‘’Balkanların Dünü, Bugünü ve Yarınının Tahayyülü’’ Çalıştayı Röportajları

18-19 Şubat 2013 tarihlerinde TUİÇ Balkan Araştırmaları Merkezi (TUİÇ-BALKAM) ve Yıldız Teknik Üniversitesi Balkan ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi birlikteliğinde ‘Balkanların Dünü, Bugünü ve Yarınının Tahayyülü’ başlıklı bir çalıştay programını gerçekleştirdik.

Balkanların gündeminde olan üç kısa cevaplı soruyu çalıştayımıza katılım gösteren akademisyenlerimize ayaküstü sorduk. Amacımız Balkanlar üzerindeki farklı fikir ve yorumları siz okuyucularımıza aktarmak olduğu gibi, biz TUİÇ BALKAM araştırmacılarının bakış açısına katkıda bulunmak ve fikir zenginliği oluşturmaktır.

Bu kısa röportajları gerçekleştiren TUİÇ Balkan Araştırmaları Merkezi Araştırmacısı Havvunur Anarat’ın akademisyenlerimize yönelttiği sorular ve verilen cevapları sizlerle paylaşarak keyifli okumalar diliyoruz.

  • Bosna Hersek’te son yaşanan protestolar neticesinde ‘Balkanlar’da Bahar’ düşüncesi hâkim, bu görüşe katılıyor musunuz?

Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu – Sakarya Üniversitesi

Ben Arap Baharı görüşüne de katılmıyorum o nedenle ‘Balkan Baharı’ görüşüne de katılamıyorum. Bunun doğru olmadığını rahatlıkla Google’da şöyle bir tarama yaparak görebilirsiniz: “Condoleezza Rice: 22 ülkenin sınırları, rejimi ve coğrafyası değişecek.” 2003 yılında Condoleezza Rice, Washington Post’da bunların olacağını zaten söylemişti. Bundan da yola çıkarak, Arap Baharı diye bir şey yoktur, bu sadece uluslararası bir dizayndır. Yani Bosna-Hersek’de yaşanan olaylara da “Balkan Baharı” diyemeyiz. Bosna-Hersek’i parçalamanın adımlarından bir tanesidir.

Doç. Dr. Mehmet Hacısalihoğlu – Yıldız Teknik Üniversitesi Balkan ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi Müdürü

Balkanlar’da Bahar derken Arap Baharı gibi bir şey düşünülüyor fakat şu durumda ben bunu bu şekilde yorumlayacak malumata sahip değilim. Ekonomik sıkıntılar sadece Bosna Hersek’te yok, Bulgaristan’da ve Yunanistan’da da bu tarz problemler var bildiğiniz gibi. Bu hareketler tüm Balkan ülkelerine sirayet ederse o zaman bu durumu Balkanlarda Bahar şeklinde yorumlama gibi bir durum ortaya çıkabilir belki, fakat şu aşamada benim Balkanlarda meydana gelen bu olayları Bahar şeklinde yorumlamam söz konusu değil.

Yrd. Doç. Dr. İnan Rüma – İstanbul Bilgi Üniversitesi

Uluslararası medyanın çok hoşuna giden bu tarz benzetmeler, bu tarz yorumlamalar için elbette çok erken. Bu ismin yerleştiği ‘Arap Baharı’nın bile nereye geldiği ve ne derece bahar olduğu gayet kuşkuluyken, Arap Baharı’na bile bahar deyip, dememeyi tartışırken, hepi topu Tuzla’daki işçiler bir grev başlattı diye “Balkan Baharı” ya da “Bosna Baharı” gibi başlıklar kullanmak için erkendir ve içeriksizdir. İçeriğinin nasıl dolacağı çok belli değil. Ama ciddi toplumsal sorunlar olduğu ve toplumun çeşitli kesimlerinin bununla ilgili ciddi tedbirler geliştirdiği aşikârdır.

