ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Türkiye Ziyareti

Bugünlerde Türkiye, çok önemli devlet adamlarının ziyaretlerine sahne oluyor. Alman Şansölyesi Angela Merkel’in ziyaretinin ardından, bu kez de ABD’nin “çiçeği burnunda” dışişleri bakanı John Kerry Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile ayrı ayrı görüşen Kerry’nin bu ziyareti, 10 gün sürecek ve gerek Avrupa gerekse de Ortadoğu’dan toplam 9 ülkeyi kapsayacak bir diplomasi trafiğinin ilk durağı olarak görülmelidir. Aslında bu ziyaret Başkan Obama’nın ikinci döneminin resmen başladığını gösteren önemli bir gelişmedir. Nitekim Obama, başkanlık koltuğuna oturmasının ardından ilk olarak Türkiye’yi ziyaret etmişti. Bu kez Türkiye’yi ziyaret eden Dışişleri Bakanı Kerry olmuştur. Ne var ki, bu bile Türkiye’nin Amerikan Dış Politikası açısından ne denli önemli olduğunu kanıtlamaktadır.

Bu kez Obama’nın değil de Dışişleri Bakanı Kerry’nin Türkiye’yi ziyaret etmesi, biraz da Türkiye-İsrail İlişkileri ve ABD’deki Yahudi Lobisi’nin Obama yönetimi üzerindeki baskısı ile ilişkilidir. Nitekim Obama, ikinci kez seçildikten sonra ilk Ortadoğu seferini Mart ayı içerisinde İsrail’e düzenleyecektir. Böylece ABD yönetiminin İsrail’e olan bağlılığını ortaya koyacak ve ikili ilişkilerin her şartta stratejik ortaklık seviyesinde yürütüleceğini kanıtlamış olacaktır. Zira Obama, 4 yıllık başkanlık döneminde İsrail’i hiç ziyaret etmemiş ve bu gerek İsrail’de, gerekse de ABD içerisinde büyük bir şaşkınlık ve eleştiri dalgası ile karşılanmıştı. ABD Başkanı’nın İsrail ziyareti, aynı zamanda, İsrail’de huzursuzluk yaratan bakan atamalarının oluşturduğu hayal kırıklığını da silmeyi hedeflemektedir. Nitekim hem Dışişleri Bakanı Kerry hem de Savunma Bakanı koltuğuna oturacak olan Chuck Hagel, İsrail’e olan eleştirileri ile bilinen ve birçok noktada İsrail ile ters düşen isimlerdir. Obama, İsrail’e yapacağı ziyarette bu iki bakanı da yanına alarak İsrail’in güvenliğini her şeyin önünde gördüğünü kanıtlamaya çalışacak. Obama, bu ziyaret ile Yahudi Lobisi ve İsrailli siyasilerin kendisine ilişkin algısını pozitif yönde etkilemeyi hedeflemektedir.

Eski bir Vietnam gazisi olan ve savaş karşıtı tutumuyla tanınan Dışişleri Bakanı Kerry’nin Colorado’lu olan ailesi Yahudi’dir. Buna karşın Kerry’nin İsrail Hükümeti’ne çok ciddi eleştiriler getirdiğini biliyoruz. İsrail’in Golan Tepeleri’nden çekilmesini isteyen, Gazze Kuşatması’nı sürekli olarak eleştiren ve İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşim alanlarını genişletmesine şiddetle karşı çıkan Kerry, 1967 sınırları bağlamında Doğu Kudüs merkezli bir Filistin devleti kurulmasını destekliyor. Kerry, Ortadoğu politikasına oldukça aşina bir isim. Öyle ki, Afgan lider Karzai’den İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya kadar çok sayıda isim ile eskiye dayalı kişisel ilişkileri bulunuyor. İsrail’in İran’a yönelik askeri operasyon fikrine karşı olan John Kerry, ABD ve müttefiklerinin Suriye’deki iç savaşa askeri operasyon yoluyla müdahil olmasını da istememektedir. Dışişleri Bakanı olmadan önce Senato Dış İlişkiler Konseyi Başkanı olan Kerry, 2004 yılında Demokrat Parti’nin başkan adayı olarak Cumhuriyetçi George W. Bush’a karşı yarışmış, ancak seçimi kaybetmişti. Kerry, 5 dönemden bu yana Massachusetts eyaletinin Senato’daki temsilcisidir ve Kongre’nin dış politika konusundaki en yetkin isimlerinden biri olarak bilinmektedir.

