BREXIT: HOW BRITAIN WILL LEAVE EUROPE

ÖZET

Denis MacShane tarafından yazılan bu kitapta, 1960’lı yıllardan beri başlayan Britanya ve Avrupa Birliği ilişkileri süreci anlatılmıştır. Süreç, 2015 yılına kadar detaylı bir şekilde aktarılmış ve hem AB’nin bu konuda takındığı tavrı hem de Brexit sürecinin iç politikaya yansıması ele alınmıştır. İç politika bağlamında parlamentonun süreç boyunca gösterdiği tavır, hükümetlerin ve başbakanların yaşadıkları krizler ve Britanya halkının bu sürece karşı tutumu kaleme alınmıştır. Bunlara ek olarak sürecin nasıl başladığı ve çıkma referandumu kararının nasıl alındığı, kronolojik bir şekilde okuyucuya aktarılmıştır. Son olarak Brexit’in etkileri ve çıkış sebebi ile ilgili geniş kapsamlı bir kaynak ortaya çıkmıştır.

 

GİRİŞ

Denis MacShane. (2015). Brexit: How Britain will leave Europe. Londra: I. B. Taruris   Yayınları, 240 sayfa, ISBN: 1784533130                        

                                                   

Brexit: How Britain Will Leave Europe” kitabının yazarı olan Denis MacShane, Britanya İşçi Partisi üyesi bir siyasetçidir. MacShane, Tony Blair’in başbakanlığı döneminde 1997-2005 yılları arasında kabinede etkin rol almış ve bakanlık görevi yürütmüştür. MacShane 2015 yılında Londra’da yayımladığı kitabında, Büyük Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılmayı isteme sebeplerini, sürecin bu noktaya gelmesinin arka planını ve Brexit’in iç politikadaki yansımalarını konu edinmiştir. Kitapta sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Yazar yaşanan süreci, okuyucuya kronolojik bir sıra ile aktarmaktadır. Buna ek olarak tarihsel süreci çok iyi ve sıkı bir şekilde işlemiştir. Bu tarihsel süreçte en çok parmak basılan nokta, Muhafazakâr Parti ve İşçi Partisi arasındaki şüphecilik veya destek yarışı olmuştur. Politik liderlerden sıkça söz edilmesi ve parti içerisinde yer alan önemli figürlerin rolleri de detaylı bir biçimde anlatılmıştır. Yer yer bu detaylara boğularak konudan uzaklaşılması, eksi bir yön olarak göze çarpsa da yazarın dili bu detayları okunabilir kılmaktadır.

 

DEĞERLENDİRME

İçerik olarak kronolojik bir sıraya sahip olan kitap, başlıklar altında ise sorunlu bir sıralamaya sahiptir. Cameron döneminin anlatıldığı başlık altında, söz konusu olayın 1960’lardan başlaması buna örnek verilebilir. Kitabın ele aldığı başlık bağlamında içerik, okuyucunun ihtiyacını karşılayamamıştır. “Nasıl ayrılacak?” sorusunun net bir cevabı, kitap içerisinde bulunmamaktadır. Kitabın daha çok durum değerlendirmesi yaptığı ve sürecin geldiği noktayı belirttiği söylenebilir. Kitap tarihsel bakış açısıyla yazılmış olmakla birlikte konu, hikâye anlatıcılığı metoduyla okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır. Yazar da sorunun daha iyi kavranabilmesi ve çözüme ışık tutabilmesi açısından Britanya ile AB arasındaki tüm ikili siyasi görüşmelere ve iç siyasetteki gelişmelere detaylı bir şekilde yer vermiştir. Belirtilen sorun ise Britanya’nın Avrupa Birliği’nden nasıl ayrılacağıdır. Eksiklik olarak, yazarın somut çözümler yerine durum değerlendirmesi yapması, iç olayları anlatırken fazla detaya inerek okuyucuyu asıl konudan uzaklaştırması ve soruna AB cephesinden yaklaşılmaması sayılabilir. Ayrıca Thatcher ve Cameron gibi Muhafazakâr Parti liderlerine inceden de olsa yapılan eleştiriler göze çarpmaktadır. İşçi Partisi Genel Başkanı olarak başbakanlık yapmış olan Tony Blair’in anlatıldığı bölümde, taraflı bir bakış açısı göze çarpmasa da muhafazakârlara karşı yapılan eleştirinin biraz daha yüksek seste olduğu söylenebilir. Bunların yanı sıra yazar, verdiği derin ve önemli bilgilerde açık ve net bir tavır sergilemiştir. Bu alanda yazılan diğer eserlere baktığımızda 1960’larda başlayan süreci 2015 yılına kadar anlatan yazar, hiçbir detay atlamamıştır. Harold Wilson’dan David Cameron’a kadar her dönem, incelikle ele alınmıştır. Hatta ileriki yıllarda parti başkanı olması beklenen Boris Johnson’a da Avrupa şüpheciliği bağlamında yer verilmiştir. Sürecin aktarımında verilen örnekler ile olay örgüsü uyumlu bir biçimde anlatılmıştır. 2015 yılına baktığımızda kitap, o zamana kadarki süreci duru bir şekilde anlatmış denebilir. 2016 referandumu öncesi ekseninde ele aldığımızda, öne çıkan bir eser olarak gösterilebilir.

