Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na Göre Uluslararası Koruma Kavramları

Lütfi Mert ULUTAŞ
TUİÇ O-Staj Stajyeri
Editör: Eda KURT

Özet

Dünyada bitmek bilmeyen krizlerin var olması insanların bulunduğu ülke veya bölgeden daha güvenli farklı ülke ve bölgelere göç etmelerine neden olmaktadır.  Başka bir ülkeye göç eden bu kişiler gittikleri ülkelere sığınma talep etmekte, sonrasında ise çeşitli uluslararası koruma statüleri kazanarak o ülkelerde kalmaktadırlar. Her türlü sığınmacı akınına uğrayan ülkemiz nezdinde bu koruma statüleri büyük önem arz etmektedir. Ülkemize gelen sığınmacılardan sadece Avrupa ülkelerinden gelen kişilere mülteci statüsü verilirken Avrupa ülkeleri dışından gelen kişilere şartlı mülteci statüsü verilmekte, bu statüye uymayan ancak zulüm tehdidi altında olan diğer bireysel sığınmacılara ise ikincil koruma statüsü tanınmaktadır.  Ayrıca toplu göç durumunda geçici koruma statüsü kişilere tanınabilir.

Anahtar Kelimeler: Uluslararası Koruma statüleri, Mülteci, Şartlı Mülteci, İkincil Koruma, Geçici Koruma

Abstract

The existence of endless crises in the world causes people to migrate to different safer countries and regions from their country or region. These people who migrate to another country seek asylum in the countries they go to, and then stay in those countries by gaining various international protection statuses. These protection statuses are of great importance in our country, which is flooded with all kinds of refugees. Refugee status is given only to those coming from European countries, while those coming from outside European countries are given conditional refugee status, and other individual asylum seekers who do not comply with this status but are under the threat of persecution are given subsidiary protection status. In addition, temporary protection status may be granted to individuals in case of mass migration.

Key Words: International Protection Statuses, Refugee, Conditional Refugee, Subsidiary Protection, Temporary Protection

1. Giriş

Kişi, vatandaşlık bağı ile bağlı bulunduğu veya yaşadığı ülkede, çeşitli nedenlerle zulme uğrama tehlikesi olduğunda bir başka ülkeden korunma talep edebilir. Bu halde, kişinin nitelikleri ve hangi sebeple zulme uğrama tehlikesi bulunduğuna göre farklı statüler tanınabilir. Bu statüler genel manada uluslararası koruma türleri olarak adlandırılır. Başvurulan ülke tarafından kişiye tanınacak olan bu statüler, bazen ülkeden ülkeye değişmektedir. Zira, her ülkenin uymakla mükellef olduğu uluslararası hukuk hükümleri olduğu gibi kendi mevzuatı çerçevesinde aradıkları özel kriterler de bulunmaktadır. Türk hukukunda, uluslararası koruma statülerinin düzenlendiği en kapsamlı kanun Yabancılar ve Uluslararası Kanunu (YUKK) olup ülkemizden koruma talep eden yabancılara bu mevzuat çerçevesinde muamele edilmektedir. Bu yazıda, öncelikle uluslararası koruma kavramından kısaca bahsedilecek, akabinde; YUKK kapsamında uluslararası koruma türlerinin ve ayrıca geçici korumanın kavramsal açıklaması yapılarak, kimlerin hangi tür uluslararası koruma yöntemlerinden yararlanabileceğine açıklık getirilecektir.

2.  Uluslararası Korumaya Giriş

2.1. Uluslararası Koruma Kavramı

Uluslararası koruma genel olarak, yaşadığı ülkede yahut vatandaşlık bağı ile bağlı bulunduğu ülkede; dini, ırkı, bir sosyal gruba olan mensubiyeti, siyasi düşünceleri veya ekonomik, sosyal, siyasal sebeplerle zulme uğraması tehlikesine karşı, kendi devletinden koruma bulamayan veya bulamayacağı kanaatinde olan kişilerin, başka bir devletin koruması altına girmesi olarak açıklanabilir (Doğan, 2020, s. 139). Türkiye, Doğu ve Batı arasında bir köprü vaziyetinde olması ve komşu ülkelerinde meydana gelen; savaş, krizler ve istikrarsızlıklar nedeniyle diğer ülkelere nazaran daha çok göçe uğramakta ve halihazırda dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke konumunda yer almaktadır. Bu sebeple, uluslararası koruma kavramı gerek bireysel göçe gerekse kitlesel akınlara uğrayan ülkemiz açısından olmazsa olmaz bir olgudur (Bozkurt, 2018: 56).