Yrd. Doç. Dr. Nesrin Kenar – Sakarya Üniversitesi

“Bahar” olarak nitelendirmemek lazım. Her ne kadar son dönemde Afrika’da yaşanan ve “Arap Baharı” olarak nitelendirilen halk hareketlerini takiben ortaya çıkmış bir olay olmuş olsa da ‘bahar’ olarak nitelendirmemek lazım. Ama bu olayları ortaya çıkaran dinamikler bakımından bakacak olursak da Kuzey Afrika ülkelerindeki dinamitlerin burada da geçerli olduğunu düşünüyorum. Ekonomik koşulların kötülüğü, yönetim sıkıntısı gibi unsurlar bu tür halk hareketlerini ortaya çıkarmıştır. Arap Baharı’nın yaşandığı Kuzey Afrika ülkelerinde de bu tür problemler vardır. Bosna Hersek’te bu devletler kadar kötü bir yönetim yoktur ama Bosna Hersek’te de, ortak bir yönetim yani Dayton Antlaşması’nın getirdiği bir yönetim sistemi vardır ve bu sistem kendilerine dayatılmış bir sistemdir. Dolayısıyla bundan memnuniyetsizlik olduğu kanaatindeyim. Bu tür dinamiklerin bu sonucu ortaya çıkardığını düşünüyorum.

Öğr. Gör. Cüneis Nureski – Trakya Üniversitesi Balkan Araştırmaları Enstitüsü- Balkan Dilleri ve Edebiyatı

Katılmıyorum çünkü bu protestoların sebebi biraz farklıdır. Siyasi bir sebep arayanlar olsa da asıl sebep ekonomiktir.

Hamdi Fırat Büyük- USAK Balkanlar Araştırmacısı

Olayları bahar olarak nitelendirmek için daha çok erken olduğunu düşünüyorum. Bahar denmesinin de tek bir sebebi var bence. Mesele yabancı medyanın hükümet karşıtı herhangi bir olayı “bahar” diye servis etmesinden kaynaklanıyor. Özellikle Arapların baharından sonra dünyadaki hükümet karşıtı gösteriler “bahar” olarak anılır oldu. Bosna Hersek’te böyle bir şey söylemek için daha çok erken ama ülkenin geleceğinin üzerinde etkisinin olacağı bir gerçek.

Sacit Kutlu – Tarih Araştırmacısı

‘Bahar’ düşüncesi yönünde bir gelişme olabilir fakat bunu söylemek için henüz çok erken.

  • Sırbistan’ın Avrupa Birliği yolunda Kosova ile ilgili yaptığı girişimler hakkında neler söylemek istersiniz?

Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu-Sakarya Üniversitesi

Ne yazık ki bu konu da bir fikrim yok.

Doç. Dr. Mehmet Hacısalihoğlu – Yıldız Teknik Üniversitesi Balkan ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi Müdürü

Bildiğiniz gibi Sırbistan’da yeni bir hükümet var. Türkiye’nin de arabuluculuğu meselesi vardı bir dönem, birtakım yanlış anlaşılmalar yaşandı vs. Sırbistan Kosova’yı fiilen kaybetmiş durumda fakat zihinsel olarak Kosova’yı hala bırakmış değil. Bu durumun altında ise, Kosova’nın Ortaçağ Sırp topraklarının merkezi olması, birçok manastırın burada bulunması ve ayrıca Kosova’nın kuzeyinde önemli bir Sırp nüfusunun barınması gibi sebepler yatıyor. Tüm bu sebeplerden ötürü ben şahsen, Sırbistan’ın gerek Avrupa Birliği için gerekse de Avrupa Birliği dışında Kosova’dan bütünüyle vazgeçmesini mümkün görmüyorum. Yani irredantist bir yaklaşım ile Sırbistan’da, en azından Kosova’da bazı yerleri yeniden kazanma düşüncesi olacaktır.

Yrd. Doç. Dr. İnan Rüma – İstanbul Bilgi Üniversitesi

Sırbistan’da Kosova’da temelde kendi toplum düzenlerini oluşturamamış, yurttaşlarına özgürlük, adalet, refah sunamayan devletlerdir, dolayısıyla öncelikli temel sorunları bu olsa gerek diye düşünüyorum. AB çerçevesindeki ilişkilerine gelince Kosova’nın bağımsızlığı ciddi bir fiiliyat kazanmış vaziyette. Belki Kosova açısından tüm dünyada kendisini bağımsız kabul ettirecek kadar fiiliyat kazanmamış olabilir ama Sırbistan’ın Kosova’yı kaybettiğinin kesinleşeceği ve bunu da Sırp heyetinin görebildiği kadar fiiliyat kazanmıştır. Onlar da elbette bunu AB müzakere süreci içerisinde bir koz olarak kullanmak istiyor. Bir Sırp akademisyen arkadaşımın güzel tabiriyle; “Sırbistan’ın AB üyeliğinin kesinleşeceği günün öncesi saat 23.59 itibariyle Sırbistan, Kosova’yı tanıyabilir”, durumu kabaca böyle özetleyebiliriz.

