Göç Sürecinde Suriyeli Kadınların Gündelik Yaşam Pratiklerindeki Değişimler: Mersin İli Üzerine Bir Araştırma

Durdu Bezgi
Göç Çalışmaları Stajyeri
Editör: Eda Kurt

Özet

Bireylerin gündelik yaşamdaki pratikleri farklıdır. Bu farklılıklara sebep olan pek çok unsur bulunmaktadır. Bunlar içinde bulunduğumuz durumlar, kültürümüz ya da yaşadığımız yerlerdeki iktidar sahiplerinden ötürü olabilir. Gündelik yaşamlarımız bir anda gelişen olaylardan ötürü tamamen ya da kısmen değişime uğrayabilir. Bu duruma verilecek en iyi örnek 2011 senesinde başlayan Suriye savaşı ve oradan göç etmek zorunda kalanların gündelik yaşamlarında gerçekleşen değişimlerdir. Suriyeli göçmenlerin farklılıkların oldukça fazla olduğu başka bir ülkeye göç etmeleri ve buraya ayak uydurma süreçlerinde eski gündelik yaşam pratiklerini devam ettirme çabaları görülmektedir. Kendilerine ait özgür ve ayakları üstünde durdukları hayatlarını Türkiye’de tekrar sıfırdan yaratmaya çalışmışlardır. Göç sürecinde özellikle kadınların gündelik yaşamlarında büyük değişimler meydana gelmektedir. Bu yazıda meydana gelen bu değişimlerin neler olduğu ve kadınların ne tür zorluklar yaşadığı ele alınmıştır. Suriyeli kadınlarla 2022 Ağustos- 2023 Şubat aylarında yapılan röportajlardan elde edilen bulgular sayesinde göç öncesi ve sonrası yaşadıkları gündelik yaşam değişiklikleri hakkında bulgular toplanmıştır.

1. Gündelik Yaşam Pratiği Nedir?

İnsanlar günlük yaşamlarında çoğu basit sayılabilecek eylemleri devamlı olarak süregelen bir şekilde yaparlar. Günlük yaşamdaki bu eylemler kişiden kişiye farklılık gösterdiği gibi yapılan faaliyetten faaliyete de değişiklik gösterebilir. Gündelik yaşamımızda devamlı yaptığımız şeyler sadece eylemlerden oluşmamaktadır. Düşüncelerde eylemler kadar gündelik hayatımızın içindedir. Gündelik yaşamımızda bu eylemler ve düşünceler artık rutin haline gelmiş durumdadır. Kavram bir sıradanlığı, aynılığı ve değişmez olanı işaret etmektedir. Gündelik olan bilebildiğimiz bütün toplumlarda insan soyunun varlığını sürdürmek için geliştirdiği etkinliklerden oluşur: Yeme, içme, barınma, üretme, güvenlik, soyun yeniden üretimi vb. insani gereksinimleri karşılamak üzere yapılan tüm etkinlikler gibi, ‘gündelik’ rutinlerin, yığılmış bilgilerin ve ritüellerin, toplumsal iş bölümünün arasına dağılmış bir yığın işi kapsar (Balta, 2001). Ev hayatı ve onun dekorasyonu, iş yaşamı, tatil, alışveriş, beslenme tarzı, zamanın kullanımı, boş vakit eğlenceleri, nesneler ve nesnelerin kullanımı gibi düzenli olarak yapılan bu eylemlerin tamamı ve daha fazlası gündeliktir (Yiğit, 2012:127). Yani sabah uyanma eylemimiz ile başlayıp uyuyana kadar geçen süreçte devamlı olarak yaptığımız, düşündüğümüz şeylerin hepsini kapsar. Gündelik yaşamdaki pratiklerimiz birbirinden farklıdır. Bu durumun böyle olmasının pek çok sebebi bulunmaktadır. Büyüdüğümüz çevre, aldığımız eğitimler, aile bireylerince bizlere aktarılan dini bilgiler, gelenek görenekler ve kültür gündelik yaşamdaki pratiklerimizin oluşmasında büyük bir yer kaplar. Bir İngiliz ile bir Hintlinin günlük yaşam rutinleri birbirinden çok farklıdır. Bahsedildiği gibi her iki insanında etkilendiği kültür, yaşadığı çevre ve ona öğretilenler apayrıdır. Bu farklılıklar bireylerin gündelik yaşam pratiklerinin farklı olmasında etkilidir. 