Bir ülkenin yabancılara uluslararası koruma statüsü tanıyıp tanımaması, o ilgili devletin kendi mevzuatı yahut tarafı olduğu uluslararası anlaşmalar çerçevesinde değerlendirilmektedir. Türk hukuku açısından bu yükümlülükler, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi ve eki olan 1967 protokolü çerçevesinde uluslararası ölçektedir. Bunun yanında, ulusal mevzuat bakımından yabancıların sığınma hakkı; önceleri 1994 yönetmeliği olarak da adlandırılan Yönetmelik ile düzenleme bulmaktaydı, sonrasında uluslararası korumaya ilişkin düzenlemeler, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte bu kanun kapsamında düzenleme bulmuştur (Baran Çelik, 2015, s. 68-69). Bu kanun, Türk yabancılar hukukunda, ana hatlarıyla göç hukukuna ilişkin konuların çoğunun tek bir metin altında toplanmasıyla ortaya çıkmıştır (Göçmen, 2015: 132-133).

2.2. Uluslararası Koruma Kavramı

2.2.1. Genel Kavramlar

Hukukumuzda YUKK kapsamında uluslararası koruma statüleri; Mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma statüleri olarak üçe ayrılmıştır. Ayrıca, kitlesel göç durumunda yabancılara acil, ani ve geçici koruma sağlanması gerektiğinde ise “geçici koruma” statüsü gündeme gelmektedir (Baran Çelik, 2015: 73) (Özkan, 2022: 462). Kişinin, uluslararası koruma statülerinden yararlanması için Türk Hukuku nezdinde “Yabancı” sıfatına haiz olması gerekir (Özkan, 2022, s. 450). Yabancı kavramı genellikle, yabancı bir devlet vatandaşının yanı sıra; vatansız, mülteci, çifte uyruklu (Türk vatandaşı olmayan) kişileri kapsamaktadır (Özkan, 2022: 244). Uygulamada, başvuru sürecinde mülakatı tamamlanan yabancı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nce, YUKK kapsamında, kişi hakkında aşağıda yer alan uluslararası koruma statülerinden birine karar verilmektedir (Asar, 2021: 279).

2.2.2. Mülteci

Mülteci, sığınma talebinde bulunduğu ülke tarafından başvurusu kabul edilen ve resmi olarak uluslararası koruma statüsünden faydalanan sığınmacı olarak tanımlanabilir. (Parlak, 2022, s. 40). 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü çerçevesinde yer alan tanıma göre mülteci; “ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen kişi” olarak tanımlanırken, Türk hukukundaki mülteci tanımı, uluslararası hukukun baz aldığı 1951 Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi’nde yer alan tanımla örtüşmemektedir. Bunun sebebi, Türkiye’nin yalnızca Avrupa Konseyi ülkelerinden gelen kişilere bu statüyü vereceğine dair sözleşmeye koymuş olduğu çekincedir (Özkan, 2022:244).

Bunun yanında, bu madde kapsamında tanımlanan “mülteci” kavramına Avrupa Konseyi Üyesi ülkelerden gelerek, ülkemizden uluslararası koruma talep eden yabancılar da girebilmektedir (Göç İdaresi Başkanlığı, Mülteci). Mülteci olma kriterlerini genel olarak iki başlıkta toplayacak olursak bunlar (Bozkurt, 2018, s. 45). Kişinin kendi ülkesi dışında bulunması, yani başvurucunun vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu ya da ikamet ettiği ülkenin dışında bulunan bir yabancı olması gerekir. (Türk Hukukunda sadece Avrupa Konseyi Üyesi ülkelerden gelenler). Kişinin haklı sebeplerle yani; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağı korkusu altında bulunması gerekir. Uluslararası anlaşmalar nezdinde Türkiye’nin mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin çekince koymasının en büyük sebebi, Türkiye’nin Orta Doğu ve Orta Asya bölgelerinde yaşanan istikrarsızlıklar neticesinde oluşabilecek göç yollarının üzerinde bulunması ve bu durumun getireceği olumsuzluklardan kaçınmaktır (Parlak, 2022:41).