Yrd. Doç. Dr. Nesrin Kenar – Sakarya Üniversitesi

Avrupa Birliği’nin sadece Sırbistan’ı değil, şu anda diğer tüm hâlihazırda üye olmamış ülkeleri üye olarak almadaki amacı; bu ülkeler arasında gelecekte ortaya çıkabilecek çatışmaları önlemeyi hedeflemektir. Dolayısıyla yapılması gereken reformları, Avrupa Birliği üyeliğini kullanarak yaptırmaya çalışıyor. Bu nedenle, Sırbistan’da AB üyeliğinin bir gereği olarak Kosova ile diyalog kurmakta ama esasen bundan pek de memnun olduğunu düşünmüyorum.

Öğr. Gör. Cüneis Nureski – Trakya Üniversitesi Balkan Araştırmaları Enstitüsü- Balkan Dilleri ve Edebiyatı

Sırbistan’a bir müzakere tarihi verildi dolayısıyla Kosova’nın biraz sıkıntıda olduğu söylenebilir. Daha doğrusu Kosovalı Arnavutlar biraz panikteler. Sırbistan’ın AB yolunda da olsa düşüncesi; gerek cumhurbaşkanı gerek başbakanı tarafından sürekli dile getirilen, “bağımsızlığına rağmen Kosova’dan vazgeçmeyecekleri” yönündedir. Bu anlamda ileride ne olacaktır hep beraber göreceğiz.

Hamdi Fırat Büyük- USAK Balkanlar Araştırmacısı

Sırbistan-Kosova arasındaki Brüksel görüşmeleri Kosova’nın tanınması açısından çok önemlidir. Çünkü Sırbistan, Kosova üzerindeki iddialarından vazgeçmese de Kosova’yla ilk defa devlet başkanları nezdinde masaya oturmasının yanında Kosova ile birlikte bir anlaşma metnine imza atmıştır. Bunun ötesinde de Kosova’nın içinde gerçekleşecek olan seçimlere destek vermeyi kabul etmiştir. Bu bir manada şu demektir: Tanımadığım bir ülke parçası olarak addettiğin bir ülkeyi resmiyette olmasa bile anlaşma imzalayarak fiiliyatta tanıyorsun, aynı zamanda gerçekleşecek seçimlerine de destek vermiş oluyorsun ki bu da bir manada orada bir devlet otoritesi olduğu gerçeğine işaret ediyor.

Sacit Kutlu- Tarih Araştırmacısı

Sırbistan şu sırada Yugoslavya’nın en büyük kaybedeni onun için kaybettiklerini geri almaya çalışacaktır.

  • Bulgaristan ve Yunanistan’ın Avrupa Birliği içerisindeki yerleri ve gelecekleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu – Sakarya Üniversitesi

Bulgaristan ve Yunanistan’da Ortodoks mezhebindendir, AB ise Katolik ağırlıklı ülkelerden oluşmaktadır. Bu anlamda Yunanistan ve Bulgaristan’ın AB içerisinde ikinci sınıf bir yapıda olduğu görülebilir. Fakat Yunanistan’ın Bulgaristan’dan farklı bir yönü vardır; Yunanistan kendisini hem Roma İmparatorluğu’nun mirasçısı olarak hem de Avrupa’nın, eski Yunan eserlerini öğrenerek “Rönesans” atağını başlattığını ve Rönesans’ın esasen Yunanistan’dan doğduğunu belirtmektedir. Ayrıca kendisini ırki açıdan da farklı görmektedir. Fakat her ikisi de Ortodoks olması sebebiyle AB’de kendilerini bir bakımdan dışlanmış sayarlar, bundan dolayı kendilerini etkin bir konumda görmezler.

Doç. Dr. Mehmet Hacısalihoğlu – Yıldız Teknik Üniversitesi Balkan ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi Müdürü

Bulgaristan ve Yunanistan, bu ülkelerin ikisi de “periphery” yani merkez içerisinde olmayan ülkelerdir ve öyle kalmaya da devam edeceklerdir. Avrupa Birliği’nde Almanya ve Fransa merkezi konumdadır. Merkezi konumda olmayan Doğu Avrupa, Balkan ülkeleri de uzun vadede, yani bugünde olduğu gibi kenarda kalmaya devam edecek gibi görünüyorlar.