Günlük yaşamımızdaki pek çok alışkanlık, tutum ve uygulama (okumak, konuşmak, dolaşmak, pazara gitmek ya da yemek yapmak vb.) taktik ürünleridir. Ve eylem, uygulama ve üretim tarzlarının büyük bir bölümü taktiktir: Zayıf olanın, güçlü olana (erk sahipleri, hastalık, şiddet ya da bir düzenin uyguladığı şiddet vb.) karşı başarıları, dolap, oyun ve dümen çevirme sanatı, “avcılara” özel hileler, tuzaklar, el çabukluğu, çok biçimli simülasyonlar (öykünmeler), mücadeleci oldukları kadar şairane, sevinçli, neşeli bulgular, hepsi taktiktir (Certeau, 2009). De Certeau’ ya göre taktik, zayıfın sanatıdır. Mekansızlıkla maluldür ve erkin stratejisinin mekanında işlemek durumundadır. Yani zayıf olanın geliştirdiği taktikler güçlü olana ezilmemek ve hayatta kalabilmek için daima işe yaramalıdır yoksa güç sisteminin içinde ezilir gider. İnsanların strateji ve taktik geliştirmesine neden olan durumlar vardır. Bunun en iyi örneklerini ise göçmenlerde görebiliriz. Bahsedilen günlük yaşamı sürdürebilmek için bazı temel haklarımızın olması gerekir. Barınma, beslenme bu hakların başında gelmektedir. Fakat bunlar dışında güvenli alanlarda sağlıklı bir şekilde yaşamak da oldukça önemli bir temel haktır. 

2. Bir Mekansal Değişim Olarak Göç ve Göçün Kadınlaşması

İnsanların gündelik yaşamlarındaki değişimlere neden olan şeylerin başında mekansal değişimler gelmektedir. Bu mekansal değişimler bazen kendi isteklerimiz doğrultusunda olsa da bazı durumlarda zorunlu olarak gerçekleşebilir. Bu mekansal değişimlerin sebepleri iş, eğitim, yeni bir hayat kurmak ya da savaş, kıtlık gibi zorunlu durumlardan olabilir. Geçmiş dönemlerde uzak mesafelere yapılan göçlerde genelde erkeklerin çokça göç ettiği görülmüştür. Ravenstein 1889 yılında yayınladığı ikinci makalesinde, kadınların iç ve kısa mesafeli göçlere erkeklerden daha fazla bir eğilimde olduğunu tekrarlamış ve bir ekleme yapmıştır: Erkekler uzun mesafeli ve yurtdışı göçlere, daha fazla katılmakta ve daha yüksek bir göç eğilimi taşımaktadırlar (Yalçın, 2004: 25). 

1980’lerden itibaren yaşanan küresel sosyal ve ekonomik değişimler, uygulanan neo-liberal politikalar, dünya genelinde iç savaların gittikçe artması, kadınları daha olumsuz olarak etkilemiş ve göç akımları giderek kadınlaşmıştır (Kaypak, 2017: 1596). Göç akımlarının kadınlaşmasındaki en önemli faktörlerden birisi; Avrupa’da sosyal hizmetlerin piyasaya devredilmesi ile birlikte, Avrupalı çalışan çocuklu kadınların, ev içi hizmetlerini satın alma eğilimlerinin artmasından ötürü yabancı uyruklu kadınlara duyulan ihtiyaç artmıştır (Ziya Erdem, 2009). Kadınlarda, ekonomik sebeplerden dolayı iş imkanı çok olan bu Avrupa ülkelerine göç etmeye başlamıştır. Özellikle masaj, turizm, bebek bakıcılığı (nanny) ve ev hizmetleri sektöründe aktif olarak çalışmaktadırlar

Göç etmeye karar veren kadınlar, hâlihazırda çalışan göçmen kadınların referansıyla, oluşturdukları göç ağları sayesinde ya da aracı firmalar sayesinde göç yolculuğuna başlarlar. Firmalar aracılığıyla göç eden kadınlar çoğu zaman vadedilen işlere sahip olamayabiliyorlar. Firmalar tarafından bulunan işler göçmen kadınlar için yanıltıcı olabilir. Göçmen kadınlar bahsi geçen ev hizmetleri ya da turizm gibi sektörlerde çalışmayı hedefleyerek çıktıkları bu göç yolunda bir şekilde fuhuş sektörünün bir parçası haline gelebilirler. Yapılan araştırmalar seks ticareti mağduru kadınların diğer göçmen kadınlarla benzer şekilde olası iş fırsatları için Türkiye’ye geldiğini ve göç süreçlerinin belirli bir aşamasında seks ticaretine maruz kaldığını gösteriyor (Kalfa, 2008; Özer, 2011; Erder ve Kaşka, 2003; Dışişleri Bakanlığı, 2007; Demir ve Finckenauer, 2010). Fuhuşun yaygınlaşması, kolay erişilebilir olması ve yabancı uyruklu kadınların bir fetiş konusu haline getirilmiş olmasından ötürü erk sahibi kişiler tarafından kadınlar zorla çalıştırılıyor ve emekleri sömürülüyor. 