2.2.3. Şartlı Mülteci

Şartlı mülteci kavramı Türk hukukunda şahsına münhasır bir kavram olup sadece Türk hukukunda ayrı bir kavram olarak tanımlanmakta ve YUKK m. 62 kapsamında düzenlenmektedir. Bu maddeye göre şartlı mülteci: “Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında şartlı mülteci statüsü verilir. Üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mültecinin Türkiye’de kalmasına izin verilir.”

YUKK m. 62’den de anlaşılacağı üzere Türkiye, Avrupa Konseyi Ülkeleri dışındaki ülkelerden gelen ve normalde mülteci statüsüne sahip olacakken sırf coğrafi çekince nedeniyle alamayan kişilere şartlı mülteci statüsü tanımaktadır. Bu statü, kişilerin üçüncü güvenli bir ülkeye yerleştirilene kadar korunmasını sağlamaktadır. Bu sayılan haller, şartlı mülteci ve mülteci kavramları arasında birtakım farklar oluşmasına neden olmakla birlikte aynı şekilde Türk hukukundaki “mülteci” ve “sığınmacı” arasındaki farkı da oluşturur. Zira, sığınmacı kavramı hukukumuzda şartlı mülteci kavramı ile eş deş olarak kullanılmaktadır. Ancak, YUKK’un kabul edilmesiyle birlikte şartlı mülteci kavramı yaygın ve güncel olarak kullanılmaya başlanmış olup eski yönetmelik kapsamında yer alan sığınmacı kavramı güncel uygulamada kullanılmamaktadır. Dolayısıyla, Türk mevzuatında ilga edilen İltica ve Sığınma yönetmeliği kapsamında yapılan mülteci-sığınmacı ayrımı içerik olarak önemli bir değişikliğe uğramaksızın, YUKK kapsamında mülteci-şartlı mülteci ayrımına dönüşmüştür. Bu kapsamda Şartlı Mülteci ve Mülteci statülerinin özelliklerini sıralayacak olursak (Parlak, 2022: 43-44; Yılmaz Eren, 2021: 55; Konyalı, 2021: 33; Ekşi, 2015:41).

Mülteci statüsü kişilere Avrupa’da meydana gelen olaylar sebebiyle tanınırken, şartlı mülteci statüsü Avrupa dışında meydana gelen hadiseler sonucunda tanınmaktadır. Şartlı mülteci statüsündeki kişiler üçüncü güvenli bir ülkeye yerleştirilene kadar “geçici” olarak Türkiye’de kalmalarına izin verilirken mülteciler için böyle bir şart öngörülmemiştir. Nihayetten, üçüncü güvenli bir ülkeye yerleştirilene kadar Türkiye’de kalmalarına müsaade edilen şartlı mültecilere geçici ikamet izni verilirken, mülteciler açısından ikamet izninin geçiciliğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Türk hukukunda, başvurucu olarak addedilen bu kişilerin yapmış oldukları başvuru Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği tarafından mültecilik statüsüne ilişkin başvuru olarak sınıflandırılsa da, Türkiye’nin koyduğu coğrafi çekince nedeniyle mülteci sıfatına haiz olamaz ve tüm koşulları uygun olsa da mülteci statüsüne erişemez. Daha önce de bahsedildiği gibi, Avrupa dışındaki ülkelerden gelen ve mülteci olma şartlarını taşıyan kişiler için “şartlı mülteci” statüsü uygun görülmektedir. Lakin bu kişiler, mülteci olmanın getirdiği bazı haklardan yararlanamazlar. Yani, burada her ne kadar kendisine şartlı mülteci statüsü verilenler ile mülteci statüsü verilenler arasında uluslararası koruma başvuru usulü ve sürecin işleyişi açısından önemli bir fark olmasa da şartlı mülteci statüsü verilen yabancılar; bazı haklardan bir takım “geçici” farklarla yararlanabilmektedir (Yılmaz Eren, 2021: 55-56; Özgöker & Doğan, 2019: 17; Baran Çelik, 2015: 77-78).