Yrd. Doç. Dr. İnan Rüma – İstanbul Bilgi Üniversitesi

AB dışında bir gelecekleri olmadığına göre, AB içerisindeki geleceklerini düşünmek gerekir. Avrupa’daki ekonomik kriz haklı olarak çok abartıldı, çok incelendi, çok manşetlere taşındı ama kabaca Avrupa’nın üretimine, rakamlarına bakacak olursanız aslında üretim anlamında sorun o kadarda ciddi değildi. Yunanistan’ın kendi devlet ve toplumsal yapısından kaynaklanan sorunları vardı, Bulgaristan zaten genel olarak ekonomik sıkıntı yaşamaktaydı. Dolayısıyla Bulgaristan’daki ve Yunanistan’daki sorunlara AB’deki sorunların yansıması olarak bakmaktansa bu ülkelerin kendi devlet ve toplum yapılarıyla ilgili sorunlar olarak bakmakta fayda var. Yanlış anlaşılmasın, Avrupa Birliği’nin kendi içerisinde bir krizi var ve bu krizin bu ülkelere de yansıması söz konusu, ancak ne yazık ki bu ülkelerde AB dışında bir seçenek geliştirilebilecek bilgi ya da siyaset birikimi söz konusu değil.

Yrd. Doç. Dr. Nesrin Kenar – Sakarya Üniversitesi

AB ittifakı içersinde her ne kadar bütün üye devletler “hukuksal olarak” eşit statüde olsa da bazı ülkeler daha güçlüdür. Bundan kastım AB’nin kurucu ülkeleri de değil sadece, kurucu ülkeler arasında Benelüks ülkeleri de var ama o kadar güçlü değillerdir. Almanya ve Fransa gibi, parlamentoda nüfusu fazla olduğu için daha fazla sandalyesi olan ülkeler var. Parlamentonun da yetkileri genişlediği için bu çoğunluğa sahip ülkelerin pek çok alanda yetkisi vardır. Eğer Türkiye üye olursa, Türkiye’nin de sandalye sayısı çok olacaktır. Yunanistan ve Bulgaristan ise daha küçük olan ülkelerdir. Dolayısıyla, Yunanistan ve Bulgaristan’ın çok büyük etkinlik kazanacağı kanaatinde değilim.

Öğr. Gör. Cüneis Nureski – Trakya Üniversitesi Balkan Araştırmaları Enstitüsü- Balkan Dilleri ve Edebiyatı

Bulgaristan’ın şu anki durumu Avrupa birliğine girmiş olmasına rağmen ekonomi, siyasi, iç istikrar gibi konularda pek iç açıcı değildir. Zaten Avro bölgesine dâhil edilmemiştir ve birçok “büyük” AB üyesi devletler tarafından da dâhil edilmek istenmemektedir. Dolayısıyla geleceği belli değildir. Yunanistan bağlamında buna bakacak olursak, Yunanistan’da büyük bir ekonomik bataklığın içerisindedir ve onunda AB içerisindeki geleceği pek iç açıcı değil gibi gözüküyor.

Hamdi Fırat Büyük- USAK Balkanlar Araştırmacısı

Bulgaristan ve Yunanistan’ın AB’den çıkacağını söylemek gerçekçi bir düşünce değil, bunlar biraz daha olayı provoke etmek için söylenebilir. Özellikle Yunanistan için şu şekilde yorumlanabilir; AB nezdinde, Eurozone’dan çıkarılması ya da ilişkilerin revize edilmesi gerçekleşebilir. Ayrıca, Yunanistan gelişmiş devlet seviyesinden gelişmekte olan devlet seviyesine indirilmiş tek devlettir, o açıdan da üyelikleri devam edecektir ama biz Türkiye olarak yaşananlara, Bulgaristan ve Yunanistan’ın durumlarından neler çıkarabiliriz, diye bakmalıyız.

Sacit Kutlu- Tarih Araştırmacısı

Yunanistan kendisini kurtarır ama Bulgaristan konusunda bir ön görüde bulunamıyorum.

 

18-19 Şubat tarihlerinde röportajları gerçekleştiren araştırmacımız Havvanur Anarat’a çok teşekkür ediyoruz.

 

TUİÇ Balkan Araştırmaları Merkezi

Twitter: @tuicbalkam

e-mail: [email protected]

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...