Obama’nın John Kerry’yi dışişleri bakanlığına getirmesi, özellikle Ortadoğu konusunda yetkin bir isim ile çalışmak istemesi ile açıklanabilir. İşte, o Kerry ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yaparak, önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin ABD’nin Ortadoğu politikasındaki merkezi rolünü sürdüreceğini kanıtlamaktadır. Nitekim Kerry’nin Türkiye ziyaretinde gerçekleştirdiği temaslarda da daha çok Suriye Krizi, İran’ın nükleer programı, Irak’ta yaşanan siyasal kriz ve Arap-İsrail meselesi gündeme gelmiştir. Obama’nın ikinci döneminde elinin daha rahat olacağını varsayarsak, özellikle Filistin Meselesi bağlamında inisiyatif almak isteyebileceğini söyleyebiliriz. Bu noktada her iki tarafa da eleştirel yaklaşabilen Kerry’nin varlığı ve onun özellikle Türkiye ile kuracağı bağlantı, soruna çözüm bulabilme yönünde çok önemli bir unsur olacaktır. Bu hususu göz önünde bulundurursak, Kerry’nin Türkiye’yi İsrail ile ilişkileri düzeltmesi konusunda neden bu kadar sıkıştırdığını da anlayabiliriz. Zira İsrail ile siyasal sorunlar yaşayan bir Türkiye, Filistin Meselesi’nde Kerry’ye yardımcı olabilecek ve gerektiğinde arabuluculuk yapabilecek bir konumda olmayacaktır. Suriye Krizi’nin uluslararası bir sorun yumağı haline dönüştüğü, İran’ın bölgedeki siyasal etkinliğini arttırdığı ve Irak ile Lübnan’ın patlamaya hazır bir bomba görünümü kazandığı bir ortamda, ABD’nin bölgedeki en önemli iki müttefikinin büyük çaplı bir krizin içerisine sürüklenmiş olması, Dışişleri Bakanı Kerry’yi ve tabii ki Obama’yı çok rahatsız etmektedir. ABD Yönetimi, Türkiye’deki İsrail karşıtı söylemin arka planını ve bu retoriğin Türk Dış Politikası’nın Ortadoğu açılımındaki rolünü anlıyor olsa da, bölgenin artık patlamaya hazır bir bomba haline gelmiş olması nedeniyle bu meselenin artık halledilmesi gerektiğini de görmektedir.

John Kerry, Başbakan Erdoğan’ın Viyana’daki Medeniyetler İttifakı toplantısında sarf ettiği ve Siyonizmi insanlık suçu olarak gören açıklamayı da eleştirmiş ve ABD’nin bu söylemi asla kabul edemeyeceğini belirtmiştir. Bu tarz söylemler, Kerry’nin yeniden inşa etmeye çalışacağı Türkiye-İsrail İlişkileri’ni de olumsuz yönde etkileyeceği için Obama yönetimini köşeye sıkıştırmaktadır. Ne var ki, Türkiye’nin İsrail ile ilişkiler konusunda geri adım atmaya niyetli olmadığı Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından açıkça ortaya konmuştur. Davutoğlu, İsrail ile ilişkilerin yeniden rayına girmesi için Mavi Marmara Baskını sonrası ortaya konan özür, tazminat ve Gazze Ablukası’nın kaldırılması isteklerini Kerry ile birlikte düzenlediği basın toplantısında yeniden ortaya koymuştur. Kerry’nin inisiyatif alarak gelişim kaydetmek istediği Filistin Meselesi konusunda ciddi bir ilerleme görülmediği müddetçe Türkiye’nin bu olumsuz tutumunu sürdüreceği anlaşılmaktadır. İsrail’de kurulacak olan yeni hükümetin yine Netanyahu’nun liderliğinde oluşacağı ve Lieberman’ın partisinin de koalisyon içerisinde olacağı dikkate alındığında, İsrail’in de geri adım atması beklenmemelidir.

Türkiye, ziyaret kapsamında Türkiye’ye gelen Kerry’den Suriye konusunda istediği yardımı alamadığını basın toplantısı esnasında Davutoğlu’nun kullandığı cümleler ile açıkça ortaya koymuştur. Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge yaratılması talebini de yeniden Kerry’ye iletmiştir. Ne var ki, bu talep kabul görmüşe benzememektedir. Zaten Kerry’nin, daha önceki açıklamaları da ele alınırsa, bu talebe sıcak bakmayacağı anlaşılabilir. Kerry, ABD’nin Suriye’ye fazlaca müdahil olmasını istememektedir. Vietnam Sendromu’nu iliklerine kadar hissetmiş olan John Kerry’nin böyle bir tavır takınması da normal karşılanmalıdır. John Kerry’nin Türkiye ziyareti, tarafların, İsrail ve Suriye konusundaki anlaşmazlıklarını yeniden ortaya koymuştur. Bundan sonraki süreç, dış politika çizgilerini uyumlaştırma noktasında sancılı geçeceğe benzemektedir.

Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU

Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...