1975 Roma Antlaşması ve 2016 Referandumu vurgularıyla başlayan kitap, öncelikle içeriye odaklanmıştır. Basın ve partilerin AB’de kalıp kalmamak konusunda ikiye bölündüğünü belirtip, iş adamlarının ise Avrupalı coşkusunun tekrar yeşermesinden çekindiği belirtilmiştir. Yazar, temel itibariyle Britanya’nın AB’den ayrılmasının sebepleri hakkında doğru noktalara parmak basmıştır. Bu sebepler; ekonomik sonuçların kötüye gidişi, göçmenlerin Britanya’ya akını ve devamında orada kalıp çalışarak demografik yapıyı bozmaları, Brüksel’e ödenen paranın gittikçe yükselmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ülkenin iç işlerine sürekli müdahalesi, Britanya normlarına hükmeden üst bir anayasa olması ve ulusal kimlik ile kültürün tehlikede olması olarak gösterilmiştir. Bu konuya örnek olarak ihracat ve ithalat değerleri verilmiştir ve bu verilere bakıldığında Britanya’nın, büyük bir zararda olduğu görülmektedir. Bu sebepler belirtilirken belki de sürecin en önemli aktörlerinde biri olan Nigel Farage ve partisi UKIP’e de değinilmiştir. AB karşıtı ve Avrupa şüpheciliğini savunan partinin ilişkileri, muhafazakârlarla ve Cameron ile olan bağlantıları ve süreçteki rolü açıkça belirtilmiştir. Britanya, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’e katıldığında örgütün uluslar üzerinde korumacı bir gücünün olmamasının ve ulus üstü bir yapı haline geldikçe Britanya’nın bundan rahatsız olmasının sık sık altı çizilmiştir. AET konusuna ek olarak yazar, tek marketin etkisine değinmekle birlikte para, hizmet, ulusal sınır gibi ortak haklar veya kuralların yoksunluğunun Britanya için daha uygun olduğu ısrarla belirtmektedir. Bu durum ise bağımsızlık ve egemenliğin kısıtlanması gibi kavramlarla desteklenmektedir. Fakat Britanya’nın Ortak Tarım Politikası’nı kabul ettiğini de unutmamak gerekir. Halk açısından analiz ettiğimizde yazar, İngiliz halkının sağlam bir anlaşma ve güçlü bir hükümet ile gerçekleştirilmesi gerektiğini aktarmaktadır. Burada “İngiliz halkı” ifadesinin kullanılma sebebi, İskoçların Brexit’e sıcak bakmamasıdır. Çoğunluğa baktığımızda Britanya halkı 2016’da yüzde 52 ile çıkma kararı almıştır ancak MacShane, İskoçya’dan karara büyük tepki geldiğini de her yeri geldiğinde belirtmiştir. Olayın basın boyutunda Avrupa karşıtı basının Brüksel’i, Britanya’da çalışan Avrupalıları ve AİHM’i hedef aldığı belirtilmiştir. Yani ayrılma sürecinde politik figürlerin ve halkın yanında basının ve gazetenin de etkin rolü olduğu çıkarımı yapılabilir. Yazar kitap içerisinde, Norveç gibi AB dışında ama AB normlarına ve direktiflerine uygun hareket eden bir ülke veya Kanada gibi tamamen bağımsız, bağlantılı olmayan ülke örneklerini vermiştir. Ancak Britanya’nın hangi modele daha uygun olduğu konusunda net bir bilgi veya sonuç vermemiştir. Bu konuda soru sorulmuş fakat cevap eksik bir şekilde bırakılmıştır.