3. Suriyeli Kadınların Göçü 

Kadınların göçe aktif olarak katılmasındaki bir diğer durum ise savaş ya da çatışma ortamlarında kadın ve çocukların görece daha savunmasız olmalarıdır. Kadınlar dezavantajlı gruplar içerisinde yer almaktadır. Göç öncesinde, göç sürecinde ve göç edilen yerlerde risklere açık hale gelmektedir. (Küçük, 2022) 2011 yılında Suriyeli insanların; barınma, beslenme ve güvenli yaşam alanları gibi temel insani hakları ellerinden alınmaya başlandı. Orada yaşayan halk kendilerini bir anda büyük bir savaşın içinde buldu. Suriye’ de savaşın başlaması ile birlikte binlerce insan ölümü gerçekleşti. Ölmeyen insanlar ise bir müddet sonra göç etmeye başladı. Yapılan bu göç zorunlu göçün en önemli örneklerinden birisidir. Zorla yerinden edilen Suriyeliler, göç için yola çıkarak başta konumsal olarak yakın yerlere göç etmeye başladı. Suriyeliler artık göçmen konumundadırlar. Göçmen, çeşitli nedenlerle (siyasi, ekonomik, dini vb.) bağlı bulunduğu ülkeyi terk ederek yerleşmek amacı ile başka bir ülkeye giden kişilerdir. (Asar, 2004: 236). Suriye’deki savaştan ötürü göçlerin başlaması ile birlikte ilk etapta ülkeye en yakın olan ülkeler hızla göç almaya başladı. Bu ülkelerin en başında Türkiye vardı. Göçmenlerin Türkiye’yi tercih etmesinde hem mekansal yakınlık hem ortak din hem de iklimsel benzerlikler çekici olan başlıca sebeplerdendir. Türkiye, Suriye’ye yakın olduğu için ilk etapta göç dalgasından en çok etkilenen ülkelerden birisi oldu. Türkiye; sığınmacı, mülteci, düzenli, düzensiz, transit göçmenleri de içeren karmaşık bir göç sisteminin önemli merkezlerinden birisi konumuna taşınmaktadır. Ortadoğu, Asya ve Afrika’dan binlerce göçmenin, kullandığı transit göç üssüne dönüşmüştür (Yener Şişman, 2020). 2011 yılının nisan ayında Türkiye ilk göçünü almıştır. İlerleyen yıllarda göç almaya devam etmiştir. Türkiye’ de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 15 Haziran 2023 itibariyle toplam 3 milyon 351 bin 582 kişidir (Mülteciler Derneği, 2023). 

Yapılan bu göçün zorunlu bir göç olmasından kaynaklı herhangi bir göçe hazırlık evresi olmamıştır. Bu yüzden insanların gündelik yaşamlarında ani bir değişime sebep olmuştur. Kadınların bu ani göç sonrasında gündelik yaşamdaki pratiklerinde temel bazı değişimler meydana gelmiştir. Yaşadıkları bu değişimler kültürel, dinsel, dilsel, örf-adet ve gündelik rutinler gibi konularda olmuştur. Bu konularda yaşadıkları sorunların ve değişimlerin yanı sıra kadınlar göç sonrasında dezavantajlı bir durumda oldukları için Türkiye’ye geldikten sonra, geçici koruma statüsündeki birçok kadının yerli halktan olan erkeklerden cinsel içerikli teklifler aldıkları (Healy, 2015: 116), seks işçiliği yapmak zorunda bırakıldıkları da tespit edilmiştir (Ördek, 2017: 29). Bundan uzak durabilmek ve ekonomik kazanç elde edebilmek için pek çok göçmen kadın iş hayatına girmeye başlamıştır. Çoğu kadının göç öncesindeki hayatlarında çalışmadıklarını ev işleri ve çocukları ile ilgilendiklerini dile getirmişlerdir. Kadınlar daha çok tarla işlerinde çalışmaya başlamışlardır. Bunun en önemli sebebi tarla işinde deneyim olmasa bile işe kolayca adapte olunup çalışılabilmesidir. Röportaj yapılan kadınlar arasında Suriye’ de eğitim almış ve mesleğini yapmaya başlamış bir avukat vardı fakat Türkiye’de mesleğini yapmak yerine diğer pek çok kadın gibi tarlaya çalışmaya gidiyordu. Yapılan röportajlarda kadınlar, göç ettikten sonra ilk olarak kendileri gibi olanlarla yani diğer göçmen aileler/kadınlar ile sosyal ağlar kurmaya başladıklarını belirtmişlerdir. Kadınlar, Suriye’de kendi yaşam alanlarında oldukça geniş çevreye, günlük oturmalara ve gezmelere gittiklerini belirtmişlerdir. Göç sonrasında bunu gerçekleştirmekte güçlük çektiklerini de ayrıca ifade etmişlerdir. 