2.2.4. İkincil Koruma

Uluslararası literatürde “tamamlayıcı koruma” olarak da nitelendirilebilen bu uluslararası koruma türü, YUKK kapsamında uluslararası koruma statüleri başlığı altında ikincil koruma statüsü olarak düzenlenmektedir (Baran Çelik, 2015, s. 78; Asar, Yabancılar Hukuku (Temel Konular), 2021:284). YUKK m. 62’ye göre ikincil koruma:

“(1) Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde;

  1. a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek,
  2. b) İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak,
  3. c) Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri sonrasında ikincil koruma statüsü verilir.”

Bu kanun kapsamında ikincil koruma statüsü; kişinin mülteci yahut şartlı mülteci statüsünü kazanacak niteliklere sahip olmamasına karşın, bir devletin korumasına muhtaç olan kişilere verilen bir statüdür (Parlak, 2022, s. 45). Bununla birlikte, mülteci yahut şartlı mülteci statüsünün tanınmasında olduğu gibi, kitlesel olarak ülkeye giriş yapanlar bu statüden yararlanamazlar. Zira bu uluslararası koruma statüsü bireysel bir statü olup bireysel olarak ülkeye gelmiş kişilere tanınabilir (Doğan, 2020: 148).

Bilindiği üzere, şartlı mülteci yahut mülteci olunması için kişinin; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından korkması nedeniyle koruma statülerine başvurması gerekir. Ancak, kişinin belirli bir gruba mensubiyeti, ırkı, dini, tabiiyeti veya siyasi düşüncelerinden kaynaklanan sebeplerden değil de, kişinin ülkesine dönmesi durumunda başka sebeplerden dolayı; Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek, İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak,  Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak kişiler için ikincil koruma devreye girer (Ekşi, 2015: 43-44).

3. Geçici Koruma

Acil bir çözüm yöntemi olarak geliştirilen geçici koruma statüsü, kitlesel şekilde göç edilen ülkedeki (terkedilen ülkedeki) kamu düzeninin tekrar tesis edilmesine kadar geçen sürede kişilerin güvenli bir ortama erişimini sağlayarak, insan haklarını güvence altına alma amacı gütmektedir. Geçici koruma statüsünün uluslararası koruma statülerinden ayrılan en önemli özelliği, bu statünün bireysel vakıalara değil kitlesel vakıalara uygulanmasından kaynaklanır (Parlak, 2022, s. 46). Bu nedenledir ki, geçici koruma ihtiyacı hasebiyle oluşan uluslararası koruma talepleri, bireysel uluslararası koruma başvurularına olan muameleden farklı grup temelinde inceleme bulmaktadır  (Çelik, 2015: 80). Geçici koruma, Türk hukukunda, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda Geçici Koruma ve Uluslararası Korumaya İlişkin Diğer Hükümler başlığı altında 91. Madde kapsamında düzenlenmektedir. Bu maddeye göre; “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir.”

Ülkemiz gerek bulunduğu coğrafya nedeniyle gerekse de imparatorluk mirasçısı olması nedeniyle güvenli bir liman olarak görülmüş, bu nedenle uzun yıllardan beri yabancıların kitlesel olarak sığınmak için özel ilgi gösterdiği bir ülke olmuştur. Bu doğrultuda, özellikle 1980’li yıllarda Bulgaristan’dan, 1990’lı yıllarda Yugoslavya’nın yıkılmasıyla birlikte Balkanlardan, birinci ve ikinci körfez savaşı neticesinde de Irak’tan kitleler halinde ülkemize akınlar olmuştur (Doğan, 2020: 148). Son olarak günümüzde ise bu statünün uygulama alanına örnek olarak, Suriyelilerin ülkelerindeki iç savaş sebebiyle kitleler halinde Türkiye’ye sığınmaları gösterilebilir (Konyalı, 2021: 34).

