Ceren Erol ile KızBaşına Üzerine

 

1- Merhaba, ben Bilge Su Kuzucular. Öncelikle kendinizden, eğitiminizden ve çalışma alanınızdan bahsedebilir misiniz?

 Merhaba, ben KızBaşına ekibinden Ceren Erol. 23 yaşındayım ve ODTÜ’de matematik bölümünde okuyorum. Yaklaşık 1.5 senedir KızBaşına platformunda gönüllüyüm. İlk zamanlarda etkinlik organizasyonu görevinden sorumluydum ve düzenli projelerimizden birisi olan Sanat Galerisine de destek oluyordum, sonrasında insan kaynakları alanında çalıştım ve şuanda koordinatör yardımcısı görevini yürütmekteyim.

 

2- Daha çok kadın alanında çalıştığınızı biliyorum. Günümüzde kadınların genel olarak durumu hakkında neler düşünüyorsunuz?

KızBaşına’ da gönüllü olduğumdan beri fark ettim ki evet sosyal medyadan farkındalık yaratmak, projeler, kampanyalar, eğitimler düzenlemek çok işe yarıyor, kadınlar yalnız olmadığını görüyor ve birbirlerinden güç bulup tepki verebiliyorlar. Ancak bir yandan da Türkiye’nin sahip olduğu ataerkil düzen, yasaların doğru şekilde uygulanmaması gibi olumsuzluklar kadınlar üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşturuyor. Bunun yansımaları da sosyal medyada ve haberlerde görülüyor. 2020 yılında en az 284 kadın erkek şiddeti sonucunda öldürüldü ve 255 kadının ise ölümü şüpheli olarak kayıtlara geçti. Her beş kadından biri ayrılmak istediği için belki de en güvendiği kişi tarafından öldürüldü. Bu kadınların neredeyse yarısı kendi evinde, güvendiği ortamda öldürüldü. Bu sayılara baktığımızda ne yazık ki aslında kadınların hiç de iyi bir durumda olmadığını söyleyebiliriz.

 

3- KızBaşına Projesi hakkında biraz detaylı bilgi verebilir misiniz? Nasıl ortaya çıktı ve nasıl şu anki konumuna geldi?

KızBaşına 2017’de ODTÜ’de öğretim görevlisi Yeşim Çaplı hocamız tarafından kurulan Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddet türlerini azaltma amacıyla çalışan bir sosyal sorumluluk platformudur. İlk zamanlarında 6 kişilik bir gönüllü ekibinden oluşan KızBaşına şu anda Türkiye’nin hatta dünyanın her yerinde 50’yi aşkın gönüllüsü ile proje ve kampanyalarını gerçekleştirmeye devam ediyor.

KızBaşına’nın asli 3 temeli olan dönüşüm, koruma ve süreklilik kavramlarına bağlı kalarak her projemizi amaç ve görüşlerimize uygun olacak şekilde sorunların üzerine odaklanıp, bu sorunların kaynaklarını araştırıp öğrenerek, sonrasında da bu durumlara çözüm olacak şekilde adımlarımızı atmaya başlıyoruz. Her projemiz aslında birbiriyle bağlantılı olacak şekilde gelişmeye devam ediyor. Özellikle sosyal medya platformlarında çok fazla insana ulaşıp etkide bulunmamıza yardımcı olan en büyük şey arka planda bütün ekibin çok ciddi bir motivasyonla çalışıyor olması. Her projemiz sonrası gelen destekleyici mesajları, bu kampanyaların ihtiyacı olan insanlara ulaştığını görüp onlara yardımcı olabildiğimizi görmek her geçen gün tüm ekibin “iyi ki bu işi yapıyoruz” demesini sağlıyor ve motivasyonumuz hiç durmadan artıyor. Platformumuzun şu an bu konumda olmasının en büyük sebebi bu belirttiğim motivasyondur.

 

4- KızBaşına sadece kadın sorunları ile mi ilgileniyor?

