Taşı Toprağı Altın Şehir 

Taşı Toprağı Altın Şehir, 1978 yapımı, senaryosu Erdoğan Tünaş’a ait olan, yapımcılığını ise Türker İnanoğlu’nun üstlendiği, köyden kente göçen insanların yaşadığı dramı anlatan oldukça çarpıcı bir filmdir.

Film, en büyük arzusu bir traktör sahibi olmak olan Ökkeş Uyanık’ın herkesin “taşı toprağı altınmış” dediği İstanbul’a gelişi ile başlar. Hikâyenin başlarında köylüyü şehre göçmeye zorlayan şartları görmek mümkündür. Ökkeş ve ailesi toprağı işleyerek kazandıkları üç beş kuruşla zor geçinmektedirler. Traktörü alırsa kazancının artacağını düşünen Ökkeş, kardeşi ve eşinin çabalarıyla o parayı ancak İstanbul’da biriktireceğine ikna olur. Ökkeş, köyünden giderek İstanbul’da gurbetçi olmayı pek de içine sindiremese de, traktörü alıp köyüne döneceği günü hayal edip ailesini de alıp yola düşmektedir.

Birçok köyden kente göç hikayesinde olduğu gibi, Taşı Toprağı Altın Şehir filminde de, akraba ve köylüler aracılığıyla yer yurt edinen aile bireylerinin hepsi çeşitli işlerde çalışmaya başlarlar. Ökkeş halde hamallık yapmaya, eşi Fatma ise gazinolarda sahnelere çıkan bir kadının evinde temizliğe başlar. Ökkeş’in kardeşi Cemal ise inşaatlarda işçilik yapmaktadır. Evin henüz ilkokula giden en küçük üyesi Mehmet ise küçük yaşına rağmen kahvehanelerde çalışır. İstanbul’a gelir gelmez, köyde öküzlerini satıp getirdiği parayla traktörün peşinatını ödeyen Ökkeş ve ailesi geri kalan taksitleri ödeyip hayallerine kavuşmak için arı gibi çalışırlar.

Kazandıkları paranın çok olduğunu düşünerek sevinen ve buranın taşı toprağı altın fikrini pekiştiren aile, İstanbul’un pahalı yaşam şartlarında aldıkları paranın karşılığının köydeki ile aynı olmadığını görünce yıkılırlar. Filmde İstanbul’daki hayat pahalılığı, gelir eşitsizliği, emek sömürüsü çok güzel ve çarpıcı bir şekilde işlenir. Ökkeş ve ailesi gibi büyük umutlarla şehre gelen insanların saflığı ve mağduriyeti kullanılarak nasıl emeklerinin sömürüldüğünü açıkça görebilmek mümkün. Film, köyde dünyadan kopuk yaşayan bir ailenin kapitalist düzen içinde kendine yer edinmeye çalışmasının yanı sıra şehrin aile fertlerini nasıl değiştirip yozlaştırdığını da izleyiciye sunar.

İşçi ve işveren arasındaki çarpık ilişkilere de oldukça güzel değinmiş olan film, şehirde yaşama tutunmak için üç kuruşa muhtaç insanların sisteme karşı direnmek bir yana, biraz daha kazanabilmek uğruna birbirlerini nasıl harcadıklarını, İstanbul’un o güzel yüzünün arkasında nasıl bir hayat kavgası olduğunu bir tokat gibi yüzümüze vurur.

Şehir ve köy hayatının arasındaki çizginin o zamanlar ne kadar kalın ve aşılması zor olduğunu söylemek mümkündür. Ökkeş ve ailesinin köydeki durağanlığa karşı şehrin dinamiklerine alışmaları zaman alır. Meyve sebze haline gelen fazla malların denize dökülmesini hayretle izleyen Ökkeş’in bunu sırf ıspanak fiyatları yükselmesin diye yapıldığını anlamakta zorluk çekmektedir. Öte yandan yazısız kuralların hüküm sürdüğü kırsaldan, bürokrasinin kucağına düşen Ökkeş sık sık karakolu ziyaret etmek zorunda kalmaktadır. İzleyici de, Ökkeş aracılığı ile kırsalda büyümüş birinin şehri anlamakta çektiği zorluğa ve adaptasyonun sürecine şahit olmaktadır.

Zamanla kendilerinin tabiriyle gözü açılan aile üyeleri değişmeye ve önceden sahip olduğu değerleri kaybetmeye başlar. Evinde çalıştığı kadına özenen Fatma’nın eskiden utandığı davranışları modernlik zannederek normalleştirmesi, Ökkeş’in kardeşinin, farkında bile olmadan kaçakçılık işlerinin orta yerine düşmesi ve bunun bedelini hayatı ile ödemesi, oğlu Mehmet’in ise kaçak sigara sattığı arkadaşını bıçaklaması sonucu ıslah evine düşmesi ile sonlanan hikayede, taşı toprağı altın olan İstanbul’da istediğini bulamayan, eli boş kalan ve ailesi dağılan Ökkeş’in isyanı yürekleri dağlıyor.

Her sahnesi çarpıcı olan ve sosyolojik bakımdan derin anlamlar içeren bu yapıtta, Yeşilçam’ın muhteşem oyuncuları olan, Levent Kırca, Ayşegül Atik, Hulusi Kentmen, Erol Taş gibi ustaların yeteneği göz dolduruyor. Ayrıca film usta oyuncu Levent Kırca’nın ilk sinema filmi olma özelliğini de taşıyor. Filmin müziği de Özdemir Erdoğan gibi ustaların elinden. Ailecek izlenecek, müzikleri aklınızda kalacak, köyden kente göçü tüm çıplaklığıyla yüzünüze çarpacak türden bir film “Taşı Toprağı Altın Şehir”.

 

 

 

HAZAL BİÇER

TUİÇ GÖÇ ÇALIŞMALARI STAJYERİ 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Teknolojinin Göçmen Havaleleri Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülke Perspektifi

Gökçen Ayzıt Kırkali  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Yurt dışında çalışan göçmenlerin...

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...