Aşk ve Anarşi

 

“Diz çökerek yaşayacağına ayakta öl daha iyi”  -Emiliano Zapata

 

Film Özeti

Mussolini İtalya’sında daha önce köyünden hiç çıkmamış bir çiftçi Tunin (Tonino), faşistlerin anarşist arkadaşını öldürdüğüne tanık olur ve ona verdiği sözü tutmak üzere eşyalarını Paris’teki yoldaşlarına götürür. Çok geçmeden kendini arkadaşının yarım kalmış işini tamamlamak üzere Roma’ya yola çıkmış bulur. Tunin’i Roma’ya götüren yarım kalmış işi  Mussolini’yi öldürmektir. Roma’da kendisine yardımcı olacak kişi genelevde çalışan seks işçisi Salome ile tanışır. Salomé’in sevgilisi Anteo, Bologna’da daha önce Mussolini’ye suikast girişiminde üzerine suç yıkılarak linç edilmiştir, Salomé ise hayatını kendisine bulduğu yeni bir isim sayesinde tekrardan kursa da intikam için anarşistlere yardım eder. Kendisini davasına adamış olan, yani; kardeşçe, eşit ve özgür, ilk başta olduğumuz gibi olmak isteyen Tonino, Roma’ya giderken öleceği ihtimalini biliyor, ölümü düşündüğünde gözleri kocaman açılıyor olsa da, biri onu tarla faresinden değersiz hissettiren bu düzene dur diyecekse bu kişinin kendisi olmasını istiyor, ancak bu sayede kendini yeniden değerli hissedebileceğini düşünüyor. Fakat karşısına bir ikilem çıkıyor; aşık oluyor, ya benliği için yaşamayı ya “ben” olabilmek için, kendini gerçekleştirmek için, yurttaş olabilmek için ölmeyi seçmesi gerek, çünkü Sokrates nasıl sürüldüğünde Sokrates olmayacaksa, yani temelde bir yurttaş olamayacaksa, Tonino da halkı ezerek gücünü elinde tutan bu otoriteye baş kaldırmak zorundadır, çünkü köpek gibi yaşamaktansa köpek gibi ölmeyi tercih edecektir. Ne yazık ki bu da istediği gibi gitmeyecek, tam da bir faşist değil anarşist olduğu için başkasının ölümü onu korkutacak, onu seven iki kadın ise onu uyandırmayarak gitmesine engel olacak, ama Tonino’nun sonu yine faşistler tarafından öldürülmek olacaktır, çünkü nihayetinde Mussolini’yi öldürmek istemiştir, ve istenç yıkıcı bir eylem biçimidir.

 

Değerlendirme

Devlet, anarşistler için iktidar mekanizmalarının her türlüsünü kapsayan bir geniş anlamda ve hükümeti işaret eden dar anlamda kullanılır. Filmin ana mekanının bir genelev olması bu açıdan tesadüf değildir, devletin hegemonyasının tezahürü burada kadın bedeninin üzerindedir, bu mekânın erkeklikle devlet arasında üstü kapalı anlaşmasını içerir, bu iki kavram birbirini bu mekanda yeniden üretir.[1]

İlk başta olduğumuz gibi olmaya yapılan atıf Kropotkin’in[2] tarif ettiği doğa durumundaki insanın, düşünüldüğü gibi salt rekabetçi değil aynı zamanda dayanışmacı bir tavır içinde olmasına benzer, hatta bunu bozan devletin varoluşudur ve kurtuluşumuz da devletin yok oluşunda, Mussolini’yi vurmakta saklıdır.

Film boyunca aşkıyla eylemi arasında seçim yapmak zorunda kalan bir adamı izlemekteyiz fakat aslında Tunin’in tereddütü yoktur -belki birini öldürmek konusunda vardır ama kendini feda etmek noktasında yoktur. Burada asıl seçim yapmak zorunda kalan sevgilisi Tripolina olacak ve seçimini gerekirse Salomé ve kendisini de öldürerek Tunin’i uyandırmamak yönünde yapacaktır. Proudhon’da olduğu gibi filmde de Tunin için -bu “erkek” olmak için son şansım- toplum olmaksızın insan olmak mümkün değildir, ancak bu durumun bireysel özelliklerimizin önüne geçmesine de engel olmak gerekir. Zira, Tunin eylemi gerçekleştiremeyince geçirdiği sinir krizi sonucu polis ekiplerine saldırarak bağırır: “ben Mussolini’yi öldürmek istedim!”. Nihayetinde kendini de öldürmek isteyip başaramaz, sonuçta da intihar süsü verilerek öldürülür.

Peki anarşist dönüşüm Tunin’in hedeflediği gibi doğrudan eylem şeklinde mi olacak? Anarşizm kaos ve şiddetle eş anlamlı kullanılsa da klasik anarşizm aslında bunu hedeflememektedir, daha çok Godwin gibi eğitimi ve Kropotkin gibi karşılıklı bir rıza durumunu baz almaktadır. Düşünsel kimliğinden çok aktivist kimliğiyle öne çıkan Bakunin ise muhtemelen böyle bir başkaldırıyı onaylayacaktır çünkü ona göre insanın hayvandan farkı isyan ve düşüncede yatmaktadır. Tunin’in yakalandığı sahnede Salomé’nin bağırışını hatırlayalım: “O sizin için uğraşıyordu, sefilliğinin farkında olmayan siz sefiller için!”

 

 

 

EDA İREM DEMİRCİ

ANARŞİZM OKUMALARI STAJYERİ

 

 

BİBLİYOGRAFYA

[1] Zengin, A. (2011). İktidarın mahremiyeti: İstanbul’da hayat kadınları, seks işçiliği ve şiddet. İstanbul: Metis.

[2] Kropotkin, P. A. (2001). Karşılıklı yardımlaşma ( I. Ergüden & D. Güneri, Trans.). İstanbul: Kaos Yayınları.

Sosyal Medyada Paylaş

Previous article
Next article

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...