 KızBaşına platformunu ne kadar “Kız başına yapamazsın” nefret söylemini reddederek oluşturduğu karşı “Yaparsan kız başına yaparsın!” söyleminden alsa da aslında gerçekleştirdiğimiz her projeyi cinsiyet fark etmeksizin bütün şiddet türlerini ve nefret söylemlerini azaltmak için yapıyoruz, sosyal medya farkındalık paylaşımlarını herhangi bir cinsiyet belirtmeksizin gerçekleştiriyoruz. Bunun yanında bir de geçtiğimiz yıllarda çocuklar için gerçekleştirmiş olduğumuz “E-Güvenlik Rehberi” projesi ile çocuk ve gençlerin aileleri için bir rehber oluşturup onların online içerikler üzerinden zorbalığa maruz kalmamalarını sağlamak, cinsel içerikli davranış veya sömürülerden etkilenmelerinin önüne geçebilmek için online bir rehber hazırladık.

 

5- Nefret söylemi günümüzde de çok ciddi seviyelere ulaşmış durumda. Bu da aslında bir şiddet türü olarak değerlendirilebilir mi? Kavramları netleştirebilir misiniz?

 Şiddet, hayatın her alanında karşılaşabildiğimiz, güç ve baskı uygulayarak insanların veya bir grubun bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür diyebiliriz. Fiziksel, cinsel, psikolojik, dijital, ekonomik olarak birçok farklı türü bulunmaktadır. Nefret söylemi; belirli bir grubu ya da kişiyi, ırk, cinsiyet, yaş, ulus, din ya da cinsel yönelim gibi konularda aşağılar veya tehdit eder tarzda konuşmaktır diyebiliriz.

 

6- Şiddetle mücadele konusunda mevzuatımızda yer alan 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi hakkında ne yazık ki tartışmalar sürmekte. Sizin bu tartışmalara ve konuya bakışınız nasıl? KızBaşına bu konu hakkında nasıl bir çalışma yürütüyor?

 Günümüzde insanlar ne yazık ki gerekli araştırmaları yapmadan bu konular hakkında kesin ve yanlış kanılara varıyorlar. İstanbul sözleşmesi aslında oldukça kapsamlı olup ayrımcılık yapmadan, “bütünsel koruma” amacıyla oluşturulmuş uluslararası bir sözleşmedir. Aslında çoğu insanın düşündüğü gibi bu sözleşmenin amacı “toplumu cinsiyetsizleştirmek” değildir. İstanbul Sözleşmesi, mağdurları korurken cinsiyet, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil ulusal sosyal köken, azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, engellilik, medeni hal, göçmen statüsü gibi herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmamasını sağlar. Ayrıca yine çok yanlış anlaşılan “Kadının beyanı esastır” ilkesi haksızlığa sebep olmadan başta kolluk kuvvetleri olmak üzere, olay üzerine harekete geçilmesini ve kararların “en hızlı” şekilde alınmasına olanak sağlar. Sözde “namus” adına işlenen suçlar da dahil olmak üzere, bu suçları meşru kılmaya çalışan din, gelenek ve töreye dayalı gerekçelerin herhangi bir şiddet eyleminin bahanesi olarak kabul edilmemesini sağlar. Bunun yanında mağdurların tazminat talep etme hakkına sahip olmasını, çocukların velayetinin kararlaştırılmasında her türlü şiddet olayının göz önünde bulundurulmasını sağlar ve zorla gerçekleştirilen evlilikleri de hükümsüz kılar.

6284 sayılı kanunda ise, önleyici tedbirler yer alır. Önleyici tedbirler, şiddet uygulayan ve/veya şiddet uygulama ihtimali olan kişi veya kişiler hakkında alınacak tedbir kararlarıdır.  Ayrıca ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri) de bu kanun kapsamında kurulmuştur. ŞÖNİM, şiddet mağdurlarına; barınma, geçici maddi yardım, rehberlik ve danışmanlık, kreş yardımı, hukuki destek, tıbbi destek ve istihdama yönelik destek sağlar. Bu konular üzerinden artık herhangi bir tartışma, çarptırılmış söylem gerçekleştirilmeden, kanun ve sözleşmelerin hakkıyla uygulanmasını ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddetin ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.

