Halime’nin Yolu (2012)

“Sadece bir kez ölmeli. Bir kez de yaşamalı…”

Yönetmeni Arsen Anton Ostojic olan Halima’s Path (Halime’nin Yolu) filmi, 1990’lı yıllarda Balkanlardaki bağımsızlık hareketlerinin Bosna Hersek’i de etkilemesi sonucu 1992 yılında çıkan Bosna Savaşı’nın bireyler üzerindeki ağır ve yıkıcı etkilerini anlatmaktadır.

Senaryosu 1992 Koricani Kayalıkları katliamı sırasında idam edilen Boşnak çift Zahida ve Muharem’in gerçek hayat hikâyesinden ilham alınan 2012 yapımı filmin başrolünde en iyi kadın oyuncu dalında iki Altın Arena ödülünü alan Alma Prica yer almıştır. Filmde savaş sahneleri çok yer almasa da bazı sahnelerde şiddet ve uygun olmayan davranışlar içerdiği için çocuklu ailelerin izlemesi uygun değildir.

Film, özet olarak Bosna Savaşı’nda Sırplar tarafından öldürülen oğlunun kemiklerini toplu mezarlarda teşhis etmeye çalışan Halime’nin trajik hayat öyküsünü anlatmaktadır. 1977 yılında Halime’nin yeğeni Boşnak Safija (Safiye), bir Sırp olan Slavomir’den evlilik dışı hamile kalması sonucu babası tarafından reddedilmiştir. Halası Halime’ye sığınan Safiye, çocuğu düşürmek için girişimlerde bulunsa da başarılı olamaz ve çocuk sahibi olamayan Halime’ye çocuğunu verir. Safiye, Slavomir’e çocuğunun ölü doğduğunu söyler ve Slavomir ile birlikte Sırpların olduğu bölgeye gider ve uzun zamandır kendisinden haber alınamaz. Film bu olaylardan sonra savaştan 5 yıl sonrasını gösterir. Savaş sırasında Halime’nin evlatlık aldığı oğlu Mirza ve kocası, Sırplar tarafından götürülmüştür. Halime toplu mezarlarda kocasının kalıntılarına ulaşır fakat oğlunun kemiklerini tespit edilebilmesi için DNA testi gereklidir. Halime, oğlunun evlatlık olduğunu herkesten sakladığı için kan vermeyi reddeder. Halime’nin oğlunun kemiklerini teşhis edebilmesi için biyolojik anneyi yani Safiye’yi bulması şarttır. Uzun zamandır kendisinden haber alınamayan Safiye’nin Sırp tarafında bir kasabada yaşadığını öğrenen Halime, Safiye’yi bulmak için yola koyulur. Halime, Safiye’yi bulduğunda durumu anlatır fakat Safiye Slavomir’in gerçekleri öğrenmesinden korktuğu için kan vermeyi reddeder. Halime, Safiye’nin evinden ayrılırken duvarda gördüğü bir resim ile acı gerçekle yüzleşir ve bu yüzleşme beklenmedik sonuçlar doğurur.

Boşnakların inançlarına tarihsel perspektiften bakıldığında 11. yüzyılda Hıristiyanlaştıkları bilinmektedir ancak dönemin Hıristiyanlık inancına son derece ters düşen Bogomil mezhebine inanmaktalardır. Papa tarafından sapkın ilan edilen Bogomil mezhebini benimseyen Boşnaklar, yıllarca Ortodoks ve Katolik Hıristiyanlar tarafından katliama uğramışlardır. 15. yüzyıldaki Osmanlı fetihlerine kadar etkinliğini koruyan bu mezhep, 1463 yılında Bosna’yı fetheden Fatih Sultan Mehmet’in Bosnalı Bogomillere hoşgörülü devlet politikası takip etmesi sonucu Bogomiller, kitleler halinde İslam’ı kabul etmişlerdir. Osmanlı hâkimiyeti Boşnakları sadece dini yönden değil, gündelik hayat tarzlarına kadar kültürel alanlarda da etkilemiştir.

Boşnak kültürünün örf ve adetleri, Türk kültürü ile çok benzemektedir. Filmde Türk kültürüne özgü bazı dini ve kültürel kodlar görülmektedir. Filmin bir sahnesinde ezan sesinin duyulması, yeni doğan bebeğe para takılması ve nazar değmesin diye is sürülmesi gibi ayrıntılar ortak olan kültürel ve dini motiflere örnek gösterilebilir. Avdo’nun karısı ve annesi arasında yaşanan gelin kaynana çatışması, özellikle Mustafa ve Avdo karakterlerinin ailedeki kadınlara davranış biçimleri ve kadının geri plana atıldığı ataerkil aile yapısı gibi unsurlara yer verilerek Türk kültürünün Balkanlardaki esintileri başarılı bir şekilde işlenmiştir. Teknik açıdan baktığımızda ise filmin genel olarak, bazı sahneler dışında pek başarılı bir portre çizdiğini söyleyemeyiz. Kamera açıları ve atlamalı kurgusu sebebiyle seyirciyi filmden uzaklaştıran ve seyirciye “o kısımda ne oldu?” dedirten bir teknik izlenmiştir.

Filmde dikkat çekici sahnelerden biri de Halime ile Mustafa arasında geçen konuşmada ‘Sadece bir kez ölmeli. Bir kez de yaşamalı’ cümlesi aslında filmin ana fikrini özetlemektedir. Halime ‘Bir kez de yaşamalı’ derken aslında hayatının geri kalanını oğlunun kemiklerini bulmak için adamış güçlü ve iradeli bir anneyi temsil etmektedir.

Film genel çerçeveden değerlendirildiğinde; Halime karakterinin trajik hayat hikâyesine odaklanılsa da öte yandan Bosna Savaşı’nda anne ve babasını kaybeden ve psikolojik olarak bunalıma girerek alkol bağımlısı olan Slavomir’in de hüzün dolu hayatından kesitler sunulmuştur. Savaş sahneleri gösterilmeden Balkan Savaşı’nın ağır tahribatını iki farklı etnik köken üzerinden oldukça başarılı bir şekilde inceleyen Halime’nin Yolu filmi, savaşın birey psikolojisi üzerindeki yıkıcı etkisini izleyicinin iliklerine kadar hissetmesini sağlayarak aslında savaşın kazananı ya da kaybedeni olmadığını; savaş sonrası din, ırk, mezhep ayrımı olmaksızın geride kalan insanların çektiği acıların evrensel olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Hande Taşlıoğlu

Balkan Çalışmaları Staj Programı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...