Tarihsel süreci analiz ettiğimizde 60’ların başında İşçi Partisi’nin federal düzene teşvik, bölücülük ve demokrasi ile egemenliğin tehlikeye girmesi gibi sebeplerle AET’e karşı olduğu öne sürülmüştür. Yazar bu yargıları ekonomi, tarım ve dış politika konularında kontrol kaybı olmaması ve ulus devletin bağımsızlığını kaybetmesi gibi endişelerle açıklamıştır ve doğru örneklerle destekleyerek dönemi değerlendirmiştir. Yazarın vurgu yaptığı en önemli konulardan biri, partilerin bakış açısının yıllar içinde nasıl değiştiğidir. Yıl yıl ele alarak okuyucunun olayı özümsemesi sağlanmıştır. 1967’de Harold Wilson tarafından yapılan ilk başvuru sonrasında 70’lerde Avrupa karşıtlığı (Anti-Europanism) ve Avrupa korkusu (Europhobia) politikaları ile hareket eden İşçi Partisi, 1983 seçimleri hezimetinden sonra bu söylemleri bitirerek Tony Blair’in etkisiyle, daha ılımlı bir parti haline gelmiştir. Muhafazakârlar ise Edward Heath’in başbakanlığında ve kendisinin yoğun çabasıyla ülkesini 1973’te örgüte sokmuştur ancak yıllar içerisinde tam tersi şekilde Avrupa şüpheciliği (Eurosceptic) ile hareket eden parti Muhafazakârlar olmuştur. Muhafazakârların ise bu değişiminde 1988 yılında, Fransız Jacques Delors ile Britanya Başbakanı Margaret Thatcher’ın büyük etkisi olmuştur. Thatcher, o dönem Delors tarafından Avrupa’ya sunulan işçi hakları, insan hakları, işçilerin kolektif hakkı, işçilerin siyasete katılım hakkı ve iş garantileri konusundaki yeniliklere sosyalizm karşıtı olarak şiddetle karşı çıktı. İlişkilerde adeta dönüm noktası olan bu süreci MacShane, iki siyasetçinin de bakış açısından aktarmış ve olayı başarılı bir şekilde detaylandırarak, okuyucuda heyecan uyandırmıştır. Yazar, işi burada sonlandırmamış ve devamında gelen Britanya’nın kendi parlamentosunun yeterli olduğu, İngilizlerin lidere değil görüşe oy verdikleri, Avrupa Parlamentosu’nun ulusal parlamentonun etkisini azalttığı, kendi öz kültürü korumayı, güvenlik ve dış politika konusunda kontrol kaybı endişeleri gibi bu konunun beraberinde gelen ayrılıkçı fikirlerin de üzerinde durmuştur. Bu fikirleri tarafsız bir şekilde ortaya koyan yazar, kitap boyunca kendi düşüncesini her zaman arka planda tutmuştur. Halkın düşüncelerinin de eserde görüldüğünü görmekteyiz. Yazar Britanya halkı için Avrupa’nın bir bağlılık olmaktan daha çok bir çıkar ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur. Onlara göre Avrupa kimliğinden daha önemli olan şey Avrupa’nın Britanya’ya olan avantajları veya dezavantajlarıdır. MacShane’in eski bir İşçi Partili olarak bu görüşlerinin tarafsız olarak anlatması, kitabı daha değerli kılmakta ve herkese hitap etmektedir.

 

SONUÇ

Genel bağlamda kitap, kronolojik sırayı da takip ederek geçmişten günümüze Britanya- Avrupa Birliği ilişkilerini, yaşanan krizleri, sorunları, dönüm noktalarını ve yaşanan gelişmelerin iç siyasete yansımasını ele almıştır. Thatcher, Cameron, Blair gibi etkili liderlerin politikalarının yanı sıra parti üyelerinin ve partilerin tavırlarının da başarılı bir şekilde okuyucuya geçirildiği eserde basının ve diğer etkenlerin rolü de unutulmadığı göze çarpmıştır. Bir başka önemli nokta sade ve duru bir dil ile Brexit’e giden süreç aktarılmıştır. Analizin içinde de belirtildiği gibi yer yer okuyucu detaylara boğulsa da bunun sebebi yazarın, olayı geniş çerçevede ve daha iyi anlaşılabilir anlatmak istemesidir. Yazar, eski bir Britanya milletvekili olup bir partiye bağlı bulunmuş olsa da tarafsız bir bakış açısıyla yazmaya özen göstermiştir. Başlıkta belirtilen soruya kesin bir cevap veremese de kitap süreci aktarma bakımından başarılıdır. Ancak Britanya’nın Avrupa Birliği’nden nasıl çıkacağı sorusunun çözümüne kitapta yer verilmemiştir. Bu açıdan 2015 sonrası dönem için kitabın devamının gelmesi gerekmektedir. Böylece okuyucuların aklındaki soru işareti giderilebilir.

 

UZAY YÜKSEKKAYA

Uluslararası Örgütler Stajyeri

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...