KızBaşına her zaman bu tartışmalara açıklık getirmek için sosyal medya üzerinden oldukça açıklayıcı paylaşımlar yapmaktadır. Bunun yanında alanında uzman insanlarla ortak projeler gerçekleştirerek gerek insanları eğitmek gerekse kadınların susmadan haklarını savunabilmeleri için farkındalık yaratmayı hedefliyor.

 

7- KızBaşına sesini daha çok sosyal medyadan duyuran bir platform. Sosyal medyada neler yapıyorsunuz ve başka mecralarda da aktif olarak proje yürütüyor musunuz?

KızBaşına kurulduğu günden itibaren ne kadar yüz yüze etklinlikler, eğitimler düzenlese de sosyal medya üzerinden farkındalık yaratabilmek için çok ciddi çalışıyordu ve bu durum hala da bu şekilde devam etmekte. Pandemi döneminde sosyal medya üzerinden NedenSustum, Bizde İşler Eşit, Flört Şiddeti, İyileşme Hareketi gibi birçok proje gerçekleştirdik. Şu anda sadece İnstagram, Facebook ve Twitter üzerinden projelerimizi yürütüyoruz. Yakın zamanda başka platformlarda da projelerimizi başlatacağız.

 

8- Pandemi döneminde hepimiz motivasyon kaybı yaşadık. KızBaşına nasıl bu dönemde çalışmaya devam etti? Sürekliliğini nasıl sağladı?

Pandemi dönemi tabi ki bizler için de hiç beklenmedik bir durum oluşturdu. Normalde Ankara temelli bir ekip olduğumuz için her toplantımızı yüz yüze gerçekleştiriyorduk. Ancak pandemi süreci, ekibimizi genişletmek, kampanyalarımızı çoğaltmak ve hızlandırmak için çok güzel bir fırsat oldu. Ekibimizin genişlemesi, içerideki dinamiğin artmasına çok güzel bir katkı sağladı. Bir yandan da her alanda projelerimizi gerçekleştirmemize imkân tanıdı.

 

9- Cevaplarınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak sizin de eklemek istedikleriniz varsa dinlemekten memnun oluruz.

Ben de bana bu soruları cevaplama fırsatı sunduğunuz için çok teşekkür ederim. Son olarak eklemek isterim ki Türkiye’de kadına yönelik şiddet düşündüğümüzden de fazla. Her gün binlerce kadın fiziksel ve cinsel şiddetin yanı sıra psikolojik ve ekonomik şiddete de oldukça fazla maruz kalıyor. Buradaki en büyük sorun ise ataerkil yapı içerisinde baskı altında yaşayan bu kadınlar haklarını nasıl savunacaklarını, ne şekilde tepki vereceklerini, şiddete maruz kaldıklarında nereye nasıl başvuracaklarını bilmiyorlar, seslerini çıkarmaktan korkuyorlar. Bu sebeple şu an Türkiye’de aktif olarak çalışan birçok STK, genç kızları ve kadınları bilgilendirmek için farkındalık çalışmalarını gerçekleştirmeye devam ediyor ancak bu farkındalığın artması için toplumun her kesiminden destek almamız gerektiğinin altını çiziyorum. Tekrar çok teşekkür ederim. Bizi İnstagram hesabımızdan takip etmeyi unutmayın.

 

 

@kiz_basina: https://www.instagram.com/kiz_basina/?hl=tr

 

 

 

BİLGE SU YAZICILAR

Toplumsal Cinsiyet Staj Programı

 

 

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Teknolojinin Göçmen Havaleleri Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülke Perspektifi

Gökçen Ayzıt Kırkali  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Yurt dışında çalışan göçmenlerin...

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...