınları.
  12. Şahin, Ümit. (2007). Bir Sivil Toplum Teması Olarak Çevrecilik: Ekoloji Hareketlerinin Siyaset Dışına İtilmesi. Sivil Toplum Dergisi, 5(20), 77-89.
  13. Turhan, Ethemcan ve Gündoğan, C. Arif. (2016). Enerji Demokrasisi: Kuvveden fiile. Express Dergisi, 141, 42-44.
  14. Talas, Mustafa. (2010). Çevre Bilinci Konusunda Sivil Toplum Örgütlerinin Önemi. 71-80.
  15. Yetiş, Mehmet. Marx ve Sivil Toplum. Prakis 10, 35-72.

 

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...