Suriyeli kadınların, gündelik yaşam pratiklerinden olan bir diğer durum ise alışveriştir. Diğer durumlara kıyasla alışveriş pratiklerinde büyük değişimler olmamıştır. Röportajda kadınlar, Mersin’e yerleşen bazı Suriyeli göçmenlerin kendi ülkelerinin ürünlerinin satıldığı bakkallar açtığını ve alışverişlerini buralardan yaptıklarını belirtmişlerdir. Market alışverişinin yanı sıra giyim alışverişi neredeyse hiç yapmadıklarını, arada çocuklara bir şeyler aldıklarını belirtmişlerdir. Göç sırasında yanlarına aldıkları birkaç yöresel kıyafetleri ve yerel halktan olan kadınların verdikleri kıyafetleri kullandıklarını belirtmişlerdir. Yemek pratiklerindeki değişimler konusunda kadınlar, yöresel yemeklerin yanı sıra ev sahipleri ya da komşulardan öğrendikleri bazı Türk yemeklerini de yapmaya başlamışlardır. Röportajların birisinde bir kadın ” Zaten yemekler biraz benziyor, ben ev sahibi abladan mantı öğrendim bazen çocuklara yapıyorum” demiştir. 

Göç sonrasında kadınların büyük bir çoğunluğu belirttikleri üzere kendilerinden ziyade çocuklarının bu durumdan nasıl etkileneceğini düşünmüşlerdir. Bir kadın görüşmede yönetilen “Çocuğunuza kendi yerel kültürünüze ait neler öğretiyorsunuz “sorusuna “ Ben buraya geldiğimde 22 yaşındaydım ben bile unuttum çocuğuma ne anlatacağım” ifadesini kullanmıştı. Anneler, çocuklarının sağlık, eğitim gibi şeylerden nasıl faydalanabilecekleri konusunda büyük endişeler yaşamışlardır. Suriyeli göçmen kadınların çocukları için sağlık ve eğitim hizmeti almaya çalışırken önemli oranda dil engeline takıldıkları söylenebilir (Aydın ve Kaya, 2017: 461; Bilecen ve Yurtseven, 2018: 121; Tösten, Toprak ve Kayan, 2017: 1153). Türkiye’deki çocuklu Suriyeli kadınlar, çocuk bakımı, eğitim ve istihdam hizmetlerine erişememe nedeniyle birçok sorunla karşılaşmaktadır (European Council on Refugees and Exiles, 2017: 108-150). Göçmen kadınlar dil konusunda pek çok sorun yaşadıkları için çocuklarının Türkçe öğrenmelerini ve Türkçe eğitim aldırmak istediklerini belirtmişlerdir. Görüşmeciler arasından bir kadın 6 yaşındaki çocuğunun eğitim almasını çok istemektedir. Fakat röportajda; çocuğunun akran, dil ve ırk zorbalığına uğramasından çok korktuğunu belirtmiştir. 