4. Sonuç

Uluslararası koruma statüleri, başvuruda bulunulan ülkenin kendi iç mevzuatı ve uluslararası yükümlülükleri çerçevesinde başvuran yabancıya tanınmaktadır. Bu statülerden mülteci statüsü özel bir öneme sahip olup 1951 Cenevre Sözleşmesi bağlamında tanımı yapılmıştır. Buna karşın, Türkiye’nin bu tanıma yönelik yapmış olduğu çekince neticesinde, uluslararası ölçekteki mülteci tanımı ve YUKK’ta yer alan tanım birbirinden farklıdır. Bundan dolayı, Avrupa ülkeleri dışındaki ülkelerden gelecek sığınmacılar için hukukumuza özgü ve “şartlı mülteci” denilen bir kavram geliştirilmiştir. Bununla birlikte, mülteci ve şartlı mülteci statüsünün yetersiz kaldığı durumlarda ikincil koruma statüsü vasıtasıyla korunmaya ihtiyacı olan kişilere korunma sağlanması amaçlanmıştır.

Ülkemizde özellikle kapsamlı bir şekilde YUKK kapsamında düzenlenen bu koruma yöntemlerinin, dünyada yer alan savaş ve istikrarsızlıklar nedeniyle ülkesini terk eden kişiler açısından etkili bir biçimde kullanılması lazımdır. Nitekim ülkemiz, istikrarsızlık ve savaşı eksik olmayan Doğu ile refahı yüksek Batı ile arasında bir geçiş yolu üzerinde yer almaktadır. Dolayısıyla, hem ülkemizin bu yabancı göçünden en zararsız şekilde çıkması, hem de ülkemize göç eden kişilere en uygun şekilde muamele edilmesi için bu kavramlara tam olarak hâkim olunması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, kavramların özüne uygun şekilde algılanmaması uygulamada yanlışlıklara sebep olmakta ve sürecin sağlıklı ilerlemesine engel olmaktadır. Bu da hem başvuru yapılan ülke açısından hem de başvuran açısından zaman ve para kaybına sebep olmaktadır.

 

Kaynakça

Asar, A. (2021). Yabancılar Hukuku (Temel Konular). Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Bozkurt, K. (2018). Avrupa Birliği Politikaları ve Düzenlemeleri Kapsamında Göç Hukuku Mülteci Statüsü ve Sığınma . İstanbul: Legal Yayıncılık.

Çelik, N. (2015). “Türk Hukukunda Uluslararası Koruma Başvurusunda Bulunan veya Uluslararası Korumadan Yararlanan Yabancıların Hak Ve Yükümlülükleri”. İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 6.3: 67-148. 

Doğan, V. (2020). Türk Yabancılar Hukuku. Ankara: Savaş Yayınları.

Ekşi, N. “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda Düzenlenen Uluslararası Koruma Türleri”. C. Süral ve E. Ömeroğlu (Ed.). Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun Değerlendirilmesi içinde. Ankara: Seçkin, 2015, 33-50.

Göçmen, İ. (2015). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Avrupa Birliği Ve Türkiye Göç Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Konyalı, G. (2021). Uluslararası Hukukta Sığınma Hakkı. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Göç İdaresi Başkanlığı. Mülteci. https://www.goc.gov.tr/multeci. ( 31 Temmuz 2023).

Özgöker, U., & Doğan, G. (2019). Uluslararası Göç ve Mülteci Krizi. İstanbul: Der Yayınları.

Özkan, I. (2022). Göç – İltica ve Sığınma Hukuku. Ankara: Seçkin.

Özkan, I. (2022). iltica ve sığınma hukuku. Ankara: Seçkin.

Parlak, T. M. (2022). Avrupa Birliği Göç Hukuku Reformunda Düzensiz Göçmenlerin Statüleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Yılmaz Eren, E. (2021). Mülteci Hukukunda Geçici Koruma. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...