4. Sonuç

Yaşamları bir anda ellerinde olmayan sebeplerden ötürü değişen kadınlar başka ülkelere göç ettiler ve burada tekrardan eski yaşamlarındaki gibi yaşamaya devam etmek için çabaladılar. Bir iş bulmak ve ev kiralayarak hayata devam etmek istediler. Fakat bunlara sahip olsalar bile eski gündelik yaşamlarına geri dönmeleri öyle kolay gerçekleşecek bir durum değildi. Alıştıkları rutinlere, kültüre ve yaşam pratiklerini burada bir anda tekrar yapmaya başlamakta güçlük çektiler. Bu güçlüğün sebebi ise eski rutinlerini yaparken sahip oldukları imkanlara, mekana ya da zamana sahip olmamalarıydı. Ama insan nerede olursa olsun ne tür acılar yaşarsa yaşasın eski rutinlerine ve gündelik yaşam pratiklerine kaldığı yerden devam etmeye başlıyor. Görüşme sağlanan kadınların bir kısmı (4 kişi) dil açısından yaşadıkları değişimin onları sosyal yaşamdan uzak tuttuğunu belirtmiştir. Görüşmecilerden 40 yaşında olan bir kadın “2014’te buraya geldim ama Türkçe öğrenmedim zor, ondan çocuklar olmadan dışarı çıkmıyorum” diye belirtmiştir. Göçmen kadınlar dil sorunundan kaynaklı oluşabilecek sıkıntılarla uğraşmak yerine evde kalmayı tercih ediyorlar. Tarla işine giden kadınlar ise iş yerinde dikkat çekmemek için Arapça konuşmayı azalttıklarını ya da daha sessiz sesle dikkat çekmeden konuştuklarını ifade etmişlerdir. Röportajdaki kadınları Suriye’deki meslekleri şu şekildeydi; ev hanımlığı, terzilik, öğrencilik ve avukatlık. Göç öncesinde birbirinden farklı meslek grubunun mensubu olan bu kadınlar göç sonrasındaki ortak noktaları tarla işçiliği olmuştur. Avukat olan kadın “Eşimle üniversitede tanıştık sonra evlendik, çalıştık ama savaş olunca buraya geldik. Eşim öğretmendi buraya geldik tarlaya gitmeye başladık” sözleriyle yaşadığı değişimi açıkça ifade etmiştir. Röportajdan elde edilen bilgiler doğrultusunda, göç öncesi ev hanımı olan kadınların gündelik yaşamları genelde ev içerisinde çocuklarıyla ilgilenerek ve ev işleriyle uğraşarak geçerken göç sonrasında günün 5-6 saati tarlada geri kalan kısımlarda ise evin diğer işlerini yapmakla geçmeye başladığı görülmektedir. Gündelik yaşam alanlarından zorunlu göçten ötürü bir anda kopmak zorunda kalan kadınlar, göç sonrasında yaşadıkları değişimlere karşı uyum sağmakta zorlanmış olsalar da eski gündelik yaşamlarının dışına çıkıp yenilerini (Örneğin; iş hayatına dahil olmak) oluşturmaya çalışmışlardır. 

 

Kaynakça

 Balta, Ş. v. (2001). Gündelik Yaşamı Dönüştürmek ve Marksist Düşünce. s. 185-217.

Certeau, M. D. (2009). Gündelik Hayatın Keşfi (s. 55). içinde

Çakmak, S. (2010). Değişen Hayatların Görünmez Sahipleri: Göçmen Kadınlar. Fe Dergi: Feminist Eleştiri Cilt 2 Sayı 2, 50-64.

DENİZ , Vd. (2016). Göç, Strateji ve Taktik: Suriyeli Sığınmacıların Gündelik. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 1077-1087.

Deniz, A. (2018). Türkiye’ye Filipinli Dadı Göçü: Aracı Firmaların Rolünü Anlamak. Coğrafi Bilimler Dergisi, s. 289-301.

Mülteciler Derneği. “Türkiye’deki Suriyeli Sayısı Haziran 2023”. Erişim:11.07.2023. Mülteciler Derneği: https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/?gad=1&gclid=CjwKCAjw-7OlBhB8EiwAnoOEk0cIzqtjTh2Qgenib8vj5xlrPpKlmIRK8IY9mswPoR42RRdcVL7q5hoCy9EQAvD_BwE adresinden alındı

Kaypak, Ş. (2017). Göçün Kadınlaşması: Göç Olgusuna Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Bakmak. Uluslararası Kaysem (s. 1596-1614). Elazığ: Uluslarası Kaysem Bildiri Kitabı.

Küçük, H. (2022). Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Göç Sürecinde Kadın ve Erkek. Toplumsal Politika Dergisi, 26-36.

Sevcan Ö., B. T. (tarih yok). Suriyeli Mülteci Kadınların Göç Deneyimleri: Zorunlu Göç, Gündelik Yaşam ve Uyum Üzerine Nitel Bir Çalışma.

 Şişman, Y.(2020). Transit Göç ve Türkiye. Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Dergisi, s. 61-79.

Ziya Erdem, L. Ş. (2009). Ülkemizde Ev Hizmetlerinde İstihdam Edilen Yabancı Uyruklu İşgücünün Çalışma Koşulları: İstanbul İli Üzerine Bir Alan Araştırması . Sosyal Politika Konferansaları Dergisi, s. 